Gündem

MÜSİAD'ın Anayasa önerisi: Meclis ve halk oyuyla devletin nitelikleri değiştirilebilsin...

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), hazırlattığı anayasa önerisini açıkladı

01 Aralık 2011 02:00

T24 -  Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), hazırlattığı anayasa önerisini açıkladı. Anayasada "değiştirilemez madde" esasına yer verilmeyen taslakta "devletin şekli ve niteliklerinin, Meclis'in ve halkoyunda seçmenlerin üçte iki çoğunluğunun oyuyla değiştirilebilmesi" teklif edildi. Öneride, ana dilde eğitim hakkı ile yerel yönetimlere üniter yapı içinde özerklik tanınmasına yer verildi. Ana dilde eğitim hakkının "resmi dilin öğretilmesine engel olarak değerlendirilemeyeceği" taslakta vurgulandı. 1982 Anayasası'nda cumhuriyetin temel nitelikleri arasında sayılan "Atatürk milliyetçiliğine bağlılık"a ve "İnkılap kanunlarının korunmasına" yer verilmeyen taslakta, Genelkurmay Başkanlığı'nın Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanması, Milli Güvenlik Kurulu ve Yüksek Askeri Şûra'nın anayasal kurum olmaktan çıkarılması istendi. Dini sembollerin eğitim hakkını engelleyecek biçimde sınırlandırılmaması önerilen MÜSİAD taslağında, din ve ahlak kültürü dersinin zorunlu, ancak "din dersi"nin seçmeli olması öngörüldü, ebeveynlerin çocuklarını kendi inançları doğrultusunda yetiştirme hakkının altı çizildi, dini eğitim veren özel okulların kurulabilmesi teklif edildi.


MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan, altı ayda hazırladıkları anayasa önerisini bir basın toplantısıyla açıkladı. 77 maddelik anayasa önerisinde, "başlangıç" bölümünde "Bu ülkeyi ve Cumhuriyeti bize emanet eden eşsiz kahramanlar saygı ve şükranla" anılırken Atatürk'ün adına yer verilmedi. Önerinin genel gerekçesinde "cumhuriyeti emanet eden kahramanların başında Atatürk'ün geldiği, ancak demokratik anayasalarda kişi adının geçmemesi ve Atatürk ilke ve devrimlerini kendince yorumlayarak resmi ideoloji üretenlerin demokratik işleyişe yaptığı müdahaleler" dikkate alınarak Atatürk'ün adının anılmadığı belirtildi. Genel gerekçede bu durum açıklanırken, "Başlangıçta,Mustafa Kemal Atatürk’ün ismine veya ilke ve inkılaplarna yer verilmemesi, onun bize bıraktığı Cumhuriyet ya da değerlerin dışlanması anlamı taşımamaktadır" vurgusu yapıldı.

 

MÜSİAD önerisinde yaklaşık 30 yıldır tartışma yaratan uygulamaya son verilerek Adalet Bakanı'nın Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'ndaki varlığına son verilmesi talep edildi. Öneride, seçmenlere anayasa ve yasa değişikliği önerme yetkisi tanınması da istendi. Teklife göre 500 bin seçmen yasa, 2 milyon seçmen de anayasa değişikliği isteyebilecek, yine 500 bin seçmen Cumhurbaşkanlığı'na aday gösterebilecek.

MÜSİAD ANAYASA ÖNERİSİNİN VE GEREKÇESİNİN TAM METNİ

 

MÜSİAD Başkanı Vardan'ın sunumu

 

Konuşmasına, “Dünyanın mevcut konjonktüründe, MÜSİAD, ülkemizin hem siyasal, hem de ekonomik anlamda geldiği konumu itibariyle ve ileriye dönük hedefleri doğrultusunda gerçekleştirmesi gereken yapısal reformlara işaret etmekte ve bunlardan belki de bugün için en önemlisinin “yeni anayasa” olduğunu uzun zamandır dile getirmektedir” diyerek başlayan MÜSİAD Başkanı, “MÜSİAD, toplumsal uzlaşmaya dayalı sivil bir yeni anayasa idealini gönülden desteklemektedir. Bu anayasanın, toplumda varılacak mutabakata dayalı, sivil siyasetçe şekillendirilen ve halkın onayıyla kabul edilen, bir “toplum sözleşmesi” olması gerektiğine inanmaktadır” dedi.


