Mehmet Altan*
Geçen hafta dünya Gazze trajedisi ve düşürülen Malezya uçağı arasındaki kanlı parantezde çalkalanırken, Türkiye de büyük bir Soma olma yolundaki macerasına devam etti…
***
Soma’daki katliamla ilgili yürütülen soruşturmanın ana delilini oluşturacak bilirkişi raporu için çekilen fotoğraf ve görüntüler, madencilerin içler acısı şartlarda çalıştırıldığını, madenin içini ve havalandırma alanını gösteren güvenlik kameralarının çalışmadığını, uyarı cihazlarının ve monitörlerin de çok eski teknoloji olduğunu ortaya koydu.
Halbuki Soma AŞ, 2013 yılındaki yalap şap bir üretim artışı sayesinde İstanbul Sanayi Odası 500 büyük sanayi şirketi sıralamasında 34 sıra birden yükselmiş görünüyordu…
İşçiler korkunç yangında ölene kadar da Soma bir ‘başarı öyküsü’ olarak yutturuldu.
Gerçek, ancak insanlar öldükten sonra ortaya çıktı.
Yukarda görüntü bir üretim artışı, aşağıda ise cesetler...
Soma’nın özeti işte bu.
Yeni Türkiye’nin özeti de bu.
***
Soma, AKP’nin son dönemdeki yönetim anlayışının bütün ürkütücü özelliklerine sahip.
Soma’yı anlarsanız, AKP’nin şimdiki yönetim anlayışını da anlarsınız.
Yukarda her şey propaganda, görüntü, cila, yalan.
Altta ise ülkeyi çöküntüye götüren kanlı bir yağma…
***
Hatırlayın, 27 Ocak - 6 Şubat 2011 tarihleri arasında Erzurum’un ev sahipliğinde düzenlenen ‘Dünya Üniversiteler Kış Oyunları’ için yapılan tesisler, yaklaşık 600 milyon liraya mal oldu.
Tesisin açılışını 7 Ocak 2011’de fiyakalı bir şekilde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yaptı.
Ve geçen hafta bu tesislerin içinde bulunan 100 milyon liralık Kiremitliktepe Kayakla Atlama Tesisi çöktü, neyse ki can kaybı yaşanmadı.
Erzurum’un ‘kış oyunları merkezi’ olma hayalini de yıkarak çöken pisti inşa eden Sarıdağlar şirketinin ise AKP döneminde ‘ihale kapma yarışında’ adeta rekor üzerine rekor kırdığı ortaya çıktı.
Sarıdağlar inşaat şirketi, sektörde kamu ihalelerindeki başarısı ile tanınıyor.
1980’de kurulan şirketin son 12 yılda aldığı kamu ihalesi sayısı ise 40’ı geçiyor.
Özellikle spor tesisleri alanında şirket neredeyse kazanmadık ihale bırakmamış.
Görüntüde, kamu ihaleleri şemsiyesi altında, siyasal iktidar şurubuyla bir başarı hikâyesi gibi sunulan azman bir şirket şişkinleşmesi... Altta ise çökerek ufalanan yüz milyonluk kayak pisti…
***
Bu görüntüler Türkiye’nin son döneminin temsili resmi aslında.
Yukarda şaşalı bir görüntü, altta öldürücü bir çöküntü.
***
Yukarda ‘biz küresel gücüz’ palavraları, aşağıda yasak konarak unutturulmak istenen Türkiye Musul Başkonsolosluğu’ndan kaldırılıp götürülen onlarca rehine…
Mahkeme yayın yasağında, medyada yer alacak haberlerle ‘rehinelerin hayatının riske edilmesini’ gerekçe olarak gösteriyor.
Freedome House sıralamasında ‘özgür olmayan ülkeler’ kategorisine gerileyen Türkiye’de, ‘siyasal iktidarın rezil olmasını önlemek istiyoruz’ diyecek halleri yok elbette.
***
17 ve 25 Aralık’ta ortaya çıkan ‘yolsuzluk ve rüşvet’ skandallarının üzerine mahkemeye gidip aklanmayı denemek yerine, aynen Deniz Feneri’nde olduğu gibi yolsuzlukların üstünü zorbalıkla örtmek isteyen siyasal iktidar, Soma’laşma yarışında birinciliği yargıya vermek istiyor.
Yukarda ‘üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü’ palavraları, aşağıda sıra sıra yargı cinayetleri…
Geçen hafta, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), süper yetkilerle donatılan Sulh Ceza Hâkimliklerine çok tartışılacak atamalar yaptı.
HSYK, Ankara’da 11, İstanbul’da 25 olmak üzere Türkiye genelinde 112 kadar Sulh Ceza Hâkimini belirledi.
Artık tüm arama, yakalama, gözaltı, tutuklama, malvarlıklarına el koyma, yurtdışı yasağı gibi tedbirlere, bu özel hâkimler karar verecek. Bu hâkimler ayrıca, takipsizlik kararlarına itirazları görüşmekle de tek yetkili hâkimler olacak.
HSYK, yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarında, tahliye ve el koyma işlemlerinde, tartışmalı kararlara imza atmış hâkimleri süper yetkili Sulh Ceza Hâkimi olarak atadı.
İstanbul’da Ağır Ceza Mahkemelerinde görev yapan hâkimler ise pasif görevlere atandı.
Yargıda Soma’laşmak bu işte.
Adaletin bütün direklerini kırmak, uyarı cihazlarını bozmak, insanları güvensiz bir ortamda yaşatmak… Ülkeyi büyük bir çöküntüye sürüklemek.
***
Soma’laşmanın bir ayağı da Meclis’te yürüyor…
Siyasal iktidar 17 Aralık ‘yolsuzluk ve rüşvet’ soruşturmasını sadece yargıda değil, siyasette de engellemek için her türlü Soma’laştırmayı ve karartmayı deniyor…Soma mağduru işçilere verilen ve yerine getirilmeyen sözler için oluşturulduğu söylenen ama özünde her türlü siyasal yolsuzluğun yakalanmasını imkansız hale getiren yasal düzenlemeleri kapsayan ‘çuval yasa’yı iktidar büyük bir pişkinlikle Meclis’e getirdi.
Dört bakan hakkında hazırlanan fezlekeler milletvekillerine gösterilmeyerek Meclis’ten yine savcılığa geri gönderildi.
Gerekçe olarak dizi pusulalarının olmaması gösterildi, ancak dizi pusulalarının fezlekelerde bulunduğu ortaya çıktı.
Yukarda ‘3 y (yolsuzluk, yoksulluk ve yasak) edebiyatı’ ile ‘ak’ görünme çabası, aşağıda kirlenme tsunamisinde Nirvana yarışları…
Yukarda ‘kul hakkı yemeyiz’ yalanı, aşağıda sürekli ırzına geçilen Kamu İhale Yasası…
Yukarda propaganda, aşağıda kanlı bir talan.
***
Yukarda ‘yeni Türkiye’ palavrası, aşağıda Ahmet Kaymaz ile 12 yaşındaki oğlu Uğur Kaymaz…
Yukarda ‘yeni Türkiye’ palavrası, aşağıda havan mermisi ile paramparça edilen küçücük Ceylan Önkol…
Yukarda ‘yeni Türkiye’ palavrası, aşağıda Hrant Dink, Rahip Santoro, Zirve Yayınevi katliamı, Gezi protestolarında hayatını kaybeden Alevi gençler, Berkin Elvan…
Yukarda ‘yeni Türkiye’ palavrası, aşağıda nasıl öldüğünü bilmediğimiz Reyhanlı Katliamı’nda yaşamını yitiren 53 insanımız…
Yukarda ‘yeni Türkiye’ palavrası, aşağıda nasıl öldüğünü bilmediğimiz Afyonkarahisar’daki 25 asker çocuğumuz, iki şehit pilotumuz…
Yukarda ‘yeni Türkiye’ palavrası, aşağıda siyasal iktidarın azim ve özenle üzerini örttüğü ve Anayasa Mahkemesi’ne taşınan Uludere katliamı…
Soma’laşmanın iç acıtan örnekleri…
Ölümler, ölümler, ölümler.
***
Yukarda ‘yaratılanı yaradandan dolayı sevmek’ edebiyatı, aşağıda yok sayılan Aleviler ve Cemevleri için sürekli çıkarılan her türlü engel…
Bir türlü açılmayan Heybeliada’daki ruhban okulu…
***
Türkiye Soma’laşıyor…
Soma’yı ‘başarı hikâyesi’ diye yutturmaya çalışmışlardı, iş katliamla bitti…
Aynı şeyi bütün Türkiye için de yapıyorlar.
Ülkeyi sonunda korkunç bir çöküntüyle kanlı bir göçüğe çevirecekler.
Bilmiyorum, ülke üstünüze çökene kadar propagandalara kanmaya devam edecek misiniz?
*Bu yazı gazete360.com'dan alınmıştır.