Gündem

Mithat Sancar: Bu yıkımda sorumluluk zincirinin başı ve ilk halkası bizatihi cumhurbaşkanıdır!

"Hepimiz şunu iyi bilelim, önceliği ranta ve talana veren bu düzende hiç kimsenin yaşamı güvende değildir"

21 Şubat 2023 12:42

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, 42 bini aşkın insanın hayatını kaybettiği Kahramanmaraş ve Hatay merkezli depremlerle ilgili iktidarı eleştirerek, arama-kurtarma çalışmalarında geç kalınmasının, çürük binalara izin verilmesinin hesabını soracaklarını ifade etti. Sancar, "Bu sistemde devletin tüm kurumları halka sorumlu olmaktan azade kılınmış Cumhurbaşkanı'na karşı sorumlu hale getirilmiştir. Bu nedenle bu yıkımda da sorumluluk zincirinin başı ve ilk halkası bizatihi Cumhurbaşkanı'dır" dedi.

"Bu yıkım öyle ufak tefek eksiklerimiz vardı, biz İstanbul depremi için hazırlandık diyerek hakaretler yağdırarak, tehditler savurarak geçiştirilemez. On binlerce ölüme neden olan milyonlarca insanın bugününü ve geleceğini karartan hayvanların ve doğanın altüst olmasına sebebiyet veren bu sorumluluklar zincirini hiç kimse kader planı olarak yutturamaz, başka mercilere havale etme hadsizliğinde bulunamaz" diyen Sancar, "Yolsuzluk, rüşvet ve rant çarkı yaratan iktidarın bizatihi kendisidir. En büyük sorumlu cumhurbaşkanlığı enkaz ve yıkım sistemidir" ifadesini kullandı. 

Sancar, "Hepimiz şunu iyi bilelim önceliği ranta ve talana veren bu düzende hiç kimsenin yaşamı güvende değildir" diye uyarıda bulundu. Sancar, "Bu felaket ve rezaletten dolayı tek bir kişi bile istifa etmedi. İktidarın hiçbir yetkilisi sorumluluk üstlenmiyor. Herkes görevinin başında pişkince açıklamalar yapıyorlar bir de tehditler savuruyorlar. O tehditleriniz vız gelir vız!" görüşünü dile getirdi.


Partisinin grup toplantısında konuşan Sancar’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Depremde kaybettiğimiz tüm canlara bir kez daha Allah’tan rahmet ve tüm toplumumuza başsağlığı diliyoruz. Yerle bir olan kentlerdeki ağır tabloyu kelimelerle ifade etmek gerçekten güç. Toplumsal etkileri ve onarılması uzun yayılacak ve asla unutulmayacak bir yıkımla, derin bir acıyla karşı karşıyayız. Türkiye’nin deprem gerçeğini bütün boyutlarıyla konuşmaya, sorgulamaya, hesap sormaya devam etmek zorundayız. İktidarlar eliyle örülmüş, etkileri onlarca seneye yayılacak bir felaketle karşı karşıyayken susmak asla söz konusu olamaz. Konuşmak zorundayız. Depremde yıkılmayan bir ülke olmanın yollarının bulabilmek için daha fazla konuşmak, daha fazla sorgulamak zorundayız. Aynı şekilde deprem olduktan sonra doğrusunu yapmak için de sormak, sorgulamak, hesap sormak zorundayız. İktidar medyasının, yandaşların depremden sonra yaptıklarını yapmamanın, bunları yaptırmamanın yollarını bulmak için de konuşmak, sormak, sorgulamak, hesap sormak zorundayız. Depremden sonra iktidarın ısrarla ve istikrarla yaptığı bir şe var bunu engellemek için konuşmak, sorgulamak, hesap sormak zorundayız. Nedir bu? Toplumun dayanışma ve yardımlaşma enerjisini büyütmek yerine bastırmak ve gasp etmek. Devletin, iktidarın, toplumun enerjisini bastırması elbette yeni bir şey değil ama burada bu dönemde yeni bir durumla karşı karşıyayız. 

"Ülkeyi yönetenlerin birinci dereceden sorumlu oldukları bir siyasal ve toplumsal felakettir"

