24 Ocak 2023 12:39
T24 Haber Merkezi
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, kapatma davasına ilişkin erteleme taleplerini değerlendirecek olan Anayasa Mahkemesi'ne yönelik sözlerinin, "şantaj ve tehdit" olduğunu söyledi. Sancar, "AYM’yi tehdit ediyor, diyor ki, ‘eğer bu kararı derhal HDP aleyhine almazsanız hainsiniz’. Şimdi yargıya bundan daha açık tehdit olabilir mi? Bu sadece MHP’nin söylemi olarak anlaşılmamalıdır. Bu iktidarın politikasıdır. Bu rejimin politikasıdır. O nedenle yapılan her şey birlikte yapılmaktadır, hesabını da halka birlikte verecekler" dedi.
Muhalefete de seslenen Sancar, "Bu kadar açık anayasa ihlalleri, bu zorbalık ve tehdit politikası karşısında sessiz kalamazsınız. Sessiz kaldığınız her zorbalığın pratiği eninde sonunda ülkeye egemen kılınmak istenen sistemin bir aynasıdır" çağrısını yaptı. Sancar, "O aynayı hep birlikte görelim, bu planları hep birlikte bozalım. 'HDP’nin kapısına kilit vurulsun' diyor. Biz anahtar partiyiz diyoruz onlar kilit diyor. Tonlarca kilit getirseniz hepsini açarız biz" diye konuştu.
Bugün gerçekleştireceği zirveyle cumhurbaşkanı adayını görüşecek olan HDP, TİP, EMEP, EHP, TÖP ve SMF’den oluşan Emek ve Özgürlük İttifakı, HDP’nin grup toplantısına katıldı.
Partisinin grup toplantısında konuşan Sancar’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Zorlu olduğu kadar, umutların ve heyecanın da giderek yükseldiği bir atmosferde seçim sürecine hazırlanıyoruz. Hayatımızı, umudumuzu, geleceğimizi, ekmeğimizi ve sabrımızı tüketmek isteyen bu iktidar düzeninin, bu rejimi bir an önce gönderecek olmanın hayali bile o kadar güzel ki. Gidişlerinin nasıl muhteşem olacağını anlatmaya bile gerek yok. Milyonlar, hak ve özgürlük meşalelerini yakmışlar, o güzel günü bekliyorlar. Kutsal bir yürüyüş bu ve başarıyı mutlaka getirecek güçlü bir irade bu. Seçim tarihi, aşağı yukarı netleşti. AKP Genel Başkanı, 14 Mayıs olarak açıkladı. Bugüne kadar zamanında olacak diyordu, her sözü gibi bundan da caydı. Bizler, HDP ittifaklarımız, halkımız hangi tarihte yapılırsa yapılsın bu seçime hazırız. Bu seçim kararının açıklanacağı an, cumhurbaşkanının görevden affını isteme anına dönüşecektir. Seçimlerde de halk en büyük kararı verecek ve bu düzene noktayı kalın bir şekilde koyacaktır.
Bu kez iktidarın atı alıp Üsküdar'ı geçmesi o kadar kolay olmayacak. Atı da Üsküdar'ın yolunu da bulamayacaklar. Önümüzdeki seçimler bir seçimin ötesinde anlama sahiptir. Bunun iktidar da farkında. Sadece bir parlamenter ve cumhurbaşkanlığı seçimi olmayacak. Yaşamak istediğimiz ortak geleceğin belirlenmesi seçimi olacaktır. Bu seçim, bir rejimi oylama seçimi olacaktır. Bizler için geleceği kurma, mücadeleyi büyütme meselesidir. Sadece sandıkla sınırlı bir olay değil. Bugünden itibaren sandığa kadar, sandıktan sonra geleceğin her anını birlikte belirleyeceğimiz bir süreçtir bu. Bu sürece bizler en büyük demokrasi ittifakıyla, Emek ve Özgürlük İttifakı ile yürüyoruz. Bu ittifakı daha da büyütüp bütün ezilenleri, bütün mazlumları bir araya getirmek istiyoruz. Onların seçiminde halk yok, yoksullar, kadınlar, gençler yok. Bu ülke yok aslında onların seçimlerinde. Sadece bir tek şey var, kendi saltanatlığı. Halkın üzerine karabasan gibi çöktükleri kötülük düzenini sandıktan da çıkarmak istiyorlar.
