23 Nisan 2019 14:05
Mahalli İdareler Genel Seçimleri nedeniyle çalışmalara 24 Şubat Pazar günü ara verilen Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), 23 Nisan'da özel oturumla açıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Meclis'te resmi törenle karşılandı.
TBMM Başkanı Mustafa Şentop ilk kez Meclis'i yönetiyor. Şentop konuşmasında, "Bu Meclis temeli milli irade olan bir abidedir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve gazi arkadaşlarını, aziz şehitlerimizi rahmetle anıyorum. 15 Temmuz'da girişilen darbe girişinde eşine az rastlanan liderliğini gösteren sayın Cumhurbaşkanımızı da teşekkür ediyorum.
Kuruluşunun 99. yılını kutladığımız Birinci Meclisimiz bugunkü renklerini taşıyordu. Türkiye ancak farklılıklarını çatışma bahanesi değil zenginleşme olarak görürse ilerleyebilir." dedi. Şentop'un açıklamalarından başlıklar şöyle:
"Türkiye nereden geldiğini de nereye gideceğini de bilmektedir. Bugün Batı'da İslam'a karşı hastalıklı bir anlayış yükselmektedir. Karar alıcıların üzerinde ciddiyetle durması gerekmektedir. Şiddeti bir yöntem olarak benimseyenler bu ülkenin ve milletin aleyhine çalışmaktadır
Bugün sadece milli egemenlik bayramı değil aynı zamanda çocukların bayramı Çocuklarına ve gençlerine önem vermeyen bir millet yok olmanın eşiğindedir. Çağın gerektirdiği donanımlara sahip çocuklar yetiştirmeliyiz.
Geçtiğimiz Pazar günü Kemal Kılıçdaroğlu'na, Levent Gök'e müessif bir saldırı gerçekleşmiştir. Bu saldırıyı kınıyorum. Kılıçdaroğlu, Gök'e geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. "
CHP'li Engin Özkoç Meclis'teki konuşmasında, "Birliğimizi bozan saldırılara karşı üzüntü ifadesi olarak söz alır ve dile getirirler. Arkadaşlarımızın kendisi kürsüde söyleyecek. Çubuk'ta katıldığı şehit cenazesinde linç girişiminde bulunulmuştur. Bunun adı linç girişimidir. Kınıyoruz. İtidal çağrısı yapılıyorsa Kılıçdaroğlu en itidal liderdir. Ülkenin birlik ve beraberliğe ihtiyacı varsa ortak olmak gereklidir. Bir şehidin cenazesinde bile ortak olunamıyorsa toplum olarak ortak bir şey yapamayız. Linç girişimini hukuki olarak takip etmeye devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.
AKP Grup Başkanı ve Ankara Milletvekili Naci Bostancı kürsüde yaptığı açıklamada, Bize bırakılan miras siyasi rekabeti aynı şekilde yapmak ancak Türkiye’nin ortak kaderi ve geleceğini bir üst değer olarak tutmaktır; ortak kader ve gelecek için hassasiyet bu ülkenin kurumlarında saklıdır. Biz de hukuk yolları herkes için gereklidir. Cumhurbaşkanlığı sistemi bütünleştiricidir. Her yeni sistem süreç içinde herkesin eleştirisi için tekerrür eder. Cumhurbaşkanı milletin dirliğinin sağlar. Bugün sayın Erdoğan vardır, sonra başka evlatlar gelecek. Berat gecesi 4 evladımızın teröristler tarafından şehit edilmiştir. Çubuk'taki müessif olay kabul edilemez.
Cumhurbaşkanımızın "Kızgın demiri soğutmak gerekir" dediği günlerde bu olayın yaşanması dikkate değerdir.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Meclis kürsüsünde yaptığı açıklamadan satır başları şöyle:
"CHP adına Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramınızı kutluyorum. Sevgili çocuklar ve değerli milletvekilleri Gazi Mustafa Kemal'in başlattığı kurtuluş mücadelesinin 99. yılı.
2023 yılında Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 100. yılıdır. Önümüzdeki 4 yıl hepimiz için yeni bir arınma dönemidir. Hak, hukuk ve adalet felsefesi ile günümüz sorunları çözülmelidir. Kuruluş da kurtuluş da hukuka dayandırılmıştır. Mustafa Kemal, Meclis'in açılışından bir gün sonra müdafai hukuku anlatır.
