Gündem

Mehmet Yılmaz: Şamil Tayyar'a o mektup nasıl ulaştı?

Mehmet Yılmaz, Özilhan'a yazılmış bir mektubun nasıl Şamil Tayyar'ın eline geçtiğini sordu.

21 Şubat 2011 02:00

T24 - Hürriyet gazetesi yazarı Mehmet Yılmaz, OdaTV'nin sahibi Soner Yalçın'ın Halk TV'yi almak istemesi nedeniyle "başına çorap örüleceği" korkusuyla CHP İletişim Koordinatörü Baki Özilhan'a yazdığı mektubun Star gazetesi yazarı Şamil Tayyar'ın eline nasıl geçtiğini sorguladı. Yılmaz, bunu için iki olasılığın olduğunu belirterek, "Ya posta idaresinde bir çete var, bazı mektupları açıp kopyalıyor ve bunları kullanabilecek olanlara servis ediyor ya da aramayı yapan polis ekipleri, kendilerince 'ilginç' buldukları bazı belge ve evrakların kopyasını çekmiş, gazetecilere servis için bir kenara ayırmıştır" dedi.


Mehmet Yılmaz'ın Hürriyet gazetesinde "Mektubu veren savcı mıydı polis mi?" başlığıyla yayımlanan (21 Şubat 2011) yazısı şöyle:


Mektubu veren savcı mıydı polis mi?

Ergenekon üyesi olduğu iddiasıyla tutuklanan Soner Yalçın, Halk TV’nin yönetimine de talip olmuş. Bu girişiminin “başına çorap örülmesiyle sonuçlanacağından” da kuşkulanıyormuş. Bu amaçla CHP İletişim Koordinatörü Baki Özilhan’a bir de mektup yazmış. Bu bilgileri Hürriyet’te, Toygun Atilla’nın haberinden öğrendim.

Star gazetesi yazarı Şamil Tayyar, bu mektubu katıldığı bir televizyon programında okumuş.

Mektup 27 Eylül 2010 tarihini taşıyor.

Toparlayalım: Mektubu yazan Soner Yalçın. Mektup Baki Özilhan’a yazılmış. Yalçın, Özilhan’dan bazı hususları Kemal Kılıçdaroğlu’na açıklamasını istiyor! Bu mektup, nasıl oldu da Şamil Tayyar’ın eline geçti diye merak ettim.

İki olasılık var: Ya posta idaresinde bir çete var, bazı mektupları açıp kopyalıyor ve bunları kullanabilecek olanlara servis ediyor. Ki bu çok ağır bir suç!

İkinci olasılık ise mektubun bir kopyasının, polis tarafından yapılan arama sırasında Soner Yalçın’ın evrakları arasından çıkmış olması.

Bu durumda da “hazırlık soruşturmasının gizliliği”, “özel hayatın gizliliği”, “haberleşme özgürlüğü” gibi konular ile ilgili olarak suç işlenmiş demektir.

Bu suçu kim işlemiş olabilir?

Ya aramayı yapan polis ekipleri, kendilerince “ilginç” buldukları bazı belge ve evrakların kopyasını çekmiş, gazetecilere servis için bir kenara ayırmıştır.

Ya da soruşturmayı yürüten savcı, delil olarak bir işine yaramayacak ancak kamuoyunda kolayca sanıklar aleyhine çarpıtılabilecek belgeleri gazetecilere servis etmek için bir kenara ayırmıştır!

Her iki durum da yasaların açıkça ihlalidir. Hem de görmezden gelinmeyecek, aynı anda birkaç suçun birden işlenmesi anlamına gelen ağır bir ihlal!

Ve bunu yapanlar yasaları uygulamak ile yükümlü olan kişiler, polis ya da savcı sıfatını taşıyorlar, maaşlarını bizler vergilerimizle ödüyoruz ki memlekete kanun, nizam hâkim olsun!

Şamil Tayyar, hatırlayacaksınız yine aynı dava ile ilgili olarak hazırlık soruşturmasının gizliliğini ihlal ettiği için mahkûm olmuştu.

Ama ona o belgeleri veren polis ya da savcılar için bırakın davayı, soruşturma bile açılmamıştı.

Muhtemelen yine aynı şey olacak. Tayyar bu nedenle yargılanacak, belki mahkûm olacak, Başbakan buna yine çok üzülecek ama asıl failler ile ilgili hiçbir işlem yapılmayacak.

Ve sonra bizlerden, bu soruşturmanın sağlıklı ve düzgün yürütüldüğüne inanmamız beklenecek!

Hadi canım sen de!