T24 - Milliyet Gazetesi Ekonomi Müdürü Murat Sabuncu, Renault’un Türkiye'de ürettiği yeni elektrikli aracı test etti. Sabuncu, elektrikli araçlardaki en büyük sorunun, hiç ses çıkarmaması olduğunu söyledi.
Murat Sabuncu'nun Milliyet gazetesinde "Türk'ün elektrikli otoyla imtihanı" başlığıyla yayımlanan (6 Nisan 2011) yazısı şöyle:
Türk'ün elektrikli otoyla imtihanı
Sabah erken saatler. Bir test sürüşüne katılacağım. Aslında “uzmanı olmadığım” konularda çok öne atlamam. Ama bu sefer aldığım davetten “bir elektrik” aldım.
“Evet” dedim.
20 yıldır otomobil kullanan ama toplasanız kaputu “20 kere kaldırmamış” bir kişi olarak hem teknik hem pratik bilgileri alacağım Haliç kıyısındaki Santral İstanbul’a vardım. Üzerinde küçük kırmızı beneğin olduğu adımın yazılı olduğu kartımı aldım ve öncelikle Renault Mais Genel Müdürü İbrahim Aybar’ın anlattığı bilgileri dinledim. Bursa’daki fabrika Renault’un elektrikli otomobillerinin üretileceği dünyadaki sayılı fabrikalardan birisi. Ve eylül ayında Türkiye’de de kullanım başlayacak.
İbrahim Aybar tane tane anlatıyor: Şu anda dünyada 1 milyara yakın motorlu araç var. Dünyadaki karbondioksit salımının yüzde 13’ü motorlu taşıtlar vasıtasıyla oluyor. Elektrikli araçlar çevreye duyarlı. Üstelik bu araçlarda normal tükettiğimiz benzin-mazot gibi ürünlerden yüzde 40 altında kullanım maliyetiyle önemli bir tasarruf sağlanacak.
Aybar’ın sunumu bitiyor. Ve “Türk’ün elektrikliyle imtihanı” başlıyor. İlk soru: Diyelim ki aracın şarjı bitti. Yolda kaldık. Nereden bulacağız elektriği?
Yanımdaki koltukta oturan bey, kısık sesle espri yapıyor: Bidonla gidip elektrik de alamayacağımıza göre…
Bir tur versene abi
Aybar sakin: Bu arabalarda şarj azalırken sinyal verir. Hatta bittikten sonra bile 3 ile 5 kilometre gider. Ama sinyali dikkate almadınız 3 kilometre de gittiniz araç ne yapsın. Diğerlerinde olduğu gibi gelir bir çekici alır götürür arabanızı…
Aybar’ın sunumundan ekleyeyim: Elektrikli araçtaki piller tam olarak şarj edildiğinde zaman ortalama 160 kilometre yol yapıyor. Bu rakam, Fluence için 185 kilometreyi bulabiliyor. Şehir içi kullanım için ciddi bir avantaj.
Peki, bu piller nerede şarj oluyor: Şimdiye kadar üç belediye ile anlaşma yapıldı. Ankara, İstanbul, Gaziantep. Bu belediyeler şarj istasyonları konusunda alt yapılarını hazırlıyorlar. Yani, öncelikli olarak otoparklara, alışveriş merkezlerine ve önemli bölgelere araçların kolayca şarj edilebileceği aletler konulacak.
Günün diğer önemli sorusu: Bu araçları evdeki prizden şarj edebilir miyiz?
Evde normal priz ile de şarj imkânı var. Bunun için gerekli aksesuarlar ve teknik gereksinimler konusunda otomobili satanlar kullanıcılara danışmanlık yapacak.
Bir soru daha soruluyor ama Aybar ya duymuyor ya da duymamazlıktan geliyor:
Diyelim ki ev dördüncü katta. Priz pencereden aşağı mı sarkıtılacak?
Sunum bölümü bitiyor. Şimdi uygulama zamanı. Bizleri test alanına götürüyorlar. Fluence ve Kangoo’lar denenmek üzere hazırlar. Ben hemen Fluence’a doğru koşuyorum. Ama bu koşum bir görevli tarafından durduruluyor. Önce örnek araba üzerinde kısa bir sunum. Görevli anlatıyor: "Bu araçlar sessiz araçlar. İlk 30 kilometre hıza varana kadar hiç sesleri çıkmıyor. Sessizlik aracı çalıştırırken de var. Siz kontağı çevirdiğinizde motordan bir ses duyuyorsunuz ya... İşte bu ses, burada yok. Sadece ekranda “Go” yazısı çıkıyor, siz de gidiyorsunuz… Dün burada başka bir grup kontak anahtarını ses duymadılar diye fazla zorladı. Bu araçlar dünyayı gezecek, her ülkede testler yapılacak. O yüzden yanınızda oturacak teknisyenler kontağı çevirecek. Sürat de yapmazsanız sevinirim. Takdir edersiniz ki bu araçlar hâlâ test aşamasında...”
Benimle gelecek co-pilotla, daha doğrusu teknisyenle arabaya doğru yürüyorum. Yanıma biniyor. Ama arabanın kontak anahtarı elinde. Kendimi ilk gençliğimin “Bir tur versene abi” günlerinde hissediyorum.
Sessizce ‘Go’ diyor
Anahtarı kontağa kendisi yerleştiriyor, çeviriyor. Ne bir ses, ne bir titreme. Ekranda sadece “Go” yazıyor. Önce bir şaşkınlık. Acaba gerçekten çalışıyor mu? Hafifçe gaza basıyorum. Ses yok. Haliç yoluna çıkıyorum. 30 kilometreyi geçene kadar çıt yok. Bu hızdan sonra ise bir sinek vızlamasını andıran bir ses çıkıyor. Ve istediğiniz kadar gaza yüklenin ki ben 110’u gördüm, vızlamada büyük bir artış olmuyor ve araba dümdüz gidiyor. Denediğim Kangoo’da da benzer bir durum var.
Yanımdaki teknisyenler o kadar dikkatli ki, bir bebeğe davranır gibi davranıyorlar arabaya. Beni de uyarıyorlar. "Kaldırıma yaklaştınız, biraz yavaş!"
Arabalarda çizik ya da başka bir problem yaratmadan teslim ediyorum. Şimdi fotoğraf zamanı. Kapı açıkgözlerimi hafif kısık poz veriyorum. Gazeteye gelince fark ediyorum arabanın üzerindeki “yüzde 100 elektrikli yazısı” çıkmamış. Yazı işleri fark etmez umarım.
Gelelim işin “duygusal” boyutuna.
Fluence’ın satış fiyatı 26 bin 300 Euro’nun altında olacak. Bir de her aya 79 Euro pil kirası alınacak.
Kangoo’da 15 bin Euro civarında olacak. Pil kirası aylık 72 Euro.
Normal bir araçta 100 kilometre kullanırsan 25-30 liralık bir yakıt maliyeti ortaya çıkıyor. Elektrikli araçlarda bu 2,5 liraya kadar düşüyor. Hesaba göre İstanbul’da bir taksi ayda ortalama 3 bin lira yakıt tüketiyor. Bu elektrikli araçta 250 TL’ye düşecek.
Elektriklinin kısa ve öz tarifi böyle. Haliç'ten benzinli ve kontağı çevirdiğim andan itibaren “Buradayım ben diye bağıran” maço arabamla ayrılırken düşündüm: Ne yani şimdi araba boştayken mesela bir ışıkta gaza yüklenip delikanlı gibi ses de mi çıkarılamayacak?
İşin şakası bir yana 2000 kişi Renault’a ses katmak için çalışıyor.