Gündem

Mustafa'da sponsorluk tartışmasının perde arkası

Atatürk'ün hayatını içeren bir belgesel olarak yapılan "Mustafa" filminin sponsorluk tartışmalarına tarafların açıklamaları son noktayı koydu.

30 Ekim 2008 02:00

Atatürk'ün hayatını içeren bir belgesel olarak Can Dündar tarafından yapılan "Mustafa" filmi daha içeriği konuşulmadan sponsorluk tartışması başladı.

Turkcell'in filme sponsor olma kararını verdiği ancak sonradan vazgeçtiği öne sürüldü. Vatan gazetesinden Ercan İnan'ın yazısına göre, Turkcell sponsorluktan şu gerekçeyle vazgeçti: "Bizim çok çeşitli kesimlerden müşterilerimiz var, bu film abonelerimizin bir kesiminin tepkisini çeker."

Turkcell: Özel hayatına odaklandığı için çekildik

Karşılıklı iddiaların ardından Turkcell bir açıklama yaptı. Turkcell'in açıklaması şöyle:
“Ülkemizin kurtarıcısı, Cumhuriyetimizin kurucusu, dünya tarihinin en önemli liderlerinden Ulu Önder Atatürk'ü, hem yurt içinde hem de yurt dışında tanıtacak projeler bizi heyecanlandırdığından, 'Mustafa' filminin sponsorluk önerisini değerlendirdik.
Çalışmalarına saygı duyduğumuz proje yapımcısıyla yaptığımız ön görüşmelerde, filmin beklentimiz yönünde Atatürk'ün liderliğini, dehasını ve kahramanlığını dünyaya tanıtmaktan çok, Atatürk'ün özel hayatına odaklanan bir film olduğunu görünce projede yer almayı tercih etmedik.”

Açıklamada, “Gelecekte de Ulu Önder Atatürk'ü dünyaya tanıtacak ve tarihin en önemli liderlerinden birisi olduğunu vurgulayacak projeleri desteklemekten gurur duyacağız” ifadelerine yer verildi.

Can Dündar'dan zorunlu bir açıklama

Tartışmalar üzerine Can Dündar’da konuyu köşesine taşıdı. Dündar satırlarına, “Mustafa dün vizyona girdi. Ama gün boyu bunun keyfini sürmek yerine filmin sponsoruna dair sorularla uğraşmak zorunda kaldım” diyerek başladı. Filmin, Atatürk’ün imza attığı büyük devrimi belgelemekle birlikte özel hayatına da girdiğini, sofrasından, yalnızlığından dem vurduğunu, dinin toplumsal hayattan tasfiye edilmesi gereğine ilişkin radikal görüşlerine yer verdiğini belirten Dündar, Turkcell’in buradaki mesajların yanlış anlaşılması, Atatürk üzerine bir spekülasyon açılması endişesi taşıdığını söyledi.

Sonunda Atatürk’e asla zarar vermemek, hem de onu gizlememek esasında anlaştıklarını kaydeden Dündar, ancak ertesi gün Turkcell’in “Biz vazgeçtik” notunu aldığını belirtti.
Bunun üzerine basın toplantısının iptal edildiğini, fişlerin, fragmanların sinemalardan toplatıldığını belirten Dündar, bundan dolayı oluşan zararın Turkcell tarafından üstlenildiğini açıkladı.

Can Dündar’ın yazısı şöyle:

Zorunlu bir açıklama

“Mustafa” dün vizyona girdi. Ama gün boyu bunun keyfini sürmek yerine “filmin sponsoru”na dair sorularla uğraşmak zorunda kaldım.
İş dallanıp budaklanınca “En iyisi her şeyi bütün açıklığıyla anlatmak” diye düşünerek bu yazıyı yazmaya karar verdim.

Kişisel bir mevzu gibi görünürse kusura bakmayın.

