Gündem

Nihat Ergün: Kenarda kalmışlar için TÜBA’da değişiklik oldu

Milliyet Gazetesi Ekonomi Müdürü Murat Sabuncu, Ekonomi Gazetecileri Derneği toplantısında Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün'ün yaptığı konuşmayı yazdı.

08 Eylül 2011 03:00

T24 - Milliyet Gazetesi Ekonomi Müdürü Murat Sabuncu, Ekonomi Gazetecileri Derneği toplantısında Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün'ün yaptığı konuşmayı yazdı. Sabuncu, Ergün'ün, "kenarda kalmış bilim adamları" yorumuyla Şerif Mardin, Kemal Karpat, Halil İnalcık gibi isimleri kast ettiğini söyleyerek, bu isimlere Türkiye'de bilim yapma imkanı tanınması gerektiğini söyledi. Ergün, yeni Anayasa için en az 1 - 1,5 yıl tartışılması gerektiğini söyleyerek, "kalıcı bir Anayasa olsun ve bizi 100 yıl götürsün. Hiç olmazsa bu Anayasa’yı baştan ciddi tartışılmış bir ortamda yapalım" dedi.


Murat Sabuncu'nun Milliyet'te "Kenarda kalmışlar için TÜBA’da değişiklik oldu" başlığıyla yayımlanan (8 Eylül 2011) yazısı şöyle:



“Kenarda kalmışlar için TÜBA’da değişiklik oldu”


Başlıktaki cümle Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün’e ait. Ergün dün Ekonomi Gazetecileri Derneği’nin toplantısında Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) ile ilgili konuşurken bunu söyledi. Takip etmeyenler için kısaca TÜBA olayını anlatayım. TÜBA 1993 yılında Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Prof. Dr. Erdal İnönü tarafından kuruldu. Bilim Akademisi hızlı genişlemenin önüne geçmek için “ülkedeki akademisyenlerin yüzde 2’si kadar bir kota” belirledi. Bugün akademinin 110 asil üyesi var.


27 Ağustos 2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan yeni bir kararname ile işin şekli değişti. Buna göre TÜBA üyelerinin sayısı 300’e çıkartılıyor. Toplam sayının üçte birini hükümet (Bakanlar Kurulu), üçte birini YÖK üçte birini de TÜBA atıyor. İşte bu noktada aralarında Celal Şengör, Ayşe Erzan, Tosun Terzioğlu, Bozkur Güvenç gibi akademi dünyasının tanınan isimleri bu durumdan rahatsızlıklarını dile getirdiler. Kaygıların dile getirildiği ortak nokta “hükümetin atamasıyla akademiye siyasetin gireceği” ve “böyle bir TÜBA’nin dünya bilim dünyasından dışlanabileceği”…


Bakan Ergün dün soru kısmına geçmeden yaptığı konuşmada “hükümetin atamalarının objektif kriterlerle yapılacağını” söyledi. Burada o bilim adamına yapılan atıfların dikkate alınacağını söyledi. Bakan’ın burada anlattığı ama telaffuz etmediği H değeri. Bu değer yayınların atıf alma yoğunluğunu temsil ediyor. Bu değer 20’nin üzerinde, yayınlarına yapılan atıf 1500 ve üstünde olan kişi iyi bir “bilim insanı” kabul ediliyor.


Ergün’ün konuşmasının ardından ilk söz hakkını alıp kendisine şunu sordum: Madem objektif kriterle belirlensin diyorsunuz. O zaman kriterleri belirleyip içine hükümeti katmadan seçimlerin yapılması sağlanamaz mıydı?


Ergün soruya şu yanıtı verdi:


“TÜBA’ya ideolojik mi yaklaşılıyor orası ele mi geçiriliyor diye tartışmalar yapılıyor. Aslında akademisyenlerimizin TÜBA’da ne kadar özgür çalışabileceklerinin görüleceğini söyleyebilirim. Bazen özerklikler öne çıkartılıyor, özgürlükler geri plana itiliyor. Özerlik ve özgürlük her zaman yan yana durmuyorlar. Özerklikler, özgürlüğün en büyük kısıtlayıcısı olabiliyor. Akademik özerklikte özgürlük esastır. Bu açıdan TÜBA ve TÜBİTAK’da akademik özgürlük bilim adamlarımıza sağlanmış olacaktır.”


