Ekonomi

"Merkez Bankası'nın manevrası neydi, sonunda 'Faiz artırılmadı' denebilecek mi?"

Uğur Gürses: Merkez Bankası yöneticileri simya peşindeler

14 Ocak 2017 16:26

Hürriyet yazarı Uğur Gürses, Merkez Bankası'nın yükselen döviz kuruna müdahaleleriyle ilgili olarak "Yöneticiler yine ‘faiz artırmadan’ artırılmış gibi bir etkinin, yani ‘simya’ peşindeler. Fiyatını düzeltmediği piyasayı, likidite belirsizliği ile ‘terbiye’ etme çabası, ilk ağızda mevduat ve kredi faizlerini hızla yükseltir. Sonunda ‘faiz artırılmadı’ denilebilecek mi?" dedi.

Uğur Gürses'in "Merkez Bankası’nın manevrası neydi?" başlığıyla yayımlanan (14 Ocak 2017) yazısı şöyle:

Döviz kuru artışını politik nedenleri dışında kısmen dizginlemenin Merkez Bankası açısından etkili yolları var. En etkili yol TL likiditeyi sıkmak, sıkılaştırmak. Böylece, spekülatif amaçlı olarak döviz alacak olanların maliyetlerini yükseltmek; hem bulabilme, bulduğunda da fiyatını artırmak.

Bizde şöyle ‘deneniyor’; para miktarını sıkalım ama fiyatı (faizi) değiştirmeden yapalım. Bu mümkün değil. Merkez Bankası’nda Başçı dönemindeki ‘deneylerden’ sonra, Çetinkaya da yeni bir ‘deneyin’ içine girmiş görünüyor.

Bankacılık sistemi, ihtiyacı olan likiditeyi Merkez Bankası’ndan farklı kanallardan sağlıyor. Haftalık vade ve gecelik vadede. Gecelik olanı da iki ayrı pencereden alıyor; BİST’te gecelik repo ile Merkez Bankası bünyesindeki Bankalararası Para Piyasası’ndan. Gün sonunda yani saat 16’da hala para bulamamış bankaların, durumlarını anlatır bir mektupla başvurdukları yer ise ‘geç likidite penceresi’.

Merkez Bankası’nın piyasaya verdiği likiditenin kabaca yüzde 40’ı haftalık olarak veriliyor, gerisi yani yüzde 60’ı gecelik vadede veriliyordu. Haftalık maliyet yüzde 8, gecelik maliyet ise yüzde 8.50’de.

Piyasaya verilen paranın tamamı gecelik vadeye kaydırılarak yüzde 8.50 ile maliyetlendirilse de döviz kuru üzerine etki yapacak bir piyasa koşulları yok. Nitekim banka bunu denedi, perşembe günü haftalık repo açmadı, dün de açmadı.

İlkin geçen hafta, kendi bünyesinde olan ve çoğunlukla gecelik borç para verdiği  Bankalararası Para Piyasası’nda bankaların limitlerini azalttı. Bunun fiili sonucu, 9-10 milyar TL para vermesiyle sonuçlandı. Gecelik vadede ayrı kanaldan para verdiği BİST’teki repo piyasasından para vermeye devam edecekse etkili olmayacaktı.

Perşembe haftalık repo açmadı. Daralan alanda, kalan ihtiyaçlar için tek likidite kanalı BIST bünyesindeki gecelik repo kanalı idi. Orası açıktı.

Peki, perşembe günü dolar kuru 3.93’e vurduktan sonra 3.75’e düşüren asıl Merkez Bankası ‘eylemi’ neydi?

Bankacılardan teyit ettim; perşembe günü, Merkez Bankası’nın haftalık repo ihalesi açmadığı belli olduktan sonra bankaları arayarak “Geç likidite penceresinden para alma imkanınız var biliyorsunuz değil mi?” demiş olması. Dün akşam saatlerinde de bunu kamuoyuna ilan ederek resmileştirdi. Buradaki faizin yüzde 10 olduğunu not düşelim. Bu oran para politikası aracının fiyatı değil, ‘afişe olma’ tabelasıdır.

Geç likidite penceresine iki tür banka ‘düşer’. Biri, arızi olarak hesabını kitabını yapamamış ve gün sonunda TL likiditesini kapatamamış, borçlarını ödeyebilmek için akşam saatinde Merkez Bankası’ndan para almadan kapanamayacak olanlar. İkincisi de, mali durumu bozuk olduğu için likiditesi kalmayan zor durumdaki bankalar.

Merkez Bankası perşembe bankaları arayarak, mealen şöyle demiş oluyor; “Bankalararası piyasada limitleri daralttım, fiilen gecelik vadede alınabilecek parayı sınırladım. Bugün de haftalık repo açmadım. Son kanal olan BİST’te sadece gecelik repo olanağınız kaldı. Orayı da sıkarsam açıkta kalacaksınız; ‘etiketli’ geç likidite penceresine düşeceksiniz”.

Hiçbir banka geç likidite penceresinden para alır duruma düşmek istemez. Faizin yüzde 10 olmasının önemi yoktur. Yukarıdaki iki nedenden dolayı etiketlenir çünkü. Bu duruma düşecek bankanın yöneticilerini de kovarlar.

Böyle bir ‘ima’, Merkez Bankası’nın bankaları ‘kötü yola düşürmekle’ terbiye etmeye kalkmak demek. Hiçbir merkez bankası bu kanalı para politikası kanalı olarak kullanmaz. 1990’dan bu yana geçen 7 bini aşan işgününde sadece 9 geç likidite kullanımı olmuş.

Merkez Bankası’nın tüm para verme kanallarını kapatarak, bankaları ‘likiditesi olmayan bankalar’ penceresine itmesi bir para politikası aracı olamaz.

Bir Merkez Bankası eski başkanı, “geç likidite penceresine düşecek bir bankaya Merkez Bankası müfettiş yollar” diyor. Ya Merkez Bankası bankaları buraya iterse? Bir başka eski başkan da, bunun doğru olmadığını ifade ediyor.

2008’de Lehman’ın batışı ve  devamındaki süreçte, ABD Merkez Bankası Fed, birçok para politikası aracı ilan etti. Ayrıca ‘iskonto penceresi’ diye adlandırdığı bir pencere açtı. Bankalar bu pencereden para kullanmak istemediler. Çünkü buradan para almak, o bankaların ‘likidite zorluğu içinde’ olduğunun ilanı demekti.

Merkez Bankası yöneticileri, yine ‘faiz artırmadan’ artırılmış gibi bir etkinin, yani ‘simya’ peşindeler. Fiyatını düzeltmediği piyasayı, likidite belirsizliği ile ‘terbiye’ etme çabası, ilk ağızda mevduat ve kredi faizlerini hızla yükseltir. Sonunda ‘faiz artırılmadı’ denilebilecek mi?