T24 - T24 editörü Selin Ongun, örtülü kadınların muhafazakar erkeklerin dünyasındaki konumunu anlattığı "Türbanlı Erkekler" adlı kitabını, Milliyet gazetesinden Miraç Zeynep Özkartal'a değerlendirdi. "Muhafazakar erkek için makbul figür, başı açık kadın" başlığıyla bugün ( 2 Ocak 2011) Milliyet Pazar ekinde yayımlanan söyleşide Özkartal, Ongun'un kitabını "başörtüsü konusunda kafa açan bir çalışma" olarak niteledi.
Söyleşinin tam metni şöyle:
“Muhafazakar erkek için makbul figür, başı açık kadın"
Örtülü kadınların, sosyal statüsü değişen muhafazakar erkeğin yeni dünyasındaki konumları ne? Gazeteci Selin Ongun’un “Türbanlı Erkekler” adlı kitabı bu soruya cevap arıyor. Uzun zamandır başörtüsünü konuşuyoruz, tartışıyoruz, bazen anlaşıyor, çoğu zaman birbirimizle ters düşüyoruz. Ama meseleye hep kadın açısından bakıyoruz. Selin Ongun ise projektörü diğer tarafa, yani muhafazakar kesimin erkeklerine çeviriyor. Bunu da başörtülü kadınlara erkeklerin bakış açılarını sorarak yapıyor.
Ongun, editör olarak çalıştığı www.t24.com.tr sitesinde yaptığı söyleşilerde de bu kitapta gördüğümüz şiarla hareket ediyor: Klişeleri bir yana bırakıp olaylara değişik açılardan bakıyor, gündemi gerçek bir merakla kurcalıyor, sorularını aklındaki cevabı değil hakikatı öğrenmek için soruyor.
Destek Yayınevi etiketini taşıyan ve önsözünü Murat Belge’nin yazdığı “Türbanlı Erkekler”, başörtüsü konusunda epeyce “kafa açan” bir çalışma. Yüzeyde görünen, dayatılan, ezberletilen ve kanıksadığınız bilgilerinizi gözden geçirtecek.
* Mehmet Y. Yılmaz, Ertuğrul Özkök kitabınızı köşelerinde değerlendirdiler. Bu kitabın öznesi olan muhafazakar erkeklerden ne gibi tepkiler geldi?
Henüz köşelerine taşımadılar. Ama arayıp “Eline sağlık” diyenler oldu. Birkaç kadın yazardan da şunu duymuştum: “Bizimkileri suçüstü yakalamışsınız. Ama ses etmez, görmezden gelirler!”
* Kitaptan muhafazakar kesimde kadınların çok daha hızlı geliştiği, erkeklerin geride kaldığı sonucu çıkıyor.
Kadınların en çok söyledikleri şuydu: “Özellikle 28 Şubat’tan sonra örtülü kadın, muhafazakar erkeklerin de onu dışladığı sürece rağmen yürüdü gitti, müthiş ilerleme gösterdi. ”Mesela bu noktada Merve Kavakçı’nın şu sözünü hatırlatmak gerek belki: “Ben Meclis’e girdiğimde muhafazakar erkek de bir şok yaşıyor. Çünkü tahsilli ve örtülü kadına muhafazakar erkek de nasıl davranacağını bilmiyor”.
* Ön kabuller yalnızca seküler kesimde değil, muhafazakar kesimde de var.
Evet, zaten kadınların en çok sorguladıkları da bu. Başı açık kadın ile başörtülü kadın arasında bir hiyerarşi kuruyor muhafazakar erkek. Kendini laik olarak tanımlayanlar gibi, muhafazakar erkeklerin de başörtülü kadına dair çifte standartları ve önyargıları var.
* Başörtüsü meselesine o kesimin erkekleri üzerinden bakmaya nasıl karar verdiniz?
Muhafazakar kesimin önde gelen kadın yazarları bu eleştirileri zaman zaman köşelerine taşıyordu. Şunu da biliyordum: Örtülü kadınlar, kamuoyunun önünde değil ama özel sohbetlerinde çok uzun zamandır, muhafazakar erkekleri eleştiriyordu. Ama kitaptan sonra şunu fark ettim: Başörtülü kadın için artık bir devir bitmiş. Örtülü kadın, artık muhafazakar erkeğin başörtüsü konusunda pes ettiğini düşünüyor. Belki beş yıl önce, hâlâ kapı aralıktı ama zannediyorum bugün başörtülü kadın için muhafazakar erkek güvenilir bir özne değil.
