2004 yılında Hrant Dink'i İstanbul Valiliği'ne çağıran eski MİT Bölge Başkan Yardımcısı Özel Yılmaz ve Vali Yardımcısı Ergun Güngör'ün ifadeleri gün yüzüne çıktı. Yılmaz'ın ifadesinde zaman çelişkileri dikkat çekerken Güngör, MİT görevlisinin 'Tesadüfen karşılaştık' ifadesini yalanladı.
Öldürülen AGOS Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, 2004 yılında İstanbul Valiliği’nde MİT Bölge Başkan Yardımcısı Özel Yılmaz ve İstanbul Vali Yardımcısı Ergun Güngör ile yaptığı görüşmeyi "... Zaten konuşmaların içeriğinden, beni hangi amaçla oraya çağırdıkları belliydi. Haddimi bilmeliydim... Dikkatli olmalıydım... Yoksa iyi olmazdı!" diyerek anlatmıştı.
Radikal’den İsmail Saymaz’ın haberine göre, Dink’in öldürülmesine ilişkin 26 kamu görevlisine dava açılırken, Güngör ve Yılmaz’ın da aralarında olduğu şüpheliler hakkında takipsizlik kararı verilmişti. Davada Özel Yılmaz ve Ergun Güngör’ün ifadeleri ortaya çıktı.
MİT’çi Yılmaz, Genelkurmay’ın talebi üzerine görüşmenin yapıldığını, kendilerinin Dink’in getireceği evrakları almak üzere valiliğe gittiklerini ve Dink’le ‘tesadüfen’ karşılaştıklarını iddia etti. Yılmaz ayrıca, Dink’in bu görüşmede, ceza aldığı dava hakkında konuştuğunu iddia etti. Oysa görüşmenin yapıldığı tarihte henüz Dink hakkında suç duyurusunda bile bulunulmamıştı. Dink, görüşmeden iki yıl sonra ceza almıştı. Bu arada, Vali Yardımcısı Güngör de Yılmaz’ı yalanladı. Göngör, görüşmenin MİT’in talebiyle gerçekleştiğini, valilik olarak sadece ev sahipliği yaptıklarını, kendisinin görüşmede “etkisiz eleman” olduğunu, görüşmeyi Yılmaz’ın sürdürdüğünü savundu.
Yılmaz: Genelkurmay istedi
MİT’çi Yılmaz, 22 Aralık 2014’te alınan ifadesinde, Genelkurmay’ın dönemin MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun’u araması ve Atasagun’un eski MİT İstanbul Bölge Başkanı Hüseyin Kubilay Günay’a talimat vermesi üzerine Dink’le görüşme yapıldığını ifade ederek, şunları söyledi:
“Sabiha Gökçen’in Ermeni asıllı olduğu iddiasını konu edinen yazı nedeniyle Genelkurmay’ın bu konuda yazılı belge olup olmadığı, Dink’in yazıyı neye istinaden yazdığı konusunda talebi olmuş. Bu telefon görüşmesinden sonra bölge başkanımız Vali Muammer Güler’i arayarak, Dink’teki Gökçen ile ilgili belgelerin temini talebinde bulunmuş. Dink’in valiliğe geleceği kesinleştikten sonra Vali konuyu bölge başkanımıza bildirerek, Dink’in valiliğe geldiği gün MİT’ten görevlendirme istemiş. Başkanımız da beni ve Handan Selçuk’u şifahi olarak görevlendirdi.”
Valiliğe Dink’le görüşmek için değil, getireceği belgeleri almak için gittiklerini ve “tesadüfen” karşılaştıklarını iddia eden Yılmaz şöyle devam etti:
“Biz valiliğe Dink ile görüşmek amacıyla gitmedik. Evrakları almak için gitmiştik. Güngör’ün odasında oturduğumuz sırada odaya Dink girdi. Biz odadan ayrılarak yan taraftaki odaya geçmek istediğimizde Dink, ‘Rahatsız olmayın, ben çıkayım’ dediğinde, Güngör bizleri akrabaları olarak tanıttı. Dink bunun üzerine ‘Benim için sakıncası yok’ dedi.”
Dink ile “tesadüf sonucu” odada karşılaştıklarını savunan Yılmaz “Güngör’ün bizleri akrabası olarak tanıtmasından dolayı vali yardımcısını zor durumda bırakmamak adına spontane gelişen bir durumda MİT görevlisi olduğumuz söylemedik. Zaten toplantıya katılmak gibi bir amacımız da yoktu” dedi.
Görüşme de Güngör’ün “Gökçen’in neye istinaden Ermeni asıllı olduğu konusunda yazı yazdınız?” diye sorduğunu belirten Yılmaz, şöyle dedi:
“Dink Ermeni asıllı Lübnanlı bir yazarın Ermenice yayınladığı kitapta konunun geçtiğini anlattı. Ayrıca Sabiha’nın teyze kızlarının Erivan’da yaşadıklarını, bunların da konuyu doğruladığını, Atatürk’ün manevi kızının Ermeni asıllı olduğunu söyledi. Dink sohbet esnasında Güngör’e bir CD verdi. Bu CD’de Gökçen’in teyzesinin kızlarının fotoğraflarının olduğunu söyledi. Aynı zamanda renkli fotokopilerini de verdi. Güngör hassasiyetini göstermek amacıyla Patrik Mutafyan’ın tehdit edildiğine dair şikayetinden sonra faili Yalova’da bulduklarını ve şahsın yakalanıp tutuklandığını anlattı. Atatürk’ün manevi kızının Ermeni asıllı olarak gösterilmesinin toplumda hassasiyet yarattığını, dikkatli olunması gerektiğini, cahil insanların kiliselere ve Ermeni okullarına zarar verebileceğini söyledi. Bu konularda ülke açısından hassas olmakta fayda var, dedi. Bunun üzerine Dink, ‘Sayın valim devletimin benden bir şikayeti, bir şüphesi var ise bu ülkeyi terk ederim, ben Türk arkadaşlarımın yüzüne bakamam’ dedi. Bu aşamada ben dayanamadım. ‘Siz bu ülkeye lazımsınız, atalarınız binlerce yıldır bu ülkede yaşıyor, buralar ata toprağınız, niye terk edip gideceksiniz’ dedim. Dink bana ‘Ben ihanetle suçlanmaya dayanamıyorum, üzülüyorum, ülkemi de AIHM’e şikayet etmeyi kendimi zül görüyorum, böyle birşey de yapmak istemiyorum’ dedi.”
Görüşmeden sonraki davayı nasıl anlatır?
Yılmaz, Dink’in, hakkında açılan ve ceza aldığı davaya ilişkin, “Benim yazımın bütününe bakmayarak, bir cümlesini çarpıtarak, söylemek istediğimin tam tersini söylüyorlar. Beni suçluyorlar. Aslında yazımda kinin bitmesi gerektiği noktasında Ermenileri suçlamıştım” dediğini iddia etti. Oysa Dink Ailesi’nin avukatı Hakan Bakırcıoğlu, Dink’in ceza altığı bu davaya ilişkin suç duyurusunun valilikteki görüşmeden bir gün sonra yapıldığını, aylar sonra dava açıldığını ve iki yıl sonra mahkumiyet çıktığını belirtiyor. Dolayısıyla Dink’in bu görüşmede bu sözleri sarf etmesinin mümkün olmadığı ifade ediyor. Bu nedenle takipsizlik kararına itiraz edeceğini vurguluyor
Güngör: Talep eden MİT’ti, biz müdahil değildik
Vali Yardımcısı Ergun Güngör ise 9 Aralık 2014’teki ifadesinde, Dink ile yapılan görüşmenin MİT Bölge Başkanlığı’nın dönemin Valisi Muammer Güler’e talepte bulunması üzerine gerçekleştiğini söyledi. Güler’in talimatıyla Dink’i telefonla bizzat arayarak makamına çağırdığını kaydeden Güngör, “Gökçen’le ilgili yazdığı ve toplumda hassasiyet yaratan yazıları ile ilgili sohbet ve Gökçen ile ilgili belgeleri görmek amacıyla davet ettim” dedi.
Görüşmenin kendi odasında Yılmaz ve Selçuk’un katılımıyla yapıldığını anlatan Güngör, şunları anlattı:
“Gökçen hakkında yazdığı yazının toplumda hassasiyet uyandırdığını, bu tür haberleri yaparken özenli hareket etmesi yönünde görüşümüzü belirttik. Aslında görüşmede bir müdahilligim yok. Toplantının yapılmasını net olarak isteyen MİT’tir. Konuyla ilgili bir giriş yaptım. Sonra konuyu Özel Yılmaz aldı ve açıklamalarda bulundu. Ben sadece ev sahipliği yaptım, etkisiz eleman konumundaydım” dedi.
İki MİT’çiyi akrabası olarak tanıttığını belirten Güngör, “Çünkü MİT’in bizden özellikle kimliklerinin deşifre edilmemesi için böyle bir talepte bulundu. Biz de uygun gördük. Zaten görüşmenin içeriği ile ilgili şahsımın bir tespit ve takdiri söz konusu değildir” dedi. Güngör, görüşmede Dink’i yönelik bir ihtar ya da tehdidin olmadığını kaydetti. Dink’e korunması yönünde uyarıda bulunmadıklarını anlatan Güngör, “Dink’in hayatının tehlike altında olduğu veya yakın koruması ile ilgili bir konu görüşülmedi. Belirli kişilerin hedef olabileceği, tedbir alması konusunda uyarı yapmadık. Çünkü kendisine yönelik tehlike olduğuna dair elimizde bir belge yoktu. Kaldı ki görüşmeyi MİT talep etti. Eğer böyle bir tehlike varsa MİT veya istihbarat biliyordur. Tedbirleri almak onların görevidir” dedi. Dink’in yanında getirdiği dosyayı MİT görevlilerinin aldığını belirtti.