T24 - Taraf gazetesi yazarı Mehmet Baransu, 2014'te Cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından Köşk'e çıkması öngörülen Tayyip Erdoğan'dan sonra AKP'nin başına kimin gelebileceğini yazdı. AKP'de Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun isimleri geçse de Baransu Başbakan'ın aklındaki ismin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım olduğunu söyledi.
Mehmet Baransu'nun "Erdoğan'ın lider adayı kim" başlığıyla yayımlanan (19 Aralık 2011) yazısı şöyle:
Erdoğan'ın lider adayı kim
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ameliyatı, sağlık sorunlarıyla ilgili ortada dolaşan spekülasyonlar, AK Parti’de Erdoğan sonrası kimin lider olacağı tartışmalarını başlattı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresiyle ilgili belirsizlik de “liderlik” tartışmalarını alevlendiren bir başka nokta. Başbakan, önceki gün süreyle ilgili yedi yıla vurgu yaptı. 2014’ü işaret etti. Başbakan Erdoğan’ın olası Köşk hesapları da partinin bundan sonra kime “emanet” edileceği sorusu da gündemin ilk sıralarına oturdu. Kamuoyu önünde tartışılmasa da AK Parti içinde bugünlerde en çok konuşulan konulardan biri, Erdoğan sonrası partinin başına hangi ismin geçeceği.
İsimlerle ilgili çeşitli spekülasyonlar var. Biz spekülasyonları bir kenara bırakıp, kulislerde konuşulan isimlere ve Erdoğan’ın gönlünden geçen kişinin kim olduğuna bakalım.
Kulislerde öne çıkan üç isim var. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Bülent Arınç ve Ahmet Davutoğlu. Arınç su sıralar teşkilatla arasını sıcak tutmaya çalışıyor. 2014’le ilgili çalışmalara şimdiden başladı demek yanlış olmaz. Davutoğlu’nun “dış politika” söylemi de parti tabanında geniş yankı uyandırıyor. Parti tabanında liderlik için adı öne çıkıyor.
Başbakan’ın gönlünden geçen kişi ise çok farklı bir isim; Binali Yıldırım. Başbakan’a çok yakın olan Yıldırım’ın çalışkanlığı, bakanlık döneminde yaptıkları kamuoyunda hep takdir edildi. Ancak kamuoyunda tartışılmayan bir nokta vardı. O da Yıldırım’ın ilişkileri ve akrabalarının yaptıkları.
Yıldırım ismine “büyük medyadan” kimse itiraz etmeyecek. Sebebi ise Doğan Holding’in vergi cezalarında, Karamehmet grubunun davalık işlerinde hükümet içinde kulis çalışmaları yapan isim olması. Cezaların hafifletilmesi için Yıldırım’ın yaptığı çalışmaları, Ankara’da bilmeyen yok gibi.
Yıldırım’ı asıl zorlayacak nokta ise eşinin yeğenleri. Ender ve Yavuz Haberdar’ın aldıkları ihaleler. AK Parti iktidarıyla birlikte Haberdarların yükselişleri dikkat çekici. Deprem güçlendirme işlerinin neredeyse tamamı kendilerine verildi. İstanbul’da hiç de küçümsenmeyecek oranlarda ihale aldılar. Haseki Hastanesi’nin güçlendirme işiyle ilk ciddi işlerini yaptılar. Dönemin İstanbul Bayındırlık ve İskân İl Müdürü konuyu yargıya taşımak isterken, görevinden alındı. Burada yapılan yolsuzluk ve usulsüzlük müfettiş raporlarına girmesine rağmen konu unutturulmaya çalışıldı. Hatta yolsuzluk dosyası 2005 yılında Sabah gazetesine ulaştırıldı. O dönem Sabah’ın etkin bir isminin avukatı devreye girdi ve yolsuzluk haberleştirilmedi, dosya kayıplara karıştı.
İstanbul’da, Maltepe Dumlupınar İlköğretim Okulu anasınıfı öğrencisi olan Efe Boz’un, 12 Mayıs 2010’da tuvalette üzerine lavabonun düşmesi sonucu ölmesiyle ilgili ihaleyi de yeğen Yavuz Haberdar’ın sahip olduğu Arar Mühendislik ve İnşaat A.Ş. almıştı. Yavuz Haberdar halen konuyla ilgili yargılanıyor ve yargı üzerindeki baskı dilden dile dolaşıyor. Haberdarlarla ilgili iddialar, aldıkları ihaleler bu sayfaya sığmayacak kadar fazla. Başka bir yazının konusu.
Başbakan Erdoğan’ın gönlünden geçen isim Yıldırım olmasına rağmen, 2014 yılında gönülden değil, akıldan geçen isim, AK Parti koltuğuna oturacak gibi. Bu isim ise Çankaya’da ikamet eden Abdullah Gül’den başkası değil. Gül, ikna edilmeye çalışılacak. Partinin başına geçirilecek. Bunun da belli başlı nedenleri var. En büyük neden ise dokuz yıllık icraatta ortaya çıkan “aksaklıkların” kamuoyunun önüne çıkmaması. Yani bazı ihalelerde yaşanan sıkıntıların, kapalı kapılar ardında kalması. 2007 ve 2011 seçimlerinde üzerleri çizilen bazı bakanların yaptıkları, özel kalem müdürlerinin icraatları, bazı genel müdürlerin verdiği ihaleler, bu isimlerin 2011’de Meclis’e girip dokunulmazlık kazanmaları gibi onlarca konu, partinin 2014 sonrası en çok düşündüğü konular. Gül’ün ikna edilmesiyle partinin tekrar iktidara gelip, bu ve benzer konuların gündeme gelmeyeceği planları yapılıyor demek yanlış olmasa gerek.
Gül demişken bir parantez açalım. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 12 Haziran seçimleri öncesi AK Parti ve Başbakan’a yakın bazı isimlerle temas kurmuştu. Daha önceki seçim çalışmalarında Erdoğan’ın yanında bulunan ve sık sık görüş aldığı kamuoyunun bilmediği bazı danışmanlarla biraraya geldi. Konu Erdoğan sonrası bu ekiple çalışıp çalışmama zamanının gelip gelmediğiydi. Gül, 12 Haziran seçimleri öncesi yeni bir parti kurma ya da AK Parti’nin başına geçme konusunda nabız yokluyordu. Gül, partinin seçimlerde yüzde 39-42 bandında kalacağını tahmin ediyor ve ekipten görüştüğü isimlere “çalışma vakti geldi mi” diye soruyordu. 12 Haziran seçimlerindeki yüzde 50’lik başarı, Gül’ün temaslarını dondurmasına neden oldu. Cumhurbaşkanlığı muhtemelen bu yazdıklarımı da yalanlamaya çalışacaktır. Şunu baştan belirteyim. Bu isimlerden bazılarının Gül’le yaptığı birkaç görüşmenin, öncesi ve sonrasının bizzat şahidiyim. İstanbul’da yapılan bir görüşmenin de detaylarını görüşmeden birkaç saat sonra öğrenenlerdenim.Görüşülen isimlerden biri de Gül’ün bir yurtdışı seyahatine katıldı.
Bu küçük ayrıntıları neden mi verdim. Köşk’ün yazdıklarımı yalanlaması karşısında yapılacak açıklamayı çok da dikkate almayacağımı şimdiden belirtmek için. Erdoğan’ın kavgalı olduğu isimlerin bir bir Köşk’te göreve başlaması da üzerinde durulması gereken bir diğer nokta.
Parantezi kapatırken, AK Partili bir ismin 2004 yılında İsviçre’ye neden gittiğini, gelirken yanında bulunan valizde kaç milyon dolar olduğunu, bu paranın Türkiye’ye neden getirildiğini de doğrusu merak ediyorum.
“Liderlik” tartışması AK Parti’de büyük kırılmalara neden olabilir. Bekleyip hep birlikte göreceğiz.