Reina'da 39 kişinin hayatını kaybettiği terör saldırısının ardından eleştirilere konu olan Diyanet İşleri Başkanlığı'nın cuma hutbesi tartışılmaya devam ediyor. "Sevap-günah, hayır-şer konularında muhasebe yapılması gereken saatlerin, emek harcamadan zengin olmak arzusuyla kumar, piyango gibi şans oyunlarıyla heba edilmesi ne kadar da üzücüdür" sözlerine yer verilen hutbeyle ilgili olarak "Ne var bu ifadede?" sorusunu soran Habertürk yazarı Nihal Bengisu Karaca, “O zaman dans, o zaman renk!' mi diyecek vaizler hutbede?" dedi.
Nihal Bengisu Karaca'nın Habertürk'te yayımlanan yazısı şöyle:
“2017 daha güzel olacak” temennileri 1 Ocak’a girdiğimiz ilk saatlerde tekzip yedi. Beşiktaş ve Kayseri’de polisi/askeri hedef alan ve onlarca kişinin canına mal olan terör bu kez halkın arasına girdi, İstanbul’un en ünlü mekânı kana bulandı. 39 kişi öldü. 69 kişi yaralı. 4’ünün durumu ağır.
Allah’tan ölenlere rahmet, yakınlarına sabır diliyorum. Katil ya da katilleri nefretle kınıyorum. Yalnız da değilim, benim tanıdığım, itibar ettiğim bütün dindarlar o gece akrabaları ölmüş kadar acı çekti. Kınıyoruz, bir yandan da “geç kaldığımız” için kınanıyoruz, böyle uzayıp gidiyor.
Doğrudur. Üç otuz para için Noel Baba taklidi yapan gariban adam tartaklanırken daha çok muhafazakâr ve dindar kanaat önderi, daha yüksek sesle karşı çıkmalıydı. Bazı gazeteler, “Bugün son gün. Bu uyarı son uyarı: Kutlama!” diye manşet attığında, “Sana ne yahu, işine bak” diye terslemek o kadar zor olmasa gerekti.
Neden olmadı? Çünkü yılbaşı tartışması, hatta itişmesi-kakışması diyelim, bu ülke için yeni değil, her yeni yıl bu eski tartışmayla başlar. Kimse böyle tartışmalardan etkilenip elini kana bulamaz.
Ancak şu da bir gerçek ki; Reina katliamını düzenleyen akıl, toplumun “yaşam tarzı” çatlağının farkında. Bu saldırı o çatlaktan bir yarık çıkarmayı amaçlıyordu. Farklı yaşam pratikleri olan ve birbirine pek öyle saygı da duymayan kütleleri birbirine sürterek kıvılcım elde etmeye çalışıyorlar.
Reçete ise gözümüzün önünde. Mademki coğrafyanın en zor dönemlerinden birindeyiz, bu badireden ancak çoğalarak ve güçlü bir bent oluşturarak kurtulabileceğimizi de idrak etmeliyiz. Daha birleştirici, bütünleştirici davranmak; başta siyasiler olmak üzere sivil toplumda itibar gören karakterlerin de, rahat zamanda yapılacak tartışmaları “teröre karşı seferberlik ruhuna” davet edildiğimiz ve buna icabet ettiğimiz dönemin gündemi haline getirmemesi gerekiyor.
Öte yandan, IŞİD bu eylemi yılbaşı konusunda farklarımız var diye yapmıyor. El Bab’da kan kaybettiği için yapıyor. Türkiye ve Rusya garantörlüğünde bir ateşkes ve çözüm olasılığı belirdiği için yapıyor.
Dolayısıyla bazı kişilerin katliamı kınayan Müslümanları hedef göstermesi, kalkıp Diyanet’e varana kadar fatura çıkarması, zihniyet olarak herkesi tekfir eden IŞİD’le aynı dalga boyunda olduklarını gösteriyor.
Ne demiş Diyanet?
“Yeni bir yılın ilk saatlerinin başka kültürlere, başka dünyalara ait yılbaşı eğlenceleriyle israfa dönüştürülmesi ne kadar da düşündürücüdür. Sevap-günah, hayır-şer konularında muhasebe yapılması gereken saatlerin, emek harcamadan zengin olmak arzusuyla kumar, piyango gibi şans oyunlarıyla heba edilmesi ne kadar da üzücüdür.”
Ne var bu ifadede?
“O zaman dans, o zaman renk!” mi diyecek vaizler hutbede?
Diyanet İşleri’nin görevi insanlara dini referanslara uygun bilgi vermek ve nasihatte bulunmaktır. Nasihat ile hedef göstermeyi birbirinden ayıramıyorsak vay halimize.
İktidara yakın olanıyla, muhalefetiyle, üçüncü beşinci fraksiyonuyla herkes şunu anlamalı artık: Yapılması gereken beklenti eşiğini yükseltmek değil.
Hayati noktalardan başlayarak ortak noktaları güçlendirmek gerekiyor. Son birkaç yıl içinde fikri, siyasi, ideolojik ayrışmalar yaşadığınız eski arkadaşları aramak, sormak, empati yapmak, taziyede bulunmak, çatlakları onarmak gerekiyor.
Çünkü “Başaramayacaksınız” demekle olmuyor. Tutumlar ve ona karşı verilen refleksler değişmedikçe gün gelir başarırlar.