Habertürk gazetesi yazarı Nagehan Alçı, Afrin operasyonunu yazdı. Alçı, Afrin harekâtının sadece PYD'ye yönelik olmadığını belirterek, "Aynı zamanda DEAŞ hedeflerini de kapsıyor. Adım adım planlanmış ve TSK’nın gücünü gösteren bir operasyon 'Zeytin Dalı" dedi. Alçı, Barzani yönetiminin PYD'dense Türkiye'nin Afrin'de galip gelmesini tercih edeceğini söyleyerek, "Ancak son dönemde çok zayıfladı ve ortaya bir iktidar boşluğu çıktı. Bu boşluğu da partisi KDP’nin içindeki PKK’lılar dolduruyor. Yani Erbil’de PKK-PYD güçleniyor, ama bu Barzani’den değil, Barzani’nin zayıflığından kaynaklanıyor" diye kaydetti.
Alçın'ın "Afrin operasyonu neden önemli?" başlığıyla yayımlanan (22 Ocak 2018) yazısı şöyle:
Afrin’de beklenen operasyon esasen dün başlamadı. 10 gündür kamuoyuna açık, onun öncesinde ise arka planda bu operasyonun düğmesine zaten basılmıştı. TSK nokta nokta bütün hedefleri belirlemiş, sahadaki istihbarat adım adım tamamlanmıştı. Cumartesi gecesinden beri olan, kâğıt üzerinde yapılmış bir planın uygulamaya geçirilmesidir. Türkiye çok titiz bir çalışma yürüttü. O bölgeyi avcunun içi gibi biliyor. Ve şimdi gözü kapalı ilerliyor.
Peki “Zeytin Dalı” operasyonu başladığı gibi kolaylıkla biter mi? İlk gün görünen YPG’nin köylere çekildiği. TSK’dan gelen haberler, örgütün kadın ve çocuklar başta olmak üzere sivilleri kalkan olarak kullandığını gösteriyor. Bu, operasyonu zorlayacak ve çok daha hassas ve yavaş ilerlemesine sebep olacak bir unsur. Türkiye sivillere zarar gelmemesi için azami gayret gösteriyor.
Bu harekât yalnızca PYD hedefleri değil, aynı zamanda DEAŞ hedeflerini de kapsıyor. Adım adım planlanmış ve TSK’nın gücünü gösteren bir operasyon “Zeytin Dalı”. Tabii savaş savaştır. Umarım bir an önce hedefler imha edilip, şehit verilmeden ve sivillere zarar gelmeden geri dönülür.
Öte yandan Fırat Kalkanı’nın 7 ay sürdüğünü hatırlayalım. Bu da uzayabilir... Fakat Türkiye’nin Afrin’den başarıyla çıkması Suriye’deki savaşın önemli dönemeçlerinden birinin geçilmesi demek. PYD’ye çok net bir şekilde, “Türkiye’ye meydan okuyamazsın” denmiş, ABD ve Rusya’nın PYD politikaları da değişime zorlanmış olacak.
Barzani, Afrin operasyonuna nasıl bakıyor?
Türkiye, PYD’ye karşı Suriye Kürt Ulusal Konseyi’ni (ENKS) destekliyor. ENKS’nin İstanbul’da Aksaray ve Florya olmak üzere 2 ofisi var, hem maddi hem manevi destek devam ediyor. Ancak “Zeytin Dalı”nda ÖSO var, Ankara’nın PYD-YPG’ye karşı desteklediği bu gruplara bağlı peşmerge yok. Halbuki sayıları 4000’i bulan bu grup önemli bir güç. Neden yoklar?
Öncelikle ENKS’nin önceki gün yaptığı açıklamayı hatırlatayım. Dediler ki, Afrin operasyonu çok yanlış olur, biz bunun karşısındayız. Bu netlikte bir açıklama, “Kürt halkının dayanışması” olarak okunur mu, yoksa Türkiye’nin Erbil’e yönelik politikasına dair bir tepkinin dışavurumu mu? Bu sorulara yönelik farklı kaynaklarımdan farklı yanıtlar aldım.
ENKS’nin “Zeytin Dalı” operasyonuna yönelik tavrı, Türkiye’nin Barzanive Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ne yönelik mevcut politikasından bağımsız okunamaz. Bu esasen, “Sen bizim arkamızda durmadın, biz de sana destek vermiyoruz” tavrı gibi görünüyor. Öyle olup olmadığını hem ENKS’ye yakın İstanbul’daki kaynaklarıma hem de Erbil yönetiminden önemli isimlere sordum...
