Mehmet Altan*
Diyarbakır’ın Lice ilçesinde güvenlik güçlerinin, ‘kalekol’ olarak adlandırılan askeri karakol yapılanmalarını protesto eylemine müdahale etmesi sonrasında iki kişinin ölmesi, en az iki kişinin de yaralanması Türkiye’nin yeniden zangırdamasına sebep oldu.
Üstelik bu ürkütücü gelişme, AKP’nin Diyarbakır’da Cuma günü düzenlediği ‘Yeni Türkiye’nin Açılan Kilidi: Çözüm Süreci Çalıştayı’nın ertesi günü patlak verdi.
AKP web sitesine girip, Çalıştay’ın açış konuşmasını yapan parti yöneticisinin ve bakanların konuşmalarında ‘Uludere’ sözcüğünü aradım, gördüğüm kadarıyla bir tek kez bile telaffuz edilmemişti.
Türkiye’de siyasete mi ahlaksızlık diyorlar yoksa ahlaksızlığa mı siyaset?
xxxxxxxxxxxxxx
28 Aralık 2011 akşamı Türk Hava Kuvvetleri jetlerinin Şırnak’ın Uludere ilçesi yakınlarındaki Irak topraklarında paramparça ettiği insanlarımızın hesabını hukuk sormadı.
Siyasal iktidarın aşırı çabasıyla, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı katliamın üzerini örttü.
Hâlbuki, “bu olayın Ankara’nın derin dehlizlerinde kaybolmasına izin vermeyiz” diyen bizzat Başbakan’ın kendisiydi.
Bir taraftan Uludere’nin üzerini örtüp, diğer yandan sanki bu katliamın faili AKP iktidarı değilmiş gibi Diyarbakır’da ‘Yeni Türkiye’nin Açılan Kilidi: Çözüm Süreci Çalıştay’ı yapmaya kalkarsan bu siyasal ikiyüzlülük bütün toplumu tehdit eder.
Nitekim maalesef o tehlikeli sularda dolaşıp duruyoruz.
xxxxxxxxxxxxxxx
Üstelik bu ülkede ahlaksızlık öylesine temel ‘siyaset’ haline geldi ki Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), ‘30 Mart’ta düzenlenen yerel seçimlerdeki şaibelerden ötürü 10 Ağustos’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı seçiminin özgür bir ortamda yapılmayacağı yönündeki kaygılarını’ gerekçe göstererek Türkiye’ye gözlemci göndereceğini açıkladı.
AGİT’in hazırladığı Türkiye raporunda, ‘demokratik standartlara riayet edilip edilmediğinin yerinde görülmesinin’ gerektiğinin altı çiziliyor.
Raporda ayrıca, ‘seçimlerle ilgili belli bir güvenin mevcut olmasına rağmen aynı zamanda Türk seçmeninin resmi daireler ve kurumlara yönelik güveninin ise azaldığı’ kaydediliyor.
Milletvekillerinden sivil toplum kuruluşu üyelerine kadar geniş bir yelpazede temsilcileri bulunan AGİT’in Türkiye raporunda, ‘Türkiye’deki muhalefet partilerinin 30 Mart’ta düzenlenen yerel seçimlerin sonuçlarıyla ilgili girişimlerine Yüksek Seçim Kurulu’nun verdiği cevaplar, 10 Ağustos tarihinde yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri için ciddi endişelere sebebiyet vermiştir’ denmekte.
AGİT raporu ayrıca, seçim sürecinde hükümeti eleştiren yayınlar yapan yazılı ve görsel basına verilen cezalara da vurgu yaparken, ‘seçmenlerin gözünün korkutulması riski ve kamu kaynaklarının iktidar tarafından kullanılması potansiyelinin’ de altını çiziyor.
Ahlaksızlık siyaset gibi sunulmaya başlayınca, anlaşılan dünyanın da dikkatini çekiyor, çekmekle kalmayıp, tedbir almaya mecbur kılıyor.
xxxxxxxxxxxxxxx
TÜBİTAK’ın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ses kaydının montaj olduğu yönünde açıklaması da tam bu sıraya rastladı.
TÜBİTAK’ta son 3 ay içerisinde görevden alınan üst düzey yönetici sayısı 90’ı, atılanların sayısı 30’u buldu... Alt kadrolardaki ‘temizliğin’ ise haddi hesabı yok.