* Kadınlar hemen gönüllü oldular mı konuşmaya?
Zannediyorum bunun sadece bir gazetecilik çalışması olduğunu, Türkiye’deki türban / başörtüsü kutuplaşmasının taraflarına malzeme üretmeye değil, enformasyona odaklandığımı iyi anlattım. Ve zaten söyleşilerden sonra şu da çok belirginleşti: Medyada sadece kadınlar üzerinden analiz edilmeye çalışan “İslami kesimin değişimi” haberleri ile ne kadar çok şey ıskalanmış.
“Yine milletvekili çıkmaz”
* Neler ıskalanmış?
2001 yılında Ahmet Hakan Kanal 7’de “İskele Sancak”ı yapıyor. “İslam’da kadın” konusu tartışılıyor, konuklardan biri de Hidayet Şefkatli Tuksal. Tuksal’ın analizlerinin yanı sırada konuşurken bacak bacak üstüne atması dahi İslami kesimde kıyamet koparmaya yetiyor. Hatta o zaman en sert eleştiri “Bu bir fitnedir, kadın ve erkek eşit olamaz” yazısıyla bugün AK Parti milletvekili olan Hüseyin Besli’den geliyor. Atlanan şu: Çok değil 10 yıl önce “kadın ve erkek eşit olamaz” diyen erkek özne, şimdi başı örtülü kadınla başı açık kadını eşit görmüyor.
* Kimin lehine?
Başı açık kadına bir rütbe daha veriyor. Muhafazakar erkek için sosyal olarak makbul figür, başı açık kadın.
* Laik kesim başörtülülerin arttığı iddiasında. Kitaptaki kadınlar ise bu konuda gerileme olduğunu savunuyor.
Kitaptaki kadınlar gerilemede başörtüsü tartışmalarının şekillenişine işaret ediyor. Şöyle somutlaştırayım. Örneğin Merve Kavakçı diyor ki, “Başörtü söyleminde bir gerileme var. 1999’da ben Meclis’e girdiğimde başörtülü bir kadının milletvekili olup olamayacağı tartışılıyordu. Bugün kamusal alanda erkeğin yanında başörtülü eşi olsun mu tartışması var.” Ki kadınların hepsinin ortak cümlesi bu.
* Ayşe Böhürler “Artık yoruldum” diyor. Bu yorgunluk hayal kırıklığından mı kaynaklanıyor?
Yoruldum diyen de var, “Bu kazan ne zaman patlayacak?” diyen de... Böhürler “Erkek egemen dilden yoruldum” diyor. Önümüzde yine seçimler var. Teşkilat içindeki birçok kadından şunu duydum: “Bu seçimlerde de başörtülü milletvekili çıkmayacak.” Burada kadınları eleştirileri aynı noktada birleşiyor: Örtülü kadınlara göre muhafazakar erkekle rejim el ele. Başörtülü kadına “olmaları gerekeni” söyleyen sadece rejim değil, muhafazakar erkek de.
“Muhafazakar erkek başını açtı”
* Kitabın adı neden “Türbanlı Erkekler”?
“İslami çevrelerdeki değişim” içerikli o bildik tartışmalardan birkaç örnek: “Dolce eşarplı” türbanlı, “cipe binen” türbanlı, Reina’ya giden türbanlı vs. Sadece kadınlar üzerine inşa edilen, erkek özneleri dışlayan bir tartışma sürdü hep. Konuştuğum kadınlarla projeksiyonu erkeklere çevirdik.
* Bu kadınlar size kitapta anlattıklarını kendi camialarındaki erkeklerle konuşuyorlar mı?
Köşelere yansımaya başladı bir süredir, kadın yazarlar dile getiriyor serzenişlerini. Yüz yüze tartışıyorlar mı; münferit örnekler vardır muhakkak!
* Muhafazakar kadınların gündeminde olan bu konu erkeklerin gündeminde değil mi?
