CHP'li Muharrem İnce avukatı aracılığı ile kendisinin Beştepe'de Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüştüğü iddiasını gündeme getiren Sözcü yazarı Rahmi Turan ve gazeteci Talat Atilla hakkında suç duyurusunda bulundu. Rahmi Turan hakkında 5 kuruş Talat Atilla hakkında 3 kuruşluk tazminat davası açtı.
TIKLAYIN - Muharrem İnce’den yeni açıklama: Saray’a buradan ekmek çıkmayacak
Söz konusu suç duyurusu dilekçesinde 9 Kasım'dan bu yana yaşananlar özetlenerek, Talat Atilla'nın herhangi bir delil sunmadığına dikkat çekildi. Atilla'nın gazetecilik ilkelerini kötüye kullanıp kendine göre yorumladığı belirtilen dilekçede, "Sayın Muharrem İnce'ye gitmediği bir yere gitti denilerek siyasi hayatını ve itibarını zedelemek, siyasi hayatına zarar vermek amacı ile iftira atılmıştır" denildi.
Rahmi Turan ve Talat Atilla'nın gazetecilik mesleğini kötüye kullandığı, Muharrem İnce'nin suçsuz olduğunu bildiği söylenen suç duyurusunda, "Şüpheliler yalnızca karalamayı yeğlemiş, ithamlarını hiç bir şekilde, tevsik ve ispat etme gereği duymamıştır. Çamur at izi kalsın mantığı ile hareket edilerek, haber kisvesi altında ileri sürülen bu iddialar külliyen yalandır, iftiradır" ifadeleri kullanıldı.
İnce suç duyurusunu sosyal medya hesabından duyurdu
İnce sosyal medya hesabından, "Bugün avukatım aracılığıyla yalan haberi yazan ve bu yalan habere kaynaklık eden hakkında suç duyurusunda bulundum ve bu kişilerden Talat Atilla hakkında 3 ve Rahmi Turan halkında 5 kuruşluk manevi tazminat davası açtım" paylaşımında bulundu.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na yapılan suç duyurusu şöyle:
Müvekkilim sayın Muharrem İnce hali hazırda, emekli milletvekili ve sade bir parti üyesi olarak hayatını idame ettirmekle birlikte 40 yıllık siyasi hayatı olan, bu siyasi yaşantısı boyunca Cumhuriyet Halk Partisinde her kademede görev almış, TBMM de grup başkan vekilliği yapmış, en son olarak da 2018 yılında Cumhurbaşkanı adayı olmuştur.
20 Kasım 2019 tarihinde, Ulusal yayın yapan Sözcü gazetesinde, aynı zamanda başyazar olan şüpheli Rahmi Turan tarafından köşe yazısında, "9 Kasım akşamı çok önemli bir siyasetçi, saray denilen yerde, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan' ın huzuruna çıktı. Önemli kişi görüştükten sonra, sarayı terk etti" şeklinde ve bilahare yalanladığı bir habere imza atılmıştır. Türk Kamuoyunu ve siyasi ortamı derinden sarsan bu yalan haber neticesinde, söz konusu şüpheli Rahmi Turan, kamuoyu baskısı sonucunda, haber sonrası gittiği İngiltere'den ulusal yayınlara katılmak sureti ile saraya giden CHP'linin müvekkilim müşteki Muharrem İnce olduğunu açıklamıştır.
Müşteki müvekkilim; adının şüpheli Rahmi Turan tarafından açıklanması sonucunda, "Bu ahlaksız iddiayı kanıtlarsanız, kendimi Taksim Meydanında yakarım" diyerek şüpheli Rahmi Turan'ın kendine yönelik bu iftirasını ispatlamasını istemiştir. Şüpheli Rahmi Turan, müvekkilim açısından onur kırıcı ve şahsiyetini şerefini zedeler bu yalan iddianın, kamuoyu nezdinde tepki alması ve vicdanları yaralaması neticesinde, söz konusu haberi kendisinin uydurmadığını, bir başka gazetecinin bu haberi kendisine verdiğini söyleyerek kaynağını açıklamak zorunda kalmıştır. Şüpheli Rahmi Turan, haberi kendisine aynı zamanda Türk Time adlı haber sitesinin de sahibi olan diğer şüpheli gazeteci Talat Atilla tarafından verildiğini tüm görsel ve yazılı medya huzurunda kamuoyuna açıklamıştır.
Şüpheli Talat Atilla; diğer şüpheli Rahmi Turan tarafından isminin açıklanmasının ardından kendine ait şahsi sosyal medya hesaplarından ve kendisine ait internet haber sitesinde açıklamalarda bulunmuş, söz konusu haberin doğru olduğunu, bu haberin başkası tarafından kendisine verildiğini, haber kaynağına ve bazı kişilere haberi teyit ettirdiği için yapmış olduğu haberin sonuna kadar arkasında olduğunu açıklamıştır.
Söz konusu şüpheli gazeteci Talat Atilla'ya yapmış olduğu habere ilişkin elinde delil olup olmadığı, haber kaynağının kim olduğu, söz konusu haber kaynağının güvenilir olup olmadığı sorulmuş, ancak şüpheli Talat Atilla, konu hakkında kamu oyuna veya müvekkilime hiçbir delil sunmadığı gibi gazetecilik ilkelerini kötüye kullanıp kendine göre yorumlayarak haber kaynağımı açıklamak zorunda olmadığını belirtmiştir.
