Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz'dan, "Türkiye'de işsizlik oranı hep yüksekti, krizle alakası yok" diyenlere yanıt geldi. Yılmaz, "İşsizlik oranındaki rekor yükselişler yapısal unsurlardan çok konjonktürel faktörlerden kaynaklanıyor" dedi.
Yılmaz, Merkez Bankası'nın 77'nci Olağan Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, "giderek yaygınlık ve derinlik kazanan ve olumsuz etkilerini reel ekonomiler üzerinde de belirgin şekilde hissettiren" küresel krizi değerlendirdi ve Türkiye'ye etkileri hakkında bilgi verdi.
Küresel mali krizin yaygınlık ve derinlik kazanmasıyla birlikte, toplam talebin daraldığı ve krediye erişimin zorlaştığı bir konjonktürde ülkelerin üretim kapasitesinde kayıplarla karşılaştığını ifade eden Yılmaz, krizin üretim kapasitesi üzerindeki olumsuz etkilerinin sınırlandırılması ve orta vadede sürdürülebilir büyümenin sağlanması bağlamında uygulanacak olan kamu politikalarının öneminin arttığına dikkati çekti.
Yılmaz, "Ekonomideki daralma devresinde uygulanacak dengeleyici maliye politikasının, ekonomi politikalarına ilişkin beklentileri olumlu yönde etkileyebilmesi, orta vadede mali disiplinin sürdürülmesi konusunda güçlü taahhütler içermesine bağlıdır. Çerçevesi bu şekilde belirlenmiş maliye politikası, orta vadeli faizlerin düşmesine ve kredi mekanizmasının etkin bir şekilde çalışmasına katkıda bulunarak, para politikasının etkinliğini artıracaktır" dedi.
Türkiye ekonomisine ilişkin risk göstergelerinin, 2007 yılının Ağustos ayı ile 2008 yılının Ekim ayı arasındaki dönemde diğer gelişmekte olan ülkelere paralel bir seyir izlediği, ancak bu tarihten itibaren Türkiye'nin risk göstergelerinin daha olumlu yönde geliştiğinin gözlendiğini ifade eden Yılmaz, bu gelişmenin, Türkiye ekonomisinin uluslararası şoklar karşısında önceki dönemlere göre daha esnek ve dayanıklı bir yapı kazandığına işaret ettiğini bildirdi.
Küresel kriz karşısında Türkiye ekonomisinin dayanıklılığını artıran temel unsurun finansal sistemde sağlanmış olan istikrar olduğunu kaydeden Yılmaz, küresel mali krizin ortaya çıkmasından bu yana, dünyadaki diğer örneklerin aksine, Türkiye'de bankacılık sistemine yönelik bir nakit önlem paketine ihtiyaç duyulmadığını söyledi.
Yılmaz, bankaların bilançolarında sorunlu yabancı menkul kıymetlerin bulunmaması, sermaye yeterlilik rasyolarının güçlü olması ve yabancı para pozisyonlarının oldukça düşük bir düzeyde olmasının, Türk finansal sisteminin dayanıklılığını artıran unsurlar olduğunu belirtti.
Söz konusu küresel ekonomik gelişmelerin bir sonucu olarak iç ve dış talepte gözlenen keskin daralmanın firmaların bilançolarını etkilediğini bildiren Yılmaz, Türkiye'de küçük ve orta ölçekli firmaların borçlarının ağırlıklı olarak Türk lirası cinsi olmasının kur riskini sınırladığını kaydetti.
Yılmaz, Merkez Bankası'nın yayımladığı şirket bilançoları verilerine göre Türkiye'de küçük ve orta ölçekli firmaların yüzde 75'inin yabancı para borcunun bulunmadığını ifade etti.
İşsizlik
Son dönemde işsizlik oranındaki yükselişin yapısal unsurlardan ziyade büyük ölçüde konjonktürel faktörlerden kaynaklandığını söyleyen Yılmaz, 2008 yılında yaşanan ekonomik durgunluğun etkisiyle bir yandan istihdam artışı yavaşlarken, diğer yandan işgücüne katılım oranının arttığını ve böylece işsizlik oranının yükseldiğini belirtti.
Yılmaz, "Ülkemizde her yıl artan işgücü arzına istihdam olanaklarının açılması, kuşku yok ki işgücü piyasalarında esnekliği artırıcı ve maliyetleri düşürücü reformların yapılmasına bağlıdır. Bu reformlar aynı zamanda istihdamın kayıt altına alınmasını da sağlayarak sosyal güvenlik sistemimizdeki sorunların giderilmesine yardımcı olacaktır" dedi.
Yılmaz, reel birim ücretlerin enflasyondaki düşüş sürecine ve Türkiye'nin rekabet gücüne katkıda bulunmaya devam edebilmesi için orta vadede verimliliği artıracak ve yatırım ortamını iyileştirecek düzenlemelerin hayata geçirilmesinin büyük önem taşıdığını söyledi.
Kredi mekanizması
Kredi hacmindeki daralmanın hem arz hem de talep yönlü gelişmeleri yansıttığını belirten Yılmaz, küresel ekonomideki sorunların yansımalarına ilişkin risklerin ihtiyati tasarruf eğilimini artırarak bir yandan hane halkı ve firmaların kredi talebini kısarken, diğer yandan bankaların kredi arzında daha temkinli davranmalarına neden olduğunu ifade etti.
Yılmaz, son dönemde alınan tedbirlerin kredi mekanizmasında göreli bir rahatlamaya yol açabileceği düşünülse de küresel ekonomideki sorunlar giderilmeden kredi hacminde belirgin bir ivmelenme beklenmediğini bildirdi.
Küresel mali krizin yaygınlık ve derinlik kazanmasıyla birlikte, toplam talebin daraldığını ve krediye erişimin zorlaştığı bir konjonktürde ülkelerin üretim kapasitesinde kayıplarla karşılaştığını hatırlatan Yılmaz, "Krizin üretim kapasitesi üzerindeki olumsuz etkilerinin sınırlandırılması ve orta vadede sürdürülebilir büyümenin sağlanması bağlamında uygulanacak olan kamu politikalarının önemi artmaktadır. Ekonomideki daralma devresinde uygulanacak dengeleyici maliye politikasının, ekonomi politikalarına ilişkin beklentileri olumlu yönde etkileyebilmesi, orta vadede mali disiplinin sürdürülmesi konusunda güçlü taahhütler içermesine bağlıdır. Çerçevesi bu şekilde belirlenmiş maliye politikası orta vadeli faizlerin düşmesine ve kredi mekanizmasının etkin bir şekilde çalışmasına katkıda bulunarak para politikasının etkinliğini artıracaktır" dedi.
İhracat reeskont kredisi
Yılmaz, yaşanan küresel kriz ortamında, Merkez Bankası'nın uluslararası kredi piyasalarında ve küresel ekonomide yaşanan sorunların Türkiye'deki finansal sistemin işleyişini ve istikrarını ve genel olarak ülke ekonomisini olumsuz etkilememesi için üzerine düşen önlemleri önceden aldığını ifade ederek, bu çerçevede alınan önlemler hakkında bilgi verdi.
Bu çerçevede, kabul finansmanı kapsamında kullandırılan sevk öncesi ve sevk sonrası ihracat reeskont kredisi limitinin 500 milyon dolar artırılarak, 1 milyar dolara çıkarıldığını, kararın açıklanmasından sonra kredi kullanımına ocak ayının son haftasında başlanıldığını, mart ayı sonuna kadar toplam 400 milyon doların üzerinde kredi kullandırıldığını belirten Yılmaz, 2008 yılında toplam kullanılan miktarın 1,7 milyon dolar olduğu gözönüne alındığında, finansman koşullarının daraldığı bir dönemde Merkez Bankası'nın ihracatın finansmanı konusunda kayda değer bir katkı yaptığının düşünüldüğünü söyledi.
Yılmaz, "İçinden geçmekte olduğumuz kritik dönemde, fiyat istikrarının korunması ve gelişmelerden ekonomimizin en az düzeyde etkilenmesi için para politikasının tek başına yeterli olmadığını hatırlatmakta fayda görmekteyim. Daha önce de bahsettiğim gibi, para politikasının disiplinli maliye politikası ve başta mali disiplin kalitesini artırmaya ve verimlilik artışlarının devamlılığını sağlamaya yönelik reformlar olmak üzere, yapısal reform sürecinin devam ettirilmesiyle desteklenmesi gerekmektedir" dedi.
Merkez Bankası 2008'de 1 milyar 990,8 milyon YTL kar etti
Bu arada genel kurulda dağıtılan yıllık rapora göre, Merkez Bankası'nın dönem karı 1 milyar 990 milyon 767 bin 928 YTL olarak belirlenirken, söz konusu kar Hazine'ye aktarılacak.