Gündem

MİT, Heronlar konusunda doyurucu açıklama yapmalı

29 Temmuz 2010 03:00

TSK içindeki bir grup subayın PKK’ya destek vermek amacıyla havadan istihbarat toplayan Heron araçlarını düşürmeye çalıştığı iddiası, ortaya çıkan yeni soru işaretleriyle birlikte zihinleri daha da karıştırıyor.

Bu kez karşımızda beliren gariplik, MİT’ten Genelkurmay’a bu konuda giden ilk istihbarat raporu ile ilgili olarak bu iki kurumdan yansıyan bilgilerde ciddi çelişkilerin ortaya çıkmış olması.

Genelkurmay MİT’ten kendisine gelen istihbaratta isim ya da kimlik olmadığını kamuoyuna duyururken, MİT kaynakları aksini söylüyor.

Peki gerçek nerede?


SORUŞTURAN SAVCI:  MİT’İN NOTUNDA İSİM YOKTU


Bu soruya yanıt aramak için tam bir muammaya dönen olayın başlangıcına gidelim.

Bilindiği gibi, bu konudaki soruşturma iki asker arasında geçtiği belirtilen bir konuşmanın kaydının 25 Ekim 2007 tarihinde MİT tarafından Genelkurmay’a aktarılmasıyla başlıyor. Mantıken bu durumda MİT, A) Ya şüphelendiği bir askeri izlerken bu konuşma teknik takibine takılmıştır, B) Ya da rastgele yapılan bir dinlemeye birbirlerine alt üst ilişkisi içinde konuşan iki askerin konuşması düşmüştür.

Bu tartışmadaki referanslardan biri, bir dönem bu iddiaları soruşturmuş olan ve halen bir başka suç iddiasından dolayı tutuklu bulunan Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcısı Albay Zeki Üçok.

Görevli savcı olarak dosyayı incelemiş olan Üçok’un 8 Temmuz tarihinde avukatı aracılığıyla yaptığı açıklamaya bakılırsa, “MİT’in gönderdiği telefon konuşmasındaki kişilerin kimliği belli değildir. ‘Üsteğmenim’ ya da ‘yarbayım’ gibi ifadeler yer almamaktadır. Genç olan kişi, Ankara Etlik’teki bir ankesörlü telefondan Ankara Gaziosmanpaşa’daki bir cep telefonunu aramıştır.

Konuşmanın Ordu ile ilişkilendirilmesinin nedeni, arayan kişinin muhatabına “komutanım” diye hitap etmesidir.


GENELKURMAY: MİT NE İSİM NE DE RÜTBE VERDİ


Üçok, 22 Temmuz’da ODATV’ye yaptığı bir başka açıklamada ise soruşturma sırasında MİT’e “ellerinde dinleme kararı olup olmadığını sorduğunu, MİT’in ‘biz ülke genelinde belli başlı yerlerdeki ankesörlü telefonları dinliyoruz’ yanıtını verdiğini anlatıyor. Üçok’un iddiasına göre, rapora konu olan “dinleme kararı olmadan ankesörlü telefonlara yansıyan konuşmalardır.”

Genelkurmay Başkanlığı’nın geçen hafta cuma günü (23 Temmuz) yaptığı bir açıklama, Albay Üçok’un açıklamasıyla bazı noktalarıyla paralellik göstermiştir. Genelkurmay İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak, basın brifinginde şunları söylüyor:
“Bu konu, basında yer aldığı gibi ne isim ne rütbe ne de kimliğini belli edecek hiçbir bilgi olmayan iki belirsiz kişi arasında geçen bir konuşma metninin MİT’ten Genelkurmay Başkanlığı’na 25 Ekim 2007 tarihinde gönderilmesiyle başlamıştır.”

Genelkurmay, “Ne isim, ne rütbe ne de kimliği belli olacak bilgi yoktur” diyor...

İlginçtir ki, dün iki gazeteye yansıyan ve MİT kaynaklı olduğu anlaşılan bilgiler, Genelkurmay’ın bu açıklamasıyla taban tabana zıt bir durum oluşturuyor.


MİT KAYNAKLARI: BİR KİŞİNİN KİMLİĞİ BİLİNİYOR


Radikal Ankara Temsilcisi Murat Yetkin, dün “güvendiği bir istihbarat kaynağı”na dayanarak, “1) Kızılay’daki ankesörlü telefonların dinlediği iddiasının doğru olmadığını 2) Telefon dinlemelerinin mahkeme kararıyla yapıldığını, 3) Mahkeme kararı alınabilmesi için en azından birisinin kimliğinin bilinmesi gerektiğini” yazdı.
Cumhuriyet’in Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer ise yine dün “MİT kaynakları”na dayanarak, “1) MİT’in ankesörlü telefonları dinlemediğini, 2) Teşkilatın dinleme işlemlerini yasal prosedürlere göre gerçekleştirdiğini, 3) Dinleme kararı alınan kişi ankesörlü telefondan aranması durumunda bu görüşmenin dinlemeye takılmış olabileceğini” belirtti.

Yetkin ve Çakırözer’in yazdıkları büyük ölçüde örtüşüyor ve MİT’in kimliği bilinen hedef bir kişiyi mahkeme kararıyla dinlediği istikametini gösteriyor.
Ancak mantıken bu durumda MİT’in Genelkurmay’a dinleneni hedef kişinin ismini de bildirmiş olması gerekmez mi? Oysa Genelkurmay “MİT bize isim bildirmedi” diyor.

Bu durum, kaçınılmaz olarak dinlemenin yasal olmadığı spekülasyonlarına kaynaklık ediyor.

Göründüğü gibi kurumlar tarafından yapılan açıklamalar, verilen bilgiler olayı daha da içinden çıkılmaz bir hale getirmiş bulunuyor.

Bu aşamada dosyanın taraflarından biri olarak MİT’in kamuoyuna daha doyurucu, kurumu bağlayan resmi bir açıklama yapmasında yarar var.


Sedat Ergin, Hürriyet