Ergenekon davasının tutuklu sanığı Mustafa Balbay, mütalaaya ilişkin savunmasında "Einstein gelse bu mütalaanın denklemini çözemez. İki artı iki buhar deniyor. Suyla toprak bir olur, beş eder deniliyor" dedi.
Ergenekon davasında tutuklu yargılanan CHP Milletvekili Mustafa Balbay, esas hakkındaki mütalaaya ilişkin son savunmasını yaptı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada konuşan Balbay, kendisine tanınan 2 saatlik zaman diliminde savunma yapmaya hazır olmadığını söyledi.
Konuşmasına Reyhanlı'daki saldırıda ölenlerin yakınlarına başsağlığı ve yaralılara da acil şifalar dileyerek başlayan Balbay, Hatay'daki saldırının Türkiye'nin barışı açından önemli bir sorun oluşturmaması temennisinde bulundu.
Balbay, mütalaanın bir hukuk metni olmadığını, ne suç tarihinin, ne kişilere yönelik suçların tarifi ve tarihinin ne de delillerin bulunduğunu ileri sürerek, "Mütalaada insanlar arasında kurulan ilişkiler tamamen subjektiftir. Benim bölümümde İlker Başbuğ ile aramda bağlantı yok. Ama Başbuğ'un bölümünde 'Balbay ile bağlantılıdır' deniliyor" dedi.
"Einstein gelse bu mütalaanın denklemini çözemez. İki artı iki buhar deniyor. Suyla toprak bir olur, beş eder deniliyor" diyen Balbay, mütalaaya yönelik eleştirilerini şöyle sürdürdü:
"Adeta kabahatler suçundan yargılanıyoruz gibi. Tek tek baktığınızda bir şey çıkmaz diyorsunuz. En altta ağırlaştırılmış müebbet hapis isteniyor. Yüklenen suçlar sosyal yaşamımızın bir parçası. İlişkide olduğumuz insanların da suçsuz olduğunu kanıtlamamız gerekiyor. Ben böyle bir mantığı hukuk metninde tanımıyorum. 'Son savunmamızda konuşuruz' diyerek, her bölümde konuşmayıp sustuk. 'Maçın ilk yarısı 100, ikinci yarısı 10 dakika' diyorsunuz. Evet, geciken adalet, adalet değildir. Ama, olağanüstü hızlandırılmış adalet de adalet değildir, kaza yapar. Mütalaada somut cebir ve şiddet içeren şeyler yok. '10. Yıl Marşı, Amasya Tamimi, Misak-ı Milli' demek suç. Bu tür mütalaalarla yargı sistemi adalet değil, intikam üretiyor. Ankara'da yargı paketleri çıkarıp, 'Silivri için değil ha' diyerek yasalaşmasını sağlamak intikam değil de nedir Silivri'de düşman, İmralı'da pişman uygulamasıyla barış sağlanamaz. Eyleme bulaşmış, elinde silah tutan topraklardan giderse barışçı olacak, bu salonda gazeteci, asker, akademisyenler tutuklu ve terörist olarak yargılanacak. Biz bu ülkeyi terk ederiz baskısıyla tutuklu bulunuyoruz. Bu tablodan ne hukuk ne adalet ne de barış çıkmayacağını herkes görebilir.",
Türkiye'de yayın yasağı uygulandığı dönemlerin darbe dönemleri olduğunu belirten Balbay, 2 bin 271 sayfalık mütalaada suçlamanın sınırsız, ancak savunmanın sınırlı olduğunu söyledi.
Savcıların yargılanacak kişileri seçtiğini, sonra suçları saptayarak yola çıktığını savunan Balbay, mütalaada düşüncenin de suç olarak yer aldığını ileri sürdü.
Balbay, kendisine ait olduğu iddia edilen notları kabul etmediğini de tekrarladı.