HDP milletvekili Ahmet Şık’ın Meclis Kürsü’sünden yaptığı ilk konuşmasına, Meclis’teki iki oturumdan men ve maaş kesintisi cezası verildi. Meclis tutanaklarına göre, OHAL’in kalkmasının ardından getirilecek yeni yasanın görüşmeleri sırasında konuşan Şık’ın “Hakikati söyleyenlere yönelik saldırganlığınızı ise acizliğinizle besliyorsunuz. Ahlaksızlığınızı, yeterli gelmediğini olsanız da” cümlesi Meclis Başkanvekili tarafından kesildi, Şık'ın mikrofonu kapatıldı. Oturuma verilen aranın ardından Başkanvekili'nin teklifi ve AKP'li vekillerin oylarıyla Şık’a İç Tüzük’ün 161. Maddesine aykırı davrandığı gerekçesiyle Meclis’te iki oturuma katılmama ve ödeneğinin üçte ikisini kesme cezası verildi. Yine tutanaklara göre Şık kürsüdeyken, AKP'li vekiller "haysiyetsiz” diye bağırdı. Bu arada Şık’a fiziki müdahele de uygulandı.
Meclis’te yaşananları DW Türkçe’ye değerlendiren Şık, “Tam da bana yöneltilen suçlamanın karşılığı olan hakaretlerle, küfürlerle saldırdılar. Orada ifade edilen ahlaksızlık siyaseten herhangi bir etik değere sahip olmamayı vurguluyordu” diyerek şunları söyledi:
“Metnin bütününde, siyaseten ahlaksız olmaktan bahsediyorum. Bunu anlamak için asgari bir insan zekası yeter. Anlamadıkları için değil, konuşmamızı engellemek için şimdiden ön almaya çalışıyorlar. Ama ben ne olduğunu söylemekte ısrarcı olacağım. Herkes bildiğini yapar, ben aklımla, fikrimle bir şey söylemeye çalışırım. Onların bildiği de kaba kuvvet ve tamamen çoğunluk olmanın getirdiği bir güven ve kibirle saldırmak.”
Şık: Doğrudan AİHM'e başvuracağım
İç Tüzüğü, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) götüreceğini söyleyen Şık, “Meclis’te çoğunluk kimde ise istediği herkese istediği cezayı verebiliyor. İç Tüzük üzerinden bir cezalandırma yapıyorlar ve buna itiraz edeceğiniz bir hukuki merci bile yok. Dolayısıyla iç hukuk da yok. Doğrudan AİHM’e başvuru yapacağım” dedi.
Meclis'in kendi Anayasası olarak da nitelendirilen İç Tüzük, 2017’de AKP ve MHP’nin teklifiyle değiştirildi. Yeni İç Tüzük’ün 161’inci maddesine göre, "Görüşmeler sırasında Cumhurbaşkanına, Türkiye Büyük Millet Meclisine, Başkanına, Başkanlık Divanına, Başkanlık görevini yerine getiren Başkanvekiline, milletvekiline, Türk Milletinin tarihine ve ortak geçmişine, Anayasanın ilk dört maddesinde çerçevesi çizilen Anayasal düzene hakaret etmek ve sövmek, Türkiye Cumhuriyetinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü esasında Anayasada düzenlenen idari yapısına aykırı tanımlamalar yapmak" ceza gerektiriyor. Bu kapsamda yapılan yeni düzenlemeyle, kınama ve oturumdan men cezalarının yanı sıra milletvekillerinin aylık ödeneklerinin üçte ikisine kadar kesinti yapılıyor.
"Kürsü dokunulmazlığı ortadan kalktı"
Yeni Tüzük kapsamında ilk ceza 13 Aralık 2017’de yaptığı konuşmada, Meclis tutanaklarına göre "Kürt" ve "Kürdistan" kelimelerini kullanan HDP'li Osman Baydemir’e verildi. Baydemir, oturumlardan men edilirken, iki aylık ödeneği kesildi. Bir diğer ceza ise "Ermeni Soykırımı" ifadesini kullanan HDP'li Garo Paylan'a verildi.
Eski Anayasa Mahkemesi Raportörü ve Marmara Üniversitesi Anayasa Hukuku Profesörü Osman Can, İç Tüzük’ün 161. Maddesinin 3. fıkrasının "Sadece ifade özgürlüğünü değil, Anayasa’nın 83. Maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen kürsü dokunulmazlığını da sınırladığını" belirtiyor.
