Gündem

Meclis 42 gün sonra açıldı; gündem tezkere ve yeni anayasa

Genel Kurul, ilk oylamasını açılış gününde Suriye ve Irak tezekeresi için yapacak

01 Ekim 2016 14:33

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) 26'ncı Dönem İkinci Yasama Yılı 42 günlük aradan sonra bugün başladı. Meclis'in açılış konuşmasını yapan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ''15 Temmuz'u unutmamak ve unutturmamak mecburiyetindeyiz'' dedi. "15 Temmuz şehitlerimize bir kez daha Allah'tan rahmet diliyorum. Hepimizin milletimize can borcu var" diyen Erdoğan, "Yenikapı ruhunu titizlikle korumak hepimizin görevi" diyen Erdoğan, "Her kim ki amasız, fakatsız, 'darbe' demekte zorlanıyorsa o da darbenin bir parçasıdır" diye konuştu.

Erdoğan, 24 Ağustos'ta başlatılan Fırat Kalkanı Harekâtı'na ilişkin olarak, "Suriye, Türkiye için hayati bir konudur. Türkiye olarak masanın dışında kalamayızSuriye'de bir başka terör örgütüyle DAEŞ'i yenme planları geçerliliğini yitirdi. Bu operasyon ile hedefimiz güvenli bir bölge oluşturmak" dedi. "ABD yönetiminin bir kısmı Suriye ve Irak'ta YPG ile ortak çalışma yürütürken bir kısmı da bize yakın politikalar izlemeye çalışıyor" diyen Erdoğan, "Son dönemde ABD'nin bölgeye yönelik politikalarında tutarsızlık var" ifadesini kullandı. Erdoğan, olası Musul operasyonunun da işaretini vererek, "Türkmen ve Arap güçlerin desteklenmesiyle Musul'un DAEŞ'ten temizlenebileceğini düşünüyorum" dedi.

15 Temmuz darbe girişiminin ardından muhalefet partileriyle iktidarın bir araya geldiği Yenikapı Mitingi'ni hatırlatan Erdoğan, "Yenikapı ruhunun titizlikle korunması hepimizin görevidir" vurgusu yaptı. Yeni anayasa çalışmalarına da değinen Erdoğan, "Kapsamlı bir anayasa değişikliğini süratle hayata geçirmeliyiz. Meclis çatısında süren çalışmaları olumlu bir adım olarak değerlendiriyorum" ifadesini kullandı.

Erdoğan konuşmasında Avrupa Birliği'ne yönelik ağır eleştirilerde bulundu. "Ekim ayı Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz bakımından önemli bir tarihtir. Avrupa Birliği'nin ülkemize verdiği vize serbestisi uygulamasının bu ay uygulamaya girmesi gerekiyor" diyen Erdoğan, "AB Türkiye'yi tam üye yapacaksa önünde hiçbir engel bulunmuyor, akıl dışı bahanelerle bizi oyalayacaklarını sanıyorlarsa yanılıyorlar. Artık bu oyunun sona geldik, bunu biliyorlar. Kurnazlık yapmasınlar" diye konuştu.

İlk tören Atatürk Anıtı'nda 

 

TBMM, 26. Dönem ikinci Yasama Yılı açılış programı saat 14.00'te Atatürk Anıtı'nda düzenlenen törenle başladı. TBMM Başkanı İsmail Kahraman, törende saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından anıta çelenk koydu. 

Törene, Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, TBMM Başkanvekilleri Ahmet Aydın, Ayşe Nur BahçekapılıPervin Buldan, AKP Grup başkanvekilleri Naci Bostancı, Mustafa Elitaş, CHP Grup başkanvekilleri Özgür Özel, Levent Gök ve Engin Altay, MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay, TBMM Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve TBMM bürokratları katıldı.

 

Meclis Başkanı:
Artık Türkiye'de darbe devri kapanmıştır

 

TBMM Genel Kurulu, saat 15.00'de Meclis Başkanı Kahraman başkanlığında toplandı. Kahraman, sunuş konuşmasında, "Milletimiz 15 Temmuz'da bir daha darbe olamayacağını ispat etti. Artık Türkiye'de darbe devri kapanmıştır" dedi.

İsmail Kahraman'ın konuşması şöyle:

"Sayın milletvekilleri, 26. Dönemin ikinci Yasama Yılı'nın hayırlı ve başarılı olması temennisiyle sizleri ve şahsınızda milletimizi saygıyla selamlıyorum. Zorluklar içinde, halkı için mücadele eden tarihi şahsiyetlerimizi hürmet v milletle yad ediyorum. Meclisimiz önceki yasama yılında aktif ve verimli bir çalışma sergiledi. Hareketli bir yıl geçirdik ancak ne yazık ki ülkemiz bir darbe teşebbüsüyle karşılaştı. Bir ihanet şebekesi milli varlığımıza ve bütünlüğümüze kast etmeye çalıştı. Türkiyemizin varlığına kast eden beyni yıkanmış, asker kıyafetli bir terörist grup, millete ait sıraları milletin bağrına doğrultmuştur. Tarihimizde olmayan, dünya tarihinde de ender rastlanan bir trajedi yaşadık. TBMM bombalandı, helikopterlerin ateşine maruz kaldık. 14 polisimiz yaralandı. Cumhurbaşkanımızı öldürmek için suikast girişiminde bulundular. Herhangi bir tedirginlik duymadan Meclis'i açtım, ertesi gün TBMM'yi olağanüstü toplantıya davet ettiğimi milletvekillerimize duyurdum. 15 Temmuz'da uçakların ve helikopterlerin açtığı ateş altında Meclis'e koşan değerli milletvekillerimize teşekkürlerimi sunuyorum. Yürekten inanıyorum ki çalışma günü olduğu için Ankara'da bulunamayan milletvekillerimiz, bulundukları yerlerde demokrasi nöbetine girdiler ve milli sadaya öncülük ettiler. İstiklal harbimizde göğsünü siper eden Meclisimiz gazi unvanını almıştı. Bizler de milletimizin verdiği egemenliği koruma görevimizi yerine getirerek ikinci defa gazi unvanına sahip olduk. Cumhurbaşkanımızın halkı sokağa çıkması ve göğsünü tanklara siper etmesiyle bu hain teşebbüs engellendi.  Milletimiz 15 Temmuz gecesi demokrasiyi özümsediğini bir kez daha ispat etti. Camilerden yükselen ezanlarla milletimiz darbeyi yendi. 15 Temmuz şehitlerimize şükran borçluyuz. Cenab-ı Hak şehitlerimize gani gani rahmet eylesin. Bildiğiniz gbi 16 Temmuz'da yaptığımız olağanüstü toplantıda ortak bir bildiri yayınlandı, örnek bir dayanışma sergiledi. Demokrasiye sahip çıkan AKP Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırama, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye ve HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken ile sizlere teşekkür ediyorum.

Meclis'in yeni yasama yılının açılışına komutanlar da katıldı.  (Fotoğraf: Zahidin Köşüş / Al Jazeera Türk)

Yenikapı meydanında düzenlenen demokrasi ve şehitler mitingiyle bu dayanışma taçlandırıldı. Bu miting ile bütün dünyaya demokrasiyi özümsediğimiz, birlik ve beraberlik içinde olduğumuz gösterildi. Şahsımın da aralarında bulunduğu, Cumhurbaşkanımız ile Başbakan Binali Yıldırım, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar tarafından konuşmalar yapıldı, dimdik ayakta durduğumuz gösterildi.

Meclisimize yoğun bir şekilde geçmiş olsun ziyaretleri gerçekleştirildi. Meclisin bir bölümünü yaşayan bir müze inşa edeceğiz. Milletin meclisini millet yapar diyerek Meclisimizi iyileştiren STK'lara teşekkür ediyorum. Sayın milletvekilleri, medenice tartışarak milletimizin beklentilerini karşılamak zorundayız. Meclis olarak bu dönemde oldukça yüklü bir gündem bizi beklemektedir. Türkiye'nin önde giden bir ülke olması için gerekli düzenlemeleri yapmalıyız. En büyük önceliğimiz yeni bir anayasa yapmaktır. 1980 anayasası üzerinde 18 farklı tarihte 114 değişikliğe uğramıştır. Böyle bir anayasa daha fazla Türkiye'yi taşıyamaz. Bunun yanında Meclis çalışmalarını düzenli hale getirecek iç tüzük tertip etmeliyiz. Mevcut tüzüğümüz 1973 tarihinde kabul edilmiştir, 155 maddede değişikliğe gidilmiştir. Diğer konular arasında ise siyasi partiler, seçim ve milletvekili kanunları da vardır.

