Dünya
Deutsche Welle

Mayıs 68'de devrimci olan Türk

Aradan 50 yıl geçti. Mayıs 68 olayları Fransa'da bugün kimilerine göre devrim, kimilerine göre ise sadece sosyo-kültürel bir değişim. O yıllarda Fransa'da öğrenci olan Faruk Günaltay, DW Türkçe'ye anlattı.

10 Mayıs 2018 12:23

Henüz 3,5 aylıkken 1949 yılında babasının Paris büyükelçiliğine atanmasıyla Fransa’ya gelen Faruk Günaltay 1990-2005 tarihleri arasında Avrupa Konseyi Sinema Fonu Eurimages bünyesinde Türkiye temsilciliği yaptı. Fransa’da sanatı yüceltenlere layık görülen “Officier des Arts et des Lettres” devlet nişanı sahibi Günaltay, Fransa’daki “en eski Türk” unvanına sahip. Mayıs 68 olaylarının tanığı Günaltay şu anda, dünyanın en eski beş sinemasından biri olan Strasbourg kentindeki Odyssée sinemasının yöneticiliğini yapıyor.

DW Türkçe: Fransa Mayıs 68’in hemen öncesinde nasıl bir ülkeydi?

Günaltay: Mart 1968’de Fransa’yı en güzel özetleyen tabir Le Monde gazetesinin o tarihlerde attığı “Fransa’nın canı sıkılıyor” manşetidir. Fransa’da tüketim toplumu gelişiyordu, para kazanan para kazanıyordu, emekçilerin durumu da fena sayılmazdı. Bu ekonomik performansa paralel olarak aşırı konformist bir düzen hakimdi. Dönemin cumhurbaşkanı de Gaulle, İkinci Dünya Savaşı sırasındaki tavrı ve Cezayir Savaşı’na son veren lider olduğu için, tarihi açıdan büyük bir şahsiyetti. Otoriter de bir liderdi. Aslında tam bir çelişki içinde yaşıyordu Fransa. Bu çelişki de Gaulle’ün imajına yansıyordu: bir taraftan Nazizme karşı tavır almış, diğer yandan, bizim gibi gençler için çok sıkıcı hale gelen konformist düzenin temsilcisi.

DW Türkçe: Mayıs 68 nasıl başladı?

Günaltay: Aslında Mayıs 68 Fransa’nın Atlantik sahilindeki Saint-Nazaire gemi şantiyelerinde çalışan işçilerin 1 Mayıs 1967’deki grevleriyle başladı. Ekonomik düzene başkaldırı orada alevlendi. İşçiler ekonomik refahtan daha fazla pay istiyordu. Mayıs 68 öğrenci olayları ise 22 Mart 1968’de Daniel Cohn-Bendit öncülüğünde Paris yakınlarındaki Nanterre Üniversitesi’nde başladı. Öğrenciler cinsel özgürlük talep ediyordu. Konformist düzene karşı bir eylemdi. 3 Mayıs’tan itibaren öğrenci eylemleri genelleşti. Paris'in merkezindeki Sorbonne Üniversitesi ve Latin mahallesi olayların merkezi haline geldi. Öğrencilerin talepleri değişikti. Kimileri cinsel özgürlük, konformizme başkaldırı peşindeydi, kimileri ise daha politikleşmişti ve Vietnam Savaşı’na tepki göstermek için oradaydı. Öğrencilere paralel olarak işçi sınıfı da hareketlendi. Grevler başladı, fabrikalar işgal edildi. 13 Mayıs’ta dev bir gösteri düzenlendi. İşçiler ve öğrenciler orada “10 yıl yeter” sloganı altında birleşti. De Gaulle 13 Mayıs 1958’de iktidara gelmişti.

DW Türkçe: İlk günlerde iktidarın tepkisi ne oldu?

Günaltay: İktidar ilk başta diyaloğa yanaşmadı. Yanıtı cop oldu. Bu yanıta rağmen Paris’te Maurice Grimaux adlı ılımlı bir emniyet müdürünün görev yapması sayesinde kan dökülmesi engellendi. Bu politika sayesinde Fransa’daki direnişçi hareket İtalya veya Almanya’da olduğu gibi silahlı mücadeleye dönüşmedi.

DW Türkçe: Siz Mayıs 68’de neredeydiniz?

Günaltay: O tarihte 19 yaşında üniversite öğrencisiydim. Strasbourg Üniversitesi’nde felsefe ve sosyal bilimler okuyordum. İkinci sınıftaydım. Politikayla pek alakam yoktu. Daha ziyade sol eğilimli ama de Gaulle’e saygısı olan bir gençtim. İlk katıldığım gösteri 6 Mayıs’ta oldu. Esasen düzene karşı pek eleştirim yoktu. Emekçi bir ailenin çocuğu değildim. Babam Avrupa Konseyi’nde uluslararası memurdu. Fakat birdenbire kendimi özgürlükçü bir dayanışma hareketinin içinde buldum. Üç hafta içinde inanılmaz bir şekilde politize oldum. De Gaulle’e saygı duyan merkez solcuyken, özgürlükçü ve devrimci hareket değerlerinin sempatizanı oldum.

DW Türkçe: Katıldığınız eylemler nasıl gerçekleşiyordu?