Ankara Hayvanat Bahçesi personelinden aktarma yapılarak düzenlenen yeni yönetim, onca zaman sonra ‘sıfırlama tapelerinin montaj olduğuna’ karar vermiş.
TÜBİTAK tersini söyleyebilir mi?
‘Ben sıkayım da inanacak olanlar inansın’ yaklaşımı, bugünkü iktidarın siyasetinin belkemiğini oluşturuyor.
xxxxxxxxxxxxxxxxxx
Kurnazlık, yalan dolan, üçkâğıt, kısacası ‘siyaset ahlaksızlıktır’ anlayışı Türkiye’yi dünyaya da rezil ediyor.
Kuzey Irak’tan Ceyhan’a gönderildikten sonra tankerle yola çıkan petrol ne oldu?
Okyanusta kaldı.
Neden?
İtalya’ya gitmek için yola çıkan, ancak Bağdat yönetimi ve ABD’nin girişimleri sonucu potansiyel alıcılarıyla buluşamayan Kürt petrolü, Fas kıyılarında da uzun süre kalamadı. İki gün demir atan tanker daha sonra Fas’tan uzaklaştı.
Kayıtlara göre Ceyhan’dan Sicilya’ya gitmek için yola çıkan geminin, son konumu itibarıyla Atlantik Okyanusu açıklarında olduğu belirtildi. Tankerin yükünü nereye boşaltacağı sorusu belirsizliğini konuyor. Sektör kaynaklarından edinilen bilgiye göre potansiyel alıcılar, Türkiye aleyhinde tahkim başvurusunda bulunan Bağdat yönetiminin, kendileri için de benzer bir süreç başlatacağından endişeli.
Petrol satışını denetim altına almakta kararlı olan Bağdat yönetimi ise Türkiye aleyhine açtığı tahkim davasında kendi hakemini atadı. Türkiye’nin de kendi hakemini seçmesinin ardından tahkim davası bağımsız uzmanların da katılımıyla görülmeye başlanacak.
Bağdat yönetiminin, Avrupa’daki potansiyel alıcıları da izleyebilmek için önlem aldığı belirtildi.
Ceyhan’ın depolama kapasitesi sınırlı olduğu ve Kuzey Irak’tan petrol ithali devam ettiği için petrolün bir süre daha uluslararası sularda, tankerde kalabileceği tahmin ediliyor.
Evrensel hukuk kurallarını aynı Uludere’de, 17 ve 25 Aralık’ta olduğu gibi zorla yok etmeye kalkışır isen bırak sorun çözmeyi kendin çözülürsün…
Üstelik hem içerde, hem dışarıda.
xxxxxxxxxxxxxxxxx
‘Kandırabildiğimi kandırayım, yeter ki iktidarda kalayım’ sorumsuzluğu cinayetlerin de her yerde katlanarak artmasına yol açıyor.
Öyle ki İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin raporuna göre Soma madenindeki cinayetin yaşandığı mayıs ayında en az 414 işçi yaşamını yitirdi.
Ölen işçilerden 10’u kadın 404’ü erkek, ikisi çocuk.
Mayıs ayıyla birlikte 2014 yılının ilk beş ayında ise en az 810 işçi hayatını kaybetti.
İşçi katliamı korkunç bir hızla sürüyor.
xxxxxxxxxxxxxxxx
Uludere Katliamı’nın üstünü örtüp, ‘Yeni Türkiye’nin Açılan Kilidi: Çözüm Süreci Çalıştayı’ düzenleyen ikiyüzlülükle, okyanusta dolaşıp duran limansız petrol gemileriyle, öldürülen işçilerle, dünyanın Türkiye’yi ‘denetlenmesi gereken ülkeler’ listesine katmasıyla, Kürdistan’da vurulan çocuklarla, sahte ‘montaj’ raporlarıyla bu iktidar Türkiye’nin sırtına her gün acı dolu yeni kamburlar ekliyor.
Türkiye’nin bayat ekmek gibi unufak olup dağıldığı bir süreçten geçiyoruz.
Suç, yalan, ölüm böylesine artarken ‘siyasal ahlaksızlık’ da artık taşınamaz bir yüke dönüşüyor. Toplumu böylesine zorlayan siyaset anlayışını toplum sırtından atar sonunda...
Her sahtekârlıkları, her yalanları, her cinayetleriyle o sona biraz daha yaklaşıyorlar.
Bu yazı gazete360.com'dan alımıştır...