Gördüğüm kadarıyla şöyle bir açmaz var: Barzani yönetimi esasen PYD’dense Türkiye’nin Afrin’de galip gelmesini tercih eder, ancak son dönemde çok zayıfladı ve ortaya bir iktidar boşluğu çıktı. Bu boşluğu da partisi KDP’nin içindeki PKK’lılar dolduruyor. Yani Erbil’de PKK-PYD güçleniyor, ama bu Barzani’den değil, Barzani’nin zayıflığından kaynaklanıyor.
AYM’nin sitesindeki skandal ifadeler
NE kadar kutuplaşmış bir ülke olsak da hep birlikte mutabık olduğumuz konular var. Onlardan biri Adnan Menderes ve arkadaşlarını katleden Yassıada mahkemesinin utanç verici sicili. Resmi adı “Yüksek Adalet Divanı” olan ama halk arasında “Yüksek Rezalet Divanı” olarak anılan bu kukla mahkemenin başkanı Salim Başol’du. Başol toplumda “Zalim Başol” diye anılıyordu. Darbecilerin talimatıyla hukuku katleden idam kararları veren bu skandal mahkemede hiç utanmadan Menderes’e, “Sizi buraya tıkan güç böyle istiyor” diyebilmişti...
Sonrasında o ve bütün bu cinayet kararlarını veren “sözde hukukçular”taltif edildi, çoğu “Anayasa Mahkemesi üyesi” yapıldı. Maalesef bunda şaşılacak bir şey yok; çünkü zaten AYM’yi kuran da 27 Mayıs’tır ve o yüzden -doğru işler yaptığı zaman bile- AYM hiçbir zaman millet nezdinde itibarlı bir kurum olamamıştır.
Peki bunları niye yazdım? Çünkü herkesin lanet etmekte birleştiği bu 27 Mayıs darbeci kafasının AYM’nin resmi internet sitesinde hâlâ yaşadığını gördüm ve çok rahatsız oldum. Halbuki mevcut Anayasa Mahkemesi üyelerinin, başta Başkan Zühtü Arslan olmak üzere önemli bir kısmının 27 Mayıs’ı lanetleyen gerçek demokratlar olduğunu ve bu çizgiden rahatsızlık duyduklarını düşünüyorum.
'FETÖ’cüler gitti, bunlar niye duruyor?
Hukuk tarihimize utançla geçen Salim Başol “eski üye” olduğu için AYM’nin internet sitesinde hâlâ anılıyor. Bana göre hem Başol hem de 3 kişinin hukuksuz şekilde öldürülmesi için karar vermiş “Yüksek Cinayet Divanı” üyeleri olan Nahit Saçlıoğlu ve Abdullah Üner, tıpkı FETÖ’cü olduğu için 15 Temmuz sonrası isimleri silinen Alpaslan Altan ve ErdalTercan gibi AYM tarihinden silinmeli. Hem Altan hem Tercan’a dair tüm bilgiler haklı olarak siteden kaldırıldı. Ama 27 Mayıs’a yönelik böyle bir tavır yok. Halbuki 15 Temmuz ne ise 27 Mayıs da odur. Zaten 15 Temmuz cuntacılarının da rol modeli 27 Mayıs’tı!
Hadi o “sözde hukukçular” ın ismi orada kaldı, peki ya biyografilerinde hâlâ askeri darbenin “27 Mayıs devrimi” diye övülmesine ne demeli? Evet, maalesef AYM’nin sitesinde 27 Mayıs için “devrim” yazıyor. Bu bir skandal!
Muhakkak düzeltilmeli
Bakın mahkemenin resmi sitesinde şu satırlar var: “Yargıtay 1. Ceza Dairesi Başkanı iken Milli Birlik Komitesi’nce 27 Mayıs 1960 Devrimi’nden sonra kurulan Yüksek Adalet Divanı Başkanlığı’na atanan Başol...” 27 Mayıs’ı aynı şekilde öven ifadeler Nahit Saçlıoğlu’nun biyografisinde de mevcut.
Bu köşeden başta Zühtü Arslan olmak üzere tüm Anayasa Mahkemesi üyelerimizi uyarmak isterim: Demokratik olarak seçilmiş hükümeti eşkıyalıkla yıkan bir askeri darbenin hâlâ resmî sitesinden övüldüğü bir yüksek mahkeme olamaz, olmamalı. Ayrıca sadece Başol ve Saçlıoğludeğil, Yassıada’nın tüm “sözde hâkim”leri ile ilgili bu titizlik gösterilmeli ve kurumlar tarihindeki darbe övücü biyografiler düzeltilmeli...