NATO ülkelerinin genelkurmay başkanlarının 11-13 Eylül tarihlerinde İstanbul'da bir araya geldiği konferansta Ukrayna'dan Suriye'ye kadar dünya genelindeki önemli çatışma alanları masaya yatırıldı.
NATO Askeri Komite Konferansı’nın ardından düzenlenen basın toplantısında konuşan NATO Askeri Komite Başkanı Orgeneral Petr Pavel, Türkiye'nin terörle mücadelesine tam destek verdiklerini vurguladı.
NATO’nun bir tehlikeye karşı ittifakın korunmasıyla görevli olduğunu anımsatan Pavel, “Doğuda ve güney kanadındaki tehditlere ve zorluklara karşı kendini uyarlama konusunda kararlılığımızı sürdüreceğiz” dedi. NATO’nun gelecekteki yüzü ve uzun dönemli stratejisine odaklandıklarını anlatan Pavel, “Herhangi bir NATO müttefikine karşı bir ihtilaf olması durumunda, caydırıcılığın da idame ettirilmesi, NATO topraklarının korunması gerekmektedir” diye konuştu. Pavel, Rusya’nın Suriye’deki yeni konuşlanmalarını da yakından takip ettiklerini dile getirdi.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ise NATO’nun terörle mücadelede verdiği tam desteği memnuniyetle karşıladıklarını belirtti. Bugün NATO'nun güneyinden ve doğu kanadından gelen önemli zorluklarla karşı karşıya olduğuna dikkat çeken Akar, "DAEŞ ve PKK, PYD terör örgütleri bölgedeki güvenlik için önemli bir tehdit olarak karşımıza çıkmaktadır. NATO'nun doğu ve güney kanadındaki bu yeni ortaya çıkmakta olan tehditler, müttefiklerin şu zamana kadar hiç olmadığı kadar kararlı ve dayanışma ruhu içerisinde olması gerektirmektedir” diye konuştu.
"Bazı müttefikler terörist ayrımı yapıyor"
Konferansın sona ermesinin ardından düzenlenen akşam yemeğinde NATO genelkurmay başkanlarına seslenen Başbakan Davutoğlu ise Ortadoğu'da şu anda jeopolitik, ekonomik ve sosyo politik olarak kaotik bir durumun söz konusu olduğuna işaret etti. Davutoğlu, "Biz tam bu jeopolitik depremin ortasında bulunuyoruz” dedi.
Mülteci sorununun bugüne kadar Türkiye'yi ilgilendiren bir mesele olarak algılandığını ama artık Avrupa'nın sorunu haline geldiğini ifade eden Davutoğlu, "Suriye’de ve Irak’taki krizi sonlandırmadan mültecileri sorunu çözmek mümkün değil. Berlin’deki gibi yüksek duvarlar örmek bu sorunumuzu çözmez. Türkiye bu krizin tam da ortasındadır" diye konuştu.
Türkiye’nin teröre karşı verdiği mücadeleye destek isteyen Davutoğlu, Türkiye'nin 28 Ağustos itibariyle DEAŞ’a karşı mücadele ettiğini ve operasyonların içerisinde yer aldığına vurgu yaptı. Türkiye'nin farklı terör örgütleri arasında ayrım yapmadığını dile getiren Davutoğlu, "Bazen bizi şu üzüyor; bazı müttefiklerimiz DEAŞ ve PKK terörizmini birbirinden ayırıyorlar. Her kim terörist ise teröristtir. Herhangi bir dini, ulusal veya kültürel fark meşru kılmaz hiçbir terör faaliyetini. Omuz omuza olmamız gerekiyor her tür teröre karşı” şeklinde konuştu.
"Türkiye, NATO için kritik ülke"
İstanbul'da düzenlenen NATO Askeri Komite Toplantısı'ndan çıkan sonuçları DW Türkçe'ye değerlendiren Özyeğin Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr Mesut Caşin, İstanbul'daki toplantının Temmuz 2016'da Varşova'da düzenlenecek NATO Zirvesi'ne hazırlık özelliği taşıdığını belirtti.
NATO üyesi ülkelerin çok sayıda ve karmaşık tehditlerle karşı karşıya olduğuna dikkat çeken Caşin, "Türkiye bu açıdan NATO için kritik bir öneme sahip. Hem etrafında Ukrayna, Irak ve Suriye krizleri var. Hem de Afganistan'da NATO adına görev yapıyor" dedi.
Askeri Komite Toplantısı'nda konuşulanların satır aralarına bakıldığında Türkiye ve NATO arasındaki askeri işbirliğinin güçlendirildiğinin ortaya çıktığını ifade eden Caşin, "Bu toplantının stratejik bir önemi vardı. NATO'nun 4 ve 6. maddelerine göre NATO kurumları, NATO üyesi ülkelerin sınır güvenliğini korumakla yükümlü. Bu açıdan NATO Genelkurmay Başkanlarının Türkiye'ye verdiği olumlu işbirliği mesajları önemli. Yeni dönemde PKK'ya karşı NATO-Türkiye ortaklığı güçlenecek" şeklinde konuşuyor.
"NATO, Rusya'nın tavrından rahatsız"
NATO için şu anda en büyük tehdidin Rusya'nın Karadeniz'den Ortadoğu'ya inme planı olduğunu anlatan Caşin, "NATO, Rusya'nın Suriye'deki varlığından oldukça rahatsız. IŞİD'e karşı mücadeleye sıcaklar ama Esad'a yardım edilmesine sıcak bakılmıyor. Rusya ise NATO'dan gelen eleştirileri pek önemsemiyor. Batıya 'Kırım'daki statümüzü kabul ederseniz, biz de Suriye'de geri çekiliriz' diyerek pazarlık yapmaya çalışıyor" değerlendirmesini yaptı.
Prof. Caşin, Türkiye'nin NATO'nun Rusya politikasına katıldığını ve desteklediğini belirtti. Rusya ile sıkı siyasi ve ekonomik ilişkilere karşın Türkiye'nin son noktada NATO politikalarına bağlı kalacağını dile getiren Caşin, "Rusya'nın Suriye'de güç kazanması, Suriye'deki krizi daha da derinleştirecektir. Rusya mevcut konumundan vazgeçmezse, ABD ile Rus uçaklarının tıpkı Ukrayna'daki gibi karşı karşıya gelme tehlikesi var" diye konuştu.
"Türkiye, Rusya konusunda dengeli olmalı"
Ancak Türkiye'nin NATO'nun Suriye politikasına daha mesafeli yaklaşması gerektiğini düşünenler de var. İstanbul Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mensur Akgün, Türkiye'nin Rusya'nın Suriye'deki varlığına 'dengeli bir hassasiyetle' yaklaşması gerektiğini belirtti.
Rusya'nın bölgedeki çıkarlarına açıkça karşı çıkmanın Türkiye'nin aleyhine olacağını öne süren Akgün, "Böyle bir durumda Rusya da PKK ve PYD meselelerini kaşıyacaktır. Bu konularda aktif rol almaya soyunacaktır" dedi.
NATO ülkelerinin Rusya'nın Suriye'deki tarihsel çıkarlarını gözardı etmemesi gerektiğini vurgulayan Akgün, "Bu konuda bir mutabakat sağlanmazsa, Suriye'de tüm krizlerin üstüne bir de Rusya-NATO krizi patlak verebilir. Bu da herşeyi daha da içinden çıkılmaz bir hale sokar" diye konuştu.
© Deutshe Welle Türkçe
Aram Ekin Duran / İstanbul