Gündem

MİT’e göre Maraş olayları Türk-Kürt çatışmasıymış

MİT’in Maraş olayları devam ederken devletin yetkili birimlerine gönderilen raporlarında katliam yerine “isyan” veya “iç savaş” olarak nitelendirilmesi dikkat çekti

29 Nisan 2012 13:08

MİT’in 1979’da Maraş katliamıyla ilgili raporda, olayların “sağcı-solcu veya Alevi-Sünni meselesinden ziyade Türk-Kürt meselesi görünümü verdiği” iddia edildi. Raporda, akıncı ve ülkücü kesimlerin, Kürt Alevilerin bir Kürt devleti kurmak için çaba gösterdiklerini, yürüyüşlerde bunu açıkça dile getirdiklerini halka yayarak tansiyonu yükselttikleri belirtildi Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın yargılandığı 12 Eylül davasının dosyasına giren gizli MİT belgelerinde Maraş katliamı ile ilgili çok çarpıcı bir iddianın yer aldığı ortaya çıktı.

Kemal Göktaş'ın Vatan gazetesindeki haberine göre; MİT’in Maraş olayları devam ederken devletin yetkili birimlerine gönderilen raporlarında Alevilerin katledilmesine yönelik olarak yeterli bilginin olmaması ve olayların katliam yerine “isyan” veya “iç savaş” olarak nitelendirilmesi dikkat çekti.

Katliamdan sonra kaleme alınan 4 Ocak 1979 tarihli raporda ise Maraş olaylarının “sağcı-solcu veya Alevi-Sünni meselesinden ziyade Türk-Kürt meselesi görünümü verdiği” iddia edildi. Raporda, Alevilerin çoğunluğunun Kürt olduğu belirtilerek Ağustos ayından itibaren Akıncı ve ülkücü kesimlerin, Kürt Alevilerin bir Kürt devleti kurmak için çaba gösterdiklerini, miting ve yürüyüşlerde bunu açıkça dile getirdiklerini halka yayarak tansiyonu yükselttikleri belirtildi.

MİT’in olayların tüm Türkiye’ye yayılması istidadı olduğu belirtilen raporlarda “Olayların, sağ kesim tarafından yönelinen hareketler ile başlatıldığına dair emareler olduğu” kanısı belirtildi. ‘Ders verme zamanı’ 17 Ocak 1979 tarihli raporda, olayların, “ülkücülerin 2-3 hafta önce MHP Maraş İl örgütünde il yöneticileri ve Ülkücü Gençlik Derneği (ÜGD) mensuplarının katılması ise yapılan bir toplantıda planlandığı” belirtildi. Raporda şöyle denildi:

“Toplantıda Maraş’daki Alevilerin ve sol grubun son zamanlarda ülkücü ve Sünniler üzerindeki baskılarını artırdıkları gerekçesiyle, bunlara bir ders vermenin zamanı geldiği belirtilerek ilk önce sol gruba mensup Alevilerin meskun bulunduğu mahallelerde, ileri gelenlerin adresleri tespit edilmiş daha sonra tespit edilen adreslere eylem yapacak şahıslar belirlenmiştir. Müsait bir ortamda eylemin gerçekleştirilmesi için görüş birliğine varılmıştır. 22 Aralık 1978 günü sol gruba mensup 2 öğretmenin cenaze namazları bahane edilerek ‘Alevilerin Sünnilere karşı baskın hazırlığında oldukları, Alevilerin çoğunlukta olduğu mahallelerde Sünni kadınların ırzına geçtikleri’ söylentileri halk arasında yayılarak önceden planlandığı gibi olay önce cenazelerin bulunduğu cami civarında başlamış ve belirlenen semtlerdeki evlere baskın şeklinde gelişmiştir.” 25 Aralık 78 tarihli raporda, Sağlık Koleji’nde okuyan kız öğrencilerin 22-23 Aralık 78 gecesi, çatışmanın olduğu mahalledeki kolejden Eğitim Enstitüsü’ne nakledilmeleri sırasında, yatakhaneden alınıp askeri cemseye götürülürken bir polisin bir kız öğrenciyi vurarak öldürdüğü bilgisi yer aldı. Aynı raporda, yakınlarını kaybeden Alevilerin hastane önünde bekledikleri sırada, bir polisin ateş ederek 2 genci öldürdüğü, kalabalığın linç etmek istediği polisin baştabip tarafından hastane görevlisi üniforması giydirilerek kurtarıldığı anlatıldı. Raporda “Baştabip bu polisi görürse teşhis edebileceğini ifade etmiştir”


