Gündem

Mustafa Koç hastaneye ulaştırıldığında kalbi durmuş muydu?

Mustafa Koç, koşarken kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmişti

24 Ocak 2016 00:02

Koşu yaptığı sırada kalp krizi geçirerek hayatını kaybeden Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç'un ölümü tartışılmaya devam ediyor. Kalp krizini Mustafa Koç'un bir süre önce geçirdiği mide küçültme ameliyatının tetiklemiş olabileceği iddia edilirken, uzmanlar obezite cerrahisinin kalp krizine yol açmadığını, aksine bu riski azalttığı görüşünde. Tartışmaya dahil olan Sabah yazarı Hıncal Uluç, Mustafa Koç'un daha önce üç kalp damarının değiştirildiğini hatırlatarak, "Daha dün üçlü bypas geçirmiş, yani 3 kalp damarı değiştirilmiş adam koşar mı? Bir de mide küçültme ameliyatı.. Doktorlara ve hastanelere en çok para kazandıran şeydir, ameliyatlar.. Zırt ameliyat, pırt ameliyat" dedi.

Mustafa Koç'un ilk olarak kaldırıldığı Beykoz Devlet Hastanesi'nden yapılan açıklamada yer alan "asistoli" ifadesine dikkat çeken Hıncal Uluç yazısında, "Asistoli, düz çizgi demektir. Yani kalp kasılmıyor, atmıyor, kan pompalamıyor. O yüzden morarma var zaten. Entübe etmek... Solunumu durmuş hastanın ağzından akciğerine bir tüp sokulur ve oksijenli hava pompalanmaya başlar. Resistasyon.. Solunumu ve kalbi durmuş insana dışardan yapılan müdahale" ifadelerine yer verdi. 

Hıncal Uluç'un Sabah gazetesinin bugünkü (23 Ocak 2016) nüshasında yayımlanan "En sevdiğim 'Üçüncü Koç'u da kaybettim!.." başlıklı yazısı şöyle:

Vehbi Bey, çok yakın dostumdu.

Çok severdim. O da beni çok severdi. "Özel sektör" denince, Vehbi Bey gelirdi akla, en başta.. Sonra yanlarına, Sabancılar eklendi.
Eczacıbaşılar eklendi.
Hakkolar eklendi..
Birinci kuşakların hepsi ile çok sevişirdik.. Sakıp Ağa, Nejat Bey, Bay Vitali sık buluştuğumuz, derin konuştuğumuz dostlarımdı benim. Onlardan çok şey öğrendim.
İkinci kuşaklardan sadece Bülent Eczacıbaşı ve Cem Hakko ile arkadaş olduk.
Üçüncü kuşaklardan da bir tek Mustafa!..
Koç ailesinde burunlarından kıl aldırmayanlar, hele basına adeta "Biz reklamlarımızla besliyoruz. O zaman bize uyacaklar" havası ile bakanlarla ilişkiyi çok çabuk kestim.
Tam Vehbi Bey'in kızı, Sevgi Gönül sevdiğim ikinci Koç'tu benim.. Çok iyi dost olduk. Kocası Doğan'la da.. Ben "Doğan" derdim, kafa kağıdında Erdoğan yazarken..
Bizi yakınlaştıran Günay'dı. Harika programlar yapan Günay'a sık sık giderdim.
Sevgi ile Doğan önce gelmişlerse, beni ille localarına davet ederlerdi.
Ben önce gitmişsem, onlar benim locanın konuğu olurlardı öylesi.. Afrodisias Müzesi'ni bu iki kültür, sanat düşkünü eş yapmış ve ülkeme armağan etmiştir.
Üçüncü kuşaktan Mustafa ile de nerdeyse enseye tokat arkadaştık 80'lerde..
Alp Yalman sayesinde..
Kulüp Başkanı iken lisanslı spor yapan ve Ayazağa'da Galatasaray Binicilik Şubesini kurup at binen Alp, tanıdığım en sağlıklı Fenerbahçeli Mustafa'ya da Galatasaray forması giydirmişti. 1907 Derneği kurucusu fanatik, ama "Sağlıklı"
Fenerli Mustafa, kardeşi Ali gibi holigan değildi.. Birinci sınıf bir sportmendi. İstese Atlıspor'da, ya da Sipahiocağı'nda at binebilirdi. Ama Galatasaray adına lisans çıkarmaktan gocunmadı. Ülke gençliğine de örnek oldu, ders verdi bir bakıma.. 
Sadece fiziği değil, ruhu da sporcuydu onun..
Her hafta sonu Ayazağa'da yarışlar yapılırdı. Gider Mustafa'yı, Alp'i ve ötekileri, şampiyonları izlerdim. Konkurhipikleri severdim zaten. Gazetecilik hayatımda kaleme aldığım ilk yazımın Ankara'da yapılan Türkiye Konkurhipik Şampiyonası olmasıydı belki de sebep..
Tesislerde Galatasaray'ın şirin bir de lokali vardı.. Alp harika mangal yaptırırdı orda.. Hafta arasında da telefon gelirdi sık sık.. "Hadi mangala" diye.. Giderdim..
Mustafa da orda..
Sonra Koç Holding'in başına geçme sırası ona geldi.. Kendine ayırdığı vakit çok azaldı. Biniciliği bıraktı. Ancak golf oynayabiliyordu artık.. Buluşamaz, görüşemez olduk..
Sonra..
Şok..
Ekrana kırmızı yazı düştü.. "Mustafa Koç öldü!."
Öyle kalakaldım, evimin salonunda.. Boş boş kaç dakika baktığımı hatırlamıyorum..
Daha gencecikti yahu.. 56 yaş nedir ki?. O yaşımı hatırladım..
En hızlı dönemimi yaşıyordum ben.. 
..Ve düşünmeye başladım.. 