Türkiye’de 1876 tarihli ilk Anayasa’dan 1982 tarihli son Anayasa’ya kadar beş anayasa yapıldığını belirten Vardan, “Yapılan bu anayasaların ortak noktası, yapım sürecinde siyasal katılım eksikliğidir. Toplumsal katılımı sağlamak yerine, topluma dayatılan bu anayasalar, demokratik meşruiyetten mahrum kalmıştır. Darbelerin ve bir önceki düzene duyulan tepkilerin ürünü olan anayasalar, geniş katılımlı bir müzakere sürecine ve ortak akla dayanmamıştır” dedi.


Giderek artan “sivil anayasa” söyleminin, özünde iki talebi barındırdığını söyleyen MÜSİAD Başkanı, şunları söyledi:


“Bunlardan biri, darbelerle yapılmış anayasa yerine, sivil toplumun katılımı ile bir anayasa yapılması; diğeri ise, demokratik kurumlar üzerindeki vesayet görüntüsüne son verilmesidir. Bu bağlamda, özellikle 177 maddeden oluşan 1982 Anayasası üzerinde, 1995 değişiklikleri ile katılımcı demokrasinin önündeki bazı engeller kaldırılmış, 2001 değişiklikleri ile özgürlükler rejimi güçlendirilmiş ve 2010 değişiklikleri ile de yargı reformu gerçekleştirilmiştir. Sonuçta yarıya yakın maddesi değişen 1982 Anayasa’sının bütünlüğü kaybolmuştur. Dolayısıyla yeni bir anayasanın gerekliliği konusunda, toplumda artık herhangi bir tereddüt kalmamıştır. Yeni anayasanın, anlaşılır ve sade bir sistematiğe sahip olması gerektiği, geniş çevrelerce paylaşılan bir kanıdır. Resmi ideolojiden arınmış, tüm toplumu kucaklayan, devletin temel niteliklerini koruyan, özgürlükleri evrensel normlar seviyesine çıkartan, tam demokratik kurumsallaşmayı sağlayan ve siyasal katılım kanallarını açan bir içerik, yeni anayasaya ilişkin ortak beklentilerdir. Beklentilerin karşılanabilmesi, önerilerin somutlaşmasına bağlıdır.


"MÜSİAD, bugüne kadar, 1982 Anayasası’nda özgürlükler lehine yapılan kısmi değişikliklere tam destek vermiştir. Ancak bugün, güçlenen Türkiye’nin önünü açacak ve toplumsal uzlaşmayı sağlayacak yeni anayasa yapılması gerektiği yönünde inancı tamdır. Mecliste temsil edilen partilerin, yeni bir anayasa yapımına ilişkin uzlaşma arayışında attıkları ilk adım, sivil toplumun geliştireceği somut önerilerle desteklenmelidir. MÜSİAD, yeni anayasadan beklentilerini, daha önce hazırlamış olduğu genel raporlarda dile getirmiştir."


“MÜSİAD’ın hazırlamış olduğu “Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Önerisi”nde temsil ettiği kesim adına MÜSİAD’ın görüş ve önerileri somut bir şekilde ortaya konulmaktadır” diyen Vardan konuşmasına şöyle devam etti:


"Bu çalışma, bütüncül bir anayasa değişikliği önerisidir. Anayasanın yapım yöntemi konusunda tartışmalara girilmemektedir. Kurucu meclis kurma önerileri, olağan ve uygulanabilir bir yöntem olarak görülmemektedir. Anayasayı olağan yöntemler kullanarak yapabilmek, demokrasimiz açısından da önemli bir sınav olacaktır. Temsil sorunu bulunmayan mevcut parlamentoda şekillendirilecek bir anayasanın, halk tarafından onaylanması, en doğal ve uygulanabilir yöntem kabul edilmektedir. Bu kapsamda, çalışmanın amacı, anayasanın hem biçim hem de içeriğine yönelik, üzerinde tartışılabilecek öneriler getirebilmektir. Yeni anayasa, benim ya da ötekinin değil, bizim anayasamız olmalıdır. Günümüzde, özgür birey, çoğulcu toplum ve tarafsız devlet, anayasal demokrasilerin temel ilkeleridir.


"Özgür birey düşüncesi farklılıklara saygıyı zorunlu kılar. Farklılıklara saygı ancak çoğulcu bir toplumda gerçekleşir. Çoğulcu bir toplum ise, devletin tüm düşüncelere ve inançlara tarafsız ve eşit mesafede kalması ile mümkündür. Anayasalar toplumdaki farklılıkları ortadan kaldıran değil, var olan çoğulcu yapıyı koruyan bir içeriğe sahip olmalıdır. Bu nedenle anayasalar toplumu biçimlendirmeye değil, tüm toplumu kucaklamaya çalışmalıdır. Bu doğrultuda MÜSİAD, çözüme yönelik önerilerini geliştirirken, toplumun tüm kesimlerinin hassasiyetlerini gözetmiştir. Ayrıştırıcı değil kucaklayıcı olmaya çalışmıştır. Ayrıca, her sorun, anayasa üzerinden çözüme bağlanmaya çalışılmamalıdır. Anayasa üzerinden sorunları çözme değil, anayasayı çözümün önünde engel olmaktan çıkarma mantığı esas olmalıdır."


Doçent Eren hazırladı, MÜSİAD son biçimini verdi


Vardan, MÜSİAD'ın anayasa önerisinin kurgusu ve hazırlanma süreci hakkında da şu bilgileri verdi:


"MÜSİAD, kısa ve özlü bir anayasa ilkesinden hareketle, üç ana kısımdan oluşan 78 maddelik bir öneri hazırlamıştır. 1982 Anayasa’nın mantığı tersine çevrilerek, devlet yerine birey, güvenlik yerine özgürlük, kötü niyet yerine iyi niyet öncelik haline getirilmiştir. Mevcut anayasa yaklaşık 100 madde kısaltılmış olmakla birlikte, anayasanın içeriği boşaltılmış değildir. Bir anayasada düzenlenmesi gereken zorunlu konulara yer verilmiştir. Gereksiz tekrarlardan kaçınılmış, söylenmemesi hiçbir boşluk doğurmayan ifadeler anayasaya konulmamıştır. Böylece mutlaka söylenilmesi gerekenlerle sınırlı kalınmıştır. Konu bütünlüğü gözetilerek, aynı konuya ilişkin hükümler tek bir maddede toplanmıştır. Bu yöntemle, madde sayısının azaltılması, dilinin sadeleştirilmesi ve sistematiğinin basitleştirilmesi amaçlanmıştır.


Çalışmanın hazırlanmasında, öncelikle mevcut anayasa gelenek ve birikiminden yararlanılmıştır. Uzun deneyimlerden sonra uygulamada istikrar kazanan hükümler, korunmuştur. Bunun yanında sorunlu görülen alanlar ise, uluslararası hukuk ve karşılaştırmalı hukuk çerçevesinde ele alınmıştır. Uluslararası insan hakları hukuku, temel hak ve özgürlüklerin düzenlenmesinde minimum ölçü kabul edilmiş, özgürlükler bakımından en iyi uygulamalar esas alınmaya çalışılmıştır.


MÜSİAD’ın yeni anayasaya ilişkin görüş ve değerlendirmelerini içeren bu öneri, yaklaşık 6 aylık titiz bir çalışmanın ürünüdür. MÜSİAD, üyeleri arasından bir 'Anayasa Ön Çalışma Komisyonu' oluşturmuştur. Bu komisyon, çalışmaya ilişkin temel ilkeleri ve beklentileri belirlemiş ve bu doğrultuda, Doç. Dr. Abdurrahman Eren’e bir taslak metin hazırlatılmıştır. Bilahare oluşturulan 'MÜSİAD Anayasa Çalışma Komitesi', MÜSİAD üyelerinin görüşlerine de başvurarak, metne son şeklini vermiştir."
 

MÜSİAD'ın anayasa önerisinin 30 maddelik özeti
 

Vardan, kamuoyunun değerlendirme ve tartışmasına açık olan MÜSİAD’ın Yeni Anayasa Önerileri’ni şu şekilde özetledi:


1. KISA VE SADE ANAYASA

Çerçeve anayasa anlayışı tercih edilerek, karmaşık değil, basit bir sistematik; sade ve anlaşılır bir dil kullanılmıştır.


2. ANAYASANIN BAŞLANGICI

Anayasa’ya, eşit vatandaşlık temelinde, insan onuruna dayanan, tam demokratik devleti esas alan bir “başlangıç” yazılmıştır. Anayasa, resmi ideoloji görüntüsünden arındırılmıştır. Anayasa’nın başlangıcı, Anayasa metnine dahil edilmemiştir.


