16 Kasım 2016 16:55
Adana'da durdurulan mühimmat yüklü MİT TIR’larına ilişkin görüntülerin yayınlanmasına ilişkin olarak açılan davada CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu, "Devletin gizli kalması gereken belgeleri casusluk amacıyla temin etme" iddiasıyla hâkim karşısına çıktı. Berberoğlu'nun, kendisine yönelik "Cemaatin CHP imamı" diyen gazeteci Soner Yalçın'ın tanık olarak dinlenmesi talebi mahkeme heyetince kabul edildi. Heyet ayrıca, Enis Berberoğlu'nun suç tarihinde kullandığı cep telefonu hattına ilişkin 1 Nisan-31 Mayıs 2015 tarihleri arasındaki döneme ait HTS verilerini içeren kayıtların gönderilmesini de istedi.
Berberoğlu, dokunulmazlıkların kaldırılmasının ardından hâkim karşısına çıkan ilk CHP milletvekili oldu. 30'a yakın CHP'li milletvekili de Berberoğlu'na destek olmak için adliye geldi. Duruşmada savunmasını yapan Enis Berberoğlu, suçlamaları reddetti.
Adana ve Hatay'da Ocak 2014'te silah taşındığı gerekçesiyle durdurulan MİT TIR'larına ait görüntülerin yayınlanmasına ilişkin davada, görüntüleri Cumhuriyet gazetesinin eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar'a verdiği iddia edilen CHP milletvekili Enis Berberoğlu, "Siyasal veya askeri casusluk" ve "Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek" suçundan 20 yıldan 30 yıla kadar hapis istemi ile hakim karşısına çıktı.
İstanbul 14'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde gizli yapılan duruşmaya sanıklar Enis Berberoğlu ile Erdem Gül katıldı. Almanya'da bulunan Can Dündar ise duruşmaya katılmadı.
Duruşma öncesinde Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nın önünde yapılan basın açıklamasına CHP'li milletvekilleri Gürsel Tekin, İlhan Kesici, Engin Altay, Erdoğan Toprak, Veli Ağbaba, Muharrem İnce, Barış Yarkadaş, Candan Yüceer, Ali Özcan, Sezgin Tanrıkulu, Hilmi Yarayıcı, Cemal Okan Yüksel, Mehmet Tüm, Tanju Özcan, Yaşar Tüzün, Erdin Bircan, Tur Yıldız Biçer, Bülent Öz, Namık Havutça, Mehmet Göker, Utku Çakırözer Parti Meclis Üyesi Kadir Gökmen Öğüt, CHP İstanbul İl Başkanı Cemal Canpolat ve partililer ile TGS Başkanı Gökhan Durmuş katıldı.
Adliye önünde açıklama yapan CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, "Herkesin bilmesini isterim ki demokrasiden, adaletten, anayasadan kaynaklı haklarımızı kullanmaktan hiçbir zaman vazgeçmeyeceğiz. Önce sıradan insanlara sonra iş adamından tüccarına, küçük esnafından öğrencisine, akademisyeninden sanatçısına kadar ve gazetecilerden siyasetçi boyutuna kadar iktidardan olmayan herkesin terörist, hain, darbeci ilan edildiği bu dönem, herkesin aşacağı bir dönem olacaktır. Bu konuda içimiz rahat. Yargıya güveniyoruz demek istiyoruz. Üzülerek söylüyorum talimatla iş yapan yargıya güven kalmadı" dedi.
Türkiye'yi darbe ortamına getirenlerin yürütmenin başındakiler olduğunu ileri süren Altay, "Bugün yargılanması gereken birileri varsa, terör örgütü FETÖ'ye başından beri yardım ve yataklık edenlerdir. Başından beri adliyesinden sanayisine, devletin her türlü mekanizmasından medyasına kadar, parlementosuna kadar AKP tarafından yerleştirilen FETÖ terör örgütünün asıl faileri AKP içindeki suç ortaklarıdır" dedi.
