T24- Güngör Uras, Milliyet gazetesindeki köşe yazısında 'Mali Kural'ın sarkmasını kredi derecelendirme kuruluşları açısından değerlendirdi.
Uras, Mali Kural'la bütçeyi denetleyecek olan hükümetin, bunu ertelemesinin kredi derecelendirme kuruluşlarının notunu ve buna bağlı olarak dışarıdan alınacak borçları olumsuz etkileyeceğini belirtti..
Güngör Uras'ın 'Notçuların kafası karışırsa, içeride de işler karışır' başlığıyla yayımlanan 12 Ağustos 2010 tarihli yazısı şöyle:
Sanayi ve Ticaret Bakanı’nın, yatırımcı bakanlıkların ellerinin kollarının bağlanmaması için Mali Kural’ın ertelendiğinden söz etmesi, ülkelere kredi notu veren kuruluşların Türkiye ile ilgili uzmanlarının kafalarını karıştırdı.
Biz uzun süredir not artışı bekliyoruz. Not artışı beklerken kafası karışan notçular notumuzu aşağıya çekmeye kalkarlar ise, işler çok hem de pek çok karışır. Ülkeye döviz girişinde sorunlar ortaya çıkar.
Bizde 9 yıldır uygulanan ekonomi politikası, cari açığa (döviz açığına) dayalı bir politikadır.
Bu politikanın esası ülkenin döviz gelirinden fazla döviz harcamasıdır. Döviz geliri ihracat geliri, turizm geliri, taşımacılık, müteahhitlik geliri gibi gelirlerdir. Döviz giderlerinin ağırlığını ise ithalat gideri teşkil eder. Ülke döviz gelirinden fazla döviz harcar ise, el parası ile ekonomide bolluk varmış gibi bir görüntü ortaya çıkar. İnsanlar borçlanarak ürettiklerinden fazla tüketince, ekonomi büyüyormuş gibi sanal bir görüntü ortaya çıkar.
Borçlanmadan yaşayamıyoruz
Cari açığa dayalı politikanın devamı, ülkenin bu açığı kapatacak ölçüde borçlanmasına bağlıdır.
Ülkeye borç verecekler tabii ki borcun getirisine bakar. Ama onlar için daha da önemli olan borç olarak verecekleri parayı geri alıp alamayacaklarıdır.
Bu konuda onlara, ülkelere kredi notu veren kuruluşlar yol gösterir. Bilgi verir. Ülkenin kredi notu iyi ise, o ülke daha ucuz maliyet ile daha uzun vade ile daha kolay ve daha bol borçlanabilir.
Devamlı cari açık ile yaşayan bir ülke olarak Türkiye, “Notçu”ları hoş etmeye, onları tavlamaya mecburdur. Aslında bu iş gönül hoş etmenin/tavlamanın ötesinde ciddiyet, şeffaflık, dürüstlük işidir. Hesabını kitabını bilme işidir.
Merkez Bankası önceki gün yılın ilk yarısına ait “Cari Açık” (döviz açığı) rakamını ve bunun nasıl finanse edildiğini (dövizi nereden bulduğumuzu) gösteren tabloları açıkladı.
Yılın ilk yarısında döviz hesabımız 20.7 milyar dolar açık verdi. İlk 6 ayda kazandığımız dövizden 20.7 milyar dolar daha fazla dövizi yedik. Tükettik. Ucuz ucuz ithalat yaptık. Üretimden kaynaklanmayan, borçlanarak bulunan paraları harcayarak (halkımızın mutlu azınlığı) gününü gün etti.
Buldukça harcıyoruz
İyi de üretimimizden kaynaklanmayan bu dövizi nasıl bulduk? Net olarak 2.2 milyarı yabancı sermaye olarak ülkeye girdi. 6.7 milyar doları hisse senedi ve tahvil satın almak için getirildi. 19.3 milyar dolar borç para bulduk. Bu dövizleri gönderenler, “Türkiye bunları nasıl olsa öder” diyerek gönderiyor.
Bitmedi... Hükümet son bir yılda gerçekleştirilen 15 ihalede, elektrik dağıtım imtiyaz haklarının satışından (buna özelleştirme diyorlar!) 11.6 milyar dolar gelir bekliyor. Bu dolarlar ihaleleri kazananların kasasında mevcut değil. Dışarıdan borç olarak bulunacak. Bu dövizlerin borç olarak bulunabilmesi için “Notçu”ların Türkiye’nin notunu kırmamaları gerekiyor.
Notçular not verirken ülkenin mali disiplinine bakıyorlar. Ülkenin mali disiplini demek, bütçesinde gelir gider makasının açılmaması demektir. Hükümet bol keseden para harcar ve makas açılır ise ülke giderek daha fazla borçlanır borçlandıkça borçlarını ödeyemez hale gelir. (Şekil A1, Bakınız Yunanistan!)
Türkiye IMF denetiminde iken, mali disiplini IMF gözetiyordu. Türkiye IMF ile ilişkiye ara verince, “Mali Kural’ı bir kanuna bağlayarak, kendi kendini disiplin altına alacağını dünyaya (bu arada Notçulara) ilan etti. İşte o nedenledir “Mali Kural” konusunun rafa atılır gibi olması başta Notçular olmak üzere Türkiye’ye borç verenler ile vereceklerin kafasını karıştırıyor. Bu da Türkiye için iyi bir şey olmuyor.