Şikâyet konusu olay; müvekkilim gibi ömrünü Cumhuriyet Halk Partisine ve partinin kurucu başkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün ilkelerine adamış, bu ilkeler doğrultusunda yaşayan ve mücadele veren bir kişi için onurunu, şerefini, itibarını zedeleyen bir hakarettir. Ayrıca müvekkilim sayın Muharrem İnce'ye gitmediği bir yere gitti denilerek siyasi hayatını ve itibarını zedelemek, siyasi hayatına zarar vermek amacı ile iftira atılmıştır.
Yani söz konusu iki şüpheli gazeteci; gazetecilik görevlerini kötüye kullanarak müvekkilim sayın Muharrem İnce hakkında masum olduğunu bildikleri halde, ellerinde somut hiç bir delil bulunmamasına rağmen kendilerine maddi ve/veya manevi menfaat sağlamak amacı ile müvekkilimin siyasi hayatına zarar vermek için; müvekkilim sayın Muharrem İnce'nin; 09.11.2019 tarihinde, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na gitmediğini bildikleri halde gitti diyerek siyasi onur ve şerefini zedeledikleri gibi iftira suçunu işlemişlerdir.
Şikâyet konusu yalan haber haksızdır, hukuk kurallarına aykırıdır. Şüpheliler yalnızca karalamayı yeğlemiş, ithamlarını hiç bir şekilde, tevsik ve ispat etme gereği duymamıştır.
Çamur at izi kalsın mantığı ile hareket edilerek, haber kisvesi altında ileri sürülen bu iddialar külliyen yalandır, iftiradır.
Şikâyet konusu yalan haber de kullanılan ifadeler hem doğrudan, yalan haber ve müşteki müvekkilimin kişilik haklarına, değer yargılarına saldırı olup hem de suç isnadıdır. Basın özgürlüğü, HİÇ BİR ZAMAN GERÇEĞE AYKIRILIĞI HAKLI KILAMAZ. ZİRA BASININ GÖREVİ YALAN YADA YANLIŞ HABER VERMEK DEĞİLDİR.
Uluslararası basın ilkeleri gereği yalan olduğu ispatlanmış veya doğru olduğu ispatlanmamış bir haberde haber kaynağının gizlenmesi gibi bir ilke artık söz konusu değildir. Hem ahlaki kurallar, hem uluslararası basın ilkeleri hem de insan hakları evrensel beyannamesi böyle bir durumda haber kaynağının saklanmasını kişi haklarının korunmasına ve özgür basın ilkesine bağlayamaz. Unutmamak lazımdır ki; bir kişinin özgürlüğüne ve haklarına müdahale edene kadardır diğer kişinin özgürlüğü ve hakları.
Şikâyet konusu haberde, basın hukukunun temel ilkeleri olan,
GERÇEK HABER BULUNMAMAKTADIR.
HİÇ BİR AKTÜEL DEĞERİ BULUNMAMAKTADIR.
YALAN HABERDE ÜSTÜN BİR KAMU YARARI BULUNMAMAKTADIR.
HABER TÜMÜ İLE SUBJEKTİF VE YALAN ÜZERİNE KURULUDUR.
Taraflı tarafsız tüm toplumun tepkisini çeken bu yalan haber ile şüpheliler , tartışmasız olarak müvekkilimin kişilik haklarını ağır bir biçimde ihlal etmiştir. Bu sözlerin bugünkü yazılı olan hukuk kuralları karşısında ceza yargılaması açısından, hakaret, iftira ve görevi kötüye kullanma suçunun unsurlarını oluşturduğu sabittir. Unutmamak gerekir ki gazetecilik de bir kamu görevidir. Gazeteciler; kamuyu aydınlatma ve bilgilendirme ile görevlidirler.
Burada şüpheliler tarafından güdülen temel amaç müştekiyi toplum önünde küçük düşürmek, itibarını ve siyasi kimliğini tartışmaya açmak ve amiyane tabirle yalanları ile çamur atarak müvekkilim sayın Muharrem İnce'nin Atatürk çizgisindeki siyasi duruşunu zedelemektir.
Yargıtay 19. Ceza Dairesi'nin 15.05.2017 tarihli 2017/710 E. 2017/4575 K. Sayılı kararında da belirtildiği gibi "...Kişilik hakları özel hukukta kişinin doğumuyla kazandığı ve üzerine kişinin gelişimiyle birlikte her geçen gün yeni değerler kattığı kişiliğinin, maddi ve manevi bütünlüğünün, yeri geldiğinde isminin, SİYASİ KARİYERİNİN, ailesinin ve hatta sosyal çevresinin üzerinde biriktirdiği, kısacası kendini gerçekleştirme yolunda elde ettiği tüm maddi ve manevi bütünlüğü üzerinde, elde ettiği beşeri kazanımlarının ve zaman içinde değişen-genişleyen menfaatlerinin hukuk düzeni tarafından koruma altına alınan yönüdür.".
YÜKSEK YARGITAY’IN KARARLILIK GÖSTEREN İÇTİHATLARI DAHİ HAKLILIĞIMIZI VE DAVA KONUSU AÇIKLAMALARIN HAKARET KAPSAMINDA GÖRÜLECEĞİNİ GÖSTERMEKTEDİR.