T24 - Yeni Şafak yazarı Prof. Dr. Hayrettin Karaman'ın dünkü ‘Tahammül mü hoş görmek mi’ başlıklı köşe yazısında ‘Müslüman gibi yaşamayanlar için özel bölgeler yapılmasından’ söz etti ve yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi.
Hayrettin Karaman'ın Yeni Şafak'ta yayımlanan (8 Ağustos 2011) yazısı için TIKLAYIN
“Şimdi bir apartmanda, bir sokakta, bir mahallede eşcinselinden sarhoşuna, nikâhsız birlikte yaşayanından kumarcısına, Müslümanları sevmeyenlerden düşmanına, sokakta sevişenden çıplağına kadar birçok insanla yan yana yaşıyoruz. Peki dindar Müslümanların bu insanlara karşı iç ve dış tavırları ne olacaktır?” diye soran Karaman “İslam'a inanmayanlar kendi inançlarını serbestçe uygulayabilirler; ama bu uygulama Müslümanların hayat, ahlak ve dindarlıklarını, nesillerin eğitimini olumsuz etkileyecekse -İslam toplumunda- ‘onların aykırı filleri için özel mekânlar ihdas edilmek gibi’ tedbirlere başvurulur” dedi.
Müslümanların farklı olanlarla ilişkisine ‘hoşgörü’ değil, ‘tahammül’ diyen Prof. Dr. Hayrettin Karaman’ın görüşlerini akademisyenlere soran Vatan gazetesi şu yanıtları aldı:
'İslam devletinde olur'Prof. Dr. Süleyman Ateş (Eski Diyanet İşleri Başkanı)“Yazarın söylediği ıslah etme, engelleme ya da ayrı mekânlar tahsis etme İslam devletinde olur. Laik devlette yazarın ifade şekliyle bir müdahale olamaz çünkü devlet din kurallarıyla yönetilmez. Devlet tüm dinlere ve inanışlara aynı mesafededir ve kişiler inançlarında kendi vicdanlarıyla baş başadır. Ancak elbette eşcinsel ilişki içinde olan, nikâhsız yaşayan ya da içki içen kişiye karşı Müslümanlar hoşgörü göstermezler; daha doğrusu tasvip etmezler. Ancak bu müdahale edilmesi anlamına gelmez ve herkesin günahı kendisine aittir.”
‘Birey değil devlet ıslah eder'Prof. Dr. Saim Yeprem (Diyanet Vakfı Yayın Kurulu Başkanı)“Her Müslüman’ın sorumlulukları Kuran’da ve Peygamberimizin sahih sünnetinde açıkça ifade edilmiştir. Dolayısıyla Müslümanlar Kuran’a ve Peygamberimizin sünnetine uymak zorundadır. Ancak bir toplumda farklı yaşamların da yaşam hakkı vardır. Onlarla birlikte yaşamak bir vakadır. Müslüman o insanları toplumdan ihraç edemez ancak tahammül ederek beraber yaşamayı kabullenir. İslam’ın açıkça yasakladıkları hoş görülemez. Ancak bir Müslüman müdahale edemez. Toplumun yapısına göre değişiklik göstermek şartıyla her toplumda birey değil devlet ıslah görevini üstlenir. ”
'Kimse karışamaz'Prof. Dr. Beyza Bilgin (Ankara Üni. İlahiyat Fakültesi)“Peygamberimizin zamanında da toplumdan farklı olan farklı cinsel tercihleri olanlar vardı. Fakat şimdiki gibi kendilerini açığa çıkartmıyorlardı. Nikâhsız yaşayanların, eşcinsellerin ve toplumdan farklı kimliklerdeki bireylerin evlerini başka bir yere taşımak fikrine katılmıyorum. Zenginleri ne yapacaklar? Bugün ünlülerin yarısından çoğu evli olmadığı halde aynı evde sevgilisiyle kalıyor, eşcinsel ünlüler de var o yüzden onları farklı bir yere taşımak fikri olası değil. İnsanlar hürdür, kimse karışamaz, nikâhlı olmadan dost hayatı yaşamaya karşı kanun bir şey söylemiyor. Fakat söylemiyor diye bu şekilde bir hayatı onaylıyoruz anlamına gelmemeli. Tahammül etmek de hoş görmek anlamına gelir. İslami görüş, eşcinsele, dışarıda içki içene, nikâhsız yaşayana hoşgörüyle bakar fakat memnuniyetle değil, onlara katlanarak hoş görmeye çalışır.”
'Farklı olana uzak durma'Prof. Dr. Sosyolog Nilüfer Narlı (Bahçeşehir Üni.)“Bu yorum beni çok şaşırtmadı. Çünkü Prof. Dr. Yılmaz Esmer’in yaptığı Türkiye üzerine yapılan değerler araştırmasına göre, Türkiye’de insanlar kendilerinden farklı yaşam tarzı, din ve gelenekleri paylaşan insanlara yakın olmak istemiyor. Türkiye‘de pek çok kişi Yahudi komşu istemiyor, eşcinsellerle aynı yerde olmak istemiyor gibi. İnsanların çoğu kendinden farklı olana uzak duruyor.
Hayrettin Karaman’ın yazmış olduğu yazı da bu araştırmanın bir yansıması olmuş. Yazıda geçen yorumda Müslümanın farklı olanlarla zorunlu ilişkisinin adına hoşgörü değil, tahammül olduğu geçiyor. Hoşgörü de zaten bir tahammül var. “Sen benden farklısın ama kabul ediyorum” yaklaşımı var. Bu kelime bir farklılığı hoş görmeyi ifade eder. Türkiye’deki azınlıklar da bundan yola çıkarak “Bizler hoş görülmek istemiyoruz, eşit vatandaş olarak kabul görmek istiyoruz” diyorlar. Tahammül de ise farklı olanın varlığından duyulan rahatsızlık ön planda. Yani hem mecburiyet, hem de acı çekme kendini gösteriyor”
'Müslüman hoşgörü gösteremez'Abdurrahman Dilipak (Yazar)“Daha önce Babür Şah döneminde Müslümanlar Hindistan’ı yüzyıllarca yönetti. Hindistan’da Hindular ineğe taparken Müslümanlar kurban ediyordu. Hindular ve Müslümanların mahalleri ayrıldı ve Müslümanlara Hindu mahallesinde inek kesmek yasaklandı. Herkes kendi lokal alanında daha özgür ve barış içinde yaşadılar. Bu önlem toplumun bir parçasını toplumdan dışlama değildir. Evet, içki içen, eşcinsel ilişki kuran ya da nikâhsız yaşayan insanlara Müslümanlar hoşgörü gösteremez ancak tahammül eder.”