Frankfurter Allgemeine Zeitung, Trump'ın İslam devletlerinin liderlerine hitaben yaptığı konuşmaya dair bir değerlendirmeye yer veriyor:
“Trump’ın yaptığı çağrı, İslam ülkeleri karşısında takındığı tavırda gelişme olduğunu göstermesi bakımından dikkate değerdir. ABD Başkanı’nın göreve başlar başlamaz nüfus çoğunluğunun Müslüman olduğu bir dizi ülkeye koyduğu vize yasağı mahkemeler tarafından önlenebilmişti. Donald Trump artık kültürler çatışmasından ve ‘demokrasiyi getirmekten' söz etmiyor. İslami motifli teröristlere karşı ittifak kurmaya ve mücadele yükünün büyük bölümünü İslam ülkelerinin üstlenmesini sağlamaya çalışıyor. Bu talebe daha önce de muhatap olan dinleyicilerinden bazıları geçmişte terörle mücadeleyi yarım yamalak sürdürmüşlerdi. Bu teşhis öncelikle Suudi Arabistan için geçerlidir.”
Die Welt gazetesinin yorumunda Donald Trump'ın bu kez konuşmasında ideolojik genellemelerden kaçındığı belirtiliyor:
"İslamcı terörü açıkça yargıladığı Riyad konuşması bozucu ve çatışmacı değil, güçlü ve anlaşılırdı. Trump'ın dediği gibi ‘iyi ile kötü' arasındaki mücadeleydi söz konusu olan. ABD Başkanı ‘İslami radikalizmden' esinlenen ‘İslamcı terör örgütlerinden' söz etti. Terör yenmek isteniyorsa ve bu mücadelede barışçı İslam'ın desteği aranıyorsa o zaman bunlar söylenebilmeli, hatta söylenmelidir. Konuşmasına iyi hazırlandığı anlaşılan ABD Başkanı ideolojik genellemelerden kaçındı. Trump bu kez kendinden çok, konuşmalarında ‘radikal İslam'dan' söz eden George Bush'a ve biraz da ‘katı ideolojileri' dillendiren Barack Obama'ya benziyordu.”
Süddeutsche Zeitung, İran'daki cumhurbaşkanlığı seçimine ayırdığı yorumunda ülkede büyük değişiklikler olmasının beklenemeyeceğini yazıyor:
"İran'da akıl, kışkırtıcılardan üstün geldi. Ama bu reformcuların zafer kazandığı anlamına gelmez. Ruhani sistemin temsilcisi, güvenlik mekanizmasının iç yüzünü bilen, ılımlı fakat muhafazakâr bir cumhurbaşkanıdır. İran'da köklü değişiklikler 78 yaşına gelen Hamaney'in dönemi kapandıktan sonra beklenebilir. Oysa İran'ın, genç ve iyi eğitimli halkının beklentilerini yerine getirebilmek için acilen dışa açılmaya, ekonomik ve sosyal reformlara ihtiyacı var. "
Hasan Ruhani'nin ikinci kez cumhurbaşkanlığına seçilmesini Nordwest-Zeitung ise şöyle yorumluyor:
"İran'ın ‘reformcu' cumhurbaşkanının ikinci kez seçilmesine Avrupa'nın gösterdiği tepki ‘naiflik' olarak nitelenebilir. Değerlendirmelerde Ruhani'ye mollalar devletini er veya geç Batı'nın en sadık dostu yapacakmış gibi sıfatlar yakıştırılıyor. Alman şirketleri milyarlık iş bağlantıları yapmayı, siyasetçiler ise İran'ın bölgede istikrar sağlayıcı rol üstlenmesini umuyor. Oysa durum hiç de öyle değil. Ruhani hiçbir zaman ‘büyük bir reformcu' olmadı. Kemikleşmiş Şii kadronun zihniyetine bağlı olduğu için ülkedeki İslamcı diktanın mekanizmalarını parçalamayı ya da değiştirmeyi düşünmüyor bile.
© Deutsche Welle Türkçe
DW/AG/GA