Milletin temsilcileri olarak görevimiz ülkemizi bir daha tehditlere maruz kalmayacak duruma kavuşturmaktır. Bu konuda milli dayanışma ruhuyla haraket etmemiz önemlidir. Meclisimizin açılışında emeği geçen Kemal Atatürk ve fedakar birçok kahramanı saygıyla anıyorum. vatanımızın güvenliği için şehit olmuş asker, polis, köy kurucusu tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum."

Erdoğan'ın konuşması şöyle:

"Sayın başkan, değerli milletvekilleri, TBMM'nin 26. dönem ikinci yasama yılının açılışında sizleri en kalbi duygularımlar selamlıyorum.

Bugüne kadar TBMM çatısı altında görev yapmış tüm milletvekillerimizi saygıyla yad ediyorum. Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere herkesi rahmetle anıyorum. 23 nİSAN 1920 gününden bugüne geçen sürede TBMM için pek çok önemli dönüm noktası vardır. Darbe girişimi sırasında derhal bu salonda toplanan ve milletimizin sokaklara dökülerek gösterdiği tepkiyi mecliste ortaya koyan siz değerli milletvekillerimize şükranlarımı sunuyorum. Milletvekillerimiz darbe girişimi karşısında onurlu bir duruş gösterdiler, buraya sahip çıktılar. Bu onurlu tavır hainler tarafından defalarca taciz edildi, bedeli tanklarla kuşatılması olarak ödendi. Meclisimiz kurtuluş savaşından sonra ikinci defa gazi unvanına sahip oluyor. Esasen o gece sokakları, meydanları, darbecilerin hedef aldığı tüm mekanları kuşatan milletimiz gazilik sıfatı hak ediyor. On milyonlarca vatandaşımıza borcumuzu asla ödeyemeyiz. Bu süreçte Türkiye bir avuç hainin dışında, tüm dünyaya, tarih boyunca örnek gösterilecek bir özgürlük ve demokrasi dersi vermiştir. Milletimiz terör örgütlerine olduğu gibi darbe heveslilerine de ülkesini bırakmayacağını gösterdi. Şu salonda bulunan milletvekillerimizin tamamının millete borcu olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız. Daha çok çalışmalı, daha çok üretmeliyiz. 15 Temmuz şehitlerimize bir kez daha Allah'tan rahmet, milletimize baş sağlığı diliyorum.

Erdoğan'ın konuşmasıyla ABD'ye verdiği mesajları Büyükelçi Bass de takip etti.  (Fotoğraf: Zahidin Köşüş / Al Jazeera Türk)

Çarşamba günü yaptığımız mGK toplantısında bu tarihin 15 Temmuz özgürlük ve demokrasi günü olarak resmi bayram olmasını tavsiye ettik. Şehit yakınlarımıza ve gazilerimize her türlü destek veriliyor. Bir kez daha ifade ediyorum, 15 Temmuz'u unutmamak ve unutturmamak mecburiyetindeyiz. Bunun için okullardaki ders müfredatları, belgesellere, filmlere kadar her mecrada 15 Temmuz'un işlenmesini teşvik etmeliyiz. Bu mücadelede yorulan herkese şunu tavsiye ediyorum; şehitlerimizin listesini önünüze koyun, resimlerine bir bakın. O gece çekilen görüntüleri izleyin. Orada 15 Temmuz darbesinin herhangi bir siyasi, sosyal, ekonomik grubun değil, sıradan insanların engellediğini göreceksiniz. 15 Temmuz'da sokaklarda şehadete koşan insanların ne korumak zorunda olduğu malı mülkü, ne unvanı ne de başka bir çıkarı vardır. Bu insanlar sahip oldukları maddi varlıklar uğruna değil, inançlarına, imanlarına, özgürlüklerine sahip çıkmak için sokaklara dökülmüşlerdir. O gece milyonlar "tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet" ilkeleri için ölüm kusan silahların üzerine yürümüşlerdir. Darbe girişiminin anlaşılmasının hemen ardından önce benim sonra Başbakanımızın yaptığı çağrılar, zaten sokaklara dökülmeye başlayan milletimizin hissiyatından başka bir şey değildir. 15 Temmuz'da yaşananları senaryo, oyun, "Böyle darbe mi olur" diyerek küçümsemeye çalışanlar oldu. Her kim ki amasız, fakatsız, lakinsiz "darbe" demekte zorlanıyorsa, veya hiç diyemiyorsa o da darbenin bir parçasıdır ya da gönüllü destekçisidir. 

Bu vesileyle bir kez daha Yenikapı'da sergilenen bu güzel manzaraya iştirakleri için katılan herkese teşekkür ediyorum. Türkiye'nin geleceği söz konusu olduğunda nasıl tek ses olunabildiğini gösteren Yenikapı ruhunun korunması çok önemlidir, benzerlerinin Meclis'te de tekrarlanacağını ümit ediyorum. "Kimsenin tek görüşte olun" deme hakkı yoktur, tarz farklılıkları elbette olacaktır, bizden beklenen ülkemizin bekası konusunda birlik olmamız, dayanışma içinde olmamızdır. Vatanımızın tekliği, bayrağımızın yüceliği konusunda ortak noktada buluşamıyorsak orada bir sorun var demektir. Yenikapı ruhunu ortak noktada buluşması açısından önemsiyorum.

Türkiye FETO ile birlikte PKK ve uzantıları ile, DEAŞ'ın da yoğun saldırılarına maruz kalıyor. Suriye ve Irak'ta sıkışan DEAŞ, Türkiye'ye saldırılarıyla kendine alan açmaya çalışıyor. Aynı şekilde PKK terör örgütünün geçtiğimiz yılın temmuz ayından bu yana gerçekleştirdiği eylemler, bölge halkının belirgin bir şekilde bu örgüte cephe almasını sağlamıştır. Bölge halkına hayatı adeta zehir eden örgüt, şimdi sınırımızın ötesindeki projelere destek vermek için adım atıyor. Bu eylemlerde şehit olan askerimiz, şehidimizin kanlarını, teröristleri kat ve kat fazla sayıda imha ederek yerde bırakmıyoruz, ancak PKK terör örgütünün Türkiye'nin dikkatini dağıtmaya çalıştığı, bölge halkı tarafından da teşhis ediliyor. Bu hain yapının eylemlerine bölge halkının katılımı 10'da biri dahi bulmayacak şekilde düşmüştür, bağını büyük ölçüde koparmıştır. Güvenlik güçlerimizin yürüttüğü operasyonlar bölge halkı tarafından da destekleniyor. Vatandaşlarımızın mağduriyetini gidermek için yoğun bir çaba içerisindeyiz inşallah önümüzdeki dönemde de ülkemizin ve milletimizin birliği, huzuru, güvenliği konusunda hep birlikte olumlu durumlara iştirak edeceğiz. 15 Temmuz'u derhal bir milat haline dönüştürmeliyiz. Tüm terör örgütlerine karşı hep birlikte kararlı bir mücadele yürütmeliyiz. Son yıllardaki tecrübelerimizden ve özellikle darbe girişiminden gerekli dersler çıkararak ülkemizi geleceğe hazırlamalıyız. Suriye ve Irak'taki gelişmeler ülke içerisinde yaşadıklarımızdan bağımsız değildir. Elbette bunun bir güç ve imkan işi olduğunu biliyoruz. Elbette Türkiye bugünkü seviyesine ulaşmamız olsaydı, 90'ların düzeyinde kalsaydı iç ve dış saldırılar karşısında bu kadar büyük bir mücadele yürütemezdi.

Ülkemizin önünü açacak, 2023 hedeflerimize ulaşmaya katkı sağlayacak her hususta meclisimiz öncü olmalıdır. Kapsamlı bir anayasa değişikliğini süratle hayata geçirmeliyiz. Meclis çatısında süren çalışmaları olumlu bir adım olarak değerlendiriyorum. Meclisimizin uzlaşmayla bu kapsamlı çalışmayı yürütecek bir umut filizlendi. Meclis ve milletvekilleri ne kadar etkin çalışırsa itibarları da o kadar artacaktır. Tüm sorunların yegane çıkış yolunu milli irade olarak gören bir cumhurbaşkanı olarak anayasa çalışmalarını destekliyorum.