Yaşanan bu büyük yıkımı insani krizi büyüyen öfkeyi ve iktidarın devlet kurumlarının acizliği, yetersizliği ve de oluşan büyük dayanışmayı engellemeye yönelik girişimleri hepsi gözlerimizin önünde cereyan etti. Depremin ertesi günü Hatay’a gittiğimizde gördüğümüz manzara bütün bunları çıplak bir şekilde göz önüne koydu. Deprem bölgesinde yaşayan insanların gördükleri hakikat de budur. Bu kadar ağır bir yıkım bu kadar büyük bir felaket neden yaşandı? On binlerce insanın ölümüne neden olan sorumluluklar zinciri nedir? Öyle asrın depremi diyerek geçiştirilecek, üzeri örtülecek, sıradanlaştırılacak bir durum değil bunlar. Ülkeyi yönetenlerin birinci dereceden sorumlu oldukları bir siyasal ve toplumsal felakettir. Depremden öncesine bakalım Maraş bölgesinin deprem kuşağı olduğu biliniyordu. Uzmanlar, devlet kurumları halkımız siyasetçiler bu gerçeği defalarca dile getirdiler. Teknolojinin ve bilimin geldiği bu aşamada fay hatları üzerinde gerçekleşebilecek bir büyük depremin aşağı yukarı zamanını bile yerini bile söyleyen bilim insanlarımız oldu. Peki bu uyarılar neden dikkate alınmadı? Gerekli etütler neden yapılmadı? Denetimsiz ve tehlike arz eden binalara dair neden envanter tutulmadı, bu binalar için neden çalışma yürütülmedi. İmar aflarıyla bu bölgedeki yıkıma ve kıyıma adeta davetiye çıkarıldı. Yıkılan binaların çürük ve dayanıksız yapılar olduğu ortada. Bu iktidar insan canını güvence altına almayı amaçlayan yapı denetimi uygulamasını fiilen ortadan kaldırdı. Böylesine önemli ve kamusal bir uygulamayı özel sektöre devretti. Uzman meslek kuruluşlarının denetim yetkisini ellerinden aldı. Binaların malzemesinden çalan müteahhitlere denetim şirketi kurma imkanı verdi. Bu iktidarın en büyük icraatı her alandaki denetimi ortadan kaldırmak her alana keyfiliği yaymak olmuştur. Keyfilik bu rejimin temel özelliği haline geldi. Bunun sonucunu büyük kayıplar vererek hep birlikte yaşıyoruz.

"İktidar ve liyakatsizlikle yönettiği devlet kurumları çürük binalar gibi çöktü"

Deprem öncesinin tedbirlerini almayan raporların gereğini yerine getirmeyen iktidar ve liyakatsizlikle yönettiği devlet kurumları çürük binalar gibi çöktü. Ama halkımızın üzerine çöktü! Yollarla övünüyorlar, yolları çöktü. Büyük binalarla övünüyorlar, binaları çöktü. Büyük havalimanları açtıklarıyla övünüyorlar, havaalanları çöktü. Kendileri çöktü, halkın üzerine çöktü. Bunun hesabını sormak zorundayız.

"Bu sorumluluklar zincirini hiç kimse kader planı olarak yutturamaz!"

Deprem anından itibaren 72 saat boyunca organize olamayan koordinasyonu sağlayamayan tek adamın talimatı olmaksızın bir vinç dahi hareket ettirmeyen, inisiyatif alamayan, beceriksiz, basiretsiz, liyakatsiz, darmadağın bir devlet yönetimi gördük. Şu soruların cevabı verilmek zorunda; deprem sonra ilk saatlerde neden hızla harekete geçilmedi, bunun önündeki engel neydi? Bütün devlet kurumlarının kapasitesi ve imkanları neden anında devreye sokulmadı? Sivil ve resmi arama kurtarma ekiplerinin acilen bölgeye sevki neden gerçekleştirilmedi? Kamunun ve özel sektörün elindeki iş makinaları vinçler kurtarma araçları neden devreye sokulmadı? Neden 72 saat geç kalındı, ne beklendi? Uzmanların dediği çok açık, ‘gerekli hazırlıklar zamanında yapılmış olsa harekete geçmek için 4 saat yeterliydi’. Bütün yetkileri elinde bulunduran cumhurbaşkanı olmak üzere hiyerarşik yapıdaki herkes bu soruların yanıtını vermek zorundadır. Sadece yanıt değil hesabını da vermek zorundadır. Bu yıkım öyle ufak tefek eksiklerimiz vardı, biz İstanbul depremi için hazırlandık diyerek hakaretler yağdırarak, tehditler savurarak geçiştirilemez. On binlerce ölüme neden olan milyonlarca insanın bugününü ve geleceğini karartan hayvanların ve doğanın altüst olmasına sebebiyet veren bu sorumluluklar zincirini hiç kimse kader planı olarak yutturamaz, başka mercilere havale etme hadsizliğinde bulunamaz.

Bu ülkeyi yönetenler biz olsaydık, anında sivil ve askeri bütün devlet kurumlarını tam kapasite deprem bölgesi için eş zamanlı olarak harekete geçirir; kamu ve yerel yönetimlerle STK’larla meslek odalarıyla madencilerle siyasi partilerle parlamentoyla tam bir koordinasyon sağlardır ilk anda arama-kurtarma çalışmasını süratle başlatırdık. Belediyelerimiz kayyumlarla gasp edilmeseydi bütün yerel imkanlarımızla halkın hizmetinde olurduk.

"İleri sürdüğünüz 'karışıklığın' sonucu, kurtarılabilecek binlerce insanın enkaz altında can vermesidir!"

İnsan yaşamının söz konusu olduğu bir anda karışıklık o yaşamın sona ermesi anlamına geliyor. İleri sürdüğünüz karışıklığın sonucu, kurtarılabilecek binlerce insanın enkaz altında can vermesidir. Bu kıyımın hesabını mutlaka soracağız. Bu hesabı mutlaka vereceksiniz.

"Hafızalarımıza kayyım atayamazsınız!"