3. DEĞİŞTİRİLEMEYEN MADDELER

Devletin şekli ve nitelikleri korunurken, bu ilkelerin değişmesi Meclisin ve seçmenlerin üçte iki çoğunluğunun iradesine bırakılmıştır.


4. EGEMENLİK

“Egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğu” tanımı yerine, “egemenliğin sahibinin millet olduğunun vazgeçilmezliği” vurgulanmış; Türk milleti kavramı, etnik kimliklerin ötesinde, “ortak kimlik” olarak görülmüştür.

Avrupa Birliği gibi egemenlik yetkilerinin devri ya da paylaşılmasını gerektiren ulusal-üstü organlara üyeliğe ilişkin antlaşmaların onaylanması, zorunlu halk oylaması koşuluna bağlanmıştır.


5. ULUSLARARASI ANLAŞMALAR

Antlaşmaların kanunlardan üstün olduğu kabul edilmiş ve kanunların Anayasa ve antlaşmalara aykırı olamayacağı ifade edilmiştir. Anayasa ile yorum yoluyla giderilemeyecek açıklıkta bir çatışma içinde olan antlaşmaların uygun bulma kanununa karşı, Anayasa Mahkemesine dava açılabilmesine imkan tanınmıştır. Anayasa Mahkemesine, kanunların Anayasa yanında, antlaşmalara da aykırılığını denetleme yetkisi verilmiştir.


6. EŞİTLİK VE POZİTİF AYRIMCILIK

Kanun önünde eşitlik ilkesi yanında, kadınlara karşı ayrımcılık ve hassas gruplar bakımından pozitif ayrımcılık açıkça düzenlenmiştir.


7. TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN GÜVENCELERİ

Taraf olunan insan hakları antlaşmalarına uygun olarak, tüm insan hak ve özgürlüklerine ilişkin Temel İnsan Hakları Kanunu çıkarılması öngörülmüştür.

Temel hak ve özgürlüklerin niteliği, insan onuru kavramına dayandırılmış, sınırlama güvenceleri somutlaştırılmış, hakkın kötüye kullanımı ayrı bir madde olmaktan çıkarılmış, olağanüstü haller hukuk devletine uygun güvencelere bağlanmıştır.

Temel hak ve özgürlükler, uluslararası hukukla paralellik sağlamak amacıyla, kişisel ve siyasal haklar ile ekonomik, sosyal ve kültürel haklar olmak üzere iki ana bölümde sınıflandırılmış; uluslararası hukuka paralel bir içeriğe kavuşturulmuştur.


8. OLAĞANÜSTÜ YÖNETİMLER

Olağanüstü yönetim usulleri; sıkıyönetim ve olağanüstü haller olarak tek bir maddede toplanmış, sıkıyönetim ve olağanüstü hal sebepleri sayılmış, durdurma yerine sınırlama anlayışı kabul edilmiş, sınırlama güvencesi olarak uluslararası hukuk yanında, durumun gerektirdiği ölçüde ve sürede olağanüstü hal ilan edilebileceği kabul edilmiştir. Olağanüstü yönetim ilan etme yetkisi Bakanlar Kuruluna bırakılmıştır. Çekirdek hakların kapsamı genişletilmiştir. Olağanüstü hal kanun hükmünde kararname uygulamasına son verilmiştir.


9. ULUSAL İNSAN HAKLARI KURUMLARI

Temel hak ve özgürlüklerin korunmasına ilişkin özel bir madde, ilk kez genel hükümler içinde düzenlenmiş, “ulusal insan hakları kurumları” tanınmış ve bu kurumları kurma yönünde devlete yükümlülük getirilmiştir. İnsan haklarına ilişkin hükümlerin yorumunda, lehe yorum ve uluslararası hukuka uygun yorum ilkelerine açıkça anayasal dayanak kazandırılmıştır. Sosyal ve ekonomik haklar bakımından, devletin yükümlüğü, kaynakları ölçüsünde, azami tedbir alma ve aşamalı gerçekleştirme koşullarına bağlanmıştır.


10. DİN VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜ

Din ve vicdan özgürlüğü, kişilerin inançlarını şiddet içermemek kaydıyla dilediğince yerine getirebilecekleri tarzda düzenlenmiştir.