Her bir vatandaşın hakkının ve hukukunun korunduğu anlamına gelir. 1924 Anayasası görüşülürken başkanlığa bir öneri verilir.
Mustafa Kemal Atatürk'e Meclis'i fesih yetkisi verilmek istenir. Hakimiyet kayıtsız şartsız milletin diyoruz ama fesih yetkisini Cumhurbaşkanı'na veriyoruz. Bunu doğru bulmuyorum der mebus Mahmut Esad Bozkurt. Bütün demokrasilerin omurgasını kuvvetler ayrılığı oluşturur. Askeri darbelerle egemenlik milletten alınmak istense de millet özüne dönmüştür. Son değişiklik ile kuvvetler ayrılığı ilkesi kaldırılmıştır. TBMM'nin yetkileri kısıtlanmış, denetimsiz bir yürütme organı yaratılmıştır. Cumhurbaşkanı yürütmeye fiilen başlamıştır. Meclis'in bütçe hakkı elinden alınmıştır.
Bugün ortaya çıkan tablo şudur, son anayasa değişikliği ile şeffaf bir devlet yoktur. Demokrasilerde halka hesap vermek gerekir. Darbe hukukunda arınmış bu benim anayasamdır diyeceği bir anayasayı uzlaşma kültürü içinde kabul etmemizdir. Bunu yaptığımızda çocuklarımıza yaşanabilir bir Türkiye bırakacağız. TBMM'nin bu tarihi görevini yerine getirmesi dileği ile tümünüzü saygıyla selamlıyorum"
Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarının ardından HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan konuşmaya başladı. BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın aktardığına göre, Buldan konuşmaya başlayınca, salonda bulunan Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, salonu terk etti. Erdoğan’a Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın ve Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler’in de eşlik ettiği görüldü.
Erdoğan çıkarken, "Mehmetçiğime şehit edeni neden dinleyeyim? Şehit cenazesine giderken dikkat etmemiz gerekiyor" dedi.
HDP Eş Genel Başkanı 23 Nisan özel oturumunda yaptığı konuşmada, “ Hukuksuz bir biçimde cezaevinde tutulan Sevgili Selahattin Demirtaş, Sevgili Figen Yüksekdağ, Sevgili İdris Baluken, Sevgili Sırrı Süreyya Önder, Sevgili Selma Irmak, Sevgili Sebahat Tuncel ve Sevgili Gültan Kışanak başta olmak üzere ismini sayamadığım binlerce arkadaşımızı da bu vesileyle saygı ve sevgiyle selamlıyorum.Ülkedeki hukuksuzlukların son bulması için 167 gündür açlık grevinde olan bu parlamentonun üyesi Hakkari Milletvekilimiz Sevgili Leyla Güven’i de buradan saygı ve sevgiyle selamlıyorum.” dedi. Buldan’ın açıklamalarından başlıklar şöyle:
Ne yazık ki bu 23 Nisan’ı da Meclis’te temsil edilmesi gereken halk iradesinin cezaevlerinde tutulduğu, halk iradesine yönelik gaspın sürdüğü, demokratik temsiliyetin engellendiği bir süreçte karşılıyoruz. Oysa Meclis, 23 Nisan 1920’de kurulduğunda çoğulculuk esasına dayanıyordu. Özellikle 1921 Anayasası daha ademi merkeziyetçi bir yönetim ilkesini öngörüyordu. Ne yazık ki 1924 Anayasasıyla birlikte bu çoğulculuk esası terk edildi ve yerine tekçi otoriter sistem inşa edildi.
Geriye 100 yıllık acı, yoksulluk, geri kalmışlık, adaletsizlik ve eşitsizlik bırakıldı. Ulus devletin kurucu ideolojisine bağlılık yemini edilirken, insanlık değerlerinden ise giderek uzaklaşıldı. Bu değerler resmi ideoloji tarafından ayrımcılık ve ret politikalarıyla heba edildi. Farklılıkların reddi üzerine kurulan otoriter sistemle birlikte halka ait olması gereken egemenlik devletin eline geçti, halk iradesi sürekli geri plana itildi. Her bir kimliğin ve rengin kendisini içinde bulacağı demokratik temsiliyet ve cumhuriyetin demokratikleşmesi talepleri darbelerle, baskılarla sürekli engellendi.
