Cumhuriyet yazarı Orhan Bursalı, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in istifa edeceği iddialarına ilişkin olarak, "Direnebilecek mi, zerre sanmıyorum" ifadesini kullandı. "Gökçek'in başına bin türlü haklı bela açılabilir" diyen Bursalı, "Adam gider birazdan" diye konuştu.
Bursalı'nın Cumhuriyet'te "RTE kaybettiği yerel seçimleri yeniden kazanma operasyonunda" başlığıyla (5 Ekim 2017) yayımlanan yazısı şöyle:
Cumhurbaşkanı bütün gücüyle 2019 Mart’ında yapılacak olan yerel seçimlere odaklandı. Yakın zamanda verdiği demeçte, İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi, seçimleri, iktidarı da kaybeder anlamında konuştu. Operasyonlarını görüyorsunuz. Neredeyse tüm belediye başkanlarını değiştirmeye girişti.
Şüphesiz bu resmen baskıdır, yasal değildir, halkın seçtiği belediye başkanlarının görevi hangi koşullarda bırakacağı yasalarda yazılıdır. Ama şüphesiz ki ülkemizde, yasaların – anayasanın üzerinde bir güç vardır ve bu mekanizma belediye başkanlarını da istifaya zorlamaktadır, açıkça ve resmen.
Görüş şöyle: “Ben seni aday gösterdim, o halde ben seni görevden alırım. Halkın oyu ise biçimsel olarak vardır, önemli değildir...”
Kadir Topbaş böyle gitti. Yakasında üstelik “FETÖ’cü” etiketiyle... Ankara’nınki direnebilecek mi, zerre sanmıyorum, başına bin türlü haklı bela açılabilir... Adam gider birazdan...
Kaybedilenleri geri almak
Konum belediye başkanlarının istifaya zorlanması değil.
RTE, bu belediyeleri kaybettiğinin farkında, şeklen başlarında AKP’liler var, ama bugün seçim olsa önemli belediyelerin büyük çoğunluğu, eğer Hayır Ruhu mekanizması işlerse, AKP’nin elinden kurtulacak... Büyük olasılıkla.
RTE Başkanlık Referandumunun sonuçlarına baktı ve seçimleri kaybettiğini gördü.
Aralarında İstanbul ve Ankara’nın da bulunduğu 17 büyükşehirde AKP kaybetti.
Tüm bu iller Türkiye’nin ekonomisinin, kültürünün kalbinin attığı yerler, atardamarları.
Bunlar yok, AKP iktidarı da yok. 2019 Kasım’ında yapılacak Başkanlık seçimi de, milletvekili seçimi de tehlikeye girer. Başkanlığı kaybetme olasılığı da tavana vurur.
Bu nedenle Cumhurbaşkanı tüm ağırlığını yerel seçimlere veriyor ve belediyelere el atıyor.
Hepsi zan altında duruyor
Bu, referandumda kaybettiği ana belediyeleri yeniden geri alma operasyonudur.
Tutar mı?
Bu belediyeler başarısız mı? İstifaya zorlama kıstasları var mı, nedir?
Soyguncu mu, FETÖ’cü mü, yolsuz mu?
Hadi bunların hiçbiri değiller, o zaman başarısızlar...
Ama bunu da dile getirmiyorsunuz...
Belediyeleri istifaya zorlamak, AKP belediye başkanlarını tam bir şaibe, zan altına sokmak değil mi?
Adamların hayatlarını, sicillerini karartmıyor musunuz?
İktidar yanlılarına belediye olanaklarını, ihalelerini yeterince akıttılar... Bu açıdan, merkezle herhangi bir sorunları olduğunu düşünmeyelim.
Sadece vitrin cilası
İktidar, belediyeleri hiç boş bırakmadı, hemen hepsinde mutlaka bir “parti denetçisi” vardır. Büyükşehirlerde hatta esas kararı verici pozisyonunda bile duruyorlar denebilir. İstanbul’da Topbaş mı tüm kararları veriyordu?
Belediyelerinde bir başarısızlık, yolsuzluk vb. söz konusuysa, bundan doğrudan iktidar da sorumludur.
Dolayısıyla Cumhurbaşkanı, bir vitrin düzenlemesi yapıyor.
Hem de kendi itibarını ve yönetici kişiliğini bir üst noktaya tırmandırıyor: “Bak gördün mü, başarısız olanları nasıl tırpanlıyor, işte lider dediğin böyle olur, hepsini istifa ettirdi...”
Oysa ortada değişen ve değişecek bir şey yok. Sadece kamuoyuna bu tür söylemler enjekte ederek, törpülenmekte olan lider ve parti pozisyonu güçlendirme operasyonu seyrediyoruz..
Peki ‘Hayır Ruhu’ ne yapacak?
Cumhurbaşkanı tek karar verici olarak, yerel seçimleri bu tür parlatılmış operasyonlar sonucu kazanabileceğini planlıyor...
Şüphesiz bunun arkasını da getirecektir.
Hiç olmazsa RTE’nin yerel seçimlere yönelik programını az çok görmeye başladık. Hedefe odaklanmış ve yürüyor.
Peki, Hayır Cephesi ve Ruhu ne durumda? Bunun bileşenleri türlü çeşitli özverilerde bulunmaya, “ben” değil, “biz” olmaya, bir program ortaya koymaya, farklı kentlerde farklı – ince politikalar izlemeye vb hazır mı?