CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, Moskova’da imzalanan Suriye bildirisiyle ilgili olarak “Beş yıldır, Suriye’de kan dökülmemesi ve barış için çaba gösteren CHP’yi ihanetle suçlayan AKP iktidarı, şimdi Esad’a garantör oldu. Ülkeye 2011’den bu yana yaşatılan siyasi ve ekonomik kayıpların, dibe vuran itibarın hesabı verilmek zorundadır” dedi.
Türkiye-Rusya ve İran tarafından imzalanan 8 maddelik Moskova Deklarasyonu ile Suriye’de askeri değil, siyasi çözümün öncelikli olduğu ve üç ülkenin çözüme garantör olmayı taahhüt ettiklerini anımsatan CHP İstanbul Milletvekili ve Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak şunları söyledi:
“Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’a yönelik suikast, Suriye’de barışçıl ve insani çözümü, silahların susmasını sağlamayı amaçlayan Moskova müzakerelerinin sonuçsuz kalmasını hedefliyordu. Türkiye-İran-Rusya’nın soğukkanlı tutumuyla, toplantı iptal edilmedi ve 8 maddelik Moskova Deklarasyonu ile Suriye’ye uzlaşı, barış ve huzurun gelmesi yönünde önemli bir adım atıldı. Bunda, en baştan itibaren Esad rejiminin yanında duran Rusya ve İran’ın yanı sıra, AKP iktidarının radikal biçimde değiştirmek zorunda kaldığı Suriye politikası da etkili oldu. Suriye’de iç savaşın başladığı 2011 yılından bu yana, yürütülen çözüm müzakerelerinde, Esad’ın gitmesini, Suriye yönetiminin değişmesini kırmızı çizgi diye şart koşan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP iktidarı, Moskova deklarasyonu ile bu iddiadan vazgeçtiğini kabul ve beyan etti. Suriye’de sorunun askeri değil, siyasi çözümle mümkün olacağını öngören deklarasyona imza atan AKP iktidarı, Esad’ın ve başında bulunduğu yönetimi, Suriye’nin meşru rejimi olarak tanıdı.
"900 kilometreyi aşan Suriye sınırımızın hemen ötesinde silahların susması, barışın sağlanması, siyasi çözümün yaşama geçmesi, Türkiye için, sınır güvenliği, terör, mülteci sorunu, ekonomik sorunlar açısından, olumlu ve rahatlama sağlayacak bir gelişme olacaktır. CHP olarak, iç savaşın başladığı 2011 yılından bu yana, sürekli bu yönde çaba gösterdik. Hükümeti Suriye’deki yanlış politikası konusunda uyardık. Esad’la görüşmek ve barışa yardımcı olmak için milletvekillerimizi Şam’a gönderdik. Ancak AKP iktidarı, bu çabalarımız karşısında, bizlere ihanete varan ağır suçlamalar yöneltti. Bugün, Moskova deklarasyonuna atılan imza ile AKP hükümeti, bizim beş yıldır dile getirdiğimiz yanlışlarını kabul edip, ilk günden itibaren savunduğumuz noktaya geldi. [Esad yeniden Esad Olacak: 23-26 Ekim 2013, Milliyet, NTV, Sözcü,…] Deklarasyonda, terör örgütleri arasında IŞİD ve El Nusra dışında, PYD, YPG yer almadı ve AKP hükümeti buna da imza attı. O zaman, ülkemize yaşatılan ağır kayıplar, acılarla dolu Suriye politikasının sorumluluğunu kim üstlenecek, hesabını millete kim verecek? Açıklamalardan anlaşıldığı kadarıyla, tüm sorumluluk, Eski Dışişleri Bakanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’na yıkılarak, ‘Davutoğlu bizi kandırdı, aldattı Allah ve Millet affetsin denilerek sorumluluktan sıyrılma hesabı yapılıyor.”
Toprak, dış politikadaki yanlışların içeriye terör, intihar saldırıları, yüzlerce masum sivilin yaşamını kaybetmesi ve yüzlerce asker ve polisin şehit edilmesi olarak yansıdığını, Türkiye’nin ağır bir itibar erozyonu ile karşı karşıya kaldığını savunarak şu değerlendirmeyi yaptı:
“AKP iktidarı sürekli olarak yaşananları bir üst akla ve dış güçlere bağlayarak bahaneler üreteceğine, ortak akla itibar etseydi, yapılan uyarıları, gözler önüne serilen yanlışları ciddiye alsaydı, ülkemiz bugün bu noktada olmazdı. Cumhurbaşkanının kendisi de yaptıkları yanlışların farkında ve bunların dile getirilmesinden hoşlanmıyor. Eski defterlerin açılmamasını, geçmişte yapılanların eleştirilmemesini istiyor. Kaldı ki, şayet bir üst akıl ya da dış güçler, Türkiye üzerinde oyunlar oynuyorsa, bu oyunları bozmak, akılcı politikalar uygulamaktan, ülke çıkarlarını her şeyin önüne koymaktan, iktidarı, muhalefeti ile TBMM’yi harekete geçirip, ortak akıl zemini oluşturmaktan geçer. Türkiye’nin içine düşürüldüğü bu kan ve ateş ortamında yıllardır söylediklerimizin doğru çıkmasından mutlu olamıyoruz. Çünkü sonuçta kaybeden ülkemiz. Kaybettiklerimiz bizim insanlarımız. Sadece son onbeş günde, İstanbul-Beşiktaş’ta, Kayseri’de, Suriye’de El Bab’ta 75 asker ve polisimizi şehit verdik. Gencecik kızlarımızı, delikanlılarımızı, doktor, bankacı, taksi ve minibüs şoförü masum canlarımızı teröre kurban verdik.
"79 milyonluk Türkiye bir kişinin aklına, heves ve isteklerine emanet edilemez. 79 milyon, bir kişiden büyüktür.”