Çoğulculuk esasına kapalı bu sistemde Kürtler, Türkler, Aleviler, Sünniler, Ermeniler, Süryaniler, Araplar, Çerkesler, Lazlar, kadınlar, gençler, emekçiler kendi geleceğini güvende hissetmiyor. Yarınlarına umutla bakamıyor!
Adalet çökerse ülke çöker! “Adalete dayanmayan kuvvet zalimdir”. İşte bugün bizim karşı karşıya olduğumuz ortamın karşılığı tam da budur. Adaletin sadece muktedirler için geçerli olduğu, mazlumların payına ise adaletsizliğin düştüğü bir ülkede yaşıyoruz.
Milyonlarca öğrencinin geleceğini çalanlar serbest bırakılırken, “çocuklar ölmesin” diyen bir eğitimci anne, Ayşe Öğretmen bu 23 Nisan’da bebeğiyle cezaevine konuldu. Bu mudur adalet? Bir el Rabia yaparken, diğer el Rabia Naz’ın ölüm gerçeğini gizlemeye çalışıyorsa hangi adaletten söz edebiliriz? Soma katliamında 301 işçinin ölümüne neden olanlar serbest bırakılırken, Roboski’de 34 insanı katledenler, Gezi’de Berkin’i, Diyarbakır’da Kemal Kurkut’u vuranlar, daha geçen hafta Diyarbakır’da göz göre göre Recep Hantaş’ı katledenler aramızda gezerken hangi adaletten bahsedeceğiz?
Cinsel istismara maruz bırakılan kadın ve çocuklar yerine, istismarcının yanında yer alan erkek yargı mı adalet dağıtacak? Sayın Cumhurbaşkanı “kucaklaşalım” derken aynı saatlerde Gebze’de ve Kızıltepe’de adalet arayan beyaz tülbentli anneler insanlıktan nasibini almamış resmi görevlilerin saldırısına uğradı, itilip kakıldılar, yerlerde sürüklendiler. Diyarbakır’da milletvekillerimize polis saldırdı, halkın temsilcilerine sokak ortasında işkence yapıldı. 100 yıllık sistem anneleri yerlerde sürüklüyorsa artık sözün bittiği yerdeyiz. İnsanlığın yerlerde sürüklendiği bir noktadayız.
Sayın Kılıçdaroğlu’na örgütlü, planlı bir linç saldırısı düzenlendi. Yeni bir Madımak denemesi yapıldı. Bu karanlık saldırıyı normal bir protestoymuş gibi meşrulaştırmaya çalışan resmi ağızların tavrı hukuk dışılığın geldiği noktayı gösteriyor. Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Gök’e tekrar geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Sormak istiyorum, bir ülke nasıl bu hale gelebilir? Getirilebilir? İktidar uğruna toplumun arasına nefret tohumu ve kötülük ekenler, kendinden olmayanı terörist ilan edenler, bu ülkeyi çok tehlikeli bir yere doğru sürüklüyor. Halkları karşı karşıya getirmeye çalışan bu tuzağa karşı herkesin dikkatli ve uyanık olması gerekir.
“İstanbul’da usulsüzlük var” diyenlere sormak istiyorum: İstanbul’da usulsüzlük değil halk iradesi var. Asıl usulsüzlük bölgede yapıldı. Buna neden sessiz kalıyorsunuz? Anlamakta zorluk çekiyoruz. Bitlis’te, Şırnak’ta, Siirt’te, Hakkâri’de ve daha birçok yerde ahırlara, boş binalara, milletvekili binalarına seçmen yazdırıldı. On binlerce güvenlik görevlisi bu kentlere seçim sonuçlarını değiştirmek için seçmen olarak kaydırıldı.
Şırnak’ta 4 bin asker - polis oyuyla halkın iradesinin önü kesildi. Ertesi gün tanklarla Şırnak sokaklarında zafer kutlaması yapıldı. Demokrasi o tankların paletleri altında ne yazık ki ezildi! Darbeyle mücadele ettiğini iddia edenler, Şırnak’ta tanklara sırtını dayayarak seçim zaferi ilan etti. Tarih buna da şahit oldu!
