Alman ordusunun Türkiye'deki misyonunun uzatılması ve takviye yapılmasını öngören tezkere Bakanlar Kurulu'nda kabul edildi. Türkiye ve Akdeniz'in uluslararası hava sahasında keşif uçuşu yapan erken uyarı sistemi donanımlı AWACS uçaklarında bundan böyle Alman askerleri de görev yapacak. Halle'de yayımlanan Mitteldeutsche Zeitung NATO ve Almanya'nın Türkiye'ye ihtiyacı olduğunu vurguluyor:
"Burada konu ‘sadece' ülkenin bir müttefik olarak NATO içerisinde oynayacağı rol. Eğer hâlâ Federal Hükümet'in siyasi itibar kaybının sınırlarına gelmek pahasına, IŞİD'e karşı mücadelede Alman Tornado jetlerine üs olarak İncirlik'te neden ısrar ettiğini kestirmeye çalışan varsa o da herhalde artık anlamıştır. Çekilmenin herhangi bir getirisi olmayacaktı zira Türkiye'de benzer operasyonlar açısından gerekli olan başka üsler de var. Şimdi de AWACS keşif uçakları söz konusu. NATO'nun Türkiye'ye ihtiyacı var. Almanya'nın Türkiye'ye ihtiyacı var. Suriye'deki ve Irak'taki savaş nedeniyle (Türkiye) hem bir partner hem de bir operasyon üssü olmak açısından önemli. İnsan bu noktada kendisine daha kolay partnerler dileyebilir. Bu kadar çetin olmayan durumların düşünü kurabilir. Hakikat ise farklı.”
Frankfurter Rundschau aynı konuda şunu yazıyor:
"Alman Ordusu'nun IŞİD teröristlerine karşı genişletilmiş operasyonunda sorun, birkaç Alman askerinin NATO AWACS uçaklarından Suriye ve Irak'taki iç savaş bölgesinin hava sahasını gözetleyecek olması değil. Askeri açıdan hatta bu anlamlı da. Nihayetinde AWACS radarları, Amerikan ve Rus savaş jetleri arasındaki muhtemel çarpışmaları önleyebilir. Ama işte tam da burada sorunlar başlıyor. Hem ittifak hem de Almanya sürekli daha fazla, sonuçları net olarak görülemeyen bu çatışmanın içine çekiliyor. Bu tehlikeli olabilir. Berlin şimdiye kadar Suriye çatışmasında oynadığı arabuluculuk rolünü genel olarak özelde de Rusya karşısında yitirebilir. Batı'nın cihatçılara karşı mücadelede hâlâ siyasi bir konsepte sahip olmaması hâlâ daha ağır basıyor. Bunun da acısı çıkabilir. Zira bir çatışmanın içine giren, oradan nasıl çıkacağını da bilmek zorunda."
Avrupa Birliği'nin Rusya siyasetinin ne olması gerektiği konusunda Frankfurter Allgemeine Zeitung şu yorumu yapıyor:
"Her ne kadar bir çaresizlik gibi görünse de güdümlü Rus devlet medyasının yaydığı savaş histerisi açısından, Kremlin'e kendi araçları ve ses tonuyla yanıt vermemek önemli. Bu taviz vermek anlamına gelmez. Ölçülü yanıtlar da sert ve yanlış anlaşılamayacak bir biçimde formüle edilebilir. Bu yanıtlar arasında Rusya'ya yeni yaptırımlar da yer almalı. Bunlarla Rus siyasetini değiştirmek yönünde ciddi bir umut olduğundan değil. Kremlin'e yaklaşımı nedeniyle ödemek zorunda olduğu bedelin gittikçe daha da yükseldiğini göstermek için. Yazın mevcut yaptırımların yumuşatılması üzerine yapılan tartışmanın sona ermesi lazım.”
Almanya İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere Leipzig'de bir terör şüphelisini yakalayıp polise teslim eden üç Suriyeli sığınmacıyı öven bir konuşma yaptı. Münchner Merkur konuyla ilgili yorumunda bakanın konuşmasının yetersiz olduğunu vurguluyor:
"Saksonya polisinden farklı olarak üç Suriyeli sığınmacı, vatandaşları olan 22 yaşındaki teröristi zararsız hale getirmek için her şeyi doğru yaptı. Günler süren suskunluğun ardından İçişleri Bakanı'ndan dün ‘takdir ve teşekkür' geldi, ama oldukça soğuk, memur dilinde toparlanmış bir cümleyle. Fransa'da 3 Amerikan askeri Thalys treninde bir saldırganın üzerine çullandıklarında ertesi gün cumhurbaşkanının huzurunda madalya aldılar. Eğer 3 Suriyelinin davranışı gayet doğal karşılanıyorsa bile, biraz daha cumhuriyetçi coşku olabilirdi. Nihayetinde ileride de sürekli mesele, Müslüman topluluklarında sığınmacı ve ilticacıları tehlikeli unsurlara karşı işbirliğine kazanmak olacak.”
©Deutsche Welle Türkçe
Derleyen: Ercan Coşkun