Gündem

'Niye saldırdın?', 'Allah'tan vahiy geldi'...

Birinci "Ergenekon" davasının tutuklu sanığı Alparslan Arslan, Cumhuriyet savcısı'nın sorusuna 'yukarıdan' yanıtladı.

20 Ekim 2009 03:00

Birinci "Ergenekon" davasının tutuklu sanığı Alparslan Arslan, çapraz sorgusu sırasında, Cumhuriyet savcısı Mehmet Ali Pekgüzel'in "Danıştay saldırısını neden yaptınız?" sorusuna, "Emir gelmişti. Yukarıdan, Allah'tan gelmişti" yanıtını verdi.

CnnTürk'ün haberine göre İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada savunmasını yapması için kürsüye çağrılan Alparslan Arslan, "Çay içip sohbet edeceksek edelim. Yoksa konuşacak bir şeyim yok" dedi. Bunun üzerine Başkan Şengün, mahkeme salonunun çay içme yeri olmadığını söyledi.

Sanık Alparslan Arslan'ın avukatı Oğuz Kayıran da Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi tarafından mahkemeye gönderilen, "Alparslan Arslan'ın psikolojisinin yerinde olduğu, sadece mahkemeyi kandırmaya yönelik simulasyon yaptığı" belirtilen raporun, bilimsel dayanağının olmadığını ileri sürdü.

Avukat Kayıran, "Raporda belirtilen bulgular ile varılan sonuçlar arasında bir nedensellik yoktur. Tekrar rapor alınması için Alparslan Arslan'ın Adli Tıp Kurumuna sevk edilmesini talep ediyorum" dedi.

Daha sonra savunmasını yapmak istemeyen Alparslan Arslan'ın çapraz sorgusuna geçildi. Cumhuruyet savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, Arslan'a kız kardeşiyle yaptığı "Eksiğin var mı? İçeride mi, dışarıda mı? Neyi eksik yapıyorum? Yolcuyu gördün mü?" şeklindeki telefon mesajlarının ne anlama geldiğini sordu. Arslan da açıklanacak bir şey olmadığını, ailesiyle yaptığı mesajlaşma olduğunu, sadece sorulan sorulara cevaplar verdiğini söyledi.

Savcı Pekgüzel'in "Danıştay saldırısını neden yaptınız?" sorusuna Arslan, "Emir gelmişti. Yukarıdan, Allah'tan gelmişti. Rüzgarla gelir, melekle gelir, hal ile gelir, bakışla gelir emir" yanıtını verdi.

'Başörtüsü takmayan insandan utanırım'

Savcı Mehmet Ali Pekgüzel'in, "Cumhuriyet gazetesine bomba atasın diye mi emir geldi?" sorusu üzerine Arslan, "Başörtüsünü biliyoruz. Allah'tan utanmayan insanla benim işim olmaz. Başörtüsü takmayan insandan utanırım. Sen kimsin ki şe..., Türkiye Cumhuriyeti'nde bunu yasaklıyorsun? Vesilelerle 1.70-1.80 boyundaki bir mahluk, Allah'tan utanmayan insanlara cezayı verdi. Danıştay önemli mesele. Başörtüsünü yok sayamazsın. Bunu yüzde 90 ile 99 arasında biliyorum. Benim bilgim bu. Bu yasağın altındaki imza size mi ait diye gidip sormadım. Gittim, 'Bunu yasaklayamazsınız' dedim. Çırılçıplak dolaşan birini dövecek misin? Alıp bir kenara çekecek ve ihtiyacını karşılayacaksın" dedi.

'Beni idam edin'

Savcı Pekgüzel, kronolojik olarak Danıştay tarafından başörtü yasağına ilişkin bir karar alındığını, daha sonra Cumhuriyet gazetesinde başörtü giymiş bir domuz karikatürünün yayımlandığını hatırlatarak, "Madem öyle, neden önce Cumhuriyet gazetesine bomba attınız?" sorusunu yöneltti.

Arslan, "Ben hala edep derim. Edepli olmak lazım. İnsanlar hayatlarının bir döneminde hata yapmış olabilir ama edepli olmak lazım. Bütün mahlukatın sahibi Allah'tır. Ben edepsizin yanında yaşayamıyorum. 'Neden edepsizlik yapıyorsun' da diyemiyorum. Çıkar giderim yanından. Edepli olmak lazım. Cezaevine girmeden önce büyüklerime saygısız davranmaktan korkardım. Devlet denen mahluk, koydu bir deliğe. İdam şart. Bu şekilde insanların yaşamını uzatamazsın. Bir anlamı yok. Meclis, idam yasasını tekrar çıkarsın, ben altına imza atarım. Beni idam edin" ifadesini kullandı.