Bu seçimler çok çetin bir mücadeleye sahne olacaktır. Biz her türlü zorluğa hazırız. Bu seçimlere hukukun demokrasini askıda olduğu ağır bir siyasi tecrit koşullarında giriyoruz. HDP başta olmak üzere tüm demokratik toplumsal muhalefet her gün yeni saldırılarla karşı karşıya bırakılıyor.
Cumhur İttifakı, sanki seçimlere değil, savaşa hazırlanıyorlar. Kampanyalarını seçim değil bir savaş kampanyası gibi yürütüyorlar. Çünkü korkuları büyüktür. Çünkü kaybederlerse sonucun ne olacağını hepimizden çok daha iyi biliyorlar. İşte hakkımızda açılan kumpas davaları, yürümekte olan kapatma davası, Hazine yardımına bloke konması kararı, muhalefete yönelik siyasi yasak kuşatması, medya üzerinden yürütülen tetikçilik faaliyeti, bunların her biri bu rejimin seçim kampanyasının araçları olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü bu karanlık ittifakın halka sunabileceği herhangi bir olumlu vaadi kalmamıştır. Siyasi bir meseleleri yoktur. Bu ülke için, bu karanlıktan başka bir gelecek tahayyülleri de yoktur. Çünkü çözümün değil, sorunların odağı olan bir iktidar olarak bir varlık meselesi mücadelesi yürüttüklerini biliyorlar, o nedenle ellerinde kalan baskı, yasak, hukuk dışılık dışında herhangi bir aracı yöntemi kullanacak durumda değiller. Bu ülkenin etrafına cezaevi duvarları örmeye çalışıyorlar. Bunların seçim kampanyası kelepçe siyasetidir, cendere siyasetidir, kuşatma siyasetidir!
Her gün yerini bir paket açıklıyorlar. Güya bunlar onların seçim yatırımları ya da gelecek vaatleri ama hepsi aldatmaca. Sosyal konut projesi dediler, açıkladıkları projenin yandaş müteahhitlerini kurtarma planı olduğu kısa sürece ortaya çıktı. Halkı kiracı, kendi yandaşlarını da emlak zengini yapıyorlar. Üstelik insanlar bugün kira ödeyemez durumda. Barınma hakkı artık esamesi okunmayacak hale getirilmiştir. Bir çatıyı bile yoksul halka çok gören, yoksul halkı sermayenin ve kendi iktidar hedeflerinin esiri haline getirmek isteyen projelerdir bunlar.
Durmadan vergi affı getiriyorlar. Kendi yandaşlarını kurtarmaktır dertleri. KYK borçlusu milyonlarca genç var, faizler silindi yalanı yatsıya bile yetişmedi. Milyonlarca genç halen binlerce lira ana para ve faiz altında ezilmektedir.
Emekliden, emekçiden, dar gelirliden, yoksullardan, EYT’lilerden esirgenen kaynaklar, nereye gidiyor biliyoruz. İşte bu düzenin yalan ve kara propagandasına harcanıyor. Troller ordusuna ve en büyük kalem savaş politikasına harcanıyor. Bu iktidar savaş politikalarıyla ayakta kalmaya çalışıyor. Savaş politikalarıyla toplumsal muhalefet güçleri arasına nifak sokmaya çalışıyor. En büyük savaş karşıtı ittifakı oluşturmak, demokrasi yürüyüşünün en önemli hedeflerindendir. Hep birlikte açık ve gür bir sesle bağırıyoruz; savaşa hayır.
İttifakımız, aynı zamanda hakikat siyasetinin ittifakıdır. Bu ülkeye bu ülkenin milyonlarına hakikatleri anlatma ittifakıdır. O nedenle umut buradadır, gelecek biziz.
