"Balyoz Darbe Planı" davasında 18 yıl hapis cezasına çarptırılan MHP İstanbul Milletvekili Engin Alan, “Egemen Harekat Planı’ gazete sayfalarında, televizyon ekranlarında, mahkemede, sinevizyonlarda gösterilerek Türkiye’nin milli güvenliği tehlikeye girmedi mi? Şimdi o planlar, Yunanistan Genelkurmay Başkanı’nın masasında duruyor. Böyle bir şey olabilir mi? Bu belge gerçek” dedi.
“Balyoz Darbe Planı” davasında darbeye eksik teşebbüs suçlamasıyla 18 yıl hapis cezasına çarptırılan MHP İstanbul Milletvekili Engin Alan, tutuklu vekillerin durumundan, mahkumiyet kararına, 28 Şubat davasından MGK belgelerinin sızdırılmasına kadar bir dizi açıklamalarda bulundu.
Sözcü gazetesine konuşan Alan’ın öne çıkan ifadeleri şöyle:
Tutuklu milletvekillerinin durumu
Avukatım Yakup Akyüz, benim için tahliye talebinde bulundu. O görevini yapıyor. Ama açık söylüyorum ne olup ne olmayacağı da beni çok ilgilendirmiyor. Çünkü benim yüzlerce arkadaşım enayi davalarla cezaevlerinde. ‘Balyoz Darbe Planı’ diye bir şey yok. İnsanlar ister inansın, ister inanmasın gerçek durum bu. Türk yargısı 237 Dreyfus yarattı. 1894’te Fransa’da Yüzbaşı Dreyfus yargılandı. Türkiye’de ise orgeneralden başlayarak 237 Dreyfus var.
Hukuka inanmıyorum
Yaşananlara tanık oldukça ülkemizde hukuk, adalet duygumu tamamen kaybettim. Yaşadıklarımdan sonra benim böyle hukuk, adalet duygum kalmadı. Anayasa Mahkemesi Başkanı ‘12 Haziran 2011’den yani milletvekili seçimi yapıldığı tarihten bu yana cezaevinde tutulmakla hak ihlalinin başladığını söyledi. Bu hak ihlali 30 ay sonra mı fark edildi? Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, ana muhalefet partisi ve muhalefet partilerinin genel başkanları, hukukçular bunu söylüyorlar. Tüm bunlara rağmen peki niçin bir şey yapılmamış? Böyle bir şey dünyanın neresinde olabilir? Tüm olanlardan sonra benden hukuka inanmamı kimse beklemesin.
Tahliye edilmem konusunda hiçbir makama kesinlikle bir başvurum olmayacak. Herhangi bir girişimde asla bulunmayacağım. Çünkü, içeride beni haksız-hukuksuz yere şimdiye kadar yatırdıkları için başvurmayacağım. Ben öyle şeyler gördüm ki, bunlar benim adalete olan güvenimi de yok etti.
28 Şubat’ta Kuzey Irak’taydım
28 Şubat Davası’ndan da yargılanıyorum. Böyle bir dava dünyanın hangi ülkesinde olabilir? Ben 28 Şubat döneminde yoktum. Kuzey Irak’taydım. Orada olduğumu sağır sultan biliyor ama ben yargılanıyorum. Balyoz’dan, 28 Şubat’tan birileri gelip beni çıkartıyor, birileri gelip geri içeriye atıyor.
Bu adalete nasıl güveneyim?
Milletvekili seçildik. BDP’den milletvekili seçilen Sebahat Tuncel’i milletvekili seçildiği için tahliye eden İstanbul Özel Yetkili 10. Ağır Ceza Mahkemesi’dir. Aynı mahkeme, ben milletvekili seçilmeme rağmen beni tahliye etmedi. Üstelik kanunlarda da bir değişiklik olmamasına rağmen. Niçin adalete güvenmediğimi soruyorsunuz. Bu bu adalete nasıl inanayım, nasıl güveneyim?
Bu ülkenin Anayasa Mahkemesi ‘ölçüsüz yargı ihlali var’ diyor. Peki bu kadar yargı ihlali varsa bizim hakkımızı kim verecek? Bizi seçen insanların hakkını kim verecek? İşine gelince ‘millet iradesi’ kullanılıyor, işine gelmeyince o irade yok sayılıyor. Böyle bir şey olabilir mi? İşte o yüzden kimseye bir şey yazmıyorum. Bir ara gelen milletvekillerine düşüncelerimi söylüyorum Yapacak başka bir şeyim yok.