***
İhmal!..
Mustafa, sabah idmanı için koşarken kalp krizi geçirmiş.
Bazı haberlere göre evinde koşu bandından, bazılarına göre, evinin yanındaki Nuri Paşa Korusu'nda.. Medyamıza bakar mısınız?.
Önemli olan şu.. Krizi koşarken geçirmiş..
Mustafa Koç gibi imkanları olan bir adamın, bir sağlık danışmanı yok mu "Koşu yasak.. Yürüyeceksin" diyecek.. Bu sağlık koşularını icad eden ve 70'li yıllarda dünyayı koşturmaya başlayan adam bile, plajda koşarken, kriz geçirip öldü, nerde sağlıklı yaşam..
Bilim adamları "Koşmayın" dediler.. "Koşu riskli.. Yürüyeceksiniz. Yürüme temponuzu da nefesiniz belirleyecek.
Yanınızdaki ile rahat rahat konuşamıyor hale geldiniz mi, tempoyu düşüreceksiniz.
Konuşma temposunda yürüyeceksiniz.. O zaman sağlıklı olur işte.."
Daha dün üçlü bypas geçirmiş, yani 3 kalp damarı değiştirilmiş adam koşar mı?.
Bir de mide küçültme ameliyatı..
Doktorlara ve hastanelere en çok para kazandıran şeydir, ameliyatlar.. Zırt ameliyat, pırt ameliyat.. Amerika bir araştırma yapmıştı da, yüzde 70'ten fazlasının gereksiz olduğu ortaya çıkmıştı.
Mide küçültme ameliyatları tehlikeli değilmiş. Dün Mustafa'nın ölüm haberlerine hemen bu iliştirilmiş ki, müşteri azalmasın..
Ameliyatların hepsi tehlikelidir.
Narkozdan ayılmanın adı nedir tıp dilinde..
Reanimasyon.. Yani.. Yeniden Canlandırma..
İnsan ne zaman yeniden canlanır?.
Ölürse.. Narkoz süresi uzadıkça risk artar..
Gülhane'de kaldım bütün 1973 yılı boyunca.. Ben ordayken bine yakın apandisit ameliyatı yapıldı. Sadece birinde apandis iltihaplı çıktı, iyi mi?. Gülhane para kazanmıyor. Peki niye kesiyor geleni gideni?. En iyi operatör, en çok ameliyatı olandır da ondan..
Efendim apandisit çok basittir. Sünnet gibi alırsın biter.. Kağıtta öyle.. Bir subayın eşi yanımdaki odaya yattı. Gözaltı kırışıklarını düzelttirmek için.. Bayıldı. Ayılamadı.
Gitti..
Ameliyatla oyun olmaz..
Ameliyat hayat kurtarır, ama iz de bırakır bir.. Her türlü ameliyatın riski vardır iki..
Mide küçültme ameliyatları ile ilgili istatistikleri yayınlar mı, Sağlık Bakanlığı acaba?. Ya da kelepçe taktırmayla?. 
***
Kader..
İşin bir de inanç yanı var tabii.. Kaderse varsa, öyle yazılmışsa olur.. İstediğin kadar zengin ol.. Güçlü ol.. Emrinde ambulans arabalar, helikopterler olsun. Ülkenin en parlak hastanelerinden biri de senin olsun üstelik..
İşte hiçbiri işe yaramıyor.. En beklenmedik zamanda gidiveriyorsun.. 
***
Hastaneler..
Amerikan Hastanesi'ne bir daha takıldım.
Kenan Işık'ta da öyle yapmışlardı.
Açıklamaları net değil. Kenan düştüğü için mi beyin kanaması geçirdi, beyin kanaması geçirdiği için mi düştü, hala bilmiyoruz.
Hastaneye geldiğinde ne haldeydi, onu da bilmiyoruz.
Mustafa için de sustular.. "Hastaneye geldiğinde hangi haldeydi?. Belli değil.