Halkımızın kazandığı Diyarbakır Bağlar, Van Tuşba, Çaldıran, Edremit, Erzurum Tekman, ve Kars Dağpınar belediye başkanlıkları YSK darbesiyle gasp edildi. Belediye eşbaşkan adaylarımızın adaylığını kabul edip, kazandığında mazbata vermemek halka karşı kurulan bir pusudur! YSK, kendini halkın yerine koyarak, kazandığımız belediyeleri hak etmeyenlere teslim etti. Bu hırsızlığı, bu utanmazlığı tarih ve halkımız asla unutmayacak.
Parlamentoya sormak istiyorum: Egemenlik kayıtsız şartsız halkın ise, halkın seçtiği belediye başkanlarının mazbataları neden gasp edildi? Egemenlik kimde? Bunun sorgulanması gerekir.
Halkın, sandıkta hukuksuzluk ve adaletsizliğe gösterdiği itirazı, bu parlamentonun bir üyesi olan Sevgili Leyla Vekilimiz 167 gündür açlık greviyle sürdürüyor. Leyla arkadaşımız, hukuksuzluklar bitsin, demokrasinin ve barışın önü açılsın diye açlık grevinde.
Yüz yılın sonunda bu ülkede bir kadın vekil ve yüzlerce insan temel hak ve özgürlükler için, hukuk için bedenini açlığa yatırmışsa, tek çıkarımız bedenimiz, açlığımız olmuşsa bu devletin yüz yıllık aklını, yüz yıllık pratiklerini ve geldiği son noktayı sorgulaması gerekir. Hukuksuzluktan medet uman bir anlayışın çağımız dünyasında ve halkların vicdanında yeri olamaz. Meşruiyeti olamaz. Bu hatalardan dönülmesi, yüzleşilmesi ve hukuk çizgisine dönülmesi gerekir. Buradan bir kez daha parlamentoyu ve iktidarı yaşamı artık kritik noktaya gelen Leyla Vekilimizin sesini duymaya, gerekli hukuki, demokratik adımları atmaya çağırıyoruz. Yoksa yarın geç olabilir!
Bu 23 Nisan’da ne yazık ki çocukların kutlayabileceği bir bayramdan söz edemeyiz. Cezaevlerine atılan, şiddete ve cinsel istismara uğrayan, sokakta, tarlada çalıştırılan, anadilinde eğitim göremeyen çocuklar bu ülkenin kanayan yarasıdır.
Meclis’in, çocukların yaşam hakkı ve anadilde eğitim hakkı başta olmak üzere tüm haklarını güvence altına alan bir ortamı yaratmamış olması en büyük demokrasi ayıbıdır. Bu konunun siyaset üstü tutularak parlamentonun adım atması çocuklara karşı tarihi bir sorumluluktur.
Buradan çağrı yapıyorum: Gelin Meclis’te Çocuk Hakları Daimi Komisyonu’nu biran önce kuralım. İkinci bir adım olarak da Çocuk Hakları Bakanlığı’nın kurulması için yasal süreci başlatalım.
Son olarak Sayın Cumhurbaşkanına ve tüm siyasi partilere şu çağrıyı yapmak istiyorum: Ülkemizin ihtiyacı; acil demokrasidir, acil barıştır, acil adalettir, acil özgürlüktür. Halk, kutuplaşma değil dayanışma ve birliktelik, ayrımcılık değil eşitlik, nefret değil sevgi, esaret değil özgürlük, sömürü değil emeğin hakkını, hukuksuzluk değil adalet, savaş değil barış istiyor, normalleşme istiyor.”
TİP Genel Başkanı Erkan Baş, 23 Nisan Meclis özel oturumunda yaptığı konuşmaya tüm işçi ve emekçiler selamlayarak başladı. Meclis’in 99’uncu kuruluş yıldönümünü de kutlayan Baş, “Emperyalist işgale ve iş birlikçi padişah tarafından temsil edilen saltanat düzenine karşı, halkın birleşik iradesini temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99'uncu kuruluş yıl dönümünü kutluyorum.” İfadelerini kullandı. Erkan Baş’ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
“Sözlerime başlarken tüm Meclis iradesine karşı alçakça bir planın parçası olarak gördüğümüz Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na dönük saldırıyı kınıyor, Kılıçdaroğlu'na ve tüm CHP'li yurttaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
Yine bu vesileyle, 167 gündür açlık grevini sürdüren Hakkâri Milletvekilimiz Sayın Leyla Güven'e en içten dayanışma duygularımızı iletiyor ve Leyla Güven'in sesinin duyurulması mücadelesinde kolluk kuvvetlerinin saldırılarına uğrayan tüm HDP'li milletvekili arkadaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletmek istiyoruz.”