Halk düşmanlığı söz konusu olduğunda bu iktidarın hızını hiçbir şey kesmiyor. Koordinasyonunu da kimse engelleyemiyor. Ama yaşam söz konusu olduğunda insanları değil koltuklarının bekasını ve imajlarını kurtarmak için 'tek yürek' teyakkuza geçen bir yönetim zihniyetiyle karşı karşıyayız. Hafızalarımıza kayyım atayamazsınız. Bunları unutmayacağız unutturmayacağız. Sormaktan sorgulamaktan hesabın peşine düşmekten asla vazgeçmeyeceğiz. Devletten hemen sonra sarayla devlet kurumları arasında ne yaşandı? Bu beceriksizliğin AFAD’ın son derece yetersiz personelle ve gecikerek gönderilmesinin sebebi nedir? Askeri kurumların envanterinde 400’ü aşkın taşıma maksatlı helikopter, Türkiye’nin farklı bölgelerinde bulunuyor, mesela Hatay’a bu helikopterlerle depremden itibaren en geç 8 saat içerisinde tam donanımla en az 4 bin kişilik arama-kurtarma ekibi gönderilebilirdi, neden yapılmadı? Arama-kurtarmada en fazla deneyime sahip ve bölgeye gitmek için bekleyen madenciler neden günlerce bekletildi? Ölümlerin sorumlusu bellidir. Bu çürük ve yozlaşmış bu enkaz zihniyetidir. Bu rant talan yalan ve savaş üzerine varlığını kurmuş iktidarın kendisidir.

"Bu yıkımda sorumluluk zincirinin başı ve ilk halkası bizatihi cumhurbaşkanıdır!"

Bu sistemde devletin tüm kurumları halka sorumlu olmaktan azade kılınmış Cumhurbaşkanı'na karşı sorumlu hale getirilmiştir. Bu nedenle bu yıkımda da sorumluluk zincirinin başı ve ilk halkası bizatihi Cumhurbaşkanı'dır.

"Arsız şovla toplanan yardımlar nerede? Herkes feryat figan çadır istiyor, çadırı bile göndermediniz!"

Arsız şovla toplanan yardımlar nerede? Nereye gitti? Bunca gündür bir haftadır bu yardımlar ne kadar ve nereye harcandı? Tek tek açıklamak zorundasınız. Artçı depremler olacağı biliniyor ve herkes feryat figan çadır istiyor, çadırı bile göndermediniz. 15 gün sonra dün maalesef Hatay merkezli yeni bir deprem oldu yine can kayıpları yaşandı. Sebep? Sebep, insanların çadır bulamadıkları için hasarlı binalara girmek zorunda kalmalarıdır. Şimdi bu depremden sonra depremzedelerin çadır ihtiyacı karşılansaydı kimse canını hiçe atıp o hasarlı binalara girmezdi. Bir hafta önce şovla toplanan o yardımlar çadıra harcansaydı dün hayatlarımızın bir kısmını kaybetmeyecektir. Bunun sorumlusu da iktidardır.

"Suçlu yolsuzluk, rüşvet ve rant çarkı yaratan iktidarın bizatihi kendisidir"

Tek tek müteahhitleri tutuklayarak kendilerini temize çıkarabileceklerini sanıyorlar. Suçlular yalnız müteahhitler değildir imar affı çıkaranlar zeminin uygunluğuna bakmadan ruhsat verenler, binaları denetlemeyenlerdir. Yolsuzluk, rüşvet ve rant çarkı yaratan iktidarın bizatihi kendisidir. En büyük sorumlu cumhurbaşkanlığı enkaz ve yıkım sistemidir.

"Bu felaket ve rezaletten dolayı tek bir kişi bile istifa etmedi; iktidarın hiçbir yetkilisi sorumluluk üstlenmiyor!"

Bu felaket ve rezaletten dolayı tek bir kişi bile istifa etmedi. İktidarın hiçbir yetkilisi sorumluluk üstlenmiyor. Herkes görevinin başında pişkince açıklamalar yapıyorlar bir de tehditler savuruyorlar. O tehditleriniz vız gelir vız!

"İktidarı uyarıyoruz, insanların cenazesi enkaz altındayken enkaz kaldırma çalışmalarını sürdüremezsiniz!"

Hepimiz şunu iyi bilelim önceliği ranta ve talana veren bu düzende hiç kimsenin yaşamı güvende değildir. 10 kent birer suç mahallidir. Buralar birer cinayet mahallidir. Enkaz kaldırmada bunun dikkate alınmalı. İktidarı uyarıyoruz insanların cenazesi enkaz altındayken enkaz kaldırma çalışmalarını sürdüremezsiniz. Önce cenazeler çıkacak. Onlara ulaşılmadan enkaz kaldırmak insana, yasa, ölüye ve geride kalanlara saygısızlıktır, hakarettir, suçtur!

"Kira artırımına gidenler, sizler bu vicdansızlığa ortak olmayın"

Kira artırımına gidenler, sizler bu vicdansızlığa ortak olmayın. Eğer tarihe ve çocuklarınızın kalbine bir parça temiz girmek istiyorsanız fırsatçılığa ortak olmayın. Dayanışmaya ortak olsun."