Kitabın önsözü ise olayın bir diğer aktörü Jose Mourinho tarafından yazıldı. Mourinho, şu ifadeleri kullandı:
Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök'ün kitabın ilgili bölümlerini aktardığı yazısı şöyle:
Kırklı yaşlarındaki yakışıklı adam, yirmili yaşlarının başındaki genç adama bağırarak şunu söylüyor:
“Ne mi istiyorum... Çık oraya adam gibi oyna istiyorum... Takımın parçası ol istiyorum.”
Ama soyunma odasındaki hava hiç de öyle değil...
Teknik direktör Jose Mourinho, takımın en iyi oyuncularından biri olan Mesut Özil’e tek kelimeyle şarlıyor.
Özil’in yanındaki koltuk boş. Onun yanındakinde Karim Benzema oturuyor.
Sami Khedira bir ihtimal tuvalette.
Cristiano Ronaldo ise her zamanki gibi kendiyle meşgul.
Mourinho ise takıma kendi getirdiği Mesut Özil’e bağırmaya devam ediyor:
“Ben ‘Çık takımla oyna’ diyorum, sense ne yapıyorsun biliyor musun?”
Ayak parmaklarının üzerinde yükseliyor, kollarını iki yana doğru bırakıyor, ağzını büzüyor ve tuhaf sesler çıkarmaya başlıyor...
Mourinho, resmen “Maymun gibi oynuyorsun” diyor ve devam ediyor:
“Sen kendini ne zannediyorsun? Zidane mı? Öyleyse çık tek başına oyna...”
Zidane...
Mesut Özil’in dünyadaki en büyük idolü...
Mourinho acımasızca onun bamteline basıyor ve sonuca ulaşıyor.
Özil üzerindeki formayı çıkarıp yere fırlatıyor.
“Oooo, demek pes ediyorsun... Yani senin için maç bitti... Şu an istediğin tek şey, ayakkabılarını çıkarıp sıcacık bir duşun altına girmek değil mi...”
Ve takımdaki bütün öteki futbolcuların da duyması için sesini iyice yükselterek öldürücü darbeyi vuruyor:
“Biliyor musun Mesut sen bir nesin... Korkak birisin. İstiyorsan git, ağla, bağır. Sen bir bebeksin... Şimdi git duşunu al. Sana ihtiyacımız kalmadı...”
Formasını yere fırlatan Özil kramponlarını da çıkarıyor, sanki orada yokmuş gibi, Mourinho’nun yanından geçerek duşlara doğru yürüyor...
O sırada Mourinho hâlâ arkasından bağırmaktadır:
“Sen Zidane falan değilsin... Asla değilsin... Hatta onunla aynı ligde bile değilsin...”
Burası Real Madrid takımının soyunma odası...
Tarih 30 Eylül 2012, saat 20.50...
Devre arasında soyunma odasında bu tartışma yaşanırken, Real Madrid, Deportivo La Coruna önünde 3-1 ileridedir.
Orada bir kere daha anlaşılır ki, futbol acımasız bir spordur...
Teknik direktörlerle futbolcular arasındaki ilişki ise bazen daha acımasızdır...
Büyük teknik direktörler geçmiş 45 dakikayı değil, gelecek 45 dakikayı yaşamaktadır.
Oysa bu olaydan 2 yıl önce her şey çok iyi başlamıştır.
Mesut Özil Almanya’nın Werder Bremen takımında oynayan geleceği çok parlak genç bir futbolcudur.
2010 yılında 5 büyük takımdan transfer teklifi almıştır.
Bunlar, Manchester United, Arsenal, Bayern Münih, Barcelona ve Real Madrid’dir...
Özil Mayorka Adası’nda tatil yaparken menajeri Reza, Mourinho’nun kendisi ile konuşmak istediğini söyler.
Mesut için muazzam bir olaydır bu.
Mourinho’ya hayrandır.
“Bu adamın konuşma biçimine, davranışlarına, elegan giyimine, kendine güvenine hayranım” demektedir.
Real Madrid ona özel bir uçak gönderir.
Futbol şubesi başkanı direkt evine davet eder. Mourinho da oradadır. Hemen Barnebau stadına götürürler. Mourinho, onu ikna etmek için epey uğraşır.
Oysa ondan bir hafta sonra Barcelona davet ettiğinde hiç ilgi görmez. Guardiola ne gelip konuşur, ne de telefon eder.
Mesut Özil’in Real Madrid’e gitmesinde Mourinho’nun bu sıcak davranışının etkisi büyük olur.
İki yıl sonra soyunma odasında yaşanan olay ise büyük teknik direktörlerle çalışan oyuncuların sık sık başına gelen bir şeydir.
Nitekim, Mesut Özil’in geçen ay çıkan ve hayatını anlatan “Gunning For Greatness” adlı kitabınının önsözünü Jose Mourinho yazacak ve şöyle diyecektir:
“Ben teknik direktör olarak ona bir şeyler verebildim mi? Verdiğimi umut ederim. Ama Mesut gibi oyuncular teknik direktörlerin yarattığı bir şey değildir. Onlar öyle doğarlar...”
30 Eylül 2012 günü saat 20.56’da, Real Madrid-Deportivo maçının ikinci yarısı başlamak üzere...
Mesut Özil, hocası Mourinho’nun yanından geçerek duşa gitmektedir.
Hayatını anlattığı kitapta bu bölümü şu sözlerle bitirir:
“O gece hayatımda ilk defa kendime şunu sordum. Ben kimim? Ve nereye gitmek istiyorum...”
Hayat hikâyesini bu sorularla anlatmaya başlar.
Geçen hafta bu kitabı okudum.
Ben Mesut Özil hayranıyım...
Oynama biçimi, zekâsı, maç sırasındaki stresini yönetme biçimi ve oyun kurmadaki yaratıcılığı ile bugünün en büyük 5 futbolcusundan biridir.
Ama bu kitabı okurken, onun insani yanını da keşfettim...
Bana göre hem işletme fakültelerinde, hem de psikoloji fakültelerinde okutulacak cinsten harika bir anlatım.
Samimi... Dürüst.. Cesur...