Doğrudan cumhurun oyuyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanı olarak anayasada tanımlı sorumluluklarımın farkındayım. İlk defa karşılaştığımız bu yeni durumun böylesine kritik bir dönemde yaşanması önemlidir. Sorumluluklarımı yerine getirmek için gece - gündüz çalıştım, çalışmaya devam ediyorum. Her yeni durum gibi doğrudan milletin oyuyla seçilen cumhurbaşkanlığı makamımla ilgili zaman içinde beliren sorular da ortadan kalkmıştır. Milletiyle uyum içinde bir cumhurbaşkanlığı vazifesi icra ettiğimi düşünüyorum. Anayasal görevlerimi ve milletimin beklentilerini en iyi şekilde karşılamak için çalışmaya devam edeceğim. Burada hedef alınan şahsım değil, milletimizin hür iradesiyle yaptığı tercihtir. Benim gibi milletimizin oyuyla seçilen milletvekillerinin şahsıma yönelik eleştiri yapmaya hiç ama hiç yoktur. Bu anlamsız sorunun da geride kalacağına inanıyorum.

Daha önce Afganistan'ın harap olmasına yol açan El-Kaide'den türeyen DAEŞ, Suriye'nin sebebi değil, sonucudur. Suriye'nin on bin kişiden oluşan DAEŞ'ten arındırılamaması akla yatkın değildir. Aynı durum Irak için de geçerlidir. DAEŞ, herkesin kullandığı elverişli bir malzemeden ibarettir. Bölgenin inanç, mezhep ve etnik köken fay hattında gerçekleştirilmeye çalışılan kırılmalar DAEŞ örtüsü altında gizleniyor. Türkiye, bin yıllık ortak tarih ve kültür birlikteliğinin gereği olarak bölge halkına karşı tüm insani görevlerini eksiksiz yerine getirmektedir. Yaklaşık 3 milyon mülteciyi ülkesinde bulunduran Türkiye'nin çabaları herkes tarafından takdirle karşılanıyor. Ancak AB ülkeleri mültecilere kucak açmak yerine kapıları kapatarak sınıfta kalmışlardır. Her masum canın hesabını, ilkeleriyle çelişen ülkeler ve toplumlar vermek zorunda kalacaktır. Hiçbir politik hesap insanların hayatlarından daha önemlidir. Sınırlarımızın içinde ve dışında insani görevimizi yerine getirmeye devam ederken uluslararası toplumu da ikaz etme görevimizi sürdüreceğiz.

Fırat Kalkanı, bölge insanıyla başlattığımız meşru bir operasyondur. DAEŞ denen örgütün, 14 yaşındaki çocuğu canlı bomba olarak Gaziantep'teki bir kına törenine göndermesi ve 56 vatandaşımızın hayatını kaybettiği, 100 kişinin yaralandığı saldırı bizim için bardağı taşıran son damla olmuştur. Hedefimiz bu bölgede 5 bin km2 büyüklüğünde terör örgütlerinden arındırılmış bir güvenli bölge oluşturmaktır. Böylece terör sorunu da mülteci sorunu da çözüme ulaşacaktır. Girdiğimizde 2 bin olan Cerablus halkı şu an 41 bine yaklaştı. Demek ki Cerablus halkı evine dönüyor.

Operasyonun başarıyla sürmesi, Suriye'de DEAŞ ile mücadelenin gerekli desteğin verilmesiyle bu ülkenin çocuklarıyla da yürütüleceğini göstermiş oldu. Bir başka terör örgütüyle DAEŞ'i yenme planları geçerliliğini yitirmiştir. 

Musul'un hemen kuzeyinde Tel-Afrin var, burası da Türkmenlerden oluşuyor. Musul'a yapılacak bir operasyonun Tel Afrin'i de hedeflediğini belirtmek isterim. Türkmen ve Arap güçlerin desteklenmesiyle Musul'un DAEŞ'ten temizlenebileceğini düşünüyorum. Türkiye olarak masanın dışında kalamayız. Bu sınırlarda 911 km Suriye'de, 350 km Irak ile sınırı olan ülke Türkiye'dir, seyirci kalamayız. Bunun kararını da işte burası verir. Türkiye olarak kendi sınırlarımız içinde huzur ve güven içinde olmak istiyorsak sınır güvenliğimizi sağlamak mecburiyetindeyiz.

