Hilal Kaplan
Yeni Şafak/5 Kasım 2012
İBDA-C terör örgütünün lideri olduğu gerekçesiyle 28 Şubat sürecinde yargılanan Salih Mirzabeyoğlu, hakkındaki iddiaları destekleyecek kanıtlar olmamasına rağmen hüküm giydi. Önce idam cezası aldı; ardından cezası ağırlaştırılmış müebbet hapse çevrildi.
Tekrar hatırlatmakta fayda var: Mirzabeyoğlu, 28 Aralık 1998 tarihinden beri cezaevindeki bir mahcûr.
25 Ocak 2000 tarihinden beri telegram işkencesine maruz bırakıldığısöylenen bir mağdur...
8 Temmuz 2005 tarihinden beri tecrit altında tutulan bir mahkûm...
Geçtiğimiz günlerde, Mirzabeyoğlu'nun Bolu F Tipi Cezaevi'nden Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne götürüldüğü haberi ajanslara düştü. O günden beri, sağlıklı bir bilgi almak için uğraşıyorum ve edindiğim izlenimi sizinle paylaşmak istiyorum.
Öncelikle Mirzabeyoğlu, avukatlarından Hasan Ölçer'in söylediğine göre transfer gerçekleşmeden önce, Bolu'da fizikî bir tetkikten geçirilmiş. Ardından psikolojik ve psikiyatrik incelemenin yapılması için Bakırköy Ruh ve Sinir HastalıklarıHastanesi'ne getirilmiş. Yani Mirzabeyoğlu, sağlığı açısından aciliyet arz eden herhangi bir durum sebebiyle getirilmiş görünmüyor. Burada yapılan incelemenin sonrasında, heyet Mirzabeyoğlu'nun psikolojik durumu hakkında bir rapor hazırlayarak Adalet Bakanlığı'na sunacak. Bu verilere Cumhurbaşkanlığı'na Mirzabeyoğlu'na af çıkarılması için başvuru yapıldığınıda eklersek, önümüzdeki günlerde böyle bir affın söz konusu olup olmayacağıyla ilgili bir umudun doğduğunu söylemek mümkün.
Öte yandan Mirzabeyoğlu'na yakın çevrelerin, psikiyatrik bir rapor üzerinden 'af' çıkarılması hususunda da bazı kaygıları var. Örneğin Ahde Vefa Derneği Başkanı Tayyar Tercan, Mirzabeyoğlu'nun serbest bırakılmasının her hâlükârda iyi olacağını söylemekle beraber, bu resmî tanının telegram işkencesi iddialarının araştırılmasını engelleyebileceğini düşünüyor. Ayrıca, tam da Mirzabeyoğlu davası üzerinden, 28 Şubat yargı kararlarının yeniden değerlendirilmesi hususunda bir 'moment' yakalanmışken, Mirzabeyoğlu'nun serbest kalmasıyla bu çabanın da hasıraltı edilebileceği endişesini taşıdıklarını da ekliyor.
Geçtiğimiz günlerde, Darbeleri Araştırma Komisyonu Başkanı Nimet Baş'ın 28 Şubat sürecinde terörden suçlanan ve cezasını infaz kurumunda çekenlerle ilgili bir çalışma başlattıklarını, Adalet Bakanlığı'na bununla ilgili başvuruda bulunduklarını ve bu isimlere bir defaya mahsus yeniden yargı yolunun açılabileceğini açıklaması bir heyecan yaratmıştı. Söz konusu raporla Mirzabeyoğlu serbest bırakıldığı takdirde, meselenin 'kapatılacağı' ihtimalinden korkuluyor.
Nerden bakarsak bakalım, Mirzabeyoğlu'nun özgürlüğüne kavuşmasının hayra vesile olacağı kanaatindeyim. Kırk yıllık bir fikrî mücadelenin üstünün bir raporla çizilemeyeceğini ve Mirzabeyoğlu serbest kaldığı takdirde, bu meselenin daha etkin biçimde ele alınmasına ve kamuoyu duyarlılığın artırılmasına yol açabileceğini düşünüyorum.
CHP ve BDP'nin de gerek Mirzabeyoğlu, gerek onun şahsında sembolleşen 28 Şubat yargısının zulümlerinin araştırılması hususundaki müsbet duruşları nazarı itibare alınırsa, bu girişim hakkın yerini bulmasına sebep olabilir.
Şimdi gözler, Cumhurbaşkanlığı'nda...
Sevag için, Adalet için...
Geçtiğimiz sene, Ermeni tehcirinin yıldönümü olan 24 Nisan günü, zorunlu askerlik yaptığı Batman'da öldürülen 'er' Sevag Balıkçı'nın davası bugün Diyarbekir Askerî Mahkemesi'nde görülmeye devam edecek. Yerinde saymaya devam eden davada ne katil tutuklandı ne de cinayeti örtbas etmek istediği iddia edilen komutanlar ve tanıklar üzerinde baskı kuranlar hakkında bir soruşturulma başlatıldı.
Sevag için Adalet Girişimi, yaptığı yazılı açıklamada 'Sevag'ın katili kollandığı, davanın üzeri örtülmeye çalışıldığı sürece zorunlu askerliğe aldığınız Ermeni gençlerinin hayatı tehdit altındadır' diyerek yetkilileri uyarıyorlar.
Mazlumun kim olduğuna bakmaksızın adaletin tesis edilmesini isteyenlerin bu davanın takipçisi olması gerekiyor. Sevag için, Adalet için...