Gündem

Mehmet Altan: Laiklik savunulamazsa, Türkiye Ortadoğu'nun yeni cehennemlerinden biri olur

"HDP'lileri tutuklatmak isteyen AKP, Türkiye ile birlikte kendi varlığını da tehlikeye atıyor"

29 Nisan 2016 13:45

Mehmet Altan*

‘Hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik cumhuriyete' bağlı kalacağına Türk milleti önünde ‘namusu ve şerefi' üzerine ant içmesine rağmen bu kavramlara ihanet eden emsalleri gibi, Meclis Başkanı İsmail Kahraman da “Laiklik bir kere yeni anayasada olmamalı; yeni ve dindar bir anayasa olmalı” deyince, Anayasa Mahkemesi'nin Resmi Gazete'de 24 Ekim 2008'de yayımlanan AK Parti'ye yönelik kapatma davasıyla ilgili 472 sayfalık ‘gerekçeli kararını' oturup yeniden okudum.

Hatırlanacağı üzere Anayasa Mahkemesi, AK Parti'nin kapatılmamasına, ancak 11 üyenin 10'unun onayıyla ‘laiklik karşıtı eylemlere odak olmaktan' Hazine yardımının yarısının kesilmesine karar vermişti…

Anayasa Mahkemesi'nin ‘laiklik karşıtı odak olmayı' nasıl tanımladığını merak ettim.

***

Anayasa Mahkemesi, ‘laiklik karşıtı odak olmayı' şu şekilde tanımlıyor:

“Siyasi partilerin Anayasa'da tarif edilen laiklik ilkesinin içeriğini boşaltmaya, değiştirmeye yönelik düşünce açıklamaları, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, ulus egemenliğine, demokratik ve laik Cumhuriyet ilkesine aykırı eylemlerde bulunmaları, yine herhangi bir tür diktatörlüğü/totalitarizmi savunarak, bu çerçevede suç işlenmesini özendirmeleri de temelde laikliğe aykırılık oluşturmaktadır. Şöyle ki laiklik ilkesi, çoğulcu demokratik düzenin olmazsa olmaz koşuludur.

Çoğulcu demokraside ise egemenliğin kaynağı Tanrı değil, Ulustur.

Çoğulcu demokrasi, insan haklarını ve eşitlik ilkesini koruyan ve içselleştiren bir hukuk devletinin varlığını da gerektirir.

Şeriat, din egemenliği ve totalitarizm boyutu nedeniyle, ayrıca buna ulaşmak için mevcut düzene aykırı ve suç teşkil eden eylemlerin işlenmesi de bu çerçevede değerlendirilmektedir.

Bu konuların biri, birkaçı ya da hepsine aykırı eylemlerin odağı olmak, sonuçta laikliğe aykırı eylemlerin odağı olmak anlamındadır.”

***

AKP ve onun Meclis Başkanı, başkanlık macerasında her şeyi göze alarak toplumu ortasından yaracak bir konuyu gündeme getirdi.

Meclis Başkanı İsmail Kahraman ettiği yemine, yürürlükteki anayasaya, partisinin programına karşı suç işledi.

Laikliği anayasadan çıkartarak bir ‘Sünni devlet' kurma projesi, bu ülkeyi çatlatıp bölecek, insanları ‘din' temelli bir çatışmaya sürükleyecek bir proje.

Anayasaya da, yasalara da, AKP'nin kendi programına da aykırı bir yaklaşım.

***

AKP'nin başkanlık referandumunda ‘din' üzerinden bir siyaset yürüteceği, başkanlık için toplumu ‘din' üzerinden böleceği anlaşılıyor.

‘Başkanlık' ihtirası öylesine gözlerini karartmış ki Türkiye'nin belki de en tehlikeli meselesini fütursuzca kaşıyorlar.
Türkiye'yi yeni bir Suriye yapabilecek bir yola sürüklemeye uğraşıyorlar.

***

Cumhurbaşkanı'nın ‘anayasaya uymayacağını' açıkladığı, Meclis Başkanı'nın anayasanın ‘laiklik' ilkesini ortadan kaldırmayı önerdiği bir ortamda çok sağlıklı bir geleceğin bizi beklemediği anlaşılıyor.

Bir belaya doğru yürüyoruz.

AKP, HDP'yi kapattırmak, HDP'li milletvekillerini tutuklattırmak için elinden geleni yapıyor ama Meclis Başkanı'nın son açıklamalarıyla birlikte kendisi ‘laiklik karşıtı eylemlerin odağı' haline geliyor.

Türkiye'yle birlikte kendi varlığını da tehlikeye atıyor.

***

Belli ki ülke bir zorbalık sürecinden geçecek.

12 Eylül Anayasası'ndan bile geriye gitmeye uğraşan, ‘laiklik karşıtı' bir odak var iktidarda.

Gerekli direnç ve kararlılık gösterilmezse, ülkeyi büyük bir kaosa sürükleyecek bir sürece giriyoruz.

‘Laikliğe ve demokrasiye' bir arada sahip çıkmak, direnmek ve mücadele etmek zorundayız.

Bu mücadele verilemez, demokrasi ve laiklik savunulamazsa, Türkiye çok yakın gelecekte Ortadoğu'nun yeni cehennemlerinden biri olur.

Herkesin, bu gerçeğe göre yerini ve siyasetini belirlemesi gerekiyor.


* Bu yazı, Özgür Düşünce gazetesinde yayımlanmıştır