Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Murat Çetinkaya, yakın dönemde açıklanan göstergelerin bu yılın ilk çeyreğinde iktisadi faaliyette ılımlı bir seyir olabileceğine işaret ettiğini belirterek, "Mal ihracatındaki güçlü artış eğiliminin devam edeceği, alınan tedbir ve teşviklerin yurt içi talebi destekleyeceği, belirsizlik algısında ve finansal koşulların sıkılığında iyileşme olacağı varsayımlarıyla yılın ikinci çeyreğinden itibaren iktisadi faaliyette kademeli bir toparlanma öngörüyoruz." dedi.
Merkez Bankasının 85. Hesap Dönemi Olağan Genel Kurulu, Bankanın İdare Merkezi Toplantı Salonu'nda gerçekleştirildi.
Çetinkaya, yakın dönemdeki makroekonomik gelişmeleri değerlendirdiği konuşmasında, küresel büyümenin geçen yıl küresel finansal krizden bu yana sürdürdüğü zayıf seyrini koruduğunu, gelişmekte olan ülkelerde büyümenin zayıf olduğu son 5 yıllık dönemde Türkiye ekonomisinin göreli olarak iyi bir performans gösterdiğini kaydetti.
Gayri Safi Yurt İçi Hasılanın (GSYİH) ise geçen yıl ağırlıklı olarak nihai yurt içi talebin etkisiyle yüzde 2,9 arttığına dikkati çeken Çetinkaya, net ihracatın, turizm gelirlerindeki kayıpların da etkisiyle büyümeyi azaltıcı yönde etkide bulunduğunu söyledi.
Yakın dönemde açıklanan göstergelerin 2017 ilk çeyreğinde iktisadi faaliyette ılımlı bir seyir olabileceğine işaret ettiğini bildiren Çetinkaya, "Bununla beraber, mal ihracatındaki güçlü artış eğiliminin devam edeceği, alınan tedbir ve teşviklerin yurt içi talebi destekleyeceği, belirsizlik algısında ve finansal koşulların sıkılığında iyileşme olacağı varsayımlarıyla yılın ikinci çeyreğinden itibaren iktisadi faaliyette kademeli bir toparlanma öngörüyoruz." ifadelerini kullandı.
Öncü göstergelerin ihracatın ithalattan daha hızlı büyüdüğünü gösterdiğini belirten Çetinkaya, Türkiye’nin küresel ihracattaki pazar payının artış eğilimini koruduğunu bildirdi.
Çetinkaya, "Bu çerçevede, 2017 yılında net ihracatın büyümenin en önemli sürükleyicilerinden biri olmasını bekliyoruz." dedi.
Cari işlemler dengesinde 2014'ten itibaren gözlenen iyileşme sürecinin 2016'nın üçüncü çeyreğine kadar devam ettiğini hatırlatan Çetinkaya, enerji fiyatlarındaki düşüşün bu eğilime katkı sağlamayı sürdürürken, olumsuz jeopolitik gelişmeler ve turizm gelirlerindeki azalmanın yılın ikinci yarısında cari dengedeki iyileşmeyi yavaşlattığını kaydetti.
Çetinkaya, şöyle devam etti:
"Avrupa Birliği ülkelerinde ılımlı talep koşullarının devam etmesi ve ithalatın zayıf seyretmesi cari dengeye olumlu etki ediyor. Yakın dönem eğilimine dair veriler cari dengedeki iyileşmenin devam edeceğine işaret etmektedir. 2017 yılında ihracattaki artışın ithalattan daha yüksek gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. Petrol ve diğer emtia fiyatlarındaki kademeli yükseliş ithalatı artırırken, iç talepteki ılımlı seyir ve reel kurdaki değer kaybı ters yönde etki yapıyor. Bu çerçevede, 2017 yılında cari işlemler açığının GSYİH’ye oranının 2016 yılı seviyesine yakın, yüzde 4’ün altında gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. Cari işlemler açığının finansmanı ağırlıklı olarak uzun vadeli borçlanma ve doğrudan yatırımlarla sağlanmaktadır."
Enflasyondaki artış
Çetinkaya, 2016'da yıllık tüketici enflasyonunun temelde gıda enflasyonu kaynaklı dalgalı bir seyir izleyip, yıl sonunda yüzde 8,5 olarak gerçekleştiğini anımsatarak, çekirdek enflasyon göstergelerinin ise yıl boyunca kayda değer bir düşüş gösterirken son çeyrekte yaşanan Döviz kuru gelişmelerine bağlı olarak aralık ayında yükseldiğini kaydetti.
Bu yılın mart ayında yıllık enflasyonun yüzde 11,29 olduğunu hatırlatan Çetinkaya, "Enflasyonun şubat ve mart aylarında çift haneye ulaşmasına yol açan temel unsurlar, işlenmemiş gıda fiyatlarındaki baz etkisi, 2016 yılındaki vergi artışları ve kur geçişkenliği olmuştur." ifadelerini kullandı.
Son dönemde birden fazla maliyet ve arz şokunun aynı anda ortaya çıkmasıyla enflasyonda hızlı bir yükseliş gözlendiğine dikkati çeken Çetinkaya, "2016 Kasım ayından bu yana yıllık enflasyonda gözlenen 4,3 puanlık artışın 2,8 puanının enerji ve gıda kalemlerinden kaynaklanmış olması, arz yönlü faktörlerin önemini gösteriyor. Enflasyonda gelinen yüksek seviyeler, beklentiler ve fiyatlama davranışlarında bozulma riskine işaret ediyor." değerlendirmesinde bulundu.