Günaltay: Strasbourg Üniversitesi’nin ana binasında bir araya geliyorduk. Herkes söz alıp konuşuyordu. Mayıs 68 öncesi evcilleşmiş ve suskun gençlik söz hakkı elde etmişti. Çok iyi konuşanlar olduğu gibi anlamsız şeyler söyleyenler de vardı. Her konu hakkında fikir üretiliyor, toplum ve hatta dünya olayları konuşuluyordu. Sovyet sistemi dahi, sağcı değil solcu perspektiften sorgulanıyordu. Muhteşem bir özgürlük havası esmekteydi.

DW Türkçe: Ne gibi sloganlar kullanıyordunuz?

Günaltay: Bugün bile kullanılan sloganlar doğdu eylemler içinde. Mesela, “kaldırım taşlarının altında plaj”. Kaldırım taşlarıyla sokaklara barikatlar kuruluyordu. “Gerçekçi olun, imkansızı talep edin” de meşhur sloganlardan biriydi. Bir de “Hepimiz Alman Yahudisiyiz” vardı. Mayıs 68 liderlerinden Daniel Cohn-Bendit’le dayanışma sloganıydı.

DW Türkçe: Ülkede genel grevler başlayıp hayat durduğunda, “nereye gidiyor bu ülke” diye düşünmediniz mi?

Günaltay: Hayır, kesinlikle. Biz zaten bir yere gitmesini istiyorduk. “Bu sistem yıkılsın” diyorduk. Saf duygularla hareket ediyorduk, kin beslemiyorduk. Sadece aşırı güce başvuran devlet görevlilerine karşı öfke vardı. Sistemin beğenilecek hiçbir tarafı yoktu. Daha özgürlükçü, daha az baskıcı bir politik düzene dönüşmesini istiyorduk.

DW Türkçe: Mayıs sonunda de Gaulle taraftarları sokaklara indi. O zaman neler yaşandı?

Günaltay: Çok iyi hatırlıyorum. Strasbourg Üniversitesi’nde eylemdeydik. De Gaulle taraftarları bize yaklaşık 600-700 metre uzakta bir meydanda toplanmıştı. Uzaktan biraz da alaycı biçimde seyrediyorduk. Birden 2-3 bin kişilik bir kalabalık bize doğru yürümeye başladı. Sonra da saldırdılar. “Komünistler Moskova’ya”, “Kızıllar Pekin’e” diye sloganlar atıyorlardı. Aniden geldikleri için çoğumuz kaçamamıştı. Ben de tekmelendim. Yanımdaki bir gazeteci ağır yaralandı.

DW Türkçe: De Gaulle Meclisi feshedip Haziran sonunda erken genel seçim kararı aldı ve 10 milyon eylemciye rağmen seçimleri ezici çoğunlukla kazandı. Bunu nasıl açıklıyorsunuz?

Günaltay: Fransa’nın nüfusu yaklaşık 55 milyondu. Suskun bir çoğunluk seçimle uyandı. Aslında olumlu nokta Mayıs 68’in bir iç savaşa dönüşmemiş olması.

DW Türkçe: Mayıs 68’in ve seçimlerin hemen sonrasında ne oldu?

Günaltay: Mayıs 68’e katılanların bir bölümü tatile gitti. Bir kısmı “denedik olmadı, bir dahaki sefere” gibisinden kendi köşesine çekildi. Azınlık bir bölüm ise radikalleşti. Ben radikalleşenlerdenim. Politik gruplara bölündük. Anti Stalinist devrimci bir gruba dahil oldum.

DW Türkçe: Mayıs 68’le Fransa’da ne değişti?

Günaltay: Her şeyden önce otorite anlayışı değişti. Sermaye “Tamam, taleplerinizi dikkate alıyoruz, yeter ki tüketim gücünüz olsun” dedi. Bireysellik ve tüketim toplumu gerçek anlamda o dönem başladı. Kapitalizm Mayıs 68’i kendi işine geldiği gibi kullandı. Mayıs 68’in yarattığı bu hava 2000’li yılların başlarından itibaren değişmeye başladı. Önce baba Le Pen, sonra da Sarkozy eski otorite anlayışına dönmeyi gündeme getirdiler. 68 mükemmel değildi ama ben bardağın dolu tarafına bakıyorum. İyi bir şeydi, başaramadı ve başarması güçtü. Spontane bir hareketti. İdeolojik temeli vardı, yaşamı değiştirmek istiyordu, fakat sistematik bir politik harekete dönüşemedi. Gezi hareketi, mesela, Mayıs 68 ruhuna yakın bir hareketti.

DW Türkçe: Türkiye ve Türkler nasıl yaşadı Mayıs 68’i ?

Günaltay: Aile içinde yaşadık öncelikle. Babamla anlaşmazlık oldu. O daha muhafazakardı. Birbirimizi çok severdik ama politik planda Mayıs 68’e karşı tavrımız değişikti. Aynı yıl ve 1969’da Türkiye’ye gittiğimde Mayıs 68’in etkilerini gördüm. Fakat Türkiye’deki devrimci hareketin bir bölümü silahlı mücadeleye başvurarak tuzağa düştü düşüncesindeyim.

Söyleşi: Kayhan Karaca / Strasbourg

© Deutsche Welle Türkçe

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle