Dünya
Deutsche Welle

NSU davası ve karanlıkta kalanlar...

Almanya yakın tarihinin en önemli davası olarak nitelendirilen NSU davasında sona gelinirken aşırı sağcı terör örgütü kurbanlarının aileleri pek çok konunun aydınlatılmamış olması nedeniyle hayal kırıklığı yaşıyor.

01 Ağustos 2017 19:03

Almanya’da 2000-2007 yılları arasında 8’i Türk 10 kişiyi öldüren, ancak bağlantıları bugüne kadar aydınlatılamayan aşırı sağcı terör hücresi Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) örgütü davasında sona yaklaşılıyor.

Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi'nde, 6 Mayıs 2013 yılından bu yana süren davada, tanıkların dinlenmesinin sona ermesi ve Federal Başsavcılığın esas hakkında mütalaasını vermeye başlamasıyla kritik bir aşamaya gelindi.

Herkesin merak ettiği sorular, NSU davasının bir numaralı sanığı Beate Zschäpe’nin yapacağı son savunmada itiraflarda bulunup bulunmayacağı ve mahkemenin sanıklara vereceği cezalar.

3 kişilik terör hücresi

Başsavcılığın 3 kişiden oluştuğuna inandığı Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) hücresinin iki üyesi, Uwe Böhnhardt ve Uwe Mundlos, 2011’de bir banka soygunun ardından saklandıkları karavanda ölü bulunmuştu.

NSU’nun üçüncü üyesi ve hayattaki tek sanığı Beate Zschäpe bugüne kadar hakkındaki suçlamaları reddetmiş, yazılı verdiği ifadede cinayetlerin suçunu diğer iki arkadaşının üzerine atmıştı.

Zschäpe, Uwe Böhnhardt ve Uwe Mundlos’un yaptıklarını onaylamadığını, kendi hatalarından dolayı ise üzgün olduğunu söylemekle yetinmişti.

Başsavcılığın mütalaası

Esas hakkındaki mütalaasını sunmaya başlayan Başsavcılık’a göre ise Beate Zschäpe'nin NSU terör örgütünün üç kurucu üyesinden biri olduğu konusunda şüpheye yer yok.

Başsavcılığa göre 4 yılı aşkın bir süredir devam eden dava boyunca toplanan kanıtlar ve tanık ifadeleri Zschäpe'nin tüm cinayetler ve saldırılarda suç ortağı olduğunu gösteriyor.

Federal Başsavcı Herbert Diemer, mütalaasında Zschäpe ile suç ortakları Mundlos ve Böhnhardt’ın kurbanlarını yabancı kökenli oldukları için katlettiğini söylerken, “Cinayetlerin nedeni aşırı sağcı ideoloji” görüşünü kaydetti.

Başsavcı Anette Gregen ise 42 yaşındaki Zschäpe'nin özgür iradesi ile ve bilinçli bir şekilde NSU’nun diğer üyeleriyle birlikte yer altına çekildiğini, “terör yolunu” seçtiğini, işledikleri cinayet ve saldırıları da “ideolojik amaca hizmet eden saldırılar” olarak gördüğünün altını çizdi.

Başsavcılık, NSU’ya yardım ve yataklık ile suçlanan diğer dört sanık hakkında mütalaasını, Almanya’da adli tatilin sona ermesinin ardından , 31 Ağustos’tan itibaren sunmaya devam edecek.

Ardından müdahil avukatların söz alması ve son olarak da savunma tarafının dinlenmesi ile mahkemede karar aşamasına gelinecek.

Müebbet beklentisi

NSU tarafından 2005’te öldürülen İsmail Yaşar’ın ailesinin avukatı Aziz Sarıyar’a göre başsavcılık Zschäpe için ömür boyu hapis cezası talep edecek, hâkimler de bu yönde karar verecek. DW Türkçe’ye konuşan Sarıyar, aile açısından davanın, sadece suçluların hak ettikleri cezaya çarptırılması bakımından değil, yıllarca suçlanan oğullarının aklanacak olması nedeniyle de önem taşıdığını kaydetti.

İsmail Yaşar öldürüldüğünde Alman emniyet mensuplarının Türkiye’ye giderek annesi ve babasına, oğullarının karanlık işler, uyuşturucu satışı yapıp yapmadığını sorduklarını, ağır suçlamalarda bulunduklarını hatırlatan Sarıyar, “Anne babası oğullarıyla ilgili şüpheye düşmüşler. Doğru yanlış ne bilememişler. Suçlamaların doğru olmadığının gün ışığına çıkması, İsmail Bey’in aklanması onlar için çok büyük önem taşıyor” dedi.

NSU aydınlatılabilecek mi?

Yakınları NSU tarafından öldürülen birçok aile, aradan yıllar geçmesine rağmen sorularına yanıt bulamamaları nedeniyle tepkili.

Kurbanlar neye göre seçildi? Üçlü terör hücresine kimler yardım etti? İstihbarat ve emniyet birimleri onca yıla yayılan cinayetlerin ırkçı cinayetler zinciri olduğunu neden ortaya çıkaramadı? İç istihbarat teşkilatının bu üçlünün etrafında onlarca muhbiri olmasına rağmen cinayetler neden önlenemedi?

2000 yılında öldürülen ve NSU’nun ilk kurbanı olduğu düşünülen Enver Şimşek’in ailesinin avukatı Seda Başay Yıldız, ailelerin bu soruların yanıtlanmasını istediğini vurguladı.

Başsavcılığın mütalaayı okumaya başlarken, ‘Devlet kurumlarının NSU suçlarıyla bağlantısına dair dayanak yok, olsaydı cezai kovuşturma yapılırdı’ görüşünü vurguladığını hatırlatan Yıldız, “Devlet, devletin sorumluluğunun üstünü kapatıyor” diyerek, şunları söyledi:

“Dava boyunca bir sürü ipucu ortaya çıktı. Çok sayıda meclis araştırma komisyonu bu üçlü terör hücresi tezinin yanlış olduğunu çok daha büyük bir terör ağı olduğu görüşünü ortaya koydular. Başsavcılığın ilk günden itibaren sanki devletin hiçbir sorumluluğu yokmuş, bunların destekçileri yokmuş gibi sadece üç kişiden ibaret bir terör örgütünden yola çıkması çok saçma ve yanlış. Baştan beri başsavcılık bu işi genişletmek istemiyor, bu yargılama sonrası ‘NSU olayını kapattık’ demek istiyorlar. Nihayetinde başsavcılık da bir devlet kurumu. Devlet yine devleti, polislerini, memurlarını korumak istiyor.”

Cevapsız sorular

Federal Meclis ve eyalet meclislerindeki NSU araştırma komisyonlarının ortak şüphesi NSU terör hücresinin, çok daha geniş bir aşırı sağcı ağ tarafından desteklendiği yönünde.

Ayrıca bu çalışmalar sonucunda, seri cinayetlerini gerçekleştiren NSU üçlüsünün etrafının yıllarca, en az 40 muhbirle çevrili olduğu ortaya çıktı.

Yine bazı tanıkların şüpheli ölümleri, emniyet ve istihbarat görevlilerinin ‘hatırlamıyorum’ diyerek soruları yanıtsız bırakmaları ve iç istihbarat kuruluşunda imha edilen sayısız dosya birçok soru işaretine yol açmıştı.

Son olarak da Hessen Eyaleti İç İstihbarat Teşkilatı’nın, önemli belgeler için “120 yıl gizlilik kararı” alması hem siyasilerin hem de kurban aileleri ile avukatlarının tepkisine yol açtı.

Bu teşkilat için çalışan Andreas Temme’nin, 6 Nisan 2006 tarihinde işlenen Halit Yozgat cinayeti sırasında olay mahallinde bulunduğu sonradan ortaya çıkmıştı. Temme, NSU hakkında bilgisi olmadığını iddia ederken, olayla ilgili birçok soru işaretine bugüne kadar yanıt bulunabilmiş değil ve gizlilik kararı alınan dosyanın bu olayla ilintili olabileceği belirtiliyor.

Avukat Yıldız, “Cinayetin aydınlatılmasından daha önemli hangi neden 120 yıllık bir gizlilik kararının gerekçesini oluşturabilir? Cinayeti aydınlatmaktan daha önemli ne olabilir? 9 kişi ırkçı cinayete kurban düşmüş, 1 polis öldürülmüş. Demek ki devletin gizli tutmak istediği, ‘daha önemli’ olduğunu düşündüğü bazı konular var” diye konuştu.

Merkel’e çağrı

Başsavcılığın 488 sayfalık iddianamesiyle başlayan NSU davasında bugüne kadar 379 duruşma tamamlandı, 815 tanık, 42 bilirkişi dinlendi. 4 yılı aşan dava süresinde soruşturma belgeleri 280 bin sayfaya, 600 dosyaya ulaştı. Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi’nde devam eden davanın bugüne kadar olan maliyeti ise 56 milyon euroyu aştı.

Avukat Yıldız ise ailelerin bu zorlu dava sürecinde büyük hayal kırıklığı yaşadıklarını söylüyor. Yıldız, “Başbakan Angela Merkel tüm cinayetlerin tereddütsüz aydınlatılacağı sözünü vermişti ama bu sözü tutmadı” şeklinde konuştu.

Avukat Aziz Sarıyar da Federal Hükümet'e ve Merkel'e, verilen sözün hatırlatılması gerektiğini söylerken, “NSU konusunda adalet tek bir kişinin cezaya çarptırılmasıyla sağlanamayacak” dedi.

Eylül ayındaki seçimlerden sonra Merkel'in yeniden Başbakan olması halinde kendisiyle görüşerek sözünü hatırlatmak istediklerini söyleyen Sarıyar, “Bu konunun gündemde tutulması, örtbas edilmemesi gerekiyor” diye konuştu.

© Deutsche Welle Türkçe

Değer Akal / Berlin

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle