Merkez Bankası rezervlerindeki düşüş ne anlama geliyor?
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'nın (TCMB) net döviz rezervleri 10,7 milyar dolara geriledi. Reuters haber ajansı bunun 2003'ten bu yana en düşük seviye olduğunu aktarıyor. Peki net döviz rezervlerinin önemi nedir ve bu düşüş ne anlama geliyor
10 Nisan 2021 13:00
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'nın (TCMB) net döviz rezervleri 10,7 milyar dolara geriledi. Reuters haber ajansı bunun 2003'ten bu yana en düşük seviye olduğunu aktarıyor.
Peki net döviz rezervlerinin önemi nedir ve bu düşüş ne anlama geliyor? Uzmanlara sorduk.
Ankara Üniversitesi'nden Prof. Dr. Yalçın Karatepe net rezervlerin, döviz kurlarındaki ani artışlar gibi karşılaşılabilecek iç ve dış şokların yarattığı olumsuzlukları gidermek için kullanıldığını söylüyor.
Rezervlerin bir diğer işlevi de uluslararası finans çevrelerinin ülkeye olan güvenini yüksek seviyede tutmak.
Prof. Karatepe yeterli net rezerve sahip olmayan Merkez Bankası'nın, piyasaya müdahale imkanının azaldığını anlatıyor:
"Siz müdahale etme imkanına sahip değilseniz bu durumda koskoca Türkiye'yi piyasa koşullarıyla baş başa bırakmış olursunuz, o da ciddi sorunlara yol açabilir.
"Merkez Bankaları aslında piyasaların büyük abisidir. Büyük abi nedir? Her zaman desteğini alabileceğimizi bildiğimiz kişidir. Ama o abinin o desteği verebilmesi için yeterli imkanının olması lazım. O da zordaysa size destek olamaz."
Karatepe, bir ülkenin ideal koşullarda kısa vadeli borçları kadar rezervinin olması gerektiğini fakat TCMB'nin rezervlerinin güven veya şoklara karşı koruma sağlayacak bir miktarda olmadığını söylüyor:
"Türkiye'nin kısa vadeli dış borcu 140 milyar dolar. Bunların bir yıl içinde ödenmesi gerekiyor. Hiçbir yerden para bulamazsak Merkez Bankası'ndan döviz alıp ödeyebiliriz diye düşünürüz normalde. Ama Merkez Bankası rezervinin bunu karşılama ihtimali bile yok. Hatta cari işlemler açığından ortaya çıkan eksikliği de giderecek kadar rezervi olmadığı için bu durum bizi kırılgan ve riskli hale getiriyor."
Swap anlaşmalarının etkisi
Merkez Bankası'nın mevcut rezervlerinin bir kısmı da swap anlaşmalarından oluşuyor. Bu anlaşmalar kapsamında TCMB bankalardan veya yabancı ülkelerin merkez bankalarından döviz alarak, karşılığında TL veriyor.
Çin ve Katar ile yapılan swap anlaşmalarının miktarı 17 milyar dolar civarında. Bu TCMB'nin net döviz rezervlerinden daha az. Bunlara TCMB'nin Türk bankalarıyla yaptığı swap işlemlerini de ekleyince Merkez Bankası'nın swapları 60 milyar dolara yaklaşıyor.
Bu işlemlerin bir özelliği, vadeli olmaları. Yani belli bir sürenin sonunda taraflar birbirlerine paralarını iade etmek veya sözleşmeyi uzatmak için uzlaşmak zorunda.
Prof. Karatepe, TCMB'nin diğer ülkelerle swaplarının Türkiye gibi bir ekonomi için büyük bir miktar sayılamayacağını söylüyor fakat bir uyarı da yapıyor:
"Bu paralar da siyasi ilişkiler çerçevesinde Türkiye'ye sağlandı. Katar'dan 15 milyar doları hatırlıyorum, kurlarda çok ciddi bir hareket olduğunda alındı, rezervler de yetersizdi. Katar'a gidilip rica edildi 'Bizimle swap anlaşması yapın' diye. Rica ederek bulduğunuz imkanlar sizin başka alanlarda da taviz vermenize yol açabilir."
İstanbul Üniversitesi'nden Doç. Dr. Zahide Ayyıldız Onaran ise swap anlaşmalarının vadesi dolunca ödenmesi gereken borçlar olarak düşünülmesi gerektiğini anlatıyor ve merkez bankalarının rezervlerine swap anlaşmalarını çıkararak bakmanın anlamlı olduğunu ekliyor:
"Bu anlaşmalar bir anlamda kredi maliyetini azaltmak, uluslararası kurumlardan kredi talep etmemek ve ekonomi ile ilgili negatif görüntü vermemeye çalışmak için kullanılıyor. Yani merkez bankaları swapı ülkenin özellikle de Covid-19 dönemi yüzünden ödeyemediği döviz borçlarını kredi almadan ödeyebilmek için kullanmaktadır.
