T24 - Hürriyet yazarı Yılmaz Özdil Artvin'in Hopa ilçesinde Başbakan Tayyip Erdoğan'ın mitingi öncesinde çıkan olaylarda polisin sıktığı biber gazından etkilenerek kalp krizi geçiren Metin Lokumcu'nun hayat hikâyesini yazdı.
İşte Özdil'in "Öğretmen" başlığı ile yayımlanan bugünkü (4 Haziran 2011) yazısı şöyle:
Hopa İlçesi
Kemalpaşa Beldesi
Köyün adı Dereiçi
*
Gene böyle bi haziran
Hoşgeldin bebek...
Çileye hazırlan.
*
Bembeyaz ekmeğini kapkara maden ocaklarından çıkaran babanın, ilk evladıydı. İlkokul köyde. Ortaokul beldede. Ya lise? O yok. Artvin’e gitmesi lazım. Ona da para yok. Henüz 13 yaşında gurbete çıktı. Taa Batman’a gitti. Amcasının yanına. Meslek lisesi okudu. Elektrik. Üniversite sınavına girdi. Zonguldak Maden Teknik Okulu’nu kazandı. Dört sene okusa maden mühendisi olacak... Dalga mı geçiyorsun? Nasıl kalacak orada, hangi parayla? Rize’ye gitti. Öğretmen Okulu’na yazıldı. Neden Rize? Kendinden sonra dünyaya gelen ikiz biraderleri Rize Ticaret Lisesi’ne gidecekti. Babaları maden ocağından emekli olmuş, ek gelir için balıkçılığa başlamıştı ama, yetişemiyordu. Ailenin en büyük oğlu olarak, masraflara omuz vermesi gerekiyordu. Çaykur’a girdi. Ev tuttu. Kardeşlerini yanına aldı. Bi yandan çalıştı, bi yandan okudu, bi yandan kardeşlerini okuttu. Öğretmen oldu. İlk görev yeri? Konya’nın Bozkır İlçesi’ne bağlı bi köy... Gitti. 1980. Haşırt, darbe oldu. Solcu dediler, tutuklandı. Yattı. Çıktı. Sürüldü. Sivas’ın Suşehri İlçesi’ne bağlı bi köye tayin oldu. Bunun burda ne işi var dediler. Gene sürüldü. Bu sefer, Sivas’ın Kangal İlçesi’ne bağlı bi köy... Soruşturma açıldı. Aklandı. Dava açıldı. Kazandı. Doğru bildiğini söylemekti tek suçu... Âşık oldu. Evlendi. Eşi de öğretmendi. Rize’de. Eş durumundan Rize’nin Derepazarı İlçesi’ne tayin oldu. Soruşturmalar, davalar, boğuştu, hepsinden haklı, hepsinden tertemiz çıktı. Evladı oldu. Ulaş. Okuttu. İzmir’e, Ege Üniversitesi İşletme’ye gönderdi. Emekli oldu. Taksitle iki göz oda, ev aldı. Tapusunu eşinin üstüne yaptı. Hayatı boyunca parasızlık çekmiş, parayla hiç işi olmamıştı. Ödenmeyeceğini bile bile arkadaşlarına kefil olup, ödediği borçların haddi hesabı yoktu. Hiç otomobili olmadı mesela. Öğretmenliğini yaptığı çocuklardı onun serveti. Bi de Tukaş... Köpeği. Yavruyken getirmişlerdi. Tukaş salça kolisinde... Güldü, e adıyla beraber gelmiş, Tukaş olsun bunun adı dedi. Can yoldaşıydı. Avcıydı çünkü. Ama, avcılığı da bi acayipti. Vuran değil. Kurtaran. Yaralı geyik buldu, evine getirdi, tedavi etti, doğaya saldı, yaban hayatı koruma derneklerinden sayısız örnek avcı ödülleri kazandı. Atmaca beslerdi. Büyütür, bakar, günü gelince özgürlüğe uçururdu, hiçbir canlı tutsaklık yaşamamalı derdi. Çevreciydi. Artistlerinden değil. Aktiflerinden. Derelerin üzerinde santral kurulmasına karşıydı. Vatan topraklarının ona buna peşkeş çekilmesine itirazı vardı. Kahvede oturup dedikodu yapmak, aman bana dokunmayan yılan bin yaşasın demek, ona göre değildi. Tırsmaz, meydan okur, yüreğini ortaya koyardı. Gözüne gaz sıktılar. Yerli malı gaz. Gaz işi ince iştir, ayarını kaçırırsan öldürür dedik, anlatamadık. Öldürdüler. Öldü. Hayatı boyunca doğruları savundu, doğruları söyledi, ölümünün ardından, ölümüyle ilgili olarak bile “yalan” söylediler... Astımmış dediler. “Meğer astımmış ondan ölmüş” diye yazan gazetecilerden biri çıkıp da “hayatı boyunca doğada yaşamış bir insan, nasıl olur da astım olur, a be şerefsizler” demedi. Diyemedi. Çünkü, gazeteci diye ortalıkta dolaşan tiplerde, bu memleketin çocuklarına öğretmenlik yapan onurlu, namuslu, dürüst insanlara karşı, Tukaş kadar vefa yok... Öğretmen öldüğünden beri yemiyor içmiyor Tukaş, bugün yarın o da kahrından gidecek gibi görünüyor.
*
Hopa İlçesi
Kemalpaşa Beldesi
Köyün adı Dereiçi
*
Başladığı yerde, bitirdi.
Öğretmen toprağa verildi.
*
Gene öyle bi haziran...
Uğurlar ola adam gibi adam.