“Esas olan subaydır”
Bana ‘ne olmalıdır?’ diye soruyorsunuz. Yapılması gereken bu haksızlıkların giderilmesidir. Bunun nasılını ben bilmem. Açık söylüyorum bu iş, şu yapılanlar bu ülkeye hayır getirmez. Bu coğrafyada içeride ve dışarıdaki manzara bu devletin çok güçlü bir orduya sahip olmasını gerektiriyor. Tabii ordu dediğimizde elindeki araç-gereç ve silahı kastetmiyorum. Orduları liderler, komutanlar yönetir. Atatürk’ün dediği gibi esas olan zabittir yani subaydır. Maalesef, bugün geldiğimiz noktada Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yaşatılanlar, moral ve motivasyon açısından, sevk ve idare açısından askerlerimizi ciddi şekilde sarsmıştır.
Enayi davalarla tasfiye
Bana göre, dünyanın en değerli amiralleri, generalleri bu enayi davalarla tasfiye edilmiş, yok edilmiştir. TSK, bu kayıpları uzun yıllar telafi edemeyecektir. Siyasetçisi, medyası, TSK’yı yalnız mahkemelerde süründürmekle kalmadı, bazı sıfatlar yakıştırdı. Yakıştırılan sıfatlar arasında ‘darbeci’, ‘terörist’, ‘casus’, ‘fuhuşçu’, ‘suikastçı’ ve diğerleri yer aldı. Soruyorum dünyanın hangi ülkesinde askeriniz için bunları söylersiniz? Bu haksızlıklar giderilmezse, TSK’dan da hayır gelmeyecek. İçeride PKK ile ne olacağı belli değil. Suriye’de, Irak’ta ne olup biteceği belirsiz. Sen, yaralı, bereli, kolu-kanadı kırılmış bir TSK yaratmışsın. Bu kime hayır getirir? Bunu yapanlara, bu oyunun, tezgahın içinde olanlara da hayır getirmeyeceğini bunu yapanlar da bilsin. Bizleri cezaevinde yatırdıkları yer neresi? F Tipi Cezaevi. Buraya kimleri koyarlar? Teröristleri. Burada terör örgütlerinin mensupları neyse biz de oyuz. Türk subayını böyle görüyorlar. Bize hangi gözle bakıldığı ortada. Böyle bir millet yaşayabilir mi?
Planlar Yunanistan’da
2004’te MGK’nın Fethullah Gülen cemaatiyle ilgili kararı basında yer aldı diye bavulcuyu mahkemeye veriyorlar. Gerekçe; devletin güvenliğini tehlikeye atmak olarak gösteriliyor. Peki çok gizli savaş planları yayınlandığı zaman Türkiye’nin güvenliği tehlikeye girmedi mi? ‘Egemen Harekat Planı’ gazete sayfalarında, te-levizyon ekranlarında, mahkemede, sinevizyonlarda gösterilerek Türkiye’nin milli güvenliği tehlikeye girmedi mi? Şimdi o planlar, Yunanistan Genelkurmay Başkanı’nın masasında duruyor. Böyle bir şey olabilir mi? Bu belge gerçek.
Dijital belgeler delil mi?
Ama Balyoz’da tam bin 857 sahtekarlık ortaya çıkıyor. Pazar günü Sözcü'de yazdınız, Yargıtay C. Başsavcılığı, Balyoz Davası’ndaki dijital belgeleri delil olarak kabul ediyor, aynı savcılık Askeri Casusluk İddiasıyla açılan davada dijital verilerin delil olarak kabul edilemeyeceğini belirtiyor. Hadi gelin de bu adalete güvenin. Anayasa Mahkemesi kararına göre milletvekili seçilenlerin, uzun süredir tutuklu olanların tahliye edilmesi gerekiyor. Tahliye konusunda söz bitmiştir. Bazıları tahliye ediliyor, bazıları edilmiyor. Bunun hukuki bir izahı var mı? Balyoz’dan tahliye edilenlerle, tutukluların durumu aynı. Onun için adalete güvenmiyorum, ülkede hukukun olmadığını söylüyorum.