Londra
Britanya Başbakanı Theresa May’in ülkesinin Avrupa Birliği (AB) ile ‘boşanması’na dair vardığı anlaşma, bugün Parlamento’ya sunulacak. May’in milletvekillerinin çoğunluğunun onayını alması ise mümkün gözükmüyor. Muhalefetin hemen tamamı ve kendi partisinden de azımsanamayacak bir kalabalık, Başbakan’ın Brüksel’den getirdiği anlaşmayı desteklemediklerini belirttiler. Anlaşmanın onaylanmaması Britanya için süregelen ‘Brexit kaosu’nun devam etmesi anlamına gelecek. Ülke, anlaşmasız Brexit’e de sürüklenebilir, liderlikte değişim de yaşanabilir, ikinci bir referanduma da gidilebilir…
Geç gelen oylamaya doğru
Aslına bakılırsa, bu oylamanın geçtiğimiz Aralık ayı içerisinde yapılması planlanmıştı. Ancak ‘son dakika’da Brüksel ile vardığı anlaşmanın kimi temel maddelerinin hem Başbakan’ın kabinesi hem de Meclis’te önemli bir çoğunluk tarafından eleştiri yağmuruna tutulması, Başbakan’ın oylamayı ertelemesine sebep oldu.
Her ne kadar May, Meclis’e yaptığı açıklamada ‘AB ile kimi meselelerin üzerinden geçeceğini’ mazeret göstermiş olsa da masanın ‘Avrupa tarafı’ pazarlıkları sonlandırdığını ilan etmişti bir kere. Geçen bir ay içerisinde Başbakan’ın eylemleri de Brüksel’den ziyade, iç kamuoyunun desteğini almaya yönelikti.
Bu süreç içerisinde May’in kendi partisindeki muhalifleri kadar ana muhalefetin temsilcileriyle de düzenli olarak bir araya geldiğinin altını çizmek gerek. Hatta Başbakan, İngiliz İşçi Partisi üzerinde etki sahibi olan sendikaların liderleriyle de toplantılar yaptı, kulislerde May’in Brexit anlaşmasına onay verilmesine karşılık işçi haklarını gözeten düzenlemeleri destekleyeceğini söylediği konuşuldu. Ancak bugüne kadar İşçi Partisi’nin içinden yalnızca dört vekil May’in tarafında oy kullanacağını açıkladı.
Başbakan, Parlamento oylamasını ertelemesinin ardından kendisi için ‘güven oyu’ süreci başlatan, partisinin ‘sert Brexit’ taraftarlarıyla da bu süreç içerisinde kapalı kapılar ardında toplantılar yaptı. Ancak çoğunlukla anonim kalarak basına konuşan Muhafazakâr Parti vekillerinin konumlarında değişiklik olduğunu iddia etmek güç.
Son çağrı: Çıkışı tarihini ertelemeyeceğiz; ikinci bir referanduma karşı çıkıyorum…
May, pazartesi günü vekillere gönderdiği son notta da oylarına talip olduğunu belirtirken herkesi anlaşmayı tekrardan gözden geçirmeye davet etti ve ellerindeki anlaşmanın Britanya’nın AB’den çıkışı için tek ‘akla uygun’ seçenek olduğunu söyledi. Ayrıca Başbakan’ın ‘çıkış tarihini ertelemek’ ya da ‘ikinci bir referandum’ çağrılarını kesin bir dille reddettiği görüldü. Ancak başkentin önemli düşünce kuruluşlarında ve devlet dairelerinde ülkenin ‘anlaşmalı ya da anlaşmasız’, herhangi bir Brexit’e henüz hazır olmadığına dair kuşkular var. 29 Mart’a kadar ‘hazırlanamayan’ bir Birleşik Krallık’ın yiyecek, içecek ve ilaç stoklarına ulaşımda zorluk çekeceği yönünde ‘felaket senaryoları’ da her geçen gün daha yüksek sesle dile getiriliyor.
Gönderdiği notun üzerine partisinin vekilleriyle oylama öncesinde son bir toplantı da yapan May, vekillere ‘B planı’ olmadığını; ‘Brexit’in gerçekleşmesi’ ve ayrıca ‘İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn’in başbakanlık koltuğuna ulaşım ihtimalinin oluşmaması için anlaşmasını desteklemeleri gerektiğini’ söyledi.
Parlamento’dan ‘onay’ yerine ‘güven oyu’ çıkabilir
Aslında May’in ‘Corbyn korkusu’, gerçeklikten çok uzak değil. Başbakan’ın anlaşmasının Meclis tarafından onaylanmaması, muhalefet liderinin ‘güven oyu’ sürecini başlatmasıyla sonuçlanabilir. Öyle ki, bu olası senaryoyu London Times geçtiğimiz günlerde ‘Oldukça İngiliz bir darbe’ diyerek manşetine taşımıştı.
Kendi partisinin ‘güven oyu’nu alan May’in, Meclis’ten de aynı sonucu alması bekleniyor olsa bile bu senaryo, partisi içindeki süreç kadar kolay ilerlememe ihtimaline sahip. Başbakan’ı istifaya sürükleyebilecek bu süreç, Corbyn’i de başbakanlık konutuna taşıyabilir. Muhalefet liderinin bugüne kadar Brexit karşısında takındığı ‘pasifist’ tavır da böyle bir niyetin varlığını onaylıyor. Corbyn, May’in anlaşması ilk defa gün yüzüne çıktığında Meclis’te yaptığı konuşmada vekillerden İşçi Partisi’ne bir şans vermelerini istemiş, AB ile yeni bir tur pazarlıkları yürütmeye gönüllü olduklarını ilan etmişti.
İkinci referandum ihtimali
May’in Meclis’in güven oyunu aldığı senaryoda ise İşçi Partisi’nin ‘ikinci bir referandum’ çağrısında bulunması bekleniyor. Geçtiğimiz Kasım ayında ‘yeniden referandum’ isteyen ve ‘People’s Vote’ (Halkın Oyu) adı altında buluşan 800 bin kişinin Londra’da yürüyüş yaptığını hatırlatmakta da fayda var.
Felaket senaryosu: Anlaşmasız Brexit
Başbakan’ın anlaşmasının Meclis’ten geçemediği senaryoda, ülkenin başına gelebilecek en büyük ‘felaket’ ise anlaşmasız olarak AB’den ayrılmak. İngiltere Merkez Bankası, bu ihtimalin gerçekleştiği takdirde ülke ekonomisinin çok büyük yara almasını beklediklerini geçtiğimiz aylarda duyurdu.
Uzun lafın kısası, Britanya’nın aylardır beklediği gün geldi, çattı. Ancak May’in vardığı anlaşma, Brexit sürüncemesini çözeceğe benzemiyor. Öyle ki, bugünkü oylama, yeni siyasi krizlere gebe olabilecekmiş gibi gözüküyor.