Bakan Nihat Ergün bu noktada ilginç bir benzetme yapıyor. “Kenarda kalmış bilim adamları” tanımı yapıyor, onları isimlendiriyor:


Kenarda kalmış her bilim adamının fikri, bilimsel çalışması önemlidir. Bir bilim adamı istediği kadar solcu, istediği kadar sağcı, istediği kadar liberal olsun, ne olursa olsun bilim yoluyla bu ülkeye katabileceği bir şeyler varsa, onun önü alabildiğine açıktır. Bakın Halil İnalcık. Dünya çapında bilim insanı. Burada dışlandığı tam anlaşılamadığı için yıllarca yurtdışında bilim yapmak zorunda kaldı. Kemal Karpat, Şerif Mardin bu isimler de sosyal bilimlerde Türkiye’nin dünya çapındaki bilimadamları. Ama biz bu bilimadamlarını belli dönemlerde bu ülkenin dışına göndermek, onların birikiminden istifade etmemek gafletinde bulunduk.”


Bakan’ın adını andığı bu üç ismi zaten tanıyorsunuz anlatmama gerek yok. Ama kısa bir hatırlatma. Karpat çalışmalarının çoğunu Osmanlı tarihi üzerine yapan 2009 yılında TBMM onur ödülü alan bir tarihçi. Karpat ödül alırken “Türkiye’de yazdıklarım ancak son 15 senede değerlendirildi. Türkiye son 20-25 yılda yeni bir düşünce çizgisine girdi” demişti. Şerif Mardin Columbia, Oxford gibi dünyanın önde gelen üniversitelerinde ders vermiş son olarak Türkiye’de hemen herkesin tartıştığı “mahalle baskısı” tanımı ile gündemde kalmıştı. Mardin’in TÜBA’ya üye olmak isteği reddedildiği biliniyor.



“Anayasa için 1-1.5 yıl tartışalım”


Bakan Nihat Ergün konuşmasının bir bölümünü “yeni anayasaya” ayırdı. Konuşmasında iki noktanın altını çizmek gerekir. Birincisi “uzlaşma komisyonu”, diğeri “1 ile 1.5 yıl tartışma” konusu. Önce Ergün’ün söyledikleri: Anayasa konusunda tüm kesimlerin görüşlerini almak istiyoruz. Siyasi partilerle de uzlaşmak için “uzlaşma komisyonu” oluşturulabilir.


Biz metni birlikte oluşturalım, çerçeveyi birlikte yapalım diyoruz. Her grubun eşit üye hakkı olsun. Bence Anayasa metninin yüzde 70’inde hemen uzlaşılır. Kalan yüzde 30’unu tartışırız, yüzde 5-10’luk bölümü köklü tartışmalara girecek konular olur. O da bir yıl sürebilir. Bir Anayasa yapıp da, 30 sene onu tartışacağımıza, 1-1.5 yıl onu tartışalım ama kalıcı bir Anayasa olsun ve bizi 100 yıl götürsün. Hiç olmazsa bu Anayasa’yı baştan ciddi tartışılmış bir ortamda yapalım."


Ergün’ün özellikle “1-1.5 yıl tartışalım” sözü önemli. Bakan Ergün yeni anayasa yapımını neredeyse 2013’ün ilk aylarına kadar  tartışılabilecek bir süreç olarak görüyor. Oysa seçimden kısa bir süre evvel şu anda Meclis Başkanı olan Cemil Çiçek Milliyet yazarı Serpil Çevikcan’a şöyle demişti: “Bu tür köklü değişiklikler seçimlerin hemen arkasından, ilk 1 yılda yapılabilirse gerçekleşme şansı oluyor. Ondan sonra başka seçimler girecek, uzayacak.”