Uluslararası derecelendirme kuruluşu Moody's Türkiye'nin kredi notunu bir kademe düşürerek yatırım yapılabilir seviyesinin altına indirmesine piyasalar düşüşle, hükümet ise sert bir çıkışla tepki gösterdi.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş bugün yaptığı açıklamada kredi notunun düşürülmesinin zamanlamasını "manidar" bularak, bunu bir "üst aklın" planladığına düşündüğünü söyledi.
Kurtulmuş, "Türkiye'deki bu hain, bu aşağılık darbe teşebbüsünün etkilerini nasıl ortadan kaldırıyorsak, Türkiye ekonomisi ile ilgili olarak darbeyi planlayan üst aklın, Türkiye ekonomisi kötüye gidiyor algısı oluşturmak için her şeyi yapacağını biliyoruz. Böyle bir açıklamanın, Sayın Cumhurbaşkanımızın ABD ziyaretinde, dış yatırımcılarla geçen olumlu toplantısının ardından açıklanması manidardır" dedi.
Bir diğer Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ise Moody's'den gelen bu adıma karşı daha çok reform yapılması gerektiğini söyleyerek yanıt verdi. Şimşek, Twitter'dan yaptığı açıklamada, "Rating kuruluşlarına vereceğimiz en iyi cevap yapısal reformları daha da hızlandırmak, mali disiplini korumaktır. Durmak yok, reformlara devam" dedi.
Piyasalarda ise Türk lirası, dolar karşısında değer kaybederken, borsada da düşüşler yaşandı.
Ancak analistler piyasadaki tepkinin sınırlı kaldığını ve Türkiye'nin iki derecelendirme kuruluşundan yatırım yapılabilir notunu kaybettiği bir döneme nazaran daha iyi bir piyasa ile karşı karşıya olduğunu belirtiyorlar.
Zira bir başka kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor's Türkiye'yi yatırım yapılabilir seviyesinin altına düşürmüştü.
Dünya genelinde yatırımlara yön veren üç belli başlı kredi derecelendirme kuruluşu bulunuyor. Bu kuruluşlar uluslararası yatırımcılara ve fonlara yatırımları konusunda gösterge bilgiler veriyor.
Emeklilik fonları gibi uzun vadeli yatırım yapan ve öngörülebilir bir perspektif sunan bazı fonlar, bir ülkenin kredi notunun iki kuruluş tarafından yatırım yapılabilir seviyesinin altına çekmesi halinde kendi düzenlemeleri gereği o ülkeden yatırımlarını çekiyor.
Dolayısıyla bu kuruluşların değerlendirmeleri yatırımcılar ve elbette yatırım arayan ülkeler tarafından önemli görülüyor.
JPMorgan da Türkiye'nin notunun yatırım eşiğinin altına düşürülmesinin ardından 20 Temmuz'da yayımladığı bir raporda Türkiye'nin iki kuruluşun yatırım yapılması spekülatif seviyesine çekmesi halinde Türkiye'den 10 milyar dolar dolayında bir çıkış olacağını beklediğini söylemişti.
Bugün ve daha önce açıklama yapan hükümet üyeleri ise bu miktarın 2-4 milyar dolar arasında olmasını beklediklerini ifade ediyorlar.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Cemil Ertem, "Türkiye ekonomisinin büyüklüğü bu tür çıkışları karşılayabilecek durumdadır" yorumunda bulunuyor.
İş Pörtföy Başekonomisti Nilüfer Sezgin BBC Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede, bu koşullar altında "risk var ama ilgili otoriterlerin kullanabileceği araçlar da var" diyor.
Dolar /TL paritesinde büyük bir hareketlilik olmadığını belirten Sezgin, "Eğer bu şekilde kalırsa, o zaman yurtiçindeki faiz seviyelerinde baskı beklememek lazım. Ama yabancı yatırımcılar zaman içinde çıkmaya karar verirlerse, o zaman kur yükselirse, o zaman gözler merkez bankasına döner" diyor.
Bunların arasında bankaların ellerinde bulunduğu zorunlu karşılıkların indirilmesi Merkez Bankası tarafından indirilmesinin de olduğunu söyleyen Sezgin, bankacılık sektöründe risklerin artması halinde de Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) devreye girerek çözümler üretebileceğini ifade ediyor.
Sezgin aynı zamanda, Türkiye'nin bu dönem şanslı olduğunu çünkü küresel ortamda, gelişmekte olan ülkelerin lehine bir hava estiğini söylüyor.
Sezgin, "Dolayısıyla yüksek getiri arayışlarının olduğu bir ortamda Türkiye hâlâ radarda kalmaya devam eder" diyor.
Ekonomi yazarı Uğur Gürses, BBC Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede, kredi kuruluşlarının not artırım ve indirimlerini trafik ışıklarına benzetiyor.
Gürses, "Türkiye'de kredilerin kaynağı, dışarıdan gelen fonlardı. Dışarıdaki fonlar trafik polisinden işaret alıyorlar. Kırmızı, sarı, yeşil. Şimdi kırmızıya döndü bir tanesi. O fonlar bize değil başkasına gidecek. Daha az fon gelince, daha az para, daha az iş demek" diyor.
Bu derecelendirmelerin bundan sonra Türkiye'ye yatırım yapılmayacağı anlamına gelmediğini ifade eden Gürses ancak, yatırımcının niteliğinin değişeceğine dikkat çekiyor.
Türkiye'de hukuk sistemine güvenin kırıldığını ve bu nedenle doğrudan yabancı yatırımın azaldığını ifade eden Gürses, "Geriye sıcak para kalıyor. Onlar da çeşitli. Kimine akbaba fonlar diyoruz. Yüksek getiri peşinde koşanlar" diyor.
Bu koşullar altında gerçekleşebilecek kötü senaryoyu ise şöyle aktarıyor Gürses: "Not indirimi nedeniyle bir şekilde bir para çıkışı olacak. Bu merkez bankası rezervlerinin azalması, bankaların kredide frene basması demek. Ekonomi yavaşlayacak, o yavaşladığı ölçüde işsizliğe yansıyacak. Orta vadede döviz yukarı gidebilir. Bu da enflasyona yansıyacak. Hem işsizliğin arttığı hem de enflasyonun yükseldiği bir ortama girebilir."
Bütün bunlardan çıkışın ise Türkiye'de sistemin normale dönmesi, yurtdışına güven veren önlemlerin alınması ve reformların yapılması ile mümkün olacağını söyleyen Gürses, "her şey iyi giderken her şey iyi gidiyor ama bir kere kötüye döndü mü bunu kazanmak zor oluyor" diyor.
Bundan sonraki soru bir üçüncü kredi derecelendirme kuruluşu Fitch'in Türkiye ile ilgili değerlendirmesinin ne olacağı.
Fitch'in takviminde 2016 yılında Türkiye için bir değerlendirme bulunmuyor.
Ancak özellikle bankacılık sektörünün yakından izlediği belirtilen Fitch'in Türkiye ile ilgili değerlendirmesinin, bundan sonra daha da önemli hale geleceğine kesin.