Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanlığına Yusuf Devran'ın görevden ayrılmasından yaklaşık bir yıl sonra Prof. Ergün Yıldırım atandı. Yeni Şafak yazarı Yıldırım "adrese teslim ilan" tartışmasıyla gündeme geldiği kadar kadına şiddet ve HDP ile ilgili yazdıklarıyla da eleştirilmişti. Radikal'den Serdar Korucu'nun haberine göre, Yıldırım, 2011'deki bir yazısında "Kadın dili, şiddete motivasyonun en önemli unsurlarından biri" demişti.
2 Haziran 2015’te profesör ve doçent alınacağı ilanı veren Marmara Üniversitesi Rektörlüğü, Gazetecilik Bölümü/Genel Gazetecilik Ana Bilim Dalı'na atanacak profesörde "siyaset, din, kültür ve bilgi sosyolojisi alanlarında çalışmış olma" koşulunu aradığını duyurdu.
Bu duyuruya o dönem Marmara İletişim Mezunları Derneği (İLMED), “Dışarıdan dekan istemiyoruz” başlıklı açıklaması ile tepki gösterdi, ilanı "adrese teslim" olarak nitelendirdi. Dernek fakülte dekanlığına Yeni Şafak yazarı Prof. Dr. Ergün Yıldırım’ın getirilmek istendiğini ileri sürdü. Bu iddia yaklaşık 2 ay sonra gerçek oldu.
Prof. Yıldırım, 28 Ağustos’ta görevini Twitter’dan “Yeni görevim Marmara Ü İletişim Fakültesi Dekanlığı için tebrik eden tüm dostlara teşekkürlerimi sunarım. Allah utandırmasın!” sözleri ile duyurdu.
Prof. Ergün Yıldırım için tartışmalar dekan seçilmesinden önce de vardı. Özellikle de Yıldız Teknik Üniversitesi’nde İnsan ve Toplum Bilimleri bölümünde öğretim üyesiyken 21 Temmuz 2011’de Haber 7 internet sitesinde kadına şiddetle ilgili kaleme aldığı makalesi ile…
Hükümetin kadına şiddetteki artışla ilgili şiddet uygulayan erkeklere elektronik kelepçe önerisine sosyolog Prof. Yıldırım, “Kadınların diline de pirsing takalım!” başlıklı yazısı ile karşı çıkıyordu: “Şiddeti azaltmak için erkek bileklerine köpeklerin boyunlarına asılan tasma gibi bir alet konulmak isteniyor. Peki, kadının diline de pirsing (Piercing) takılsa fena mı olur?”
Kadınların hem anne, hem eş, hem kız kardeş, hem sevgili, hem arkadaş olmasını “ kadın şizofrenisi” diye niteleyen Ergün Yıldırım, bu fikrini ise “Kadının varlık hiyerarjisindeki anlamı anne olmaktı” diye açıklıyordu.
Moderniteyle birlikte kadının aile içindeki bütünsellikte yer alan bir varlık olarak “dışarıya fırladığını” savunan Yıldırım, yaratılış anlatısına da atıfta bulunuyordu: “Önce cennetten şeytanın tuzağıyla kovulan kadın, moderniteyle beraber evinden kovuldu. Artık ev mutsuzluk yerine dönüştü. Sıkılan, özne olunmayan, çocuk ve kocayla çatışılan ve her gün yeni kavgaların yapıldığı cehennemdir! Bundan kurtuluşun yolu “dışarıda” aranmaktadır.”
Ergün Yıldırım kadınları “dışarıda” bekleyen o tehlikeleri de sıralıyordu: “Cennet ne sokaklarda ne fabrikalarda ne ofislerde! Kaybedilen bir “evin” yerine “dışarıda” bir cennet konulamayacak hiçbir zaman . Bu kaybedilen ev, kaybedilen cennettir. Boşluk tek bir şeyle doldurulmaya çalışılacak artık. Hedonizm! Daha çok tüketmek, daha çok eğlenmek! Ağız tadını, cinsellik tadını, beden tadını, göz tadını, kulak tadını… zirveye çıkarmak. Uyuşturucular ve keyif verici ürünler imdada koşuyorlar. Çılgın tatil merkezleri hafta sonu çılgın eğlence yerleri…”
'Kadının dili şiddete motivasyonun
en önemli unsurlarından...'
Son olaraksa Yıldırım, yazısının sonunda, “Kadınların diline de pirsing takalım!” önerisini kadının dilinin şiddetin motivasyonu olduğunu öne sürerek “temellendiriyordu”: “Peki, kadının diline de pirsing (Piercing) takılsa fena mı olur? Çünkü kadın dili, şiddete motivasyonun en önemli unsurlarından biri. Erkeği azarlamak, aşağılamak, söylenecek en son şeyi irrasyonalitenin bütün çılgınlıklar diliyle ortaya dökmek, erkeği rezil etmek…”
'Kürtler namusa en fazla inanan toplum...'
Yıldırım’ın 31 Mayıs 2015’te Yeni Şafak’ta yayınlanan yazısındaysa bu kez hedefi HDP’ydi ancak eleştiri nedeni partinin LGBTİ politikasıydı.
Yeni Şafak yazarı Ergün Yıldırım, HDP’nin İslam ile dar ve pragmatist bir ilişki kurduğunu savunuyor, Kürt siyasihareketinin Kürtleri sol anlayışla sekülerleştirmek ve milliyetçileştirmek istediğini öne sürüyordu.
Yıldırım ardındansa Kürtler üzerine tespitlerde bulunuyor, HDP’ye sesleniyordu: “Kürtler kültürlerinde hep namusa en fazla inanan bir İslam toplumu oldu. Ancak şimdi HDP onun bu kültürünü alaya alıyor, aşağılıyor ve fuhuş yapan kadınlar imgesiyle ters yüz etmek istiyor. Bunlar yetmiyormuş gibi bir de eşcinsel aday gösteriyor. Ey HDP, bütün bunlarla sen nasıl Müslüman Kürtleri temsil ediyorsun?”