Devletler arası münasebetler, pek çok yönü olan karmaşık ilişkilerdir. Türkiye'nin son dönemde artan bölgesel ve küresel etkinliğini diğer ülkelerle olan ilişkilerini grift hale getirmiştir. ABD, Rusya, AB ile olan ilişkimiz, değişik dönemlerden geçiyor. Rusya ile geçtiğimiz yılda kaldığımız talihsizlik, Haziran ayı itibariyle düzelmeye başladı. Bu ülkeyle olan ilişkilerimizin eski seviyesinin de üzerine çıkarmayı hedefliyoruz. Benzer bir süreci İsrail ile yürütüyoruz. Mavi Marmara konusunda her şartımızı karşılayan İsrail ile ilişkiler gerçekleştirmeye çalışıyoruz. ABD ile geleneksel ittifaklarımız doğrultusunda ilişkilerimizi sürdürmeye çalışıyoruz ancak ABD yönetiminin bir kısmı Suriye ve Irak'ta YPG ile ortak çalışma yürütürken bir kısmı da bize yakın politikalar izlemeye çalışıyor. Başkanlık seçiminden kaynaklanan bu sorunun bize zarar vermemesi için gayret göstermeye devam edeceğiz. ABD'nin 11 Eylül saldırısında ölen neredeyse üç bin kişinin yakınlarının Suudi yetkililere dava açabilmesini sağlayan bir yasal düzenlemeyi kabul etmesi talihsizliktir. Bu yanlıştan bir an önce geri dönülmelidir.

Ekim ayı Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz bakımından önemli bir tarihtir. Avrupa Birliği'nin ülkemize verdiği vize serbestisi uygulamasının bu ay uygulamaya girmesi gerekiyor. Terörle mücadelenin sürecin ön şartı olarak kabul etmeye çalışıyorlar. Bu durum, AB'nin verdiği sözü tutmama isteğinin ilanıdır. Ve yine açıkça söylüyorum, kendileri bilirler. Türkiye, AB ile ilişkilerinde hep veren taraf, hep sözünü tutan taraf olmuştur. Demokratik ve ekonomik kriterleri Türkiye ile mukayese edilemeyecek ülkeler tam üye yapılırken, bizi 53 yıl bekletmeleri AB'nin gerçek niyetini göstermiştir. Diplomatik cambazlıklarla üste çıkmanın gereği yoktur. AB yetkilileriyle birlik içinde etkin olan ülkelerden açık, şeffaf bir ikrar bekliyoruz. Kafalarındaki farklı niyetlerin günahını bizim üzerimize yıkmaya çalışmaktan vazgeçsinler. Bizim insan haklarıyla, demokrasiyle, hukukun üstünlüğüyle hiçbir sorunumuz yoktur. Biz bunları AB için değil, kendi vatandaşımız istiyor diye hayata geçiriyoruz, geçireceğiz. AB Türkiye'yi tam üye yapacaksa önünde hiçbir engel bulunmuyor, akıl dışı bahanelerle bizi oyalayacaklarını sanıyorlarsa yanılıyorlar. Artık bu oyunun sona geldik, bunu biliyorlar. Kurnazlık yapmasınlar.

Ülkemizin yaşadığı badirelerin hepsi önemlidir ancak ekonomiye daha bir önem vermeliyiz. Diplomatik ayak oyunlarıyla Türkiye'nin önününü kesemeyenler ekonomi üzerine oynuyorlar. Kesintisiz bir büyüme sağlarken, bir yandan ekonomik taarruzlara karşı direniyoruz. Hamd olsun Türkiye, gücü arttıkça daha da dirençli hale geliyor. Alt ve üst yapılara yaptıkları yatırımlarla Türkiye büyüyor, vay efendim "Türkiye krizde"ymiş. Gezi sürecinde bunu yaşadık mı, yaşadık. 17 25'te yaşadık mı, yaşadık, son olarak 15 Temmuz'da bu oyunu tezgahlamaya kalktılar. Ancak milletimiz istiklali ve istikbali ile ekonomiye de sahip çıkarak bakın hemen ertesi gün 2.5 milyon dolar piyasaya sürdü. Bu miktar 12 milyon dolara ulaştı. Merkez Bankamız piyasaya para sürme ihtiyacı bile hissetmiyor. 
Şimdi önümüzde inşallah Çanakkale Köprüsü ve Kanal İstanbul projeleri var. Türkiye bunlarla evrim geçirecektir biliyorsunuz.

Hiçbir şey yapamayınca kredi derecelendirme kuruluşlarını devreye sokturlar. İki gün önce ak, iki gün sonra kara diyen kredi derecelendirme kuruluşunu kimse ciddiye almadı. Hazineye müracatlar arttı, artmaya devam ediyor. Uluslararası bir şirketle ülkemizdeki 1,1 milyar dolarlık yatırımın finansmanını öngören bir anlaşma imzalayacaklar. 10 Ekim'de İstanbul'da açılışı yapılacak Dünya Enerji Kongresi, belki çok büyük anlaşmaları içerecek. 2016'nın ilk yarısında yüzde 4 olarak gerçekleşen büyüme oranı "Bu yıl kayıp yıl olacak" diyenlere mahçup etmiştir. Ekonomide bir süredir görülen kısmi durgunluğun yerini artık canlanmaya bırakılması için her türlü tedbir alınıyor. Ekonomik güven endeksindeki artışında bunu kısmen görmekteyiz. Büyük ekonomilerin ciddi sıkıntı yaşadığı bir dönemde Türkiye'nin terör ve darbe girişimine rağmen nispeten daya yüksek bir büyüme oranına sahip olması takdir edilmesi gereken bir husustur. Daha çok çalışacağız, daha çok üreteceğiz, teknolojiye daha çok önem vereceğiz. Bu düşüncelerle TBMM'nin 26. Dönem ikinci Yasama Yılı'nın milletimize hayırlı olmasını, milletvekillerimize ve partilerimize başarılar diliyorum."

 

Tezkere görüşülecek

 

Meclis açılışın hemen ardından Irak ve Suriye'ye sınır ötesi operasyon konusunda hükümete verilen yetkinin bir yıl daha uzatılmasına ilişkin Başbakanlık Tezkeresi'ni ele alacak. 

"Türkiye'nin ulusal güvenliğine yönelik terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriye'deki tüm terörist örgütlerden Türkiye'ye yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı ulusal güvenliğin idame ettirilmesini sağlamak için hudut, şümul, miktar ve zamanı Hükümetçe takdir ve tayin olunacak şekilde, gerektiğinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesi, yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunması ve bu kuvvetlerin Hükümetin belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile gerekli düzenlemelerin yapılması" için verilen izin süresinin 30 Ekim 2017'ye kadar uzatılmasına dair Başbakanlık Tezkeresi Genel Kurul'da ele alınacak.

Süresi 2 Ekim'de dolacak tezkere üzerinde gruplar adına birer milletvekili, Hükümet adına Milli Savunma Bakanı Fikri Işık konuşacak.

Müziksiz resepsiyon


Son dönemdeki terör olayları nedeniyle TBMM’de resepsiyonlar yapılmıyordu. Bu kez saat 19.00'da Meclis Başkanı, 1 Ekim resepsiyonu verecek. Resepsiyonda müzik çalınmayacak. 15 Temmuz gecesi büyük darbe alan TBMM'de inşaat ve tadilat çalışmaları da devam ediyor. Başbakanın makam katında inşaat çalışması sürüyor. Muhalefet kulisinin bulunduğu alandaki tadilat ise tamamlanmak üzere. Ana binada şeref holünün olduğu bölümde de demokrasi müzesi açılacak.

 

2017 yılı bütçesi de Meclis gündeminde

 

Ekonomi de en sıcak tartışma başlıklarından biri. Son olarak Moody's’in Türkiye’nin kredi notunu indirmesinin ardından hükümet cephesinden yapısal reformlara ilişkin kritik adımların atılacağı mesajları geldi. Bu düzenlemeler de yeni dönem de Meclis gündemine gelecek önemli başlıklar arasında. Ayrıca Ekim ayından itibaren 2017 yılı bütçesi de Meclis gündeminin en önemli rutini olacak. Önce Plan Bütçe Komisyonunda, ardından da yıl sonuna kadar Meclis Genel Kurul’unda bütçe görüşmeleri yapılacak.