Jandarma fenalaştı

Bu arada, Arslan'ın yanında güvenlik nedeniyle duran jandarmalardan birisi fenalaştı. Baygınlık geçiren asker, diğer askerler tarafından duruşma salonunun bahçesinde bekleyen ambulansa götürüldü.

'Cumhuriyet gazetesine antipatim vardı'

Arslan daha sonra Cumhuriyet gazetesine bomba atılması talimatının kim tarafından verildiği yönündeki soru üzerine, söyleyecek bir şeyinin olmadığını ve ayakta duracak halinin kalmadığını belirtmesi üzerine, sanık kürsüsündeki sandalyeye oturtuldu. Savcı Pekgüzel'in, "Bunlar çok önemli Alparslan. Cumhuriyet gazetesine bomba atma talimatını kimden aldın? Olay sırasında yanında kimler vardı?" demesi üzerine Arslan da Cumhuriyet gazetesine karşı önceden bir antipatisi bulunduğunu söyledi.

Arslan, "Neticede onlar da bizim insanlarımız. Ama domuza başörtüsü giydirme. Bunu yapma. Hiç olmazsa bir özür dile. Turhan Selçuk'u çok fazla sevmiyorum. Türkiye'de yaşıyorsunuz, ben anlamıyorum" dedi.

'Doğu Perinçek'i seviyorum'

Pekgüzel'in "Bu karikatürün yayımlanmasından sonra Turhan Selçuk'a tepkiler oldu. Sen de telefon açarak bir tepki gösterdin mi?" sorusuna Arslan, "Turan Selçuk'a demedim. Çok kinim var. 60-70 yaşında bir adamsın. Türkiye'de yaşıyorsun, saygılı olmalısın. Başörtüsünü böyle yapamazsınız, babam olsa keserim. Allah'tan utanmayan adamı aklım almıyor. Mesela, burada Doğu Perinçek var. Adamı seviyorum kardeşim" diye karşılık verdi.

Alparslan Arslan, Cumhuriyet gazetesine atılan 3 el bombasını kimden aldığının sorulması üzerine, "Bunu açıklamaya, bu konulara girmeye gerek yok. Bazı açıklamaları emniyette yaptım. Bir yerde edebe sığınmak lazım. Her şeyi buradan açıklamaya gerek yok. Ya idam et ya serbest bırak. Onu aç, bunu aç, bırak bunları. Bir yerlere sığınmak lazım. Eğer derin devlet diye bir şey varsa ki kokusu bana az geliyor. Mesela, Malatya'daki olayı Emniyet nasıl çözemiyor" dedi.

Arslan, Danıştay'ın başörtüsü kararıyla ilgili olarak, "Emekli paşa, emekli hakim ve emekli savcı bir araya gelir. Sen niye yasaklarsın diye sorar, ama sorulmuyor" dedi.

Savcı sorularına cevap alamadı

Savcı Pekgüzel'in, "Bombaları nereden aldığınız konusunda çelişkili ifadeniz var. Mesela birisinde Süleyman Esen'den aldığınızı söylüyorsunuz. Bunları açıklarsanız bu davayı ancak böyle bitirebiliriz" demesi üzerine tutuklu sanık Doğu Perinçek, "Böyle mi bitecek bu dava" diye tepki gösterdi. Bunun üzerine savcı Pekgüzel, olayı aydınlatmaya çalıştıklarını söyledi.

Savcının, "3 bombayı atmaları için nereden adam buldun? Parayı nereden buldun? Önceden planlamış mıydınız?" şeklindeki sorularına Arslan, "Edepsiz insanlarla yaşayamıyorum. Önemli değil. Burada paylaşıyoruz meseleyi. Bombaları, Cumhuriyet gazetesi meselesini, Danıştay meselesini" diyerek savcının sorularına farklı cevaplar verdi.

Alparslan Arslan'ın bu şekildeki cevapları üzerine savcı Pekgüzel, sorularına cevap alamadığını belirtti.

Savcı Nihat Taşkın'ın düzenli olarak Cumhuriyet gazetesi okuyup okumadığını sorması üzerine Arslan, medyada neler geçtiğinin bir şekilde farkında oluğunu söyledi. Arslan, Danıştay'ın kararından ise bir ay sonra haberi olduğunu ifade ederek, "Haber yayımlandığında benim haberim yoktu ama kafama yerleştiği bir aylık süreç. Cumhuriyet gazetesine bakış açışı merhamet boyutunda da olabilir. Ama ben o idrak boyutunda değildim" şeklinde konuştu.

