Gündem

Meral Akşener: Tuncer, benimle evlenebilmek için evden kaçtı

"Erdoğan'ın karşısında 'senin partin camileri ahır yaptı' diyemeyeceği gelenekten gelen bir rakip var"

10 Haziran 2018 11:04

İyi Parti Genel Başkanı ve cumhurbaşkanı adayı Meral Akşener, eşi Tuncer Akşener ile evliliğinin aşk evliliği olduğunu belirterek, "Benimle evlenebilmek için Tuncer evden kaçtı. Adam daha ne yapsın…" dedi. 

Sözcü'den Nil Soysal'a konuşan Akşener,  evdeki bütçeyi eşi Tuncer Akşener'in ayptığını söyleyerek, "Benden para almaz. Beni de o geçindirir.  Kendi kazandığımı kendim harcarım. Üniversitede hocayken kız öğrencileri okuturdum. Bunu da herkes bildiği için rahat söylüyorum. Ama milletvekili olduktan sonra, elime üniversite maaşından daha az para kalır oldu. Çünkü siyasetin harcaması çok yüksektir" ifadesini kullandı. 

Akşener'in söyleşisi şöyle: 

– Yandaş medyanın tüm karartmalarına rağmen moralli ve iddialı bir kampanya yürütüyorsunuz ve çok net olarak “İkinci tura ben kalacağım” diyorsunuz. Vatandaş sizi niye seçsin?

Türkiye şu anda kendisini baba zanneden çok sert bir kişinin elinde. O kişinin keyfini ve gönlünü hoş etmek üzere kurulu bir düzen var. Türkiye'nin onun yerine anne şefkatine ihtiyacı var. Bir ev düşünün;  evde bir kadın varsa o evin düzeni nasıldır, kadın yoksa evin hali nedir? Türkiye şu anda bekar evi gibi, darmadağınık. Anne eline, şefkatine ihtiyacı var. Üstelik, ben AKP seçmeninden de oy alıyorum. Mesela bizi en zorlaması gereken bölge İç Anadolu'ydu. Ama İç Anadolu'yu aldık.  Tayyip Bey'in şahsi oyundan buralarda yüzde 70'lere, 60'lara varan oyları vardı, o oylardan şahsıma ciddi bir oy kayması var. Bir de partisinden partimize oy kayması var. Dolayısıyla biz 24 Haziran'ı değil, 8 Temmuz'u konuşmak zorundayız. İkinci turda sağ oylar kime gidecekse Erdoğan'ı o evine yollayacak. Bunu görüyor ve üzerimde büyük bir karartma uyguluyor.

– Tayyip Erdoğan neden karşısında sizi görmek istemez?

Çünkü merkez sağın yüzde 65'lik oyunun tamamına talip. Bugüne kadar hep bu siyaset oyununu sürdürdü. CHP'yi rakip yaptı ve düşmanlaştırdı. Bütün seçimleri hep bu ikili düzen üzerinden götürdü ve her seferinde başardı.  İlk defa karşısında bir üçüncü yol var. “Senin partin camileri ahır yaptı” diyemeyeceği gelenekten gelen bir rakip var.

– Aslında siz Tayyip Bey'i çok iyi tanıyorsunuz. Geçmişte ailece bile görüşüyordunuz…

Evet. Bu da benim açımdan çok büyük avantaj.

– Tayyip Bey açısından da avantaj…

(Gülüyor) Tabii. Gayet güzel dehşet dengesi oluşturuyor. Zaten bütün bunları bildiği için karartma uygulanmasını sağlıyor. Bunlar kendisi açısından doğru bir taktik. Ama son zamanlarda dayanamadığı için gittikçe dozu artan bir şekilde Binali Bey ve diğer bakanlar saldırıya geçtiler. Kendisi de isim vermeden cevap veriyor bazen. Bunların benim için bir önemi yok. Sayın İnce'nin isminden bağımsız olarak söylüyorum; Erdoğan muhafazakar seçmeni tutmak için karşısında CHP'li bir rakip görmek istiyor. Bunu başka türlü başaramaz. Bir de şöyle düşünün; ben hiç bu işe başlamamış olsaydım. İYİ Parti'yi de kurmamış olsaydık, siz gazeteciler şu anda birinci turda Tayyip Bey'in kaç puanla geçeceğini konuşacaktınız? Bunun da çok önemli olduğunu düşünüyorum.

– “Neden bir Kürt Başkan Yardımcısı olmasın” dediniz. Cumhurbaşkanı seçilirseniz başkan yardımcılarından biri Selahattin Demirtaş mı olacak?

Benim açımdan etnik aidiyet üzerinden sorulduğu takdirde Kürt bakan da olur, Kürt başkan yardımcısı da olur, Alevi bakan da olur, Alevi başkan yardımcısı da olur. Zaten bizim partimizin başkan yardımcıları arasında, kurucular kurulu arasında herkes var. Türkiye Cumhuriyeti'nin eşit vatandaşları olarak, aidiyetleri özne yapmadan herkesin birbiri ile
eşit olduğu, birinin diğerinin önünde olmadığı bir devlet anlayışı sunacaksınız. Türkiye'deki temel sorun bu.

