Gündem

Mine Söğüt: Halk, yoksullaştıkça iktidarın zenginlik ve toklukta sınır tanımadığını fark eder

"Marifet o aç insanların tahammül sınırını doğru hesaplamaktadır"

08 Ağustos 2018 14:38

Cumhuriyet yazarı Mine Söğüt, kişi başına düşen milli gelire göre belirlenen asgari ücret için, 'İnsanların hayatta kalabilmesi için kalori hesabı yapan ülkeler' benzetmesi yaparak bir yazı kaleme aldı. Söğüt, bir kesimin aç yaşadığını, aç bırakıldığını, sisteme katlandığını, bu kesimin tahammül sınırının hiç bir zaman hesaplanamayacağını vurguladı. Öte yandan, iktidarın zenginlikte ve toklukta sınır tanımadığını, yoksulluk ve açlık sınırı  hızla aşağıya çekilen toplumun bu durumu fark edeceğine dikkati çekti.

"Tahammül sınırlarıysa... işten geçtikten sonra"

Türkiye'nin 2017 yılı üçüncü çeyrek büyüme rakamlarından hareketle, Eski Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci "En yüksek asgari ücreti ödeyebilen ülke Türkiye" diye açıklamıştı. Yazar söğüt ise dünyada milli gelir baz alınarak yapılan hesaplamalar için, " Açlık sınırını hesaplamak marifet değildir, marifet o aç insanların tahammül sınırını doğru hesaplamaktadır" dedi. Yazar, ülkelerin refah seviyelerinin açlık ve yoksulluk verileriyle hesaplandığını ifade ederken, "Tahammül sınırlarıysa... İşten geçtikten sonra" diye yazdı. 

Söğüt'ün ülkelerin "Dört kişilik çekirdek bir aile ne kadar gelirle ölmeden yaşar?" hesabı yapmasını eleştiren yazısında şu ifadeler yer aldı:

"Dört kişilik çekirdek bir aile ne kadar gelirle ölmeden yaşar? Kendi kurduğu adaletsiz sosyal ve ekonomik sistemden hiç utanmayan insanlık, zengin ya da fakir fark etmez, her ülkede durmadan bunun hesabını yapar. 

İnsanların hayatta kalabilmesi için kalori hesabı yapan ülkeler... 
Elde ettikleri bu verileri marifet gibi sergilerler. 
Sınırlar zengin ülkelerde yükseldikçe, fakir ülkelerde düşer. 
Ve bu adaletsizlik insanlık tarafından ne sorgulanır, ne de bir utanç olarak kayda geçer. 
Zengin ya da fakir tüm ülkeler... 
Dört kişilik çekirdek ailenin açlık ve yoksullukla sınanan yaşam standartlarından yola çıkarak kendi ülkelerinin gelişmişlik seviyelerini satır satır kayda geçirirler. 
Gelişmiş, gelişmekte olan ve gerilemekte olan ülkeler... 
Hep birlikte, adaletsiz bir dünyanın sefasını süren ortak bir iktidar ahlakının eseridirler. 
Ve o iktidarlar bu açlık ve yoksulluk sınırı hesaplarını, kendi marifetlerinin hesabını vermeyecek olmanın gönül rahatlığıyla kuruldukları koltuklardan pişkin pişkin izlerler. 
Bir ailenin hayatta kalabileceği kalori miktarını alabilmesi için güncel şartlarda gereken para miktarını hesaplayan uzmanlar.... 
Minimum harcama ile maksimum faydanın peşine düşüp, nihayetinde rakamsal bir neticeye varmayı akıl ederler de... 
Duygusal hesabın peşine düşmeye yanaşmazlar. 
Sefalet içindeki bir çekirdek ailenin, ağır şartlarda çalıştıkları halde eve ekmek götüremeyen annelerin babaların, açlıktan kırılan çocukların başına ne geldiğiyle... 
Bir kesimi aç yaşayan, aç bırakılan, aç kalan bir toplumun dönüşümünün, verilerle durumu rasyonelleştiren sisteme gıkını çıkartmadan katlanışının, adı konulan ama çaresi aranmayan açlığı kabullenişteki suskunluğun bir gün çığlığa dönüşebileceğinin öngörüsüyle ilgilenmeyen uzmanlar... 
Aç kaldıkça başlarına geleni anlayacak olan kalabalıkların taşmaya meyyal tahammül sınırını hiçbir zaman hesaplayamazlar. 
Ülkede demokrasinin esamisinin bile artık okunmamasına... 
Hukukun yerlerde sürünmesine... 
Eğitimin perişan edilmesine...
Üniversitelerinin içinin boşaltılmasına... 
Aydınlarının saçlarından tutulup yerlerde sürüklenmesine... 
Basının iktidar tarafından tekele alınmasına... 
Laikliğin rafa kaldırılmasına... 
Din işlerinin devlet işlerine hükmetmesine... 
Şeyhlerin, şıhların entrikalarının ülke yönetiminde etkin olmasına... 
İç politikalar kadar dış politikalarda da skandallara imza atılmasına... 
Yolsuzlukların ayyuka çıkmasına... 
Tek adam rejiminin tehlikelerinin peş peşe zuhur etmesine...
Ülke ekonomisinin hızla tepetaklak gitmesine... 
Tüm bunlara şimdiye kadar tahammül eden halk... 
Bir gün kendi yoksulluk ve açlık sınırı hızla aşağıya çekilirken, iktidarın zenginlik ve toklukta sınır tanımaz hale geldiğini fark eder. 
İki çocuklu çekirdek ailenin harcaması gereken günlük kalori miktarının 2400-2800 arası olması gerektiğini bilmek... 
Besin gruplarına göre bu kaloriyi minimum harcama ile bir çekirdek aile nasıl alır sorusunu hesap kitapla cevaplamak... 
Ve açlık sınırını hesaplamak marifet değildir. 
Marifet o aç insanların tahammül sınırını doğru hesaplamaktadır. 
Gözü dönmüş iktidarlar bu hesapta eninde sonunda çuvallarlar. 
Ülkelerin refah seviyeleri açlık ve yoksulluk sınırlarının verileriyle değerlendirilir. 
Tahammül sınırlarıysa... 
İşten geçtikten sonra."