Gündem

Nükleer çağın sonu mu?

Japonya’daki deprem sonrasında nükleer santrallerde yaşanan patlamalar nedeniyle, nükleer enerjiyi sorguluyor.

14 Mart 2011 02:00


T24- Dünya basını Japonya’daki deprem sonrasında nükleer santrallerde yaşanan patlamalar nedeniyle, nükleer enerjiyi sorguluyor.

Japonya’da meydana gelen deprem ve oluşan tsunami sonrasında ülkedeki nükleer santrallede yaşanan patlama ve nükleer sızıntı olasılığı, nükleer çağın sonunun geldiği yorumlarına neden oluyor.

İngiliz gazetelerinde, Japonya'da büyük yıkıma yol açan deprem ve tsunamiyle ilgili haberler manşetlerde yer aldı.

İngiliz Guardian gazetesi, Japonya'daki felaketin ardından Amerika Birleşik Devletleri, Hindistan, Çin, Endonezya ve Türkiye'deki çevreci grupların yeni santrallerden vazgeçilmesi ya da güvenlik standartlarının büyük oranda yükseltilmesi çağrısında bulunduklarını belirtti.

Haberde özetle şöyle denildi;

"Merkezi Viyana'da bulunan Atom Enerjisi Kurumu'na göre, dünya genelinde, faal durumdaki 442 ticari nükleer santralin yüzde 20'si önemli derecede sismik faaliyetin olduğu bölgelerde inşa edilmiş durumda. Bu yetkililere göre artan enerji ihtiyacını karşılamak için 20 yıl içinde 350 yeni santral inşa edilmesi planlanıyor ve bu durum, bir doğal felaket sonucu nükleer facia yaşanması riskinin artması anlamına geliyor."

"Greenpeace Yeşil Barış Hindistan'dan Karuna Raina, 'Japonya'dakilerin depreme dayanıklı ve felaketlere en hazırlıklı santrallar olduğu söyleniyordu. Ama bakın ne oldu. Sismik bölgeler riski artırıyor' dedi. Türkiye de Akkuyu'da üç nükleer santral inşa etmeyi planlıyor. Santralin yapılacağı bölge Ecemiş Fay Hattı'nın birkaç kilometre yakınında ve geçmişte büyük depremlerin olduğu bölgede."


Nükleer enerjinin kaderi Japonya'da belirlenecek


Guardian yazarı Julian Glover de, nükleer enerjinin kaderinin Japonya'da belirleneceğini belirterek, santralde durumun kontrol altına alınamaması halinde nükleer enerjiye güveninin tamamen kaybedileceğini vurguladı:

"Japonya'daki nükleer facianın dünyayı atom enerjisinden uzaklaştırmaması ya da uzaklaştırması gerektiğine dair birçok neden var. Meseleye olumsuz açıdan bakınca rasyonellikten uzaklaşılabilir. Faciaya yol açan nedenlerin tekrarlanması olasılığı ne kadar az ya da sonuçları ne kadar kontrol edilebilir olursa olsun, sektörün güvenlik konusunda verdiği güvenceler, ekonomik mantık ve iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için yeni santraller inşa etmek gerektiği argümanları korkutucu bir sezyum bulutunda yok olup gidebilir.

Çernobil'in manevi sonuçlarıyla başetmek yıllar aldı. Fukuşima felaketini unutmak da bir o kadar alabilir. Büyük bir yıkıma yol açma potansiyeli nedeniyle, nükleer enerjinin halkın güvenine ihtiyacı var."


'Nükleer enerjiye destek azaldı'


Financial Times da başyazısında 1979'da Pensilvanya, yedi yıl sonra da Çernobil'de meydana gelen kazanın nükleer enerjiye desteği önemli oranda azalttığını hatırlatarak şöyle dedi:

"Nükleer endüstrinin, Çernobil'den sonra iyi bir güvenlik sicili oluştu. Bu büyük ölçüde daha iyi tasarım ve daha sıkı izleme sayesinde mümkün oldu. Küresel ısınma nedeniyle de Batılı hükümetler tekrar nükleer seçeneğe bakmaya başladılar. Enerji güvenliğiyle ilgili belirsizlik nedeniyle gelişmekte olan ülkeler de hızla nükleer santraller inşa ediyor. Nükleer santraller, karbon salımlarının azaltılmasında belli bir rol oynamalı."

"Ancak güvenlik kaygıları, nükleer enerjinin en azından Batı'da canlanışını durdurabilir. ABD ve Avrupa'da yeni santral inşasına destek artmasına rağmen hala kırılgan bir durum söz konusu. Bir ciddi olay bile, bu desteği yok edebilir. Çernobil'den sonra Uluslararası Atom Enerjisi sıkı güvenlik kuralları getirdi. Ancak aradan 20 yıl geçmesine rağmen, bu kurallar hala istenirse uygulanıyor."

"Ama kamuoyunun yeni santraller inşa edilmesini sınırlayamayacağı gelişmekte olan ülkelerde nükleer enerji sektörünün hızla geliştiği günümüzde bunun yeri olamaz. Yeni nükleer santrallerin yüksek güvenlik standartlarıyla inşa edilmesi sağlanmalı."

Times'ın başyazısında da nükleer saldırıya uğrayan tek ülke olan Japonya'daki kazanın ardından nükleer santralların güvenliğinin mercek altına alınması gerektiğini belirterek, "Nükleer enerjiyle ilgili anlaşılabilir hassasiyetlerine ve teknolojide dünya lideri olmalarına rağmen Japonlar bile felaketten etkilenmeyecek reaktörler yapamıyorsa kim yapabilir ki?" diye soruldu.