Bunun yanı sıra bu özgürlük, ebeveynin çocuklarına kendi dini inançları yönünde eğitim verilmesini isteme hakkını içerecek şekilde düzenlenmiştir. Dini hoşgörü ve inançlara saygı çerçevesinde, din kültürü ve ahlak dersinin zorunlu dersler arasında sayılması, ancak her ailenin ve kişinin kendi isteği doğrultusunda ilk ve ortaöğretim okullarında seçmeli din dersi istemesi kabul edilmiştir.


11. VATANDAŞLIK TANIMI

Vatandaşlık tanımı, Avrupa Vatandaşlık Sözleşmesi çerçevesinde, objektif unsurlara bağlanmıştır.


12. SİYASİ PARTİLERİN KAPATILMASI

Siyasi parti yasakları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ve Venedik Komisyonu raporları çerçevesinde yeniden düzenlenmiştir. Tüzük ve programından kaynaklanan aykırılıklarda, önce ihtar şartı getirilmiştir. Eylemlerden ötürü açılacak kapatma davalarında odak olma korunmuştur. Meclisteki partilere karşı kapatma davası açılması Meclisin kararına bağlanmıştır. Kapatma yaptırımından önce bir sonraki seçimlere katılmama yaptırımı benimsenmiştir.


13. EĞİTİM HAKKI VE ANADİLDE EĞİTİM

Eğitim hakkı kapsamında, eğitimin amaçları yeniden belirlenmiş, kılık kıyafet ve dini sembollerin eğitim hakkının özüne zarar verecek şekilde bir sınırlama nedeni olamayacağı hükme bağlanmıştır. Zorunlu eğitim kapsamına orta öğretim de dahil edilmiş, aşamalı geçişlere imkan sağlanmıştır. Özel okulların devletin gözetim ve denetiminde belli bir din ya da dilin eğitimini verebileceği kabul edilmiştir. Eğitim ve öğretim dilinin Türkçe olduğu kabul edilmiş, ancak anadilde eğitim ve öğretim hakkı tanınmıştır.


14. TOPLU SÖZLEŞME VE GREV HAKKI

Çalışma hakkı kapsamında, işçi ve memur ayrımı yapmadan toplu sözleşme ve grev hakkı kabul edilmiştir.


15. KÜLTÜREL HAKLAR

Kültürden yararlanma hakkı kapsamında, kültürel kimliklerin tanınması, geliştirilmesi, kültürel çeşitliliğin kabul edilmesi, dilsel ve dinsel çeşitliliğe saygı gösterilmesi düzenlenmiştir.


16. TBMM KURULUŞU

Milletvekili sayısı 600’e yükseltilmiş ve 100 milletvekilinin ülke seçim çevresinden seçilmesi öngörülmüştür. Milletvekili seçilme koşulları arasından askerlik şartı kaldırılmış, affa uğrayan suçlar istisna olmaktan çıkmış ve seçilemeyecek suçların alt sınırı beş yıla yükseltilmiştir.


17. DOKUNULMAZLIK

Yasama dokunulmazlığının istisnaları azaltılmış, dokunulmazlık kapsamından yargılama çıkarılmıştır.


18. HALKIN KANUN TEKLİF EDEBİLMESİ VE HALK OYLAMASI

500 bin seçmene kanun önerme yetkisi verilmiş, Meclise ve 500 bin seçmene, kanunları halk oylamasına sunma ve istişari halk oylaması isteme yetkisi getirilmiştir. Kanun hükmünde kararname uygulaması kaldırılmış ve onun yerine sosyal ve ekonomik haklar ile olağanüstü hallere ilişkin kanunlar bakımından “acele kanun görüşme usulü” önerilmiştir.


19. AF YETKİSİ

Af yetkisi, siyasi suçlarla sınırlı tutulmuş ve adi suçlar bakımından af yetkisi kaldırılmıştır.


20. CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ VE SORUMLULUĞU

Cumhurbaşkanlığı seçiminde, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi yöntemi benimsenmiştir. Aday belirlemede, milletvekilleri yanında 500 bin seçmene de aday gösterme yetkisi verilmiştir. Cumhurbaşkanının tek başına kullandığı yetkiler açıkça belirlenmiş, Cumhurbaşkanının cezai sorumluluğuna ilişkin olarak, işlemiş olduğu suçlar dolayısıyla Meclisin üçte birinin teklifi ve üçte iki çoğunluğu ile suçlandırma yöntemi benimsenmiş ve suçlanması halinde görevinin sona ermesi kabul edilmiştir. Kişisel suçlarından Yargıtay’da, görev suçlarından Yüce Divanda yargılanması önerilmiştir.