Anayasa’nın 83. Maddesi'nin milletvekillerine herhangi bir baskıya, endişeye kapılmaksızın özgürce, demokratik temsil görev ve sorumluluklarını yerine getirme, konuşma, eleştirme ve müzakerelere katılma hakkı sağladığını söyleyen Can, yeni İç Tüzük’ün kürsü dokunulmazlığı kurumunu ortadan kaldırdığını vurguladı. Can, DW Türkçe’ye şu değerlendirmeyi yaptı:
"Ermeni soykırımı ifadesini toplumun geneli bunu kabul etmez ama toplumun bir kısmı bunu dile getiriyorsa, bu parlamentoya yansır ve bu orada konuşulur. Bu hakaret değildir. Ama hakaret etme kastı olmadan tarihteki bazı olumsuzlukları, hataları, övünülmeyecek bazı hususları parlamento kürsüsünden dile getirmek hakaret değildir. Hakaret, karşı tarafı aşağılamak kastıyla, işi tarihsel ve gerçeklik bağlamından kopararak dile getirmektir. Tarihsel olguları ortaya koymak ve tartışmayı hakaret olarak kabul ettiğimiz andan itibaren, yaptığımız şey ifade özgürlüğünü sınırlamaktır. Anayasa’nın 83. Maddesinin birinci fıkrasında mutlak sorumsuzluk olarak getirdiğimiz bir kurum da ortadan kalkar"
Sancar: Kürsü parlamentonun varlık şartı
Değişiklik sırasında Komisyon’da görev yapan muhalefet partilerinin Anayasa hukukçuları da yeni İç Tüzük’e ve burada öngörülen cezalara tepkili. CHP Adalet Komisyonu sözcüsü Zeynel Emre, para cezasının Türk hukukunda ağırlıklı olarak Kabahatler Kanunu kapsamında uygulandığını hatırlatarak, “Bir milletvekiline Anayasal dokunulmazlık veriyorsanız, ona aykırı bir şekilde Meclis’teki söz ve davranışlardan ötürü para cezası uygulamamalısınız” dedi. İlkesel olarak, Meclis’teki vekillere para cezası yaptırımının Anayasa’nın dokunulmazlıkla ilgili ruhuna da aykırı, gülünç bir durum olduğunu söyleyen Emre, “Dokunulmazlık verip de, herhangi bir cezai olayda dahi hemen işlem yapamadığınız birine Meclis’teki tartışmalardan dolayı para cezası vermeniz, çelişkidir” yorumunu yaptı.
"Anayasa'ya ve parlamenter geleneğin ruhuna göre kürsü dokunulmazdır” diyen Anayasa Hukukçusu ve HDP milletvekili Mithat Sancar, "Kürsü'deki sözlerinizden ötürü hiçbir şekilde yargılanamıyorsunuz, dışarıda soruşturmaya tabi tutulamıyorsunuz. Kürsü’de söz hürriyeti mutlaktır” yorumunu yaptı.
Sancar, "Kürsüde söz söylemek, parlamentonun varlık şartıdır. İç tüzüğün disiplin maddelerine hükümler ekleyerek, kürsü dokunulmazlığını ortadan kaldırdılar. İç Tüzük değişikliği Anayasa’nın 83. Maddesini işlevsizleştirdi” derken, Şık’ın sözlerinin hiçbir şekilde bu maddelerin kapsamına girmediğini, uygulamanın tamamen keyfi olduğunu ileri sürdü.
"Milletvekilleri Anayasa değiştirme hakkına sahip kişiler"
Yeni İç Tüzüğü eleştiren Anayasa Profesörü Can, milletvekillerinin Anayasa’yı değiştirme hakkına sahip kişiler olduğunu hatırlatarak, şunları söyledi:
"Milletvekilleri Anayasa'ya aykırı tanımlamalar yaptığında, kınama, ödenek kesme gibi cezalarla cezalandırılması hukuka ve Anayasa’ya uygun değildir. Parlamenterler, Anayasa’nın ilk üç maddesi dahil olmak üzere, Anayasa’nın tamamını değiştirme, onun yerine yeni bir Anayasa’nın konmasını talep etme hakkına sahip olan kişilerdir. Değiştirebileceği şeylere aykırı ifadeler kullandığı için bu kişilerin yaptırıma tabi tutulması hukuki değildir. İfade özgürlüğüne aykırıdır"
Can, cezalara ilişkin değerlendirmesinde ise, “Yanlışlık yaptırımda değil, sınırlamanın kendisindedir. Küfrü aşıp ortak tarih, geçmiş, ilk dört maddeye aykırı tanımlamalar yapmayı yasaklarsanız, ona bağlantılı olan yaptırımlar da o yanlışın katmerlenmesi haline gelir. Yanlış yaptırımın kendisinde değil, İç tüzük’teki tanımlamalardadır” dedi.