Altay, "Maalesef Türkiye'de şöyle bir tablo var; Sabah jüristokrasi var. Öğlen teokrasi var. Akşam otokrasi var. Tam gün faşizm var. Faşizme karşı direneceğiz, bütün milletvekili arkadaşlarımızla birlikte bugün bunun için buradayız" diye konuştu.
Davanın sanıklarından Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Erdem Gül de, "Başından beri söylediğimi tekrar edeceğim, bu bir gazetecilik davasıdır. Bu haberi yazmanın ödettiği bedeli gösteren bir davadır" dedi. Adliyeler ve cezaevlerinin bir süredir gazetecilerin iş yeri haline geldiğini ifade eden Gül, "Bir an önce gazeteciler adliyelerden ve cezaevlerinden çıkarılmalıdır" dedi.
Davanın sanıklardan CHP Milletvekili Enis Berberoğlu da bu davada şüpheli olmasının aslında kendisine atılan suçlamalara karşılık verebilme imkanı bulmasını sağladığını belirterek, "Bugün içeride mahkeme heyetine, bana atılan iftiranın gerçek olmadığını anlatma şansına kavuşmaktan dolayı gerçekten mutluyum. Bunun ifade ve halkın haber alma özgürlüğü olduğunu tane tane anlatacağım. Şükür ki, para sıfırlamak suçlamasıyla bulunmuyorum. Ya da bir terör tarikatının devlete egemen kıldığım, imamın ordusunu darbeye teşvik ettiğim suçlamasıyla da karşınız da değilim. Ya da bir terör örgütyle pazarlık yapıp memleketi cehennem yerine çevirmekle de suçlanmıyorum. Suçlandığım konu doğru bir haberdir. Bu doğru haberin yazılması için, basılması için, yayılması için ne bedel gerekiyorsa siyasi olarak o bedeli ödemeye hazırım. Dilerim, umarım birkaç saat sonra yeniden birlikte oluruz. Olmazsak hiç problem değil, siz işinizi yapın biz de..." diye konuştu.
MİT TIR'larının durdurulması görüntülerinin yayınlanmasına ilişkin açılan davada İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, "devletin gizli kalması gereken bilgilerini açıklamak" suçundan, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar 5 yıl 10 ay, Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Erdem Gül ise 5 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Berberoğlu'nun davası, MİT TIR'larına ilişkin görüntüleri yayınladıkları iddiasıyla yargılanan Cumhuriyet gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile Ankara temsilcisi Erdem Gül'ün, "FETÖ/PDY terör örgütü üyesi olmamakla birlikte örgüte bilerek yardım etme" iddiasıyla yargılandıkları dava ile birleştirilmişti.
MİT TIR'larının durdurulmasına ilişkin görüntüleri yayınlaması için Can Dündar'a verdiği iddiasıyla yargılanan CHP'li Milletvekili Enis Berberoğlu, kapalı görülen duruşmada savunmasını yaptı. İstanbul 14. Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya sanıklar Erdem Gül ve Enis Berberoğlu katıldı. Berberoğlu ve Gül'e, Gül'ün eşi Aslı Gül, Berberoğlu'nun eşi Oya Berberoğlu ve Can Dündar'ın eşi Dilek Dündar da izleyici olarak eşlik etti.
Duruşmada savunmasını yapan Enis Berberoğlu, suçlamaları reddederek Mart-Mayıs 2015 dönemlerine ait telefon HTS kayıtlarının gönderilmesini talep etti. Berberoğlu ayrıca kendisi hakkında köşe yazılarında bazı ithamlarda bulunan gazeteci Soner Yalçın'ın da tanık olarak dinlenmesi talebinde bulundu. Berberoğlu'nun avukatı Murat Ergün de müvekkili açısından dosyanın ayrılarak bir an önce beraat kararı verilmesini istedi.