Meclis’te grubu bulunan partiler ve diğer partiler arasında bir eşitsizlik yaratıldığını söyleyen Baş, Grubu bulunan partilere 10 dakika, grubu olmayan partilere ise 3 dakika söz hakkı verildiğini ve bu uygulamanın ilk kez yaşandığını söyleyerek kararı protesto etti.
“Eğer söz hakkımız kısıtlanmasaydı şu konulara değinmek isterdik” diyen Erkan Baş, konuşmasına şöyle devam etti.
“23 Nisan 1920'de kurulan Mecliste buluşan iradenin Anadolu'nun yoksul halklarının kanıyla, canıyla, alın teriyle emperyalist işgale direnerek ortaya koyduğu yeni bir ülke kurma inancının eseri olduğunu anlatmak isterdik ve arkadaşlar, örneğin Meclis’in kuruluşunun sadece emperyalist işgale karşı değil, bu işgalcilerle iş birliği yapan padişaha ve saray iktidarına karşı anlamlı bir karşı duruş olduğunu burada paylaşmak isterdik.”
“Eğer söz hakkımız kısıtlanmamış olsaydı, Çocuk Bayramı'nı kutlarken 2 milyon çocuğun çalışmak zorunda olduğunu, yüzde 78'inin kayıt dışı çalıştırıldığını bu kürsüden ifade etmek isterdik.
Eğer söz hakkımız engellenmemiş olsaydı, 23 Nisan Çocuk Bayramı'nda bu kürsüde ‘Rabia Naz'a ne oldu?’ diye sormak isterdik.
Söz hakkımız kısıtlanmasaydı ‘İşçi çocukları da patron çocukları kadar özgürce ve mutlu yaşamaya hak sahibidir’ demek isterdik.”
“Dolayısıyla burada cumhuriyeti kuran yoksulların bağımsızlık düşünün, nasırlı elleriyle yarattıkları değerlerin, zenginlerin kasalarına, tarikatların gerici emellerine ve sarayın şatafatına kurban edildiğini konuşamıyoruz. Fabrikalarımızın, tarlalarımızın, ormanlarımızın, akarsularımızın peşkeş çekilmesini konuşamıyoruz.
Kim ne yaparsa yapsın, bu ülkenin emekçi insanları, ezilen, horlanan, yoksul bırakılan halkımız zorbalara boyun eğmeyecek. 23 Nisan 1920'de emperyalist işgale ve iş birlikçi saray iktidarına karşı yan yana gelip yeni bir ülke kurma iradesini ortaya koyan Türkiye halkları, yine aynı kararlılıkla yan yana gelecek, paranın, patronların iktidarını, onların iktidarını simgeleyen saray düzenine son verecektir.”
Saadet Partisi Konya Milletvekili Abdülkadir Karaduman, partisi adına Meclis kürsüsünden yaptığı konuşmada, bugün hayatta olmayan çocukların da 23 Nisan’ını kutladı. Karaduman, şunları söyledi:
“Bu çocuk bayramına kavuşamayan, Giresun’un Eynesil ilçesinde ölümünde birçok şaibe bulunan 11 yaşındaki Rabia Naz’ın, Cizre’de öldürülen ve cansız bedeni derin dondurucuda saklanan Cemile’nin, Samdun’un Tekçe köyü ilçesinde açlık nedeniyle yaşamını yitiren 2.5 yaşındaki Kübra’nın, Meriç Nehri’nde boğularak hayatını kaybeden Ayşe Öğretmen’in 3 yaşındaki Halil Münir adlı çocuğu ve 11 yaşındaki Abdülkadir Enes’in, Eren Bülbüllerin, Yasin Börülerin, Berkin Elvanların ve KHK’larla anne babalarından ayrı bırakılan çocuklarımızın, cezaevlerinde doğmak ve büyümek zorunda kalan çocuklarımızın, küçük yaşta çalıştırılan çocuklarımızın, babaları ülkemiz için şehit olmuş bütün çocuklarımızın ve tüm ülke çocuklarımızın, insanlarımızın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı bir kez daha tebrik ediyorum.”
TIKLAYIN: Erdoğan: Şehit cenazesine giderken dikkat etmemiz gerekiyor
© Tüm hakları saklıdır.