*Mehmet Altan
2011 genel seçimlerinde kayıtlı 50 milyon 237 bin seçmenin 43 milyon 785 bini oy kullandı.
Geçerli oy sayısı 42 milyon 813 bin oldu.
Katılım oranı yüzde 87.16.
xxxxxxxxxxxxxxxx
30 Mart 2014 yerel seçimlerinde kayıtlı 52 milyon 695 bin seçmenin 46 milyon 510 bini oy kullandı.
Oyların 44 milyon 700 bini geçerli sayıldı.
Katılım oranı yüzde 89.15.
xxxxxxxxxxxxxxxxx
Dünkü 10 Ağustos cumhurbaşkanlığı seçimlerinde gene YSK’nın verilerine göre 52 milyon 920 bin 985 kayıtlı seçmenin 39 milyon 851 bin 594’ü oy kullandı.
Oy kullanmayan seçmen sayısı 13 milyon 69 bin 364 oldu. Katılım son yılların en düşük seviyesinde kaldı.
Geçersiz oyların toplamı da 730 bin 638 olarak kayda geçti.
Mart yerel seçimlerinden Ağustos cumhurbaşkanlığı seçimlerine ortaya ‘siyaset küskünü’ çok kocaman bir kesim çıkıverdi.
xxxxxxxxxxxxxxx
Sandığa gidenlerin kabaca 21 milyonu Tayyip Erdoğan’a, 15 milyonu Ekmeleddin İhsanoğlu’na, 4 milyonu da Selahattin Demirtaş’a oy verdi.
İlk kaba hesaplamalar MHP’den 1,5 milyon seçmenin partisinin adayına oy vermediğini, 2 milyon civarında CHP seçmenin sandığa gitmediğini gösteriyor. Muhalefet kanadının küskünleri belli ki adaylarını beğenmedi.
İktidarın da azımsanmayacak bir ‘küskünler bloku’ var.
30 Martta AKP bir önceki seçime oranla iki milyonun üzerinde oy kaybetmiş, oyları yüzde 6,5 oranında gerilemişti.
30 Mart yerel seçimlerinde AKP’nin aldığı oy 20 milyon 500 bin idi, Erdoğan dün 20 milyon 850 bin oy alabildi.
Recep Tayyip Erdoğan 1,5 milyon MHP seçmeninin taze desteğine rağmen 30 Mart yerel seçimlerindeki AKP oylarını çok fazla artıramadı... 30 Mart’ta kaybettiği oyları geri alamadı.
Belli ki AKP’li muhafazakâr seçmenin bir kısmı da 17 Aralık sonrasındaki tavrı pek içine sindiremedi. Mahkemede aklanmaktan kaçıp yargıya darbe yaparak ülkeye huzur ve refah gelmeyeceğini gördü.
xxxxxxxxxx
‘Milletin adayı’ sonuç itibariyle, toplam seçmen sayısı üzerinden baktığımızda, yüz seçmenden 38’inin desteği ile Çankaya’ya çıkıyor.
Zafiyet sinyalleri çoğalan ekonominin henüz dermansız olmadığı bu dönemde, AKP’nin oylarının 20-21 milyon aralığında tıkandığı görülüyor.
Bu oylar bundan sonra artmayacak, bu anlaşılıyor.
Tam aksine, AKP kadrolarındaki yeni değişimlerle, ekonomide ortaya çıkması çok muhtemel kırılmalarla azalacak.
AKP oylarındaki her değişimin bundan sonra geriye doğru olacağı bir döneme giriyoruz.
xxxxxxxxx
Kendi ikbalini ‘milletin ikbali’ gibi sunarak siyasal hokkabazlık peşindeki Erdoğan’ın hamasi söylemine rağmen öyle gözüküyor ki bir dönem bitiyor.
Askeri vesayetin maskesi düşmüştü, şimdi de siyasal İslam düşüşe geçiyor.
Erdoğan kendini İslam âleminin lideri gibi gösterip anayasada olmayan yetkileri kullanmaya kalkacağını söylese de, 17 ve 25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının önünü zorbalıkla keseceğini sansa da dünkü seçim sonuçları bunların bundan böyle pek de mümkün olamayacağını ortaya koymakta…
xxxxxxxxxxxxx
Toplum, AKP’nin Birinci Cumhuriyet’i AB standartlarında ilkelerle demokratikleştirerek tüm mağdurların sorunlarına çare olmasını bekliyordu.
Ne ki özellikle 2011 seçimlerinin ertesinde salçalı bir siyasal İslam görüntüsüyle, faşizan bir zorbalıkla karşılaştık.
Kirlenme ve hukuksuzluk gemiyi azıya aldı.
12 Eylül rejimi korundu, sadece despotluk el değiştirdi.
Siyasi Partiler Yasası, Milli Güvenlik Kurulu ve YÖK sapasağlam kaldı ama siyasal şarlatanlık ‘ileri demokrasiye’ geçtiğimizi iddia etti.
Erdoğan, meşruiyetini yitirmiş bir iktidarın üzerinde Çankaya’ya çıkarken siyasal İslam, hem içerde hem de dış politikada karanlık ve hukuksuzluk içinde boğulmuş gözüküyor.
xxxxxxxxx
Askeri cumhuriyet bu toplumun taleplerine cevap vermediği gibi bir de halkı aşağıladı.
Siyasal İslam’ın da hukuksuzluğunu ve yolsuzluğunu yaşadık. Yaşamaya da devam ediyoruz.
Belli ki çarenin AB standartlarında bir demokrasi olduğunda ortaklaşa karar kılıp, kişi başına geliri artıracak, demokrasinin ve hukukun kurallarına riayet edecek, hırsızlık ve yolsuzluk yapmayacak bir toplumsal kadroyu ortaya çıkarana kadar çalkalanacağız.
Ama bu son büyük çalkantı olacak.
xxxxxxx
Bir dönem bitiyor…
Ne askeri vesayet, ne de siyasal İslam şarlatanlığı…
Toplumun bütün kesimlerini devletin sahibi yapacak AB standartlarında demokratik cumhuriyet…
17 ve 25 Aralık hesabı sorulmaya başlandığında bilin ki esas ‘yeni dönem’ başlıyor.
Ondan sonra arkası zaten gelir…
* Bu yazı gazete360.com'dan alınmıştır