Mahkeme heyeti, Başbakanlık MİT Müsteşarlığı'nın suçtan zarar görme ihtimaline binaen davaya katılan sıfatıyla kabulüne karar verdi. Berberoğlu'nun beraatine ve dava dosyasının ayrılmasına ilişkin taleplerin reddine hükmeden heyet, gazeteci Soner Yalçın'ın tanık olarak dinlenmesi için bir sonraki celseye davetiye ile çağrılmasına hükmetti. Ayrıca Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu'na (BTK) müzekkere yazırlarak sanık Enis Berberoğlu'nun suç tarihinde kullandığı cep telefonu hattına ilişkin 1 Nisan-31 Mayıs 2015 tarihleri arasındaki döneme ait HTS verilerini içeren kayıtların (arayan, aranan numaraları ve baz istasyonlarını gösterir) gönderilmesini istenilmesine karar verildi. Yargıtay 16. Ceza Dairesi'ne yazı yazılarak dava dosyasının akıbeti hakkında bilgi verilmesini kararlaştıran heyet, duruşmayı erteledi.
MİT TIR'larının durdurulmasına ilişkin görüntüleri yayınlaması için Can Dündar'a verdiği iddiasıyla hakkında dava açılan Enis Berberoğlu "Devletin gizli kalması gereken bilgi ve belgelerini askeri ve siyasal casusluk amacıyla temin etme" ve "FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmek" le suçlanıyor ve 20 yıldan 30 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Berberoğlu hakkındaki dosya, MİT TIR'larının durdurulmasına ilişkin görüntü ve haber yayınladıkları gerekçesiyle "Silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek ve isteyerek yardım etme" suçundan yargılanan Can Dündar ve Erdem Gül'ün yargılandığı dava ile aralarında hukuki ve fiili irtibat bulunduğu gerekçesiyle birleştirilmişti. Dündar ve Gül, "Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgileri açıklamak" suçundan 6 Mayıs 2016'da ceza almışlardı. Dündar 5 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırılırken; Gül'e 5 yıl hapis cezası verilmişti.
Soner Yalçın, "Cemaat’in 'CHP İmamı'" başlığıyla yayımlanan (1 Eylül 2016) yazısında şunları yazmıştı:
Can Dündar açıklama yaptı:
“Yazıda tırnak içinde alıntılanan cümle benim değil. Ne yazılı ne sözlü öyle bir cümle kurmadım. Hiç!”
Konu dünkü “Cemaatçi CHP'liler” makalem.
MİT TIR'ları görüntüsü hakkında şöyle yazdım: Can Dündar bilgileri-görüntüleri Enis Berberoğlu'ndan aldığını yazdı.
Tırnak içinde yazmadım. Tırnak içinde yazsaydım “solcu milletvekilinden aldığını yazdı” derdim.
Can Dündar gazetecilik namusuyla hareket ediyor; ve haber kaynağını bu kadar söylüyor.
Peki… Kim bu “solcu milletvekili?”
Herkes biliyor. Ama önce şunu belirtmeliyim:
Bu nasıl solculuk?..
Bu ülkenin solcuları darağaçlarında, işkence tezgahlarında, kör karanlık kuytularda can vermelerine rağmen hep hakikati savundular.
Bu sözümüz ona “solcu milletvekili” ise korkak; Can Dündar'ın tek başına hedef yapılmasını sessizce seyrediyor. O görüntüler büyük bir gerçeği ortaya çıkarmasına rağmen “Ben verdim hodri meydan” diyemiyor!
Bu nedenle “işin içinde iş var” diyorum.
“Solcu milletvekili” basın toplantısı düzenleyip gerçekleri kamuoyuna anlatacakken, görüntüleri neden sadece Can Dündar'a verdi? Amacı, Batı'da tanınan Can Dündar'ı hapse attırarak cezaevindeki Cemaatçi gazeteciler konusunu dünyaya duyurmak mıydı?
Bu sorunun yanıtı için, bu yüreksiz “solcu milletvekilinin” ortaya çıkıp görüntüleri kimden aldığını açıklaması gerekmiyor mu?
Susuyor.
Peki…
Kim bu korkak “solcu milletvekili”?
Soruyu yanıtlamadan önce şunu yazmalıyım:
CHP milletvekili Enis Berberoğlu da dünkü yazımla ilgili açıklama yaptı. Konuyla hiç ilgisi yok ama laf cambazlığıyla, “Madem gazeteci geçiniyorsun bana tek bir haberini söyler misin” dedi!