‘Halkı rahatsız ediyor’


Raporda jandarmanın Mağaralı Mahallesi’ndeki Sünni grubun oturduğu kesime ateş açarak 2 kişiyi öldürdüğü belirtilerek “Askeri birliklerin bu tarz davranışının devamı halinde sağ kesim ve ülkücüler askere silahla karşı koyacaktır” denildi. MİT’in raporlarında özellikle ülkücülerin tutuklanmasına veya askerin ülkücülere müdahalesinin önlenmesine yönelik ifadeler kullanılması da dikkat çekti. Olaylar bittikten bir gün sonra 29 Aralık 1978’de yazılan raporda, ”Sağ görüşe mensup Sünni vatandaşlar, komünizmle mücadele için devletin yanında yer alan sağcıların tutuklandığını ve tutuklamaların devam etmesi halinde nahoş hadiselerin doğabileceğini söylemekte ve gözaltına alınan şahısların suçlu-suçsuz dövülmesini tasvip etmemektedir” denildi.

ÜGD Genel Merkezi tarafından Maraş’a gönderilen Kürşat Pazarcıoğlu ve Tahir Akkaş’ın verdiği bilgiler yer aldı. Rapora göre iki ülkücü “Geceleri güvenlik kuvvetlerinin çekilmesini müteakip Alevilerin evlerine baskınlar düzenlendiğini, Maraş’ta bol miktarda makinalı tüfek bulunduğunu, Acilcilerden (bir sol örgüt) kalma bazı belgeler ve silahların ele geçirildiğini” anlattı. 29 Aralık 1978 tarihli raporda, olayların bitmesinin ardından sağcıların sıkıyönetim ilanından memnun olduğu belirtilerek solun olaylarda hırpalandığını düşündüklerini ve şehirde Ankara’dan gelen 250-300 MİT ajanının dolaştığı söylentisini yaydıkları belirtildi. Raporda, bu söylentinin olaylara katılan ülkücülerin eylemlerini övünme meselesi olarak anlatmalarını önlemek için çıkarıldığı öne sürüldü.


Olaylar 7 gün sürdü


19 Aralık ile 26 Aralık 1978’de Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve yedi gün süren olaylar sırasında 150 kişi öldürüldü. 23 yıl süren davalar sonunda 22 kişi idam, 7 kişi müebbet hapis, 321 kişi de 124 yıl arasında ceza aldı.


Kenger’in el yazısı itirafları


MİT’in 8 Ocak 1979 tarihli raporunda, Ökkeş Kenger’in (Şendiller) 5 Ocak günü yakalandığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nden gelen 5 kişilik bir ekip tarafından sorgulandığı ve sinemaya bomba attığı iddiasına yalanladığı belirtildi. Raporda, Kenger’in ifade zaptının Ankara’ya götürülmesinden ötürü ulaşılamadığı belirtilmesine rağmen, Kenger’in sinemaya bomba attığına ilişkin bir emare olmadığı iddia edildi. Raporda, Kenger’in bomba attıktan sonra telefon görüşmesini duyan bir vatandaşın yaptığı ihbar için de “patlamanın sağ kuruluşlara mal etmek amacıyla yapıldığı” iddiasına yer verildi.