Akşener, “Badem” ismini verdiği kediyi kuyruğu kopmuş halde bulup eve getirmiş.

Meral Akşener'in bahçesinde tam 4 kedisi var. Hepsi de sokak kedisi.  Daha doğrusu hepsi de, terkedilmiş kediler! “Bütün hasta kediler beni bulur” diyor Meral Akşener. Kucağındaki Badem'i kuyruğu kopmuş vaziyette bulmuş. Almış eve getirmiş. Diyor ki; “Buraya çok alıştılar. Ama 8 Temmuz'da hep birlikte Çankaya'ya taşınacağız!”

– “FETÖ elebaşını getirmek için ne gerekiyorsa yapacağınızı” söylediniz. Ne yapacaksınız?

Ben devlet yönetiminde bulundum. Dış ilişkilerde neyin, nasıl yürüdüğünü biliyorum. Bir; Türkiye Cumhuriyet Devleti'ni yönetenler bu FETÖ ele başını gerçekten istiyor mu? Esas soru bu. Bildiğim bir şey var; diplomasi devreye girer, kararlılık gösterirseniz, muhataplarınıza bunu doğru düzgün anlatırsanız, sonuç itibarıyla gereği yapılır. Geçmişte oldu bunlar.  Ben bu iktidarın FETÖ'yü getirmek istediğini düşünmüyorum. Çünkü gelince konuşursa ne olacak? Bunlar aynı evin içinde oldular,  aynı evi paylaştılar. Aile oldular. Sadece müritlikten bahsetmiyorum, o kadar girift ilişkiler oluştu ki… Yani al gülüm ver gülümler oldu. Onun için siyasi ayağına da girilmedi. Her yerde FETÖ var, bir siyasette yok şu anda. FETÖ ele başı getirildiği zaman çok kişi bu konuyla ilgili ifade vermek zorunda kalır. Zaten Sayın Erdoğan'ın 17/25 Aralık'tan sonra “Ne istediler de vermedik” diye çok önemli bir sözü var. Ne istendi? Sen ne verdin? Kozmik oda çok mühimdir. Cumhurbaşkanı olduğumda sadece FETÖ başını getirmekle kalmayacağım, siyasi sorumlularını da mahkemeye çıkaracağım.

– Cumhurbaşkanı seçilirseniz eğer ilk icraatınız ne olacak?

İlk iş kayınvalidemi arayacağım ve “Anneciğim kızın Türkiye'nin ilk kadın Cumhurbaşkanı oldu ellerinden öperim” diyeceğim. Sonra askeri liselerin yeniden açılışı ve şeker fabrikalarının satış iptal sürecini başlatacağım.  Politikaya girmem için ilk teklif geldiğinde oğlum 13 yaşındaydı. Bu kararı vermeden önce danıştığım tek kişi de oğlumdur. Tek çocuk zaten. Dedim ki; “Eğer sen izin verirsen gireceğim. Ama o zaman belki seni daha az göreceğim. Belki daha az birlikte vakit geçireceğiz.” İki gün süre istedi. İki gün sonra; “Bırak dersem bırakacak mısın” diye sordu. “Bırakırım” dedim. Sözleşme imzalattı.

– Evdeki Meral Akşener'i de merak ediyoruz…

(Gülüyor) İyi bir ev hanımı olduğumu düşünüyorum. Diplomalı aşçıyım. Yemek yapmayı çok severim. Özellikle geleneksel yemeklerde çok iddialıyım.

– Yemek demişken, buzdolabınız kaç yıllık acaba?

(Kahkahalar) Vallahi bizim her şeyimiz eski Nil Hanım. Yeni bir şeyimiz yok. 38 yıllık evliyiz. Eşyalarımızı bir kere yenileyebildik. Onun da üstünden nereden bakarsanız en az 10 yıl geçti. Buzdolabımızı da o zaman değiştirmiştik.

– Bütçeyi kim yapıyor?

Evlendiğimizden beri bütçe Tuncer'de. Ben hiç karışmam.

– Maaşınızı Tuncer Bey'e mi veriyorsunuz?

Yok. Benden para almaz. Beni de o geçindirir.  Kendi kazandığımı kendim harcarım. Üniversitede hocayken kız öğrencileri okuturdum. Bunu da herkes bildiği için rahat söylüyorum. Ama milletvekili olduktan sonra, elime üniversite maaşından daha az para kalır oldu. Çünkü siyasetin harcaması çok yüksektir. Genellikle kendi ekonomik durumuma göre alışveriş yaparım. Ayağımı yorganıma göre uzatırım yani.

– Büyük bir aşk evliliğiymiş sizinki…

Benimle evlenebilmek için Tuncer evden kaçtı. Adam daha ne yapsın…

– Sokakta “Meral abla” mı diyorlar size?

Abla diyorlar. Tanıyan, tanımayan herkes abla diyor. Bazıları Meral anne de diyor.

– Torununuz Pars… 

Pars babaanne diyor ama ona da öğretmişler şimdi.  Bazen “Cumhurbabanne” diyor. Ama doğrusu da bu. Cumhurbabanne olacağım çünkü.