Konuyla ilgisi yok ama yazayım: Ve çok gerilere gitmeyeyim sondan başlayayım; sen Fethullah Gülen'e yaltaklanırken, ben Cemaat'in darbe yapacağını yazıyordum ısrarla.
Al sana haber!
Ayrıca…
Pensilvanya'ya gidip Fethullah Gülen'in önünde diz çöken sen mi gazetecilik dersi vereceksin bana?
Fethullah Gülen rahatsızlık geçirdi diye telefona sarılıp ağlak bir ifadeyle “geçmiş olsun” dileklerini ileten sen mi gazetecilik dersi vereceksin bana?
Fethullah Gülen'in uzaktan-yakından her yakını vefat ettiğinde başsağlığı mesajları gönderen sen mi gazetecilik dersi vereceksin bana?
Geç bu ucuz gazetecilik numaralarını; 30 yıllık gazetecilik hayatımızda ne yaptığımızı/yazdığımızı herkes biliyor. Hangimiz güç odakları ve hangimiz halk içinhaber-makale yazmışız bilen biliyor.
Meselem bu çocukça tartışma değil; ben bir hakikat peşindeyim.
Can Dündar'ı anlıyorum, “haber kaynağını” koruyor.
Sen neden çıkıp yiğitçe “solcu milletvekilinin” kendin olduğunu açıklamıyorsun? Oysa…
31 Mart 2016 tarihinde; “Eski bir gazeteci ve yeni siyasetçi sıfatıyla bu haberin tüm sorumluluğunu üstlenmeye hazırım” demiştin!
Hakkında iddianame yazılınca, 23 Ağustos 2016 tarihinde; “Can Dündar'ın kitabındaki tek satırla suçlandığıma göre ben de tek satırla cevap veriyorum: Suçlamaları kabul etmiyorum” dedin!
Enis Berberoğlu sen bir korkaksın!
Hakikati bile savunamayan bir zavallı!
Ama meselem senin kişilik zafiyetin değil.
Aradığım başka…
Bak Enis Berberoğlu!
Sen Hürriyet'in Ankara Temsilcisi olduğun günlerde -şimdi çoğu tutuklu olan Cemaatçilerle- genel yayın yönetmeni olmak için lobi yaparken (Cemaat'in Aksiyon gibi dergilerine, Ergenekon-Balyoz 2004'te darbe yapacaktı, diye demeçler verirken),Odatv'ye/bize bir haber geldi:
Ergenekon davası başlamadan önce, Cemaat organizasyonuyla soruşturmayı/kumpası yapan polisler, savcılar ile mahkemeye bakacak hakimler bir iftar yemeğinde bir araya getirilmişlerdi. Davanın tarafsızlığına gölge düşüren bu olayın bilgisi ve fotoğrafları önce Hürriyet gazetesine gitmiş ama yayınlamamıştınız. Biz korkmadık yayınladık ve beklediğimiz gibi benzeri haberlerimiz yüzünden Silivri zindanına atıldık.
O karanlık günlerde biz, hakikat yolundan hiç ayrılmadık; ısrarla gazetecilik yaptık.
Sen Enis Berberoğlu! Sen o dönem ne yaptın:
Cemaat lobisinin gücüyle Hürriyet'e genel yayın yönetmeni oldun! Ve…
17-25 Aralık 2013 Cemaat operasyonundan sonra, Hürriyet Cemaatle arasına mesafe koyunca 10 Ağustos 2014'te gazeteden kovuldun! Ve…
CHP'nin Tutuklu Gazeteciler Raporu'nda sertçe eleştirilen sen, CHP genel başkan yardımcılığına getirildin!
Herkes önseçime girerken sen kontenjandan milletvekili yapıldın!
Tüm bu koltuklara oturmak için darbeci Cemaatçilerle nasıl işbirliği yaptın, açıklamalısın?
Hem gazeteci…
Hem de siyasi kimliğin lekeli…
Uyduruk bir kumpas belgesinde adın geçince hapis korkusu seni teslim aldı.
Bu ruh halinden kurtulamadığın için gazeteciliği bırakıp Fethullah Gülen'in kanatları altına girdin. Bir de utanmadan; kendisini hâkim ve savcı yerine koyan polisleri şikâyet için Pensilvanya'ya gittiğini söyledin!
Korktuğun için Cemaat'in sana önerdiği sözde muhabirleri Hürriyet'e doldurdun!
Bir dönem Türkiye'yi sarsan kumpas ürünü “İrtica Eylem Planı” belgesini yayınlayan Taraf gazetesinin “bavulcu” muhabiri Mehmet Baransu, 16 Haziran 2009 tarihinde Habertürk tv'nin canlı yayınında şöyle dedi:
“Beni askerler ile Enis Berberoğlu tanıştırdı!”
Açıkla Enis Berberoğlu!
Açıkla… Hürriyet gazetesinin “Cemaat imamı” kim?
Açıkla… CHP'nin “Cemaat imamı” kim?
Mesele kişisel değildir.
CHP'deki Cemaatçiler kimler?
Kimler Cemaat ile örtülü işlere girdi?
Israrla aradığım bu…
Sözcü'ye konuşan Enis Berberoğlu'nun Soner Yalçın'a yanıtı ise şöyleydi:
"Minik Kuş, Soner Yalçın bugün yine âdeti üzerine köşesini yığma beton gibi döşemiş, sanki sayfaya kaçak kat çıkmış. Bu kadar çok yalanı, yanlışı, dedikoduyu alt alta sıralamaktan maksadı ne? Çünkü dünkü köşe kamuflajlı ihbar mektubundan birkaç saat sonra 22.Ağır Ceza'da 18 yıl hapis istemiyle dava açıldı, hayırdır ona yetmedi mi? Savcı ve hâkimle senkron hareketlerde tam puan aldı, kolay mı, daha ne istiyor? Gazeteci olmadığı için bilmiyor, uyarıyorum, köşe muhabirliği ile buraya kadar Minik Kuş Soner Yalçın.Bundan sonrası savcının, hâkimin işi. Madem ki safını seçtin, çok hevesliysen gelir açık veya gizli tanıklık yaparsın.
Can Dündar'ı karıştırdığın yazıda, bana kinin gözünü kararttı. Stajyer muhabirin düşmeyeceği hataya düştün. Can Dündar'ı beni ihbar etmiş gibi gösterdin. Ben seni ciddiye aldığım için değil Can adına itiraz ettim. Can seni yalanladı, hâlâ utanmadan "zaten herkes biliyor" mazeretine sığınıyorsun. Üstelik yüzün kızarmadan "Dündar'ı neden savunmuyorsun?" diye soruyorsun. Bir kez bile mahkemesine uğramadığın, eylemlerine katılmadığın, Can için bir-iki ukalalık dışında kalem oynatmadığın için cehaletine ve kötü niyetine veriyorum. Can Dündar ve Erdem Gül'ü on binlerce demokrat gibi ben de gönülden savundum. Aylar önce Dündar'ı ve haberinin sorumluluğunu, siyasetçi ve eski bir haberci sıfatıyla sahiplendiğim, her gazetede, TV'de yayımlandı. Ama herhalde her zamanki gibi fazla üfleyip yazmaktan okumaya zamanın kalmamış. Muhtemelen bir aya kadar Can Dündar ve Erdem Gül ile birlikte yargılanmaya başlayacağız.
Soner Yalçın, havuz medyası ve şerikleri ile tek tek uğraşacak vaktim ve hevesim yok. Sefer görev emirleri dün çıktı. 22 Ağır Ceza'ya bekleriz. Kalabalık olur, sıra bana gelmez diye Soner Yalçın gibi panik yapmasınlar. Salonumuz geniş, yerimiz ferah, hepsi içlerindeki çamuru dökebilir. Ama oraya gelip konuşmayanı artık dinlemeyeceğim, muhatap almayacağım."
© Tüm hakları saklıdır.