Taşkın'ın, "Osman Boz isimli arkadaşına Cumhuriyet'e bomba atılması konusunda para teklifinde bulunduğuna dair beyanlarınız var. Osman Boz kimdir?" sorusu üzerine Arslan, Boz'un çocukluk arkadaşı olduğunu, bu konularla alakasının bulunmadığını söyledi. Kimseye para karşılığında bu tip meseleleri kesinlikle yaptırtmayacağını belirten Arslan, "İnsanlara yardım edebilir ama para boyutunu konuşmam. Para vererek teşvik amacıyla çocuklara namaz kıldırtabiliriz ama bu konuda parayı hiç konuşmadım" dedi.

Ataşehir buluşması

Osman Yıldırım ile 27 Nisanda Bostancı sahilinde buluştuklarını kabul eden Arslan, bazı holding ve bankalarla ilgili konuştuklarını söyledi. Osman Yıldırım ile çay içip sohbet ettiklerini anlatan Alparslan Arslan, "Keşke cezaevine girmeseydim. Keşke bu olayların hiçbirini yaşamasaydım. Osman Yıldırım ile mesajlaşıp buluşuyorduk. Oturup sohbet ediyorduk. Motivasyon boyutu vardı. Osman Yıldırım, hayat konusunda beni motive ediyordu. İyilik yapmak, kötülüklerden uzak durmak konusunda beni motive ediyordu" dedi.

Nihat Taşkın'ın, "Harekete geçme vakti geldi dediniz mi?" şeklindeki sorusunu Arslan, "Mezarlıklarda oturmaya başladım. İnsanlardan nefret etmeye başladım. O zaman harekete geçmek lazımdı" diye cevapladı.

Cumhuriyet gazetesine atılan el bombalarının kendisine verildiği iddia edilen Ataşehir toplantılarına ilişkin soruları da yanıtlayan Alparslan Arslan, Ataşehir'de Recep Özkan isimli arkadaşının evine ziyarete gittiğini belirtti.

Arslan, "Bir arkadaşımı arabamla Osman Yıldırım'ı almaya gönderdim. Ben o sırada Recep Özkan'ın evindeydim. Özkan burada yalnız kalıyor. Burası öğrenci evi. Başka bir amaçla kullanılmadı. Osman Yıldırım yukarı çıkmadı. Ben aşağıya indim. Dışarıda konuştuk. Sohbet ettik. Osman'ı sadece ben gördüm. Diğer arkadaşlarım konuşmadı. Osman ile Cumhuriyet meselesinin bir an önce çözüme kavuşmasını, ona göre yaşantımızı düzenlemeyi konuştuk. Başkalarını bu olaya bulaştırmak istemedim. Osman Yıldırım, belli bir hayat tarzı olan bir insan. Ben de üç aşağı beş yukarı bir yere ulaşmış, bunu mertebe olarak söylemiyorum, kendine göre yaşamı olan bir insanım" dedi.

Savcı Taşkın'ın, "El bombaları bu evde mi verildi?" şeklindeki sorusuna Arslan, "Bu evde verilmedi" karşılığını verdi. Arslan, Taşkın'ın , "Cumhuriyet gazetesine atılan el bombalarını nereden temin ettiniz" şeklindeki sorusuna cevap verirken bir süre düşündü.

Babası bağırdı: Oğlum söyle

Bu arada, duruşma salonunda izleyiciler arasında bulunan babası İdris Arslan, "Oğlum söyle" diye bağırdı. Arslan'ın bir süre daha beklemesi üzerine Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, "cevap verecek misin?" diye sordu. Arslan da "Hayır" diye karşılık verdi.

Savcı Taşkın, müdahil Cumhuriyet gazetesi avukatlarının duruşmada verdiği beyanda "Arslan, Danıştay davasında bombaları Süleyman Esen'in özel harpçi bir arkadaşından aldığını söyledi. Ancak bu tutanaklara geçmedi dediğini" hatırlatması üzerine, Arslan da cezaevine konulduğunu, aradan 1 yıl ya da 6 ay geçtiğini, kimseyle irtibatı olmadığını, ağzından kaçırmış olabileceğini, bunun doğru olmadığını söyledi.

'El bombalarını Süleyman Esen'den aldım'

Alparslan Arslan, savcının Cumhuriyet gazetesinin bombalanmasıyla ilgili sorularına, özetle şu yanıtları verdi:

"Cumhuriyet gazetesinin bombalanmasından kimsenin haberi yok. Bu konuyu kimseyle paylaşmadım. Bu meseleleri yalnızca Osman Yıldırım ile konuştum. Bombaları Ataşehir'de yolda giderken arabada Osman Yıldırım'a verdim. Üsküdar'daki evimden aldıktan 1 saat sonra verdim. Süleyman Esen, Üsküdar'daki evime getirdi. Esen'in nereden bulduğunu bilmiyorum. Ya emniyet ya jandarma ya da korucu tanıdıklar vardır. Esen'in bu tür insanlara ya akrabalığı ya da hısımlığı vardır. Esen'in bu bombalara ulaşabileceği kişiler vardır. 'Bulabilir miyiz' diye sordum. Bir hafta, 3-5 gün içinde getirdi. Esen'e 3 bomba için 1.5 milyar lira elden verdim. Esen bombaları ne yapacağımı sormadı."

Bu arada, Alparslan Arslan'ın avukatı Oğuz Kayıran, müvekkilinin savunma yapmadığını, ancak bir nevi manipülasyon taktikleriyle sorgusunun yapıldığını belirterek, Arslan'ın çapraz sorgusunun alınmasına tepki gösterdi. Başkan Şengün de "Sorulara cevap vermeyebilir. Mahkeme doğruların ortaya çıkmasından yana. Verdiğimiz kavga onun için. Kimseyi zorla ifade vermeye zorlamıyoruz. Savunma yapmayacağını söyledi, biz de çapraz sorgusuna geçtik" dedi.

Bu arada, mikrofondan oldukça uzak durduğu için sesi duyulmayan Arslan'a el mikrofonu getirildi. Kafasını sürekli sağa, sola, öne ve arkaya doğru hareket ettirerek mikrofondan uzakta kalan Arslan'ın sesi duruşma salonunda çok iyi duyulmadı. Arslan, savcı Taşkın'ın soruları üzerinde, el bombalarını Süleyman Esen'den aldıktan sonra bir hafta evde tuttuğunu, sonra da Osman Yıldırım'a verdiğini anlattı.

Bombaları çantanın içinde evindeki yatağının altında sakladığını ifade eden Arslan, sonra bombaları el çantasına koyduğunu, ardından da 2 tanesini Osman Yıldırım'a verdiğini, birinin de kendisinde kaldığını kaydetti. Arslan, savcının "Bombaları verirken ne dediniz?" sorusuna ise "Bismillah dedim mi hatırlamıyorum" dedi.

'Eylem insanları öldürmeye yönelik miydi?'

Savcının "Eylem insanları öldürmeye yönelik miydi?" sorusuna Arslan, "İnsanları öldürmeye yönelik miydi, yüzde 90 aklımdan geçti diyemem. Sadece uyarmak içindi. İnsanlar ölsün önemli değil. Başörtüsünün de bombalarla birlikte atılmasının nedeni, gazetenin karikatürden dolayı uyarılmasının anlaşılması içindi" karşılığını verdi. Alparslan Arslan, bombaları cebine koyduğu Yıldırım'a, "Bugün atılsın, olmazsa yarın muhakkak atılsın" dediğini ifade eden Arslan, "Atılınca patlamadı. Sonra ben gittim attım, patladı" diye konuştu.

'ATV'yi kurşunlayacaktım...'

Arslan, savcının "El bombalarını nereden biliyorsunuz?" yönündeki sorusuna, "Pimi çekip atmak lazım diye söylendi. Pimi çekilecek atılacaktı. Ben patlayıp patlamayacağı konusunda şüpheliydim. Bombalar çok sağlıklı değildi. Biraz yıpranmıştı. Uzun süreden beri bulunduğu belliydi. Öldürmek kastım olsaydı, girer içeriye atardım. İnsanlara para karşılığı eylem yaptırmadım. Yaptığım işin parayla bir alakası yok" dedi.

Savcı Taşkın, telefonundan atılan bazı mesajları okuyarak, Kalaşnikof ile neyi anlatmak istediğini sordu. Arslan da "ATV'yi kurşunlayacaktım ya da kurşunlatacaktım. Erkekler yarışıyor adlı yarışmadan dolayı" diyerek, Cumhuriyet gazetesine bomba atılmasının ardından ATV'ye saldırı düzenleyeceğini söyledi. Duruşma, Alparslan Arslan'ın çapraz sorgusuyla devam ediyor.