Gündem

"Muhalefetin ayrı ayrı durarak birlikte hareket etmeyi becermesi iktidarın hiç işine yaramıyor"

"Seçmen, çok korkulan 'birlikte olma' suçlamasını sanıldığı kadar umursamıyor"

02 Mart 2018 13:22

Yaklaşık 30 yıldır "MHP" ve "Türkiye'de milliyetçilik" üzerine çalışan gazeteci - yazar Kemal Can, "7 Haziran seçimi ve 16 Nisan referandumununda ayrı ayrı durarak beraber hareket eden muhalefetin iktidarın hiç işine yaramadığını" söyledi. Can, "İktidar 'ayrı ayrı birlikte' davranmalarını engellemek için erken bir 'parçalanma' peşinde" dedi.

Can'ın Cumhuriyet'te "Kimse ‘ittifak’ kurmasın!" başlığıyla (2 Mart 2018) yayımlanan yazısı şöyle:

Epey para harcandığı ve hayli geniş bir kadronun da istihdam edildiği anlaşılıyor. Ama her konuda olduğu gibi, “servis” verenler, “müşterilerinin” akıl, yetenek ve ufuklarının sınırlarına mahkûm: Sosyal medya trollerinin günlük faaliyetleri, bazı isimlerin ve benzer mesajların altına tepki yığmak, reaksiyon dalgaları yaratmak veya olanı abartmak. Siyasi hamleleri etkilemek, pozisyonları zorlamak, siyasi mühendislik çalışmalarına zemin yaratmak. Bu açıdan onları izlemek, arkalarındaki siyasi akıl ve yürürlükteki niyetlerle ilgili daha çok fikir veriyor.

Cumhur ittifakının sözcüleri, “Biz cepheyi kurduk, siz de kurun” diyerek, muhalefeti “birleşmeye” teşvik ediyor, 2015’te başlayan “bunlar” söylemini iştahla sürdürüyorlar. Son günlerde, CHP’li veya muhalif taklidi yapan troller ise, HDP’nin dahil olacağı geniş birlikteliğin iktidarın hazırladığı tuzak olduğuna, “partinin sonunu getireceğine” ilişkin mesaj sağanağı başlatmış durumda. Ana akım medyada yorum yapma ruhsatı olanların da benzer şeyler söylemesine izin ve teşvik var. Siyasi tuzak kuranlar kendi zekâlarına mı, karşısındakilerin saflığına mı güveniyor?

Basit bir mantıkla; eğer iktidar muhalefetin birleşmesinden avantaj kazanacağı için bunu sürekli gündemde tutuyor, alttan alta bunun “tehlikelerinin” görünürlüğüne destek veriyorsa ve bunlar aleni yapılıyorsa, “tuzak” nerede? “Tuzak” diyebilmek için asgari gizlilik beklenmez mi? Ama dokunulmazlık meselesinde kurulan “zekice tuzağın”, uyanıkça “fark edilip” boşa çıkarıldığının söylenmiş olması bu tuhaflığı şaşırtıcı olmaktan çıkarıyor. İkinci ihtimal, ortada bir tuzak yok, iktidar açıktan bir oyun kurarak muhalefeti hamleye zorluyor. O zaman şu soru ortaya çıkıyor; zorladığı gerçekte ne: “Yapın” diye ısrar ettiği mi, “yaparsanız bitersiniz” diye korkuttuğu mu?

İki örnek var

Siyasette ihtimaller önemli ama yaşanmış örnekler çok daha önemli. Yakın dönemde, iktidarın karşısındakileri “şer ittifakı” diye damgalamaya büyük enerji harcamasına karşın, muhalefetin “ittifak” kurmadan birlikte davranabildiği iki örnek var: 7 Haziran seçimi ve 16 Nisan referandumu. Bu iki örnekte de seçmen nezdinde hangi tezin daha çok kabul gördüğüne verilecek cevap açıklayıcı: Seçmen, çok korkulan “birlikte olma” suçlamasını sanıldığı kadar umursamıyor ve muhalefetin ayrı ayrı durarak birlikte hareket etmeyi becermesi iktidarın hiç işine yaramıyor. Bu tabloyu değiştiren önemli bir gelişme olmadı ve iktidar muhalefete tuzak kurmak için değil, mecbur olduğu için ittifak kurdu.

Rakibinizin sizin için ne diyeceğine göre adımlar atmaya devam ederseniz, onu yenebileceğinize kimseyi inandıramazsınız. “Bize ne derler” meselesine zerre kadar prim vermeyen rakiple eşit olmak için, bir kez de “tutarlılık” denenebilir. Önünüzde tuzaklar olduğu vehminden sıyrılamazsanız, durmadan “yoldan çıkmanız” gerekir. Tuzaklar sanalsa üzerinden atlamaya çalışıp tuhaf hareketler yapmak yerine yürüyüp gitmek daha başarılı bir “bozma” yöntemi. Karşınızdakilerin “üretebileceklerinin”, sizin anlatacaklarınızdan veya gerçeklerden daha inandırıcı olacağından korkuyorsanız dilinizi kaybedersiniz. Anlatma ısrarı, kendini duyacak olanı da bulur.

Zaman baskısı yok

İktidar 7 Haziran ve 16 Nisan’daki gibi muhalefetin “ayrı ayrı birlikte” davranmalarını engellemek için erken bir “parçalanma” peşinde. İktidarın tanımlamasını kabul etmeyen ortak bir yol bulabilecek muhalefet için de, üzerinde zaman baskısı olmayan fırsatlar var: Ayrımsız bütün partilerin oluşturacakları “demokrasi” şemsiyesi altında kendi kimlikleriyle seçime girmeleri fiilen barajı kaldırmış olur; seçim güvenliğinde etkinlik artar. Birlikte hareket edilmesi, muhalefetin “oyun kurma” ve kamuoyu oluşturabilme güvenini artırır. (İktidar yeni bir seçim revizyonu yapmak zorunda kalabilir.)

Kutuplaşmaya dikkat

Bu hamlenin, iktidar ortaklarının kurduğu gibi bir ittifak olmayıp adil temsil dışında hiçbir taahhüt ve pazarlık içermediğine kamuoyu yeterince ikna edilemezse; iktidar, medyası ve trolleri zaten söylediklerini daha gürültülü tekrar edebilir; muhalefet cephesi içinde oy hareketleri olabilir; kutuplaşma görüntüsü daha da pekişebilir. Ancak, mevcut durumu pek değiştirmeyecek bu olasılıkların hiçbiri göze alınamayacak riskler gibi durmuyor. Hele, “tuzak” bozmak ve “demokrasiyi geri getirmek” gibi yüksek iddialar söz konusuysa.