Son dakikada...
Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv’le bir uçak yolculuğu sırasında tesadüfen tanışmıştım. Belgesellerimi ilgiyle izlediğini söylemişti.
“Mustafa” henüz tamamlanmadan filme bir sponsor arayışı gündeme gelince kendisine bu konuyla ilgilenip ilgilenmeyeceğini sordum. Atatürk’e olan büyük saygı ve hayranlığından söz edip derhal kabul etti.
Turkcell yetkilileri de projenin heyecanı içine girdiler.
Şirketin logosuyla afişler basıldı; fragmanlar sinemalara dağıtıldı. Savarona’da yapılacak bir basın toplantısıyla projenin duyurulması kararlaştırıldı.
O ana kadar ilişkiler karşılıklı güven esasına dayalı gittiği için henüz ne bir sözleşme imzalamıştık, ne bir kuruşluk destek almıştık.
Basın toplantısına birkaç gün kala, Turkcell filmin içeriğiyle ilgili bilgi istedi.
Hemen bir toplantı yaptık. Onlara filmi anlattım. Hatta bitmemiş filmin hazır olan sahnelerinden birkaç örnek gösterdim.
Ve filmde verdiğimiz bazı bilgilerin onları yadırgattığını fark ettim.
Film, Atatürk’ün imza attığı büyük devrimi belgelemekle birlikte özel hayatına da giriyor, sofrasından, yalnızlığından dem vuruyor, dinin toplumsal hayattan tasfiye edilmesi gereğine ilişkin radikal görüşlerine yer veriyordu.

Uzun tartışmalar

“Acaba bunlardan bahsetmek zorunlu muydu?”
Bu soru ile yıllardır o kadar çok karşılaşmıştım ki...
Bir lider portresinde onun hayatının bütün unsurlarının yer alması gerektiğini anlattım uzun uzun... Konu Atatürk olunca daha fazla hassasiyet gösterilmesi gerektiğini anladığımı, ama anlatılanlarda Atatürk adına gocunulacak bir şey olmadığını, tersine onun daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacağını söyledim.
Turkcell ise oradaki mesajların yanlış anlaşılmasından, Atatürk üzerine bir spekülasyon açılmasından endişeleniyordu. Bu tartışmaların Atatürk’e zarar vermesinden, inanç sahibi insanları rencide edebilecek yanlış anlamalara yol açmasından kuşkulanıyorlardı.
Aynı kaygıları benim de taşıdığımı, böyle olmasın diye de azami dikkati gösterdiğimi, ele aldığım her konuyu belgelendirdiğimi anlattım.
7 saatlik bir toplantı sonunda hem Atatürk’e asla zarar vermemek, hem de onu gizlememek esasında anlaştık.

“Biz vazgeçtik”

Ancak ertesi günkü (daha geniş katılımlı ve daha uzun) toplantıda konu biraz daha derinleşti. Çıkacak filmin, Turkcell’in beklentileriyle tam çakışmayacağı gibi bir izlenim oluştu.
Ertesi gün de (basın toplantısına 24 saat kala) Turkcell’den (hem de bana da değil, büroma) “Biz vazgeçtik” notu iletildi.
Elbette haklarıydı. Ama afişler asılmış, fragmanlar sinemalarda dönmeye başlamış, basın toplantısı için bütün gazetelere davetiyeler gitmişti.
Afişleri asmadan güven esası içinde (biraz da acemilikten) bir sözleşme de yapmadığımızdan zor durumda kalmıştık.
“Sağlık olsun”dan başka diyecek bir şey yoktu.
Öyle dedik; geçtik.
Basın toplantısını iptal ettik. Afişleri, fragmanları tek tek sinemalardan toplattık.
Turkcell bir süre sonra “Afiş ve fragmanlar yüzünden üstlendiğiniz zararı biz karşılamak isteriz” dedi.
Üstlendiler. Konu kapandı.
Sabancı
Yapımcımız NTV’nin desteğiyle filmi bitirdik.
Artık bir projeden değil, bitmiş bir eserden söz ediyorduk ve yapmaya çalıştığımız şeyi anlatmam gerekmiyordu; göstermem yeterliydi.
Filmden Güler Sabancı’ya söz ettim. Hemen ilgilendi. “Mustafa”yı ilk kez Sabancı grubunun yetkilileri izledi. Beğendiler.
Ve birkaç gün içinde “Biz varız” dediler.
Böylece film, Sabancı’nın sponsorluğunda vizyona girdi.

Film ayrı, kahramanı ayrı

Bütün bunlarla sizi meşgul etmemin amacı, hem “Mustafa”yı bu tartışmaların, hem kendimi mesnetsiz iddiaların dışında tutmaktı.
Son söz olarak şunu yazmak isterim:
Bir filme verilen desteğin filmin kahramanına verilmiş sayılması kadar, verilmeyen desteğin ona karşı tavır olarak algılanması da hata olur.
Atatürk’ü başka bir filmin kahramanıyla ya da bir reklam karakteriyle kıyaslamak da ona zarar verir.
Atatürk’ü yaptıklarıyla, yaşadıklarıyla, söyledikleriyle tartışalım, ama lütfen onu bu polemiklerin dışında tutmaya özen gösterelim.