Kasaptan alınamayan et marketlerde süte takılan alarmlar diğer yanda yandaşlara, sermayeye aktarılan büyük kaynaklar, peşkeş çekilen kamu arazileri, bu ülkenin iki farklı gerçeğini ortaya koyuyor. İki farklı ülke var; biri iktidar düzeni tarafından ekmeğe muhtaç edilen milyonların ülkesi, diğeri ise o ekmeklerin emeklerin çalınarak haksız zenginleşmeyle, şatafatla sefa süren vurguncuların ülkesi. İşte seçimler, bu iki ülke arasında yapılacaktır. İşte yarış bu iki ülke arasında gerçekleşecektir. Emeği her saat sömürülen işçiler, sömürü düzeninin sahipleri ile karşı karşıya gelerek bir seçim dayatıyorlar bize; emeğin hakkı mı sermayenin sınırsız sömürü düzeni mi? Biz diyoruz ki emeğin hakkının geçtiği yerleştiği egemen olduğu ülkeyi yaratma hedefini güdüyoruz. O nedenle ittifakımızın adında da bu vurgu açıkça yer alıyor. Biz, emek ve özgürlük ittifakıyız.
Aldığı sefalet ücreti ile ayın yarısını bile getiremeyen dar gelirli milyonlarla halkın kaynaklarından özer servet yaratan iktidar baronları arasında bir seçim yapılacak. Bir yanda devletin tüm imkanlarını fütursuzca kullanan iktidar bloku, diğer tarafta ise her gün siyasi operasyonlarına maruz kalan ve sermayesi halk olan demokratik siyaset arasında gerçekleştirilecektir. Net söylüyorum, bu seçim HDP ve ittifaklarının onurlu siyasetiyle, çürümüş yozlaşmış ve ülkeyi de çürütmek isteyen talan seçimi arasında bir seçimdir.
Bu düzen işkence ve insanlık suçlarının meşrulaştırıldığı, kökleştirilmek istendiği her yolu kullanıyor. Her fırsatta da bu politikayı hayata geçiriyor. İktidarın bu ülkede kalıcılaştırmak istediği rejimin bir diğer ayağı da bu işkence ve cezasızlık politikasıdır. Bugün Uğur Mumcu’nun hunharca katledilişinin 30. yıl dönümü. Mumcu hedef gösterilerek karanlık güçler tarafından kalleşçe katledildi. Doğrusu, karanlık değil karanlıkta bırakılan. Biz bu katliam planlarının nerede nasıl pişirildiğini ve hayata geçirildiğini biliyoruz. Aradan geçen bunca yıl sonunda yargılamalar toplumun hiçbir kesimini tatmin etmedi. Şimdi de zaman aşımı tehlikesi söz konusu. Buradan Uğur Mumcu’yu saygıyla rahmetle anıyorum. Söz veriyoruz bu karanlıkları mutlaka bitireceğiz. Ape Musa sana da söz veriyoruz senin mirasını yaşatacağız ama karanlıkta bırakılan bu cinayetin faillerini de planlayanları da ortaya çıkarıp hesabını soracağız.
25 Ocak 2001'de gözaltına alınan Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz’den bir daha haber alınmadı. Bu, karanlık bu düzenin simgesidir. Bu rejim, bu faili meçhullerin tırnak içinde, bu karanlık cinayetlerin mirasını devralmıştır, bu iktidar 90’ların hatta 80’lerin bütün politikalarını en üst noktaya çıkararak kalıcı rejim haline getirmek istiyor. 80 darbecilerin de 90’lardaki bu karanlık senaryoların sahiplerinin de kümelendiği bir iktidar bloku var karşımızda. Ve bu iktidar bloğu, bu kötülük rejimini kalıcılaştırmak istiyor. Hayır diyoruz, izin vermeyeceğiz. Bu rejimin inşasını hep birlikte durduracağız. Sana da söz Hrant Dink, hayal ettiğin dünyayı kuracak milyonlar bir araya gelmiştir, senin hayallerini ideallerini yaşatacak irade ve güç vardır, buradadır. Kemal Korkut'ların, Berkin Elvan'ların, Ali İsmail Korkmaz'ların, Roboski’nin, Soma’nın, Çorlu’nun, Amasra’nın, her gün katledilen kadınların faillerinin cezasız kaldığı, işkencenin kurumsallaştığı bir karanlık rejimi ısrarlı ayakta tutmak istiyorlar. Biz de kararlılıkla söylüyoruz, başaramayacaksınız.