Beykoz'da ona ilk müdahaleyi yapanlar arasında Amerikan'dan gelen kendi doktorları vardı.. Orda ne oldu, belli değil.
Beykoz Devlet Hastanesi'nin açıklamasına, daha doğrusu "Açıklamama"sına bakar mısınız?. "Hasta ilk geldiğinde siyanoze, asistoli halinde idi, acilen entübe edilerek resistasyon başlandı. 1 saat sonra Amerikan Hastanesi'nden gelen kendi doktor ekibiyle birlikte, kalp akciğer pompasına bağlanarak saat 10.10'da helikopterle Amerikan Hastanesi'ne sevki sağlandı."
Hemen anladınız değil mi?.
Beykoz'a geldiğinde hayatta mıydı?.
Amerikan'a yaşarken mi sevkedildi?.
Nerede, ne zaman öldü, sorular bunlar..
Bilen var mı içinizde..
Şimdi ben anlatayım o zaman..
Siyanoze, oksijenli kan gitmediği için derinin aldığı morarmış haldir.
Asistoli.. Hani filmlerde görürsünüz.
Duvardaki ışıklı çizgi kalp atışlarını gösterir.
Çizgi ara ara yukarı uzar.. Ameliyat sahnelerinde heyecan vermek için bunu çok kullanır yönetmenler.. Bu çizgi dümdüz olursa, kalp artık atmıyor demektir. Asistoli, düz çizgi demektir. Yani kalp kasılmıyor, atmıyor, kan pompalamıyor. O yüzden morarma var zaten..
Entübe etmek... Solunumu durmuş hastanın ağzından akciğerine bir tüp sokulur ve oksijenli hava pompalanmaya başlar.
Resistasyon.. Solunumu ve kalbi durmuş insana dışardan yapılan müdahale..
Hani elle kalbe masaj, öperek yapay solunum sahneleri görürsünüz gene filmlerde..
İşte o.. Ve de hastane koşullarında aletle yapılan ve adrenalin enjeksiyonu ile destekleneni..
Anlayabildiğim kadarıyla, Amerikan'da kalp masajı fayda etmeyince, yapay solunum devam ederken, yapay kalp atışı da sağlanmak istenmiş ama, sonuç alınamamış..
Alınsaydı ne olurdu?.
Dört dakikadan fazla oksijensiz kalan beyin büyük hasar görür. Bu hasarın geri dönüşü de yoktur?. Yaşasaydı ne halde olacaktı, Sayın Doktorlar?.
Açıklama bu sorulara cevap vermeli..
Hiçbir soruya cevap vermediniz.. Hep de öyle yapıyorsunuz.. Neden acaba?. 
***
Ders.. Kefenin cebi yok.. Ne kadar gücün, zenginliğin olursa olsun, kader kapıyı çalınca gidiyorsun. Giderken de yanında götürebildiklerin sadece, sevgiler ve nefretler.. Dualar ve beddualar.. Sırat köprüsünden geçerken, dünya protokolündeki yerine bakmıyorlar.. Sevgiye ve nefrete bakıyorlar..
O zaman.. Bu dünyada toplayacağın en büyük zenginlik, sevgi.. En büyük servet, hayır duaları.. Öfkeler, nefretler, kinler, sövmeler, bağırmalar, çağırmalar, aldığın beddualar ise, öbür dünya sorgucularının defterlerinin en başında bekliyor seni..
Mustafa Koç'un en büyük zenginliği oydu işte.. Musalla taşına Koç Holding'in varlıkları değil, Mustafa'nın o güler yüzü, o insanlıkları, o her güzelliğe, yeniliğe, eğitime, kültüre, sanata, bilime destekleri, aldığı milyonla hayır duası ve seven yüz binlerin sevgisi kondu..
Yeri cennettir, benim sevgili kardeşimin!.