Elbette gündeminde ama “resmi görüş” belirtmeyi tercih ediyorlar. Konuştuğum tüm kadınlar erkeklere yönelik sıkı bir eleştiri yaptı. Ama hep şu kaydı düştüler: “Elbette tüm erkekler böyle demiyoruz. Muhafazakar erkekler de yekpare değil. Sistem onları buna zorladı.” Fakat ilginç bir örnek. Kitap yayımlandıktan sonra konuşmacılarımdan biri telefon etti ve “Eşim okudu ve ağladı” dedi.
* Önsözde “Muhafazakar erkek başını açtı” diyorsunuz. Nasıl oldu bu?
Yetiştiği dünyanın örfleri ile dahil olduğu kamusal alanın gelenekleri arasında gezinirken takıp çıkardığı bir “örtü” var. Bakın erkekler arasında şöyle bir sohbet konusu da mevcut: “Başını açmak ne demek, aramızda mini etek giyen arkadaşlarımız bile var!” Doğal olarak soruyorsunuz; kim bu mini etekli muhafazakar erkek, profili nedir? Cevaplardan biri şu: “Ankaralı gazeteciler bilir!”
“Genç kadınlar nikahta ‘İkinci eş varsa ben yokum’ hükmünü düşüyor”
* Son dönemde Nuh Gönültaş’ın yazısıyla gündeme gelen bir mesele, kitapta da sıkça geçiyor: İkinci eş.
Benim konuştuğum kadınlar ikinci eş için hep şu kaydı düştü: “Eğer muhafazakar çevrede değil de sekülerler arasında olsa adı sevgili olur. Bizde ikinci eş deniyor”. Gençler, yani 30’larındaki muhafazakar kadınlar bu meseleye daha farklı bakıyor. Eğer nikah akdini bilen bir insansa, dini nikahında hatta yazılı kayıt olarak “İkinci eş varsa ben yokum” hükmünü düşerek bunu ortadan kaldırdığını söylüyor.
* İkinci eşe razı gelen muhafazakar kadın tipini eleştiriyorlar mı?
Erkek ilk eşi kabul etmediği için boşanamıyor, dolayısıyla ikinci eşiyle evlenemiyor. Ama çocukları da var. İkinci eş, soyadı değiştirme davası açıp birlikte olduğu erkeğin soyadını alıyor. İşte bu kadın tipini özellikle eleştiriyorlar. Boşanmalarla ilgili de bir örnek de var. Dini nikahla evlenip seküler sistemin bütün nimetlerinden faydalanıp boşanıyor erkekler. Bunu da “Kapitalist modern
erkek” eleştirisi ile dile getiriyorlar.
* Burada da İslamı yozlaştırma eleştirisi doğuyor.
Hilal Kaplan ona dikkat çekici bir cevap verdi. “Kemalistlerin başörtüsünü fetişleştirmesi gibi, muhafazakarlar da bunu yaptı. Sonuçta başörtüsünün içi boşaltıldı” diyor. Kadınlar şunu sorguluyor: Göbek atıyor ya da parkta öpüşüyor diye eleştirilen başörtülü kızın yanında bir de erkek var. Ya da dar jean’li başörtülü kız eleştiriliyor, kapri giyen muhafazakar erkek neden görülmüyor?
“Temsil ilişkisi kurulmasına itirazları var”
* Bu söyleşilerden sonra nasıl bir izlenim edindiniz?
Aynılaştırmanın hayatın pratiğini yansıtmadığını görüyorsun. Hilal Kaplan dedi ki “Size şimdiye kadar ‘Ahmet Necdet Sezer’in eşi sizi temsil ediyor mu?’ diye soran çıktı mı? Bana sürekli ‘Hayrünnisa Gül sizi temsil ediyor mu?’ diye soruluyor”. Eş durumundan bir temsiliyeti kabul etmiyorlar. Onların varlıklarına, kamuoyu önünde eşleriyle birlikte olmalarını çok önemsiyorlar ve takdir ediyorlar. Ama sadece örtülü oldukları için temsil ilişkisi kurulmasına itirazları var.
* Kitapta Hayrünnisa Gül ve Emine Erdoğan’ın adları sıklıkla geçiyor. Onlarla konuşmak istediniz mi?
Hayır, ikisine de talep iletmedim. Başka birkaç siyasetçi eşi ya da kızına başvurdum. Konuşmak istemediler.