Bugün iktidarın küçük ortağı buradan esti gürledi yine. AYM’ye talimatlar gönderiyor. Bırakın talimatları, AYM’yi tehdit ediyor, açık ve net bir şekilde şantaj yapıyor. Artık anayasa diye bir şey kalmadı. Apaçık bir şekilde Anayasa’yı ihlal etme, bırakın ihlal etmeyi ayaklar altına alma konusunda en ufak bir çekinceleri yok. Çünkü kurtuluşları hukuksuzluktadır, zorbalıktadır. Öyle biliyorlar. Seçimlerin adil ve demokratik geçebilmesi için bizim hakkımızdaki kapatma davasının seçimler sonrasına ertelenmesini istedik. AYM’yi tehdit ediyor, diyor ki, ‘eğer bu kararı derhal HDP aleyhine almazsanız hainsiniz’. Şimdi yargıya bundan daha açık tehdit olabilir mi? Bu sadece MHP’nin söylemi olarak anlaşılmamalıdır. Bu iktidarın politikasıdır. Bu rejimin politikasıdır. O nedenle yapılan her şey birlikte yapılmaktadır, hesabını da halka birlikte verecekler.
Muhalefet partilerine de sesleniyoruz, bu kadar açık anayasa ihlalleri bu zorbalık ve tehdit politikası karşısında sessiz kalamazsınız. Sessiz kaldığınız her zorbalığın pratiği eninde sonunda ülkeye egemen kılınmak istenen sistemin bir aynasıdır. O aynayı hep birlikte görelim, bu planları hep birlikte bozalım. 'HDP’nin kapısına kilit vurulsun' diyor. Biz anahtar partiyiz diyoruz onlar kilit diyor. Tonlarca kilit getirseniz hepsini açarız biz.
Türkiye halklarına iki bloğa mahkum olmadıklarını söylüyoruz. Türkiye halklarına iki bloğa mahkum olmadıklarını söylüyoruz ve seçeneği ortaya koyuyoruz. Yeni yaşamı özgürlükten, eşitlikten, demokrasiden yana olan genç ve dinamik bir siyaseti inşa ediyoruz. Tüm toplumu da ne statüko ne restorasyon denklemine mahkum bırakacağız! Böyle bir mecburiyet yoktur çünkü bizler varız, üçüncü yol var.
Açık ve net diyoruz ki bu topraklarda yaşayan tüm halkların inançların kimliklerin kültürlerin cinsel yönelimlerin adayını arıyoruz, adayını tartışıyoruz, böyle bir aday çıkarmak istiyoruz. İşçilerin emekçilerin ezilenlerin alın teri dökenlerin adayı olacak bir isim. Kadınların gençlerin ekolojistlerin temsilcisi olacak bir ses.
Meclis seçimlerine de yine yeniyi kurma, demokratik cumhuriyete giden yolu eşit yurttaşlık, özgürlük temelinde açma hedefiyle hazırlanıyoruz. HDP olarak hedefimiz Meclis’i en geniş katılımlı tüm renklerin halkların, inançların temsil edildiği bir platforma çevirmektir.
14 Mayıs bir milat olacaktır. Halkların miladı olacaktır. Gün bizim güneş bizim, göğsümüzde ateş bizim el ele olduğumu bu güzel ülke bizim, dün bizim yarın bizim, inşa edeceğimiz yeni yaşam bizim, hasrete vurduğumuz mayısta haziranda gülmek bizim. "
© Tüm hakları saklıdır.