21. BAKANLAR KURULUNUN OLUŞUMU

Bakanlar Kurulunun kurulması konusunda, Cumhurbaşkanının Mecliste mutlak çoğunluğa sahip siyasi parti genel başkanını hükümeti kurmakla görevlendirmesi kabul edilmiş, bunun mümkün olmaması halinde, sırasıyla en çok sandalyeye sahip parti başkanının görevlendirilmesi öngörülmüştür.

Geçici bakanlar kurulunun oluşturması uygulamasında, Adalet, Ulaştırma ve İçişleri Bakanlarının görevine son verilmesi uygulamasından vazgeçilmiştir.


22. MGK, YAŞ VE GENELKURMAY BAŞKANI

Milli Güvenlik Kurulu ve Yüksek Askeri Şura, Anayasal kuruluş olmaktan çıkarılmıştır. Genelkurmay Başkanının, kuvvet komutanları arasından, Milli Savunma Bakanının önerisi üzerine, Bakanlar Kurulu tarafından atanması önerilmiştir. Genelkurmay Başkanı, Milli Savunma Bakanına karşı sorumlu kılınmıştır.


23. ÖZERKLİK İLKESİ

Üniter devlet ilkesine bağlı kalarak, yerel yönetimlerin özerkliği ilkesi esas alınmış, ancak bölgeli ya da federal devlet modeli benimsenmemiştir.


24. DÜZENLEYİCİ VE DENETLEYİCİ KURUMLAR

Düzenleyici ve denetleyici kurumlara ilişkin, temel ilkeleri belirleyen genel bir madde düzenlenmiş, tek tek kurumlara Anayasa’da yer verilmemiştir. Bu kapsamda; Yüksek Öğretim Kurulu, Diyanet İşleri Başkanlığı, Atatürk Dil ve Tarih Kurumu, Radyo ve Televizyon Üst Kurumu Anayasal kuruluşlar olmaktan çıkarılmıştır.


25. HSYK YAPISI

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna üye seçiminde değişiklik öngörülmüş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne de üye seçme hakkı getirilmiştir. Adalet bakanının kurul üyeliğine son verilmiş, başkanının üyeler arasından Kurulca seçilmesi yöntemi benimsenmiştir.


26. YÜKSEK SEÇİM KURULU

Yüksek Seçim Kurulu, yargı bölümünde düzenlenmiş, sürekli çalışan bir yargı organı olarak düşünülmüş, üye sayısı 11’e yükseltilmiş, üyelerin Yargıtay ve Danıştay’dan, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından seçilmesi öngörülmüştür.


27. ASKERİ YARGI

Askeri yargı tümden kaldırılmış, Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi uygulamasına son verilmiştir.


28. ANAYASA MAHKEMESİ

Anayasa Mahkemesine üye seçiminde değişiklik yapılmış, Meclisin daha fazla üye seçmesi öngörülürken, Anayasa Mahkemesi üyelerinin görev süresinin, 5 artı 5 olarak, 10 yıl olması belirlenmiştir.


29. MALİ VE EKONOMİK HÜKÜMLER

Mali ve Ekonomik Hükümler başlıklı dördüncü kısım kaldırılmıştır. Burada düzenlenen bütçe ve kesin hesap kanunu, Yasama yetkisi içinde ana hatlarıyla düzenlenmiştir. Tüketicilerin korunması, ormanların korunması gibi hükümler, Sosyal ve Ekonomik haklar bölümünde ilgili maddelerde düzenlenmiştir.


30. ANAYASANIN DEĞİŞTİRİLMESİ

Anayasanın değiştirilme usulüne ilişkin olarak, Meclisin dışında, 2 milyon seçmene de Anayasa değişiklik teklifi sunma hakkı getirilmiştir. Beşte üç ve üçte ikiden az çoğunlukla kabul edilen teklif için zorunlu halk oylaması öngörülürken, üçte iki çoğunlukla kabul edilen bir teklifin Meclisin kararı ile halk oylamasına gidilebileceği kararlaştırılmış ve böylece, Cumhurbaşkanının bu çoğunlukta kabul edilen bir değişikliği halk oylamasına sunma yetkisi kaldırılmıştır.