12 Eylül dosyasında Kenger’in el yazısı ifadesi de yer aldı. Kenger’in “pişman olduğum için hiçbir baskı altında olmadan yazıyorum ve parmak basıyorum” diye imzaladığı el yazısı ifadesinde Ülkücü Gençlik Derneği (ÜGD) 2. Başkanı Mustafa Kanlıdere’nin kendisine “Güneşi Gördüm” filminin gösterimi sırasında sinemaya bomba atılacağını söylediğini anlattı. Kenger ifadesinde şunları söyledi: “Birinci başkanla görüştüğünü ve halkı kışkırtmak ve tahrik etmek için, (solcuların attığı süsü verilerek tahrip gücü az bir dinamet atılarak halkın isyanını sağlamaktı.) Bu arada 1. Başkan Ankara’ya genel merkeze gitmişti. 2. başkan dinamitin atılması için Mustafa Tecirli ve bana emir verdi. O gün saat 3’de Şekerli Camii’nden gelip almamızı söyledi. Ben de aldım.” Kenger, Yunus İlhan, Mustafa Tecirli ve kendisinin sinemada, filme ara verildiğinde kimsenin oturmadığı ön sıralara bombayı attıklarını ve sloganlarla halkı kışkırttıklarını anlattı. İlhan da ifadesinde kendisinin sinamanın damına attığı dinatimin patlamaması üzerine, ön sıralara bombayı kendisinin değil Kenger’in attığını söyledi. Belgelerde, Kenger’in Ankara’da 7 TİP’li öğrencinin katledildiği olaydan sonra eşkali çizilen birine benzediği için de sorgulandığı bilgisi yer aldı. Kenger, yine el yazısı ile verdiği ifadede 17 Nisan 1978’de bir kez Ankara’ya gittiğini, olayla ilgisinin olmadığını iddia etti.


İşkencede mi kabul etmiş?


MİT’in “Konu” bölümünde “Ökkeş Kenger” yazan 23 Ocak 1979 tarihli raporunda da Kenger’in korunması dikkat çekti. İlgili MİT elemanının Kenger’in ifadelerini anlattığı bölüme “Bölge Müdürlüğünün Notu” başlığıyla bir bölüm eklendi. Notta, Ökkeş Kenger’in de 12 Ocak’ta Maraş’tan Ankara’ya götürüldüğü, 19 Ocak’ta ise geri getirildiği belirtilerek “Ankara’da gözünün bağlandığını, cereyan verildiğini, işkenceye dayanamadığından ne söylerlerse evet dediğini ve sonunda hazırlanan sorgu zaptını imzaladığını söylediği” anlatıldı.


‘1 Mayıs olaysız geçerse DİSK kazanır’


1 Mayıs 1977’den önce MİT tarafından Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Genelkurmay Başkanlığı’na gönderilen raporlarda ise DİSK’in 1 Mayıs kutlamalarının olaysız geçmesini istediği, bu durumda kazananın DİSK olacağının belirtilmesi dikkat çekti. Belgede DİSK’in bir önceki yıl düzenlenen 1 Mayıs kutlamalarında da olay çıkmamasını sağladığı ve bunu yine yapabileceği belirtildi. “Aşırı solun 1 Mayıs’la ilgili hazırlıkları” başlıklı 44 sayfalık bir raporda, DİSK’in 1 Mayıs’la ilgili amaçları sıralanırken “Olaysız geçen mitingle kamuoyunu kazanmak ve bu bayramı meşrulaştırmak” maddesi de yer aldı. Raporun sonunda da “Bir yıla yaklaşan bir süre sonra 1 Mayıs 1976 eylemine bakıldığı zaman, DİSK’in bu eylemden umduğu sonuçların büyük kısmını istihsal ettiği söylenebilecektir” denildi. Raporlarda, mitingte olay çıkacaksa bunun Maocu gruplarla DİSK’liler arasında çıkabileceğini vurgu yapılması da dikkat çekti. MİT’ten olay günü aynı kurumlara sürekli olarak bilgi akışının sağlandığı ve mitingin “olay çıkmadan tamamlanacağı” bilgisi yer aldı. MİT’in bu raporu göndermesinden saatler sonra ise kitleye açılan ateşle 1 Mayıs katliamı yaşandı. MİT bunu da “Maocularla DİSK’lilerin ‘Kürdistan’a özgürlük’ sloganı nedeniyle çatışmasına” bağladı.