Bunu söyle düşünebiliriz. Elinizdeki paradan bahsederken bankadan aldığınız krediyi işin içine katamazsınız. Çünkü bir süre sonra onu faiziyle geri ödemekle yükümlüsünüz. Swaplar da benzer özelliktedir."
2003-2021 farkı
Net döviz rezervlerinin 2003 seviyesine gerilemesi Türkiye'nin nasıl bir durumda olduğunu gösteriyor?
Prof. Karatepe Türkiye'nin 2001'de çok ciddi bir ekonomik kriz yaşadığını hatırlatıyor ve "O dönemde Türkiye'nin gayrı safi yurtiçi hasılası şimdikinin üçte biri civarındaydı. Dolayısıyla bu ölçekteki bir ekonominin yaklaşık 750 milyar dolarlık yurtiçi hasılası olduğunu düşünürsek, ciddi şekilde daha geride olduğumuzu da görürüz" diyor.
Bu noktaya nasıl gelindi?
Doktora tezini merkez bankalarının bağımsızlığı üzerine yazan Doç. Ayyıldız Onaran, rezervlerin düşmesinde yanlış politikaların etkili olduğunu söylüyor.
Merkez Bankası'nın bağımsızlığının engellenmesi, faizi düşük tutma çabası, üretim kapasitesindeki azalış ve uluslararası alanda kredibilite sorununun birleşerek bugünkü tabloya yol açtığını anlatıyor.
Peki bir Merkez Bankası'nın kasasına döviz nasıl girer ve çıkar?
Prof. Karatepe döviz girişlerini "Merkez bankaları ihracat yapan şirketlerin yurt dışındaki alacaklarına karşılık kredi verebiliyor, yurtdışından borçlanabiliyor, Hazine yurtdışından borçlanarak Merkez Bankası'na aktarabiliyor veya TCMB piyasadan döviz alabiliyor" diye anlatıyor.
Fakat son yöntem, döviz fiyatlarını yükseltme ihtimali nedeniyle son dönemde tercih edilmiyor.
Merkez Bankası'ndan döviz çıkışı ise TCMB'nin veya Hazine'nin döviz borçlarını ödemek veya piyasaya döviz satmak şeklinde oluyor.
Birkaç yıl önceye kadar TCMB piyasaya döviz satmak için ihaleye çıkıyor ve gelen tekliflere göre döviz satıp karşılığında TL alıyordu.
Fakat Prof. Karatepe 2016'dan itibaren, "TCMB piyasaya müdahale ediyor" algısı oluşturmamak için bunu yapmadığına dikkat çekiyor.
Muhalefetin '130 milyar dolarlık rezerv nerede?' eleştirisi
Karatepe, Merkez Bankası'nın bunun yerine kamu bankaları üzerinden satış yaptığını, bu uygulamanın resmen takip edilemediğini ve bugüne kadarki usule uygun olmadığını söylüyor.
Muhalefetin son dönemde "130 milyar dolarlık Merkez Bankası rezervi nerede?" diye sormasının altında da bu neden yatıyor.
Prof. Karatepe, "2020'nin Haziran ve Temmuz aylarında, salgının belirgin etkisinin olduğu dönemde ABD doları 6,80 seviyesinde iki ay boyunca yatay seyretti. Bu çok olağandışı bir durumdur" diyor ve ekliyor:
"Piyasa koşullarına bakıyorsunuz, gelişmelere bakıyorsunuz, kurların o seviyede kalması, özellikle Türk lirasına reel negatif faiz verildiği bir dönemde bu ancak döviz satışıyla mümkün olabilirdi.
Sonunda ne oldu? Hem kurlar yükseldi, hem faiz yüzde 19'a çıktı. O kadar döviz rezervini heba etmenin bu ülkeye kattığı bir şey olmadı."
Bu tabloda Merkez Bankası döviz rezervlerini nasıl artırabilir?
Üniversitede para politikası ve merkez bankacılığı üzerine yüksek lisans dersleri veren Doç. Ayyıldız Onaran, ilk adımın Merkez Bankası'nı bağımsız kılmaktan geçtiğini söylüyor.
Ayyıldız Onaran, TCMB'nin bağımsızlık konusunda yaşadığı sıkıntılar nedeniyle istikrarlı ve doğru hamleler yapamadığını aktarıyor.
Çelişkili politikaların bırakılıp yanlışlarda ısrar edilmemesi gerektiğini belirten Ayyıldız Onaran, TCMB'nin temel amacı olan fiyat istikrarını sağlamaya odaklanması ve hem ülke içinde hem uluslararası alanda güven aşılayacak adımlar atması gerektiğini vurguluyor.
Prof. Karatepe ise mevcut yönetimin bu yönde bir adımı olmadığı görüşünde:
"Şu anda rezervlerde bir sorun olmadığı algısı vererek piyasayı yatıştırmaya çalışıyorlar ama piyasa olup